Havada ırkçılık kokusu var... Fransa ve Macron sağa çekiyor!
Yeni yılda iyice seçim havasına girecek olan Fransa’da ırkçı ve İslamofobik ifadeler kullanan adaylar dikkat çekiyor. Peki, Emmanuel Macron’un da giderek sağa kayan siyaseti Fransa ve Fransa-Türkiye ilişkileri hakkında ne söylüyor?
Fransa 2022 baharında cumhurbaşkanını seçecek. Mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ikinci dönemi için aday. Covid-19 kısıtlamaları, salgının ülkedeki istihdam sorununu körüklemesi ve pandemi öncesinde yaşanan Sarı Yelekliler hareketinin bu sorunların ışığında yeniden baş göstermesi seçim öncesi atmosferde tedirginlik yaratıyor.
Macron hala anketlerde en yüksek oy oranına sahip ancak "en yüksek oy" ifadesinde kastedilen oran yüzde 23 civarında. Radikal sağın, ırkçı ve İslamofobik ifadeler kullanmaktan çekinmeyen liderleri Marine Le Pen ve Eric Zemmour için gösterilen oranlar ise bir başka endişe noktası.
Seçim atmosferini ve mevcut durumun Fransa-Türkiye ilişkilerine etkisini 2002-2005 yılları arasında Paris Büyükelçisi olarak görev yapan emekli diplomat Uluç Özülker, Haberglobal.com.tr okurları için yorumladı.
‘ÇOK CİDDİYE ALMAK LAZIM…’
Öncelikle Le Pen ve Zemmour'un adaylıklarını yorumlayan Özülker bu adaylıklar hakkında "Çok ciddiye almak lazım" uyarısında bulunuyor.
Özellikle Zemmour'un seçim manifestosunda kullandığı İslamofobik ve göçmen karşıtı ifadeler dünya çapında ses getirmiş durumda. Buna rağmen 3-6 Aralık tarihlerini kapsayan anketlerde Zemmour'un oranı yüzde 13-14 olarak görülüyor. Marine Le Pen ise yüzde 17-18 bandında.
Fransa'nın içinden geçtiği ve haberin başında hatırladığımız sıkıntılı sürece vurgu yapan Özülker, "Bütün bunları alt alta yazdığınızda ırkçı tutumlar ve bunlara meyilli hükümetlerin ve partilerin daha fazla destek bulmaya başladıkları bir ortam var" diyor.
ÇARPICI CHIRAC ÖRNEĞİ
Bu noktada bir hatırlatmada bulunan Özülker, Paris Büyükelçisi olarak görev yaptığı dönemden bir örnek veriyor ve Jacques Chirac'ın tarihi bir oy oranıyla kazandığı seçimi anımsatıyor:
"O dönem Chirac'ın kazanması mümkün değildi. Sosyalist Parti'nin adayı Lionel Jospin ikinci çıkamadı ilk turda… Chirac bir numara, Jean-Marie Le Pen iki numara oldu. Bu sonucun ardından Fransa'da adeta zımni bir teşkilatlanma oldu ve tarihte görülmemiş bir oranla, ikinci turda, seçilmeyeceği varsayılan Chirac yüzde 82.2'yle seçimi kazandı."
AŞIRI SAĞA KARŞI BİRLİKTE
Özülker "Yani başka bir ifadeyle Fransa ırkçı tutumu her zaman için bir risk olarak görmüştür" diye devam ederken sosyal demokratlar ve merkez sağın çekişme halinde olsalar da Baba (Jean-Marie) Le Pen'e karşı her zaman bir arada hareket ettiğini vurguluyor ve bunun ilkesel bir yaklaşım olduğunun da altını çiziyor.
2002'de Baba Le Pen'in bulunduğu pozisyonda, 2017'de kızı Marine Le Pen bulunmuştu. Marine Le Pen, Macron'a kaybederken Macron zafere ilk turdaki yüzde 24.01'ine karşın ikinci turda yüzde 66.10'a ulaşmıştı.
‘HİÇBİR ADAY İSTİKRAR SAĞLAYAMAZ’
Senaryonun yine benzer olacağı düşünülse de artık aşırı sağın toplamı neredeyse yüzde 35 bandında. “Macron hiç başarılı değil; sıkıntılar yarattı ve sevilmiyor ama bu belirsizlik içinde bir numaralı aday olarak çıkması kuvvetle muhtemel” diyen Özülker, bu koşullarda hiçbir liderin istikrar sağlayamayacağını da vurguluyor ve “Fransa karşı olma karakteriyle yaşayan bir toplumdur" diyor.
Veriler de bunu söylüyor zira hiçbir adayın yüzde 50'yi aşamadığı durumda en yüksek oy alan iki adayın ikinci tura kaldığı sistemin hayata geçtiği 1965'ten beri kimse ilk turda zafere ulaşamadı.
“Bu seçimde de kim seçilirse seçilsin halk tatmin olmayacağı için en kısa sürede yine insanlar sokaklara inecektir. Unutmayın ki bu toplum, Fransa'yı kurtaran De Gaule'ü bile bir referandumla indirebilmiştir.”
MACRON’UN DEĞİŞİMİ!
Bu eksende koltuğunu korumak isteyen Emmanuel Macron'un değişimine de dikkat çeken Özülker "Kendisini başta sosyalist olarak tanımlıyordu daha sonra Xi Jinping'den esinlenerek liberal sosyalist çizgisine döndü bugünkü koşullarda ise muhafazakar kanada oldukça yaklaştı” diye konuşuyor.
Bilindiği üzere silah ticaretinde ve askeri teknoloji ihracatında küresel bir güç haline gelmek isteyen Fransa, Macron’un yaklaştığı bu çizgiyle daha agresif ve daha milliyetçi bir politika da izliyor. Macron'un talebiyle "İslamcı ayrılıkçılıkla mücadele yasası" hazırlanmış ve hükümetin tehdit olarak değerlendirilen kurumlar ve ibadethaneleri kapatma konusundaki yetkileri büyük oranda artırılmıştı.
‘TÜRKİYE, PLANLARINA AYAKBAĞI!’
Bu durumun ve aşırı sağın yükselişinin gerilen Fransa-Türkiye ilişkilerine etkisini de değerlendiren Özülker şunları söylüyor:
Macron’un Türkiye’yle ilişkileri germesi ileriye dönük bir yatırım. Onun derdi Akdeniz’de bir hakimiyet kurabilmek ve aynı zamanda Fransa’nın eskisi gibi güçlü bir ülke olduğu imajını çizebilmek. Türkiye ise bu planda oyunbozan bir konumda duruyor. Büyükelçiliğim döneminde Sarkozy de ‘Batı Akdeniz bizden Doğu Akdeniz sizden soruluyor’ diyordu. Bu noktada Türkiye onlar için bir ayakbağı.
Kaynak: Web Özel