Salgında bir anda onları tüm Türkiye tanımıştı... 'Telefonlarım defalarca çalıyordu'
Covid-19'dan önce hepsi alanlarında saygın bilim insanları olarak kendi çevrelerinde tanınıyorlardı. Salgını takip eden günlerde Türkiye'nin gündemine oturdular. Covid-19 artık pek günlük hayatımızda değil. Peki onların telefonları eskisi kadar çalıyor mu?
Sibel Gülersöyler/Sıdal Utkucu
Toplumun bilimsel desteğe en çok ihtiyaç duyduğu anlardan biri afet dönemleri. Türkiye bunu 1999 Depremi'nden sonra acı bir şekilde tecrübe etti. Covid-19 salgını süresince de bilim insanlarının gerek geleneksel, gerek sosyal medya aracılığıyla toplumu bilgilendirmesi halk sağlığı açısından çok önemliydi.
Çünkü Covid-19 virüsünün Türkiye'ye gelmesinden önceki günlerde, sosyal medyada salgını ciddi şekilde yaşayan ülkelerde çekildiği iddia edilen görüntüler kamuoyunu çok tedirgin etmişti. Özellikle yine sosyal medyada maske kullanımı ve aşı hakkında yapılan yanlış yönlendirmeler ve komplo teorileri toplumun kafasının iyice karışmasına neden olmuştu. Sonra imdadımıza yine hekimler ve bilim insanları yetişti. Pandemi süresince medya aracılığıyla halkı aydınlatan hekimlere ve bilim insanlarına telefonlarının eskisi kadar çalıp çalmadığını ve şimdi nasıl hissettiklerini sorduk...
'TELEFONLARIM GÜNDE DEFALARCA ÇALIYORDU'
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, pandemi sürecinin kendisi için çok da yorucu geçmediğini çünkü domuz ve kuş gripleri dönemlerinden sürece alışık olduğunu söyledi.
Ceyhan, pandemi sürecinde günde defalarca gazeteciler tarafından arandığını ve hatta İstanbul'a geldiğinde aynı gün 4 kanala birden konuk olduğunu kaydetti.
Hala günde birkaç kez gazeteciler tarafından aranmakta olduğuna işaret eden Ceyhan, “Şu dönemde televizyonlarda açık oturumlar olmadığı için biraz rahatladığımı söyleyebilirim” diyor.
'VATANDAŞA DOĞRU BİLGİ VERMEK KIYMETLİ'
Pandemi sürecinde ekrana çıkan hekimlerin toplumu aydınlatma misyonu açısından kıymetli olduğunu belirten Ceyhan, “Daha da kıymetlisi, vatandaşa doğru bilgiler verebilmek. Duygulara hitap edip, yanlış bilgiler veren uzmanlar pandemi başında da vardılar ki ben de bir defa böyle bir duruma kızarak programı terk ettim. Basın da o kişilerin bir şey bilmediğini gördü ve ekranlardan uzaklaştılar” diye konuştu.
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarına ilginin arttığını kaydeden Ceyhan, bu süreçte basının da bilgilendirme rolünün çok önemli olduğuna vurgu yaptı.
1999 Depremi'nden sonra da çok sayıda deprem profesörü medya aracılığıyla toplumu bilgilendirmişti. Ceyhan bu durumunun pandemide de devam etmesine ilişkin değerlendirmesinde, “Vatandaşlar televizyonlarda hep bizleri gördü. O dönemde de hatalı bilgiler paylaşanları gördük. Bizim deprem profesörlerinden farkımız şu: Onlar gidip yıkıntıları kaldırmaz ancak bizler acillerde çalışırız” ifadelerine yer verdi.
Bilim insanlarının popülerleştikçe suistimale de açık olabileceğini belirten ve bunun nasıl engelleneceğine değinen Ceyhan, “Medya, takipçi sayısı yükselsin diye bazı kişileri abartabiliyor. Televizyonlarda da hiçbir konunun uzmanı olmayan kişiler her konuda konuşabiliyor, bunlara dikkat etmek lazım” dedi ve ekledi: “Sağlıkta insanları yanıltmanın sonuçları çok tehlikeli olabilir.”
'BASINA BİLGİ VERMEK, KAMUSAL HİZMET'
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul ise, pandemi sürecinde basına bilgi vermeyi bir kamusal hizmet olarak gördüğünü ifade ediyor. Ertuğrul, “Pandemide bizleri basına bilgi vermek yormadı, bizi asıl yoran hasta yüküydü. Özellikle 2021'in Nisan-Mayıs ayları meslek yaşamımın en zor zamanlarıydı. Aşının yeni bulunduğu o dönemde hastaları kaybetmemiz bizleri üzüyordu” diyor.
Pandemiden sonra da basına bilgi verme görevini sürdürdüğünü dile getiren Ertuğrul, bilim insanlarının toplumu bilgilendirmesinin bir görev olduğunun altını çiziyor. “Bilimsel düşünceye her zaman ihtiyaç var. Türkiye'de bu büyük bir eksiklik. Bunu, paylaştığımız bir tweet'e gelen tehditler ve hakaretlerden anlamak mümkün” diyor.
'SABAH ŞEKERİ OLMAMAK LAZIM'
Pandemide hekimlerin daha çok ekran önüne çıktığını anımsatan Ertuğrul, “Akademik yükselme, net bilimsel kriterlere göre olmalıdır ve buna layık olmak gerekir. Şu an halkla ilişkileriniz güçlüyse, en iyi akademisyen, en iyi uzman olarak görülüyorsunuz. Bunlara kanmamak, sabah şekeri olmamak lazım. Bilimsellik şart” demekte.
Popüler kültür tarafından bilim insanlarının suistimal edilmesi tehlikesine de dikkat çeken Ertuğrul, “Hekimler, elbette toplumsal sorunlara değinmeli. Bilimsel düşünceye dayanarak yorum yapmalı. Popüler olma niyetinde olurlarsa suistimal edilebilirler” şeklinde konuştu.
Kaynak: Web Özel