Yakınımızdaki tehlike! Bize zarar verenler neden hep güvendiğimiz insanlar çıkıyor?

Gündem haberleri Kadına yönelik şiddet cinsel istismar
Yakınımızdaki tehlike! Bize zarar verenler neden hep güvendiğimiz insanlar çıkıyor?

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, Türkiye'de ciddi bir toplumsal sorun olmaya devam ediyor. İstatiksel araştırmalar, birçok suçun aile üyeleri veya yakın tanıdıklar arasında işlendiğini gösteriyor. Peki toplum olarak en yakınımıza güvenmeyip de ne yapacağız? Bu tür tehlikeler neden en yakınımızdan geliyor? Altında yatan sebepleri ve neler yapılması gerekenleri değerlendirdik.

Narin Güran, Sıla bebek, İkbal ve Ayşenur, Pelin Karaca, Zeynep Ece Aksay ve daha geçmişte yaşanan bir sürü olay...

Son yıllarda kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ile cinsel istismar vakalarının artışı, toplumsal bir kriz haline gelmiş durumda. Medyada sıkça yer bulan bu haberler, Türkiye ve dünya genelinde yaşanan acı gerçekleri gözler önüne seriyor. Peki suçlular neden en yakınımız en güvendiğimiz kişiler çıkıyor? Suçluların yakın çevremizden çıkması, psikolojik ve sosyolojik faktörleri neler?

 İSTATİSTİKLERLE AİLE İÇİ VE YAKIN İLİŞKİ SUÇLARI

Araştırmalar, birçok suçun aile üyeleri veya yakın tanıdıklar arasında işlendiğini gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) ya da uluslararası raporların verilerine dayanarak şu bulguları ekleyebiliriz:

Aile içi şiddet: Özellikle kadınlara yönelik şiddet vakalarının büyük bir kısmı eş veya partnerler tarafından işleniyor. TÜİK verilerine göre Türkiye'de kadına yönelik şiddet vakalarının %60'ı aile içinden geliyor.

Cinayetler: Türkiye'de işlenen cinayet vakalarının %40’ında fail, mağdurun tanıdığı biri oluyor. Bu, dünya genelindeki ortalamaya da yakın.

Cinsel Suçlar: Birçok cinsel suç, aile üyeleri veya yakın çevredeki kişiler tarafından işleniyor.

NEDEN YAKINLARIMIZ?

Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Yelda Başaran bu durumu haberglobal.com.tr'den Şifa Kaymak'a değerlendirdi.

Başaran "Son zamanlarda artan bu olayların bilimsel olarak değerlendirmeye çalıştığımda ortaya Psikososyal ve Kültürel Etkenleri olduğunu görüyorum" sözleriyle konuyu şöyle özetledi:

*Kişisel ve Psikolojik Etkenler

*Reddedilme ve yetersizlik korkusu

*Saldırganın güçlü olma ve kontrol etme ihtiyacı

*Alternatif cinsel doyum kaynaklarının ulaşılamaz olması veya tatmin etmemesi

*Alkol ya da madde bağımlılığı

*Aile içi şiddet, annenin yoksunluğu, aile içi ilişkilerin uzak olması

*Psikolojik sıkıntılar (depresyon, kaygı vb.)

Bu gibi olayların ister en yakınımızdan ailemiz içinden isterse en uzağımız da ki sosyal çevremizden olsun. İnsanın, düşünce yapısının oluşumunda bilimin, teknolojinin ve sosyal medyanın büyük payı var. Psikolojide ''sistematik duyarsızlaştırma '' dediğimiz bir kavram var. Medya, basın, internet, görsel araçlar vs. maalesef bu konuya yatkın kişileri iyice duyarsızlaştırıyor. Ve ne yazık ki çok vahim tablolarla karşılaşıyoruz. Bu haberlerin çoğunun bilincimiz tarafından sınıflandırma yapılmadan, filtrelemeden, yanlış ve doğruluğunu test edilmeden beyinde depolanıyor. Ve özellikle gençlerin ve çocukların bu bilgileri alırken kendini oradaki kahramanlar gibi hissedip ona göre davranmaya çalışması düşünce, giyiniş ve yaşam tarzını onlara uydurmaya çalıştığını görüyoruz.

Aile cinayetlerinde ise toplumsal dinamikler önemlidir. Ekonomik, kültürel, sosyal durumlar, aidiyet, kimlik, zengin fakir arasındaki ekonomik uçurum, orta sınıfın silinmesi, işsizlik ve gelir dağılımı; çok önemli etkenlerdir. Daha da önemlisi manevi değerlerin kaybolması, (dünyevi hayat) ön planda olması, rekabetin her alana yayılması, yardımlaşmanın azalması, ihtiyaç sahiplerini görmeme vs. tüm bunları aile içerisindeki cinayetleri tetikleyen faktörler arasında sayabiliriz.