Neden bazıları artık dizi izleyemiyor? | 'Eskiden her saatimizi televizyona göre...'

Sibel Gülersöyler-Sıdal Utkucu / Çok uzun zamandır dost meclislerinde konu bir noktada dizilere geliyor. Ancak etrafımızda ve sosyal medyada sevdiği dizinin yeni sezonu yayınlandığı halde hala izlmeye başlayamadığını ifade edenlerin sayısı hiç az değil. Bir dizinin aylardır listesinde yer aldığını fakat elinin bir türlü gitmediğini söyleyenler de her geçen gün artıyor. Eskiden günün yorgunluğunu atmak için TV karşısına uzanıp dizi izlerken, şimdi bu aktivite neredeyse bir yüke, bir ödeve dönüştü. Peki, sürekli bir yayını takip etmekte bu kadar zorlanmamızın ardında yatan gerekçeler neler?

Psikiyatrist Ayhan Akcan, çevremizde dizi gibi sürekli yayınları izleyemeyen insanların sayısındaki artışı “uyaran fazlalığına” bağlıyor. “Sosyal medya ve internet yokken, insanların daha düz bir hayatları vardı ve televizyon dizileri tek eğlenceleriydi” diyen Akcan, ama zaman içerisinde çeşitlilik ve ulaşılabilirlik arttıkça tüketim kültürü ve dizi izleme alışkanlıklarımızın da değiştiğini ifade ediyor. “Beklentiler, hobiler, pazarlama taktikleri bile değişti” diyen Akcan sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Eskiden kişilerin odaklanma süreleri 3 dakikadan fazla iken şimdilerde bu süre 30 saniyeye kadar düştü. Çünkü, sürekli bir akıştayız. Hayatımız 15 saniyelik akışlardan ibaret. Bu kadar bombardıman şeklindeki uyaranlardan dolayı kişi adapte olmakta zorluk çekiyor. Hatta artık karşımızdakini bile dinleyemiyoruz, anlamak için sabrımız yok.”

Akcan ayrıca, insanların dizi gibi sürekliliği olan bir eylem yerine daha çabuk tüketebileceği mecralara yöneldiğinin altını çiziyor.

İletişim Uzmanı Prof. Dr. Nurdoğan Rigel de süre konusuna dikkat çekiyor. Rigel, ülkemizdeki TV dizilerinin reklamlar ile birlikte 3 saate kadar yükseldiğini dile getirerek, dizilerin sinema filmi sürelerini bile geçtiğini belirtiyor. Rigel, “Bizler adapte olmakta bu kadar zorluk yaşarken, 140 karakterle kendi derdini anlatabilen ve bunu yorumlayabilen bir zihne sahip olduk, zihin haliyle daha fazlasını istemiyor çünkü çevresinde de çok fazla uyaran var” demekte.

"MARKET REYONU GİBİ AYNI ÜRÜNDEN 7-8 TANE VAR"

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü'nden Doç. Dr. Mert Gürer ise, bu durumu birkaç maddede açıklıyor. “Birincisi gündelik hayat, koşturmaca” diyen Gürer, ikincisi unsuru ise evden çalışma pratiği olarak izah ediyor. “Bu pratik insanlara biraz özgürlükmüş gibi gelse de aslında gündelik yaşantıda TV izleyecek ya da dinlenecek alanımız daraldı” değerlendirmesini yapan Gürer, ayrıca çok fazla içerik ve seçenek olduğuna dikkat çekiyor. Gürer değerlendirmesini şöyle sürdürüyor:

“Bir market reyonu gibi aynı üründen 7-8 marka var ve hangisinin damak tadımıza uygun olduğunu anlamak için ya denememiz ya da denemiş kişilerden bilgi almamız lazım.”

Gürer, dizi izleyememenin en önemli nedenlerinden birinin de klasik televizyon anlayışındaki değişiklik olduğunu söylüyor. “Televizyon hep salonda duruyordu ve biz hayatımızı ona göre planlıyorduk. Yemek saatimiz, çocukların ödev saati, yemekten sonra dinlenme saatimiz, uyku saatimiz bile televizyona göre belirleniyordu” ifadelerine yer veren Gürer, artık pek çok diziyi dijital platformlardan izlediğimizi anımsatıyor. İzleme pratiğimizin teknolojiyle beraber değiştiğini dile getiren Gürer, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Artık bu konuda zaman ve mekan bize ait. İstersek otobüste, istersek de 5 bölüm üst üste izleyebiliyoruz. Bunun verdiği rahatlık söz konusu fakat gündelik hayat ritmimiz değişti. Artık dizi izlemeye ayıracak zamanı yaratmakta bile zorlanır hale geldik. 'Nasılsa izlerim, biriktirir öyle izlerim' rahatlığı da var.”

15 saniyelik Instagram hikayeleri devrinde kitap okumak ne kadar mümkün? 'Odaklanma sorunu...'Sağlık

Bir de günlük yaşantımızda neredeyse herkesle sürekli dizi konuştuğumuzu vurgulayan Gürer, “Dizi izleme konusunda toplumsal baskı oluşuyor üzerimizde. O nedenle bazı sosyal gruplarda var olabilmek ve ortak dili yakalayabilmek için o dizileri izlememiz gerekiyor” diyor.

Prof. Dr. Rigel de benzer bir yaklaşımı dile getiriyor. Rigel, herkesin 'bir şeyleri kaçırdık mı' telaşı içinde olduğunu vurgulayarak, “Sürekli bir akış içerisindeyiz ve bunu fark edip önlemler almak gerekiyor” ifadesine yer veriyor.

[email protected] 

[email protected] 

Kaynak: Web Özel