Yüzümüz denize dönük ama... | İstanbullu denizden ne ara koptu?
İstanbul denizle özdeşleşmiş bir kent. Yüzme ise İstanbul'da 1910'lu yıllarda başlamış. Fakat bugün İstanbul'da plajların ve su sporları aktivitelerinin sayısı çok az. İstanbul'da yaşayanların bazen günlerce denizi görmediği oluyor. Bu da 'İstanbullu denizden koptu mu?' diye sorduruyor.
Boğaziçi'nin güzelliğiyle gönülleri çalan İstanbul'un eski fotoğraflarına baktığımızda plajlarda yüzenleri görebiliyoruz. Ancak bugün Boğaziçi'nde yüzen ya da su sporu yapan kişilerin sayısı oldukça az. Bu da akıllara “İstanbulluların denizle bağı nasıl” sorusunu getiriyor. İstanbul'un deniz kenarındaki bazı semtlerinde yüzenleri ya da sahil gazinolarına gidenleri, deniz kenarında yürüyenleri ve sahil tesislerinde çay içip sohbet edenleri görmek mümkün ancak kentte genel bir deniz kültürü mevcut mu? Şehrin hengamesinden koşup “bir tatlı huzur almaya” gittiğimiz Boğaz ile daha yakın bir ilişki kurmamız mümkün mü?
'DENİZE KIYISI UZUN FAKAT DENİZDEN NASİPSİZ BİR ŞEHİR'
Araştırmacı ve yayıncı Cengiz Özdemir, İstanbullunun Boğaziçi ile ilişkisinin nasıl olduğu sorusuna, “Denizi sadece karşısına geçip yemek yediğimiz, çay içtiğimiz bir seyirlik alanı olarak değil de bir yaşam biçimi olarak ele alacaksak, bu ilişki kesinlikle kopmuş durumda” cevabını veriyor.
Özdemir, kendisinin 1970’li yıllarda Çırağan'dan, '80’lerde Ortaköy, Maltepe ve Tarabya'dan denize girebildiğini vurguluyor. Özdemir, eskiden söz konusu semtlerde kayıkhaneler ve plajlar olduğuna işaret ediyor.
Dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde şehirlerin plajlarını koruduklarını aktaran Özdemir, “İtalya’da Rimini’yi, İspanya'da Barcelona’yı örnek gösterebilirim; şehirliler de iş çıkışı o plajlarda denize girebiliyorlar. Denizle bu kadar uzun bir kıyı şeridiyle ilişkisi olup, denizden bu kadar nasipsiz az sayıda şehirden biridir İstanbul” şeklinde konuşuyor.
İstanbulluların Boğaziçi ile ilişkisinin onarıldığına dair bir izlenimi olmadığını aktaran Özdemir, “Önce Boğaz'da ya da başka bir yerde insanların su sporları yapabilmesi gerekir, denize kolayca ulaşıp yüzebilmesi gerekir” diyor. Özdemir, kıyıların hem konut, hem işletmeler eliyle işgal altına alındığı vurgusunu yapıyor.
Özdemir son olarak, “İnsanların yüzme öğrenebilecekleri, su sporları yapabilecekleri ucuz, temiz, güvenli tesislere ihtiyaç var. Bu ihtiyaçlar karşılanırsa İstanbullunun denizle ilişkisi yeniden onarılabilir” diyor.
İstanbul Yelken Kulübü Başkanı Yavuz Dinar ise, İstanbul Boğazı'nda yapılan sporlara ilginin arttığının söylenebileceğini belirterek, "Ama bu ilgi kesinlikle olması gerekenin çok altında" diyor. "Boğaz gerek yelken yarışları gerekse deniz faaliyetleri için çok elverişli bir konuma sahip" şeklinde konuşan Dinar, düzenlenen sportif organizasyonların boğazın her iki yakasından da izlenebilmesinin mümkün olduğunu dile getiriyor.
İstanbul Boğaz’ına ilginin artabilmesi için Spor İl Müdürlüğü’nün, İBB’nin ve lokal otoritelerin bu işe beraber soyunabilmesi gerektiğinin altını çizen Dinar, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Örneğin belediyelerin desteği ile bir yelken yarışında start ve finiş noktalarına yakın sahil alanında oluşturulacak seyir alanları ile bu alanlarda seyreden halka yarışı basitçe anlatan anonslar yapılması ilginin artması için çok önemlidir."
Dinar, İstanbulluların deniz ilişkisinin ise fiziki olarak denize yakın oturanların alakası ile sınırlı olduğunu vurguluyor. Dinar ayrıca, geçmiş yıllarda İBB tarafından düzenlenmiş Su Sporları Festivali gibi organizasyonların tekrarlanmasının önemine işaret ediyor ve ekliyor: "Bu festivaller içinde halka sadece yarışmaları seyrettirmeyip, denizi de deneyimlendirmek ve bu spora ilgi duyanları yönlendirmek gerekli."
İSTANBUL'DAKİ SU SPORLARI
Boğaz sularında yapılan sporlarda son yıllarda bir yükseliş söz konusu. Özellikle kano ve deniz kayağı giderek popülerleşen sporlar arasında yer alıyor. Onun dışında birçok kulüp ve belediye yüzme, kürek, dalış ve yelkenli sporlarına ilişkin etkinlikler düzenliyor. Denize kıyısı olan bazı semtlerde belediyeler ücretsiz kano eğitimi veriyor. Ayrıca yaz boyu yüzme, kano ve kürek gibi kurslar veren belediyeler ile kulüpler de mevcut.
'İSTANBULUN DOĞASI EN İYİ DENİZDEN İZLENİYOR'
Senem Yerli, 15 yıldır deniz kayağı yaptığını belirtiyor. Halihazırda Bodeka isimli deniz kayağı kulübünün de başkanlığını yürüten Yerli, rüzgarın durumuna göre her hafta sonu turlar düzenlediklerini, kendisinin de en az ayda bir kez katıldığını dile getiriyor. Deniz kayağına başladıktan sonra İstanbul'a dair algısının değiştiğini vurgulayan Yerli, “Özellikle İstanbul'un klasik mimarisi ve doğal yeşil görünümü en iyi denizden izleniyor” demekte. Yerli, deneyimini şöyle açıklıyor:
“Kayakta deniz ile birlikteyiz, daha yavaş ve sessiz olduğumuz için yunusları ve kuşları daha yakından gözlemliyoruz. Rüzgar ve dalga koşulları yüksek ise denize çıkmıyoruz. Bu da bize doğanın gücüne saygılı olmayı öğretiyor."
Her ne kadar Boğaz'da spor imkanları giderek artsa da sıradan vatandaşın katılabileceği hesaplı su sporları etkinliklerinin sayısı hala yeterli değil.
Kaynak: Web Özel