Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail’in katliamları hızlandı, direnen Gazze’yi selamlıyorum
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ateşkesin ardından Gazze’deki İsrail katliamlarının hızlandığını belirterek “Netanyah Gazze kasabı olarak yargılanacaktır” dedi. BM'nin Gazze'de akan kanı durduramadığının altını çizen Erdoğan, bu yapının değişmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin 39. Bakanlar Oturumu Açılış Programı'nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları:
7 Ekim'den beri İsrail'in saldırılarına rağmen vatanına sahip çıkan Gazze'li kardeşlerime selamlarımı iletiyorum. İsrail'in saldırılarına direnen Gazze'yi selamlıyorum.
İşgal edilmiş Filistin toprakları için sergileyeceğimiz işbirliği çok önemli.
İSRAİL'İN KATLİAMLARI HIZLANDI
İsrail’in 7 Ekim’de başlayan katliamları, esir takasları sebebiyle 6 gün aranın ardından 1 Aralık itibarıyla yeniden hızlandı.
Sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan İsrail saldırılarında 16 binin üzerinde Filistinli şehit oldu. 36 bin kişi yaralandı. Gazze'de şehit edilen her 3 kişiden 2'sini çocuklar, bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Kendilerinden haber alınamayan Gazzeli sayısı, 6 bin 500'ü geçti.
BM KENDİ ÇALIŞANLARINI DAHİ KORUYAMIYOR
İsrail zulmünün kurbanları arasında 73 gazeteci ve 100'ün üzerinde Birleşmiş Milletler görevlisi de var. Öyle bir tablo ki küresel güvenlik ve barışı korumak için kurulan Birleşmiş Milletler kendi çalışanlarını dahi İsrail'in barbarlığından koruyamıyor. Avrupası'ndan Amerika'sına kadar insan hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu yapan güçlerin içine düştükleri aciziyet ise daha vahimdir. Bu ülkeler adeta İsrail'e daha fazla çocuk öldürmesi, hastane, okul, ev vurması, daha fazla masum kanı dökmesi için şartsız destek veriyor.
KATLİAMLARA KÖR VE SAĞIR KESİLMIŞ DURUMDALAR
Uluslararası basın kuruluşları Gazze'de öldürülen meslektaşları için tek bir cümle kuramıyor. İsrail'e karşı tek bir eleştiri getiremiyor. Oysa bunlar bize hepimize yıllarca demokrasi ve hukuk dersi vermişlerdi. Söze her başladıklarında basın özgürlüğünden bahseden bunlar değil miydi? Fail Müslüman olunca ortalığı ayağa kaldıranların hepsi bugün İsrail'in hoyratça sergilediği katliamlara kör ve sağır kesilmiş durumdalar. İsrail saldırılarında fiziken ölenler Filistinliler olabilir. Ama bu zulme destek vererek veya sessiz kalarak İsrail'in safında yer alan her kişi, kurum ve ülkenin gururla önümüze koyduğu o şatafatlı ideolojileri, sözleşmeleri, beyannameleri, ilkeleri yerle yeksan olmuştur.
Bunca masumun ölümünü sessizce geçiştirmeye hatta Hamas bahanesi ile meşrulaştırmaya çalışanların artık insanlığa söyleyecek tek bir sözleri dahi kalmamıştır. Arkasındaki riyakarlığı biliyor olsak da insanlığın ortak çıkarına hizmet edebileceği ümidiyle hüsnüniyetle baktığımız bütün bir 20. Yüzyıl tasarımının gözlerimizin önünde çöküşünü izliyoruz. Tüm şehirlerimize rağmen yazık demekten kendimizi alamıyoruz. Çünkü her dönemin kapanışı ve yenisinin inşası süreci gibi önümüzdeki yıllarda çok sancılı, sıkıntılı, kanlı ve risklerle dolu olacaktır. . Bu süreci kendimizle birlikte dostlarımızın ve kardeşlerimizin tamamı için en büyük kazanımlara tebdil etmek bizlerin elindedir. Bunun için daha çok çalışmak, daha çok mücadele etmek azmindeyiz.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERE TEPKİ
Gazze küresel sistem açısından bir turnusol kağıdı işlevi gördü. Savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana şahit olduklarımız, uluslararası örgütlerden insan hakları kuruluşlarına, batılı demokrasilerden küresel şirketlere pek çok yapının gerçek yüzünü bize gösterdi. Birleşmiş Milletler kurumsal olarak Gazze imtihanından başarısız çıktı. Genel sekreter Sayın Guterres'in samimi gayretleri maalesef bizzat Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından sabote edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 121 evet oyu ile kabul edilen karar insanlığın vicdanına tercüman olması bakımından kıymetli bir adımdı. Ancak bu karar Birleşmiş Milletler'in mevcut yapısı nedeniyle kadik kaldı. Akan kanın durması noktasında tesirli olamadı. Maalesef 40 çekimser oy ile birlikte 161 ülkenin iradesi yok sayıldı. Sadece bu tablo bile 2 milyarlık Müslüman alemi olarak nasıl bir cendereye sıkıştırıldığımızı göstermeye kafidir.
Bir tarafta savaş dursun daha fazla kan akmasın diyen 121 ülke var. Diğer tarafta İsrail'in saldırılarına açık çek veren 3-5 ülke var. Bu 3-5 ülke ne zaman tamam derse ancak o zaman harekete geçen bir küresel mekanizma var. Böyle bir yapının ne barışı getirmesi ne çatışmaları durdurması, ne de insanlığa umut olması mümkün değildir. Bizim yıllardır dünya 5'ten büyüktür diyerek ifade ettiğimiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin adaletsiz ve krizlerin çözümünde işlevsiz kalan bu çarpık yapısı bir an önce değiştirilmelidir. Hiç birimiz bu sistemi kabullenmek mecburiyetinde değiliz. Hiç birimiz böyle gelmiş böyle gider diyemeyiz. Artık itirazlarımızı daha gür bir sada ile dillendirmemiz gerekiyor. Müslümanlar olarak daha adil bir dünya mümkündür diyoruz. Bu ideal doğrultusunda mücadele etmek sadece kendi vatandaşlarımıza değil gelecek nesillere karşı da sorumluluğumuzdur. Elbette bunu yaparken kenarda beklemeyecek, elimizdeki imkanlardan sonuna kadar istifade etmeye çalışacağız.
BAŞKA ADIMLAR DA ATMAMIZ LAZIM
Kuruluş gayesi Filistin davasını savunmak olan İslam İşbirliği Teşkilatı mücadelenin tek ses ve tek vücut olarak yürütülmesi noktasında bizlere önemli bir zemin sunuyor. Arap Ligi ile birlikte Riyad'da gerçekleştirilen olağanüstü ortak zirve ile İslam dünyası olarak Filistin meselesindeki duruşumuzu ortaya koyduk. Zirvede işgalci yerleşimcilerin ilk kez terörist olarak tanımlanması başta olmak üzere gerçekten kilometre taşı mahiyetinde kararlar aldık. İsrail'in katilliği yanında hırsızlığı da artık uluslararası alanda giderek daha çok dillendirilmeye başlandı. Zirve kapsamında teşkil edilen dışişleri bakanları temas gurubu çeşitli ülkelerde görüşmeler yürüttü. Gazze'de akan kan duruncaya kadar bu görüşmeler devam edecek. Ayrıca başka adımlar da atmamız lazım.
NETANYAHU GAZZE KASABI OLARAK YARGILANACAKTIR
İsrailli yöneticilerin işledikleri savaş suçları dolayısıyla sorumlu tutulmaları bunlardan biridir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ni ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni bu kapsamda mutlaka değerlendirmeliyiz. Aynı şekilde İsrail'in mevcudiyetini kabul ettiği nükleer silahlar meselesinin de unutulmasına izin vermeyeceğiz. İsrail'in atom bombası var mı? Var, ama sorarsan yok diyorlar. Biz bunun ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Şu anda Gazze kasabı olan Netanyahu bir savaş suçlusu olmanın ötesinde kesinlikle Gazze kasabı olarak Miloseviç nasıl yargılandıysa bu da yargılanacaktır.
GAZZE FİLİSTİNLİLERİNDİR, EBEDİYEN DE ÖYLE KALACAKTIR
Gazze'nin yeniden imarıyla ilgili hazırlıklara da şimdiden başlamalıyız. İsrail'in Gazze'yi insansızlaştırma politikalarına karşı da çok net bir duruş sergilemeliyiz. Farklı hevesler peşinde koşan İsrailli yöneticilere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Gazze bir Filistin toprağıdır, Gazze Filistinlilerindir, ebediyen de öyle kalacaktır. İslam dünyası olarak Gazze'nin tek karış toprağını dahi işgalci İsrail'e bırakmamak hepimizin boynunun borcudur. Bunu sadece Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için değil aynı zamanda kendi güvenliğimiz, kendi toprak bütünlüğümüz için de yapmalıyız. Bugün Gazze'yi işgal edenlerin yarın başka yerlere göz dikeceğini çok iyi biliyoruz. Nitekim bu niyetlerini artık saklama ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Gazze kasabı Netanyahu meselenin Gazze veya Ramallah olmadığını yayılmacı hedefler peşinde koştuğunu kameralar önünde bizzat ifşa etti.
Kaynak: Haber Global TV