Lübnan'da seçim oldu ama... Boykot, kriz ve istikrarsızlık
Dünyanın son 200 yılda gördüğü en büyük ekonomik krizlerinden biriyle boğuşurken Covid-19'la karşı karşıya kalan ve Beyrut Limanı'ndaki korkunç patlamayı yaşayan Lübnan, 15 Mayıs'ta seçime gitti. Hizbullah ve Özgür Yurtsever Hareketi'nin yitirdiği çoğunluğu muhalefet de sağlayamadı. Şimdi ne olacak?
Uzun bir süredir Lübnan ağır bir krizin hatta birkaç krizin pençesinde. 2018'deki parlamento seçiminde çoğunluğu Hristiyan Özgür Yurtsever Hareketi Partisi ve Hizbullah sağlamış ancak ülke aylar süren bir hükümet kurma krizi içinde kalmıştı. Yolsuzluklara tepki gösteren halk, sokaklarda eylemler düzenlerken, gösteriler çatışmalara dönüştü.
Böyle bir süreç içinde ekonomik krize Covid-19 eklendi, tüm bunların üzerine 4 Ağustos 2020'de Beyrut Limanı'nda yaşanan ve 218 kişinin yaşamını yitirdiği, 7 bini aşkın insanın da yaralandığı korkunç patlama, ülkeyi tarihinin en sıkıntılı süreçlerinden birinin içine iyice sürüklemiş oldu.
İSTİFA BİLE EDEMEDİ!
2018'deki seçimden bu yana Lübnan'da istikrarlı bir hükümet kurulamadı. Saad Hariri, 29 Ekim 2019'da başbakanlık görevinden istifa etmişti. Yerine gelen Hassan Diyab ise patlamadan sonra istifa etse de hükümet kurulamadığı için 10 Eylül 2021'e kadar geçiçi başbakanlık yaptı.
“Dünyada istifa edip daha sonra sıkıştığınız tek iş” ve “Lübnan siyasetinin rehinesiyim” diyen Diyab, koltuğu Necip Mikati'ye teslim etmişti. Böylesi bir kaotik sürecin ardından 15 Mayıs 2022'de Lübnan seçime gitti ancak iktidardaki koalisyon çoğunluğu kaybetti. Buna karşın işin ilginci muhalefet de çoğunluğu sağlayamıyor.
Siyasi sahneden çekilen Saad Hariri'nin destekçileri ise seçimi boykot etti ancak ortaya bunun, Hizbullah'ın işine yaradığı sonucu çıkmış oldu. Halbuki boykota gerekçe olarak “Hizbullah'ın silahlarıyla esir ettiği siyasetin gölgesindeki seçimlerin meşruiyetini sorgulatmak” gösterilmişti.
Hizbullah'ın üzerindeki açık İran ve Esad rejimi desteğinin karşısında Sünni bir hareket oluşturmaya çalışan Suudi Arabistan'ın boykotu önleme çabalarının işe yaramadığı yorumları yapılıyor.
“Çabalar” ifadesini şöyle açabiliriz; örneğin Beyrut'a dönen Suudi Arabistan Büyükelçisi “Lübnan'ı rehin alanlardan kurtarmak için boykottan vazgeçilmeli” demişti. Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin büyükelçileriyle buluşan Lübnan Başmüftüsü Şeyh Abdullatif Deryan ise boykotçulara hitap ederken “Lübnan'ı 'Arap düşmanlarının' ellerine teslim etmek istemiyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
BOYKOT HER KESİMDEN
Beyrut merkezli The Policy Initiative adlı düşünce kuruluşunun direktörü Sami Atallah, Sünniler kadar Şii ve Hristiyanların da sandığa gitmediğini söylüyor. Seçime katılım oranının yüzde 37.5 gibi çok çok düşük bir seviyede kaldığı ifade ediliyor. Bu da yıllar süren kriz içinde halkın politik aktörlere olan güvensizliğini ortaya koymakta...
As of 6:30pm nb, turnout of 37.5% is low compared to the 2018 election of 49%. While Sunnis were expected to boycott, surprisingly Shia and Christians had lower turnout as well. High level of voter apathy #Lebaneseelections2022
— sami atallah (@samiatallah1) May 15, 2022
Günün sonunda Lübnan'ı yeniden bir kaos bekliyor olabilir... Bu noktada Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah bir uyarıda bulundu. Tüm partilere seslenen Nasrallah iş birliği yapılması gerektiğini aksi takdirde ülkede kaos ve siyasi boşluğun meydana geleceğini öne sürdü.
Ülke tedirgin bir şekilde düzlüğe çıkmanın yolunu aramaya korkunç şartlar altında devam ediyor. Aşikar lider boşluğu, parlamentoda hükümet kurmayı da çok zor kılarken çözülmesi gereken ilk sorun, ekonomik kriz. Nisan ayında Başbakan Yardımcısı Sadi El Şami, ülkenin iflas ettiğini duyurdu.
Üç yıllık kriz sürecinde Lübnan'da para birimi yüzde 90'ın üzerinde değer kaybetti, enflasyon yüzde 200'ü aştı, ülke ekonomisi 2019 ile 2021 arasında yaklaşık yüzde 58 daraldı, elektrik kesintileri, ilaç ve benzin bulunamaması normal bir hale geldi. Dünya Bankası hazırladığı bir raporda krizin yaşam standardına etkisi açısından değerlendirildiğinde Lübnan'da yaşanan durumun 1800'lerin ortasından bu yana dünyanın en kötü üç krizinden biri olabileceğini belirtti.
PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?
1975-1990 arasında yaşanan iç savaşın ardından huzur arayan ülkede iktidarlar dış borçları şişirdi. Ortada 100 milyar dolarlık bir kamu borcu bulunuyor ve 30 milyar dolar civarındaki dış borcun da vadesi geçmiş durumda. IMF battığını ilan eden ülkeyle yeniden masaya oturmak için hükümetin kurulmasını bekliyor.
Lübnan, Mart 2020'de ise moratoryum (borçlunun, ödeme gücünü kaybetmesi nedeniyle borçlarının tümünü veya bir kısmını ödeyemeyeceğini ilân etmesi) ilan etmişti.
Bu süreçte Lübnan'ı yolsuzlukla mücadele etmeye ve aktarılan fonlar karşılığında talep edilen reformları uygulamaya iten uluslararası çabalar da bulunuyor ancak en nihayetinde Lübnan'ın yönünü değiştirebilmesi ve imkanlarının ötesinde yaşamaya son vermesi için yaşadığı kayıpların ölçeğini ve bu süreçte nelerin yanlış gittiğini kavramaya ihtiyacı var.
*Vox (Lebanon is in political crisis. Sunday’s elections won’t change that), Reuters (Explainer-Lebanon's financial meltdown and how it happened), BBC Türkçe (Lübnan'da Hizbullah ve müttefikleri seçimde darbe aldı: Siyaset kilitlenecek mi?), Dünya Bankası, Financial Times
Kaynak: Web Özel