Prof. Dr. Cevdet Akçay: Türkiye'de göreli fiyat kaosu var, benim korkum...
Ekonomist Prof. Dr. Cevdet Akçay, "Türkiye'de göreli fiyat kaosu var" diyerek bunu açıkladı. Akçay, yüksek enflasyona ilişkin korkusunu da dile getirdi.
"BENİM KORKUM..."
"Şunu deseler, çok acımasızca bir şey söyleyeceğim. İnsanların alım gücünü iyice öldüreceğiz. Allah korusun ama iyice öldüreceğiz deseler hani bu enflasyona karşı argüman diye kullanılabilir ama insanların alım gücünü artırarak enflasyona karşı… Böyle bir şey mümkün değil yani oksimoron bu zaten. Eğer insanlar reel gelirleri azaldığı için eskisi kadar talep edemiyorlarsa bazı malları bunun bir miktar tabii ki enflasyon üstünde aşağı doğru baskısı olacak. Ama siz ben ezdirmeyeceğim insanları diyorsanız, aslında enflasyonu daha da sürdürülebilir hale getireceğim diyorsunuz.
Söylediğim şey sakın öneri diye alınmasın ama Yapmayacağım hiçbir şey iyice alım gücü azalsın insanların, inlesinler böylece mal talep edemesinler ve talep kaynaklı enflasyon tarafı yok olsun' derseniz. Çok acımasızca… Buna mantıken karşı çıkamam. Doğru bulmam o ayrı mesele, doğrusu ne peki bunun? Enflasyonu indirmeye çalış. Yani enflasyonu indiremiyor, ben ücretleri yukarı çıkartacağım argümanı doğru değil. Enflasyonu indirmeye çalışın ama indirmek için ne yapmak gerektiği konusunda artık uyanmak lazım. Enflasyonda ortalama yukarı geliyor, oynaklığı da artıyor ve ikisi de birbirini çift yönlü etkiliyor.
Enerji gıda dışardayken baktığınız zaman da enflasyon felaket. Bir felaket haberi daha vereyim. ÜFE üzerinde ilk defa bu kadar acayip bir baskı var TÜFE’de. Yani TÜFE’yi ne açıklıyor? Kur ve ÜFE açıklıyor. 2016’nın sonuna geldiğimizde bu resim böyle değildi. 2016’nın sonundaki resimde TÜFE’yi TÜFE açıklıyordu. Peki ne oldu şimdi? Atalet yok mu oldu? Hayır, haber çok daha kötü. Atalet yok olmadı, atalet hala arabada ama arka koltuğa geçti. Sürücü koltuğunu kur ve ÜFE paylaşıyor. Kur problemini şöyle veya böyle hallettiniz. Kurda bir istikrar hakikaten geldi, ÜFE baskısı da kalktı. İkisinden de kurtulduk atalet…
Yani kur ve ÜFE baskısı devre dışı kaldığı zaman biz hala buraya geleceğiz. Buradaki kötü haber şu buraya geldiğinizde atalette olan enflasyon düzeyi bu Türkiye’de 8’lerden 19’lara gelmişti. Katı enflasyon düzeyi. Benim korkum bu şu an 30’lara yakın bir yere geliyor. Yani enflasyon 70-80-90’lara vurdu, sonra aşağı geliyor belki 25’lere. Marko rejim düzeyi 30’a kitlenmiş.
Türkiye’nin 4-5 sene için 30 enflasyonuna kitlendiğini düşünün, 30’u kırmakta başarısız olduğunu düşünün bu felaket bir şey… Benim derdim bu senenin sonunda merkezin beklediği 40’larda değil, önümüzdeki senelerde de değil. Benim derdim enflasyonun yapışkan kalıcı rejim düzeyinin çok yukarlarda bir yerlerde inatçı hale gelmesi. Bunu nasıl kıracaksınız?
Enflasyonda Merkez Bankası’nın son raporda ilan ettiği patikayı hiç kimse satın almıyor. Kimse o patikaya inanmıyor. İnsanların inanmadığı patika ile dezenflasyon yaratamazsınız. Önce patikanızı inandırıcı kılacak bir vücut diliniz ve diliniz olacak. Özel sektör bu 3 yıllık enflasyon patikasını kendine benchmark alacak. Ama almazsanız biz buraya daralarak geleceğiz diyeceksiniz.
Ben iktidar olsam bu seçim diliyle giderim. Aman ürkütmeyeyim kimseyi demem. Tam tersine insanları şuna inandırmaya çalışırım. Ben 3 yıl sonra, seçimden de 1 yıl sonra, enflasyonda öyle bir yere geleceğim ki gerekirse ekonomiyi daraltıp geleceğim, çünkü bu enflasyon belasından kurtarıcam ülkeyi, ama maliyet olması gerekmiyor, bize güvenirseniz biz bu noktaya gelebiliriz buna inandırmanız lazım. Ama bunların niyeti ve becerisi yok diye düşünürseniz enflasyon 30’a yakın bir yere kitlenecek maalesef.
Bambaşka bir Merkez Bankası, çok iyi bir düzen, çok iyi bir ekip vs yine zor iş. İmkansız değil ama yine çok zor. Benim tüylerim diken diken ooluyor, nasıl paniklemiyorlar enflasyon için diye. Enflasyon için paniklemiyorlar başka şeyler için panikliyorlar. Eminim yönetim kur için panikliyor. Ancak enflasyondan paniklememeleri çok garip. Çünkü bu enflasyon bütün varlık fiyatlarını bozuyor, kötü dengelere götürüyor. Kötü dengelere giden varlık fiyatlarını kontrol etmeye çalışıyor bizimkiler. Kontrol ettiğinizde o fiyatlar artık kötü denge fiyatların değil yanlış dengede güzel gözüken fiyatlar oluyor. Bu çok tehlikeli.
Kalem kalem aklı selime doğru mesafe aldığınızı sinyallemeniz lazım. Bu iş tamamen sinyal meselesi. Üç tane ayak var: karar alıcılar, siyasetçiler, merkez bankası vs birinci ayak, finans sektörü ikinci ayak, reel sektör üçüncü ayak. Birinci ayaktan sinyaller doğru gelirse önce varlık fiyatları düzelir daha sonra iktisadi performans düzelir. Göstergelere bakıyorsanız faaliyet ile ilgili… Genelde Kasım – Aralık ayında zirve yapmışlar ve o noktadan itibaren bozulma noktasındalar. Yani biz iktisadi faaliyet anlamında zirveyi Kasım – Aralık aylarında gördük gibi… Ama ondan sonra bir gerileme ve bozulma var. Ancak çok vahim bir durum da yok.
Çok vahim bir durum olmamasının da şöyle kötü bir etkisi var; olmaması iyi bir şey ama sinyalleme anlamında da şöyle kötü. Görüntüsüne aldanıp aynı sinyallerde devam ediyorsunuz. Ama bu sinyaller varlık fiyatlarını bozuk tutmaya devam edecek. O bozuk varlık fiyatları da önünde sonunda iktisadi performansı da vuracak. Şu an vurmamış olması sizi yanıltmasın. Ama maalesef bu algılama problemi kolay çözülecek bir şey değil Türkiye’de… yani durumu analitik olarak gösterip karşı tarafı ikna etmeniz mümkün değil. Görmeden inanmam diyorlar. Ancak gördüğünüz zaman da maalesef maliyeti yazmış oluyorsunuz.
Bugün faiz artırsanız nereye çekilecek? Ama faiz artırmanın bir yan etkisi olur mu olur… Çünkü bu davranış şunu söyleyecek Ben yaklaşımı değiştirmeye karar verdim evet ama aniden de çok sert artışlar falan beklemeyin.' Merkez Bankası politika faizi ve hangi enstrüman devreye girerse onun da teknik detayları önemli… Faiz artırımına kategorik olarak karşı olmadığınızı söylemek bile önemli bir sinyal. Gerekirse faiz de artırırız lafını biz duymuyoruz. Bugün bu ortamda faiz artırmanın çok fazla bir anlamı yok aslında. Faiz artırabileceğinizi göstermek ve belki semboliklerle başlayıp enflasyonun düşüşüyle beraber biraz daha sert hareket etmek daha az maliyetli olabilir. Bir gün bir para politikası devreye sokmak zorundasınız.
Biz faizi ehemmiyetsizleştirdik lafına başarı diye bakmayı bırakmamız lazım. Faizin olmadığı yerde diğer enstrümanlarla likidite kontrolü yapmak mikro çözümler işe yaramayacak. Bunlar faizin doğru kullanıldığı ortamlarda yardımcı enstrümanlar. Ama faizi dışarda bıraktığınız zaman boşlukta buluyorsunuz kendinizi. Bin tane mikro çözüm bir tane makro çerçeve etmez.
Normal bir ülkenin 3 vadesi var: kısa, orta, uzun. Ama Türkiye’nin 4 vadesi var: çok kısa, kısa, orta, uzun. Ben çok kısa ve kısa vadede Türkiye ile ilgili kötümserim. Veri bazlı baktığında kötümser olmamak çok zor. Orta- uzun vadede Türkiye ile ilgili iyimserim. Bu ülkenin iktisadi performans anlamında garip bir kendi hayatiyeti var. Hatalar yapsa bile bu ülke gidebiliyor.
SIRADAKİ GALERİ
Kaynak: Haber Global TV