ABD Başkanı Joe Biden, Çin'e neden gözdağı verdi? Rusya gibi olmasın!

Çin ABD Joe Biden
ABD Başkanı Joe Biden, Çin'e neden gözdağı verdi? Rusya gibi olmasın!

ABD Başkanı Joe Biden'ın "Çin, Tayvan'ı işgal ederse askeri yanıt veririz" açıklaması hem ABD'de hem de Çin'de gündemi baştan aşağı değiştirdi. Akıllara 2021 sonbaharında ABD ile Çin arasında yaşananlar gelirken Rusya'nın Ukrayna'yı işgali de dengeleri değiştirdi... Peki Biden, Çin'i neden uyardı?

Ekim 2021'in ilk günlerinde Tayvan Savunma Bakanı Chiu Kuo Cheng, Çin'le yaşanan askeri ve siyasi gerginliklerin, son 40 yılın zirvesine çıktığını belirtmiş ve Çin'in Tayvan'ı 2025'te tamamen işgal edebileceğini öne sürmüştü. O dönem Çin'e ait savaş uçakları Tayvan hava sahasını defalarca ihlal etmişti. Joe Biden şöyle diyordu:

“Xi Jinping ile Tayvan konusunu görüştüm. Tayvan Antlaşması'na bağlı kalacağız. Bu konuyu açıklığa kavuşturduk. Onun da antlaşmaya bağlı kalma dışında herhangi bir şey yapacağını sanmıyorum.”

Chiu Kuo Cheng'in açıklamalarından birkaç gün geçti ki The Wall Street Journal, Çin'in Tayvan'ı işgal etme ihtimaline karşı ABD askerlerinin en az bir senedir Tayvan'da eğitim verdiklerini ortaya çıkardı. Bu kez Pekin, ABD'yi uyarıyordu:

“Çin, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için gerekli tüm adımları atacak.”

ABD Başkanı Joe Biden, Çin'e neden gözdağı verdi? Rusya gibi olmasın! - Resim : 1
ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya'nın liderleri dörtlü güvenlik zirvesi QUAD'da bir araya gelirken Biden, Tayvan açıklamasını burada gerçekleştirdi. Fotoğraflar: Reuters

Araya Rusya-Ukrayna savaşı girdi, Çin mümkün olduğunca ortada durmaya çalıştı ve Rusya'ya askeri destek verdiği yönündeki iddiları net bir şekilde yalanladı. Ancak geçen pazar günü Biden, bölgede suların yeniden kaynamasına neden oldu. Bay Başkan'ın “Eğer Çin, Tayvan'ı işgal ederse askeri yanıt veririz” sözlerine Çin Dışişleri Sözcüsü “ABD, Çin halkının egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma kararlılığını hafife almamalıdır” yanıtını verecekti.

Peki ne oldu? Gözler neden yeniden Pasifik'e çevrildi? Doç. Dr. Öğr. Üyesi Nilgün Eliküçük Yıldırım, Dr. İzzet Soner Ayhan ve ANKASAM Asya-Pasifik Araştırma Uzmanı Mustafa Cem Koyuncu yanıtlıyor.

Ancak her şeyden önce problemin geçmişine kısaca değinmekte fayda var.

1949 yılında çıkan Çin İç Savaşı'nı Çin Komünist Partisi'ne kaybeden iktidardaki Çin Milliyetçi Partisi'nin lideri, Tayvan adasına kaçmış ve Çin Cumhuriyeti'nin burada devam edeceğini söylemişti. Çin Halk Cumhuriyeti, 1954-55 yılları arasında Tayvan'a ait bazı adaları işgal edince 7 ay süren bir çatışma yaşanmış, gelişme sonrası ABD çatışmalara müdahale ederek adaya asker çıkarmıştı. Bu gelişmeden sonra Pekin ve Tayvan hükümeti Tayvan Antlaşması'nı imzalamış ve Çin, savaş sonrası işgal ettiği adalardan çekilmişti.

Çin, Tayvan'ı hala kendi toprağı, bir eyaleti olarak kabul etmekte. (Hatta Donald Trump seçildiğinde Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen ile telefonla görüşmüş, ortaya çıkan diplomatik kriz sonrasında Beyaz Saray, "Başkan Tek Çin politikasına saygı duyuyor" diyerek durumu toparlamıştı.) Endişeler, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ederken öne sürdüğü “tarihsel bağlantı” argümanını Çin'in de Tayvan için kullanabileceği yönünde.

Doç. Dr. Yıldırım, Biden'ın sözlerini “ABD'nin konuya ilişkin en agresif açıklamasıydı” şeklinde yorumluyor ve “Çin'in Tayvan'ı işgal edeceği hep öne sürülürdü ancak Çin, Rusya kadar irrasyonel değil” diyor.

ASIL HEDEF HER ZAMAN ÇİN!

Bunun yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşı öncesini hatırlarsak; ABD, Avustralya ve Birleşik Krallık, AUKUS adı verilen güvenlik paktını oluşturmuş, Biden'ın bir araya geldiği ilk yabancı lider, dönemin Japonya Başbakanı Yoshihide Suga olmuştu. O günlerde ABD'nin Çin'i çevreleme politikasından söz edilmekteydi.

Doç. Dr. Yıldırım, bu politikanın 2009'a, Barack Obama dönemine dayandığını vurgularken 2010'da dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Foreign Policy dergisinde kaleme aldığı “Amerika'nın Pasifik Yüzyılı” başlıklı makaleyi hatırlatıyor.

Koyuncu da bu politikaya atıfta bulunarak, “2010’dan itibaren ABD’nin sıklıkla dile getirdiği 'Özgür ve Açık Hint Pasifik' politikası, kapsamlı bir strateji olarak değerlendirilmeli. Zira ABD açısından Çin, mevcut küresel düzende birincil tehdit. Obama’nın, 'Eğer kuralları biz yazmazsak, Çin yazacak' cümlesi de aslında Çin-ABD rekabetinin ana nüvesini oluşturmakta” diyor.

Dr. Ayhan ise ABD'nin uzun vadeli tehdit olarak Çin'i gördüğünün altını çizerken “Obama döneminde başlayan Asya Mihveri politikası belirli dönemlerde özellikle ekonomik nedenlerle hız kaybetse de ABD dış siyasetinin temelini oluşturmakta ve Biden döneminde de hız kaybetmesi mümkün değil” diyor.

KARŞILIKLI EKONOMİK BAĞIMLILIK

Ekonomik vurgu önemli zira üç isim de ABD'nin bu dönemde Çin'i özellikle baskıladığında hemfikir. Doç. Dr. Yıldırım, Covid sürecinde de görüldüğü üzere ekonomik bağımlılığın karşılıklı olduğunu vurguluyor ve olası yaptırım durumlarında hem Batı'nın hem Çin'in kaybedeceğini söylüyor.

Koyuncu ise buna ilişkin “Çin'in en çok çekindiği hamle, yaptırımlar ve pazara erişim yasağı” diyor ve ekliyor:

“Doğrudan Çin’e yönelik uygulanacak ekonomik yaptırımlar Batı’ya da zarar verecektir. Taraflar incelikli bir diplomasi yürütmek mecburiyetinde ancak kesin olan, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden Çin’in zararlı çıktığıdır.”

metin.aktasoglu@haberglobal.com.tr 

Kaynak: Web Özel

ABD Çin Joe Biden