Kimseyle görüşmek istemiyor olabilirsiniz ama bunun bedeli var...

Yaşam Haberleri
Kimseyle görüşmek istemiyor olabilirsiniz ama bunun bedeli var...
Uzmanlar, daha az sosyalleşmenin bedellerinin önemsenmediğini söylüyor. Fotoğraf: Shutterstock

İnsanların birbiriyle daha az zaman geçirdiği artık bariz bir durum. Bizi birbirimizden uzak tutan gerekçeler düşünüldüğünde akla ilk sosyal medya ve pandemi önlemleri geliyor ama uzmanlar meselenin bunlardan daha derin olduğunu vurguluyor.

Sosyalleşme insanlar için elzem bir ihtiyaç fakat son 30 yıldır daha az sosyalleşiyoruz. Peki, içe dönük hayatlar yaşamak bizden ne götürüyor?

Amerikan Kansas Üniversitesi'nden iletişim çalışmaları profesörü Jeffrey A. Hall, dünyanın her yerinde on yıllardır insanların daha içe dönük hayatlar yaşadığını, dışarıyla teması azalttığını ve bunu zorunluluktan değil, bir tercih neticesinde gerçekleştirdiğini söylüyor.

Hall, ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya'da yürüttüğü çalışmalar neticesinde, diğer insanlarla konuşarak geçirilen zamanın yaklaşık 30 yıldır azaldığını gördüğünü dile getiriyor. İnsanların her geçen gün birbirinden uzaklaştığını aktaran Hall, “Ve bunu ödeyeceğimiz büyük bedelleri düşünmeden yapıyoruz. Yani bunun aslında iyi bir şey olduğunu bile düşünüyor olabiliriz” diyor.

İnsanların inzivaya çekilmesinin pek de normal olmadığına vurgu yapan Hall, bunu da "Çünkü insanlar sosyalleşme yönünde evrim geçirdi" ifadeleriyle destekliyor. Hall, eskiden insanların hayatta kalabilmek için kabul görme ve bir grubun parçası olma ihtiyacı duyduğuna dikkat çekerek, “Bizi bu yolda tutan sistemlere de adapte olduk” diyor.

Fakat bu konunun başka boyutları da olduğunu vurgulayan Hall, insanların daha az sosyalleşiyor olmasıyla ilgili şunları söylüyor:

İnsanlar artık yorgun. İnsanlar, sosyal etkileşimlere harcadıkları enerjilerini muhafaza edebilmek için kalıtsal bir tutkuya sahipler ve diğer insanlarla iletişime girmek de çaba gerektiren bir şey. Başkalarının iyiliği için uğraşmak yorucu bir iş. Ayrıca bazen etrafımızdakiler kabul edilemez görüşlere sahip olabiliyor veya ilgi çekmeyen konular hakkında konuşabiliyor. Bir seçenek sunulduğunda da genelde bu meselelerle uğraşmamayı tercih ediyoruz.

İçe dönük yaşamanın bir yandan da kendine zaman ayırmak olarak görülebildiğine dikkat çeken Hall, kendini önemsemek olarak da ifade edilebilecek “self-care” tarzı yaşam şekillerinin daha içsellik odaklı bir hayata odaklandığını kaydediyor. Zararlı ilişkilerden uzak kalabilmek için insanları hayatından çıkaran kişilerin arttığını vurgulayan Hall bahse konu yaklaşımları ise, “Bu tarz eğilimler, sosyal mecburiyetten ötürü evden çıkma, insanlarla konuşma ve topluluklarla etkileşim kurma gibi zorunlulukları teknolojiyle ortadan kaldırmaya çalışıyor” diye ifade ediyor.

Kimseyle görüşmek istemiyor olabilirsiniz ama bunun bedeli var... - Resim : 1
 Zararlı ilişkilerden uzak kalabilmek için insanları hayatından çıkaran kişilerin sayısı artıyor. Fotoğraf: Shutterstock

SOSYALLEŞMEMENİN BEDELLERİ NELER?

Peki, bu içe dönüklük iklimi bize ne kadar zarar veriyor? Hall, bu çerçeveyi açıklamaya iş hayatından başlıyor. Hall, birçok şirketin, yüz yüze etkileşimin getirdiği güvenden yoksun olmanın inovasyon ve yaratıcılık kaybı gibi sorunlara yol açtığına dair uyarılarda bulunduğunu aktarıyor.

Hall ayrıca, insanlarla etkileşimde olmanın faydalarına da değiniyor. Klasik çalışmaların, yakınlığın gücünü gösterdiğinin altını çizen Hall, insanlarla temasta olmanın arkadaşlık kurma şanslarını artırdığını dile getiriyor. Hall, bu tür yakınlıkların bireylerin risk algısını düşürdüğünü, ayrıca daha sorumlu ve özenli temaslar gerçekleştirme çabalarını desteklediğini kaydediyor.

 Ortak görevleri yerine getirmek için birileriyle aynı ortamı paylaşmak diyalog kurmayı gerektiriyor. Hall, basit, günlük diyalogların aslında göründüğünden çok daha değerli olduğuna işaret ediyor. Karşılıklı iletişimin bakış açılarımızı yumuşattığını, haklı olma ihtiyacımızı azalttığını ve bizi kendimize odaklanmaktan uzaklaştırdığını aktaran Hall, bu konudaki sözlerine ise şöyle devam ediyor:

“Etrafımızdaki insanların sayısı azaldıkça sohbet etme imkanları da azalıyor. Bu da bizim başkalarının bakış açısını görme konusunda isteğimizin azalmasına yol açabilir.”

Amerikan Indiana Üniversitesi bünyesinde bulunan Lilly Family School of Philanthropy'de çalışmalar yürüten Sara Konrath ise, 2000 yılından bu yana empatinin azaldığına dair bulgular edindiğini belirtiyor. Konrath bu tespiti, “Bence, bu durum da genç yetişkinlerde kendine odaklanmanın artmasıyla içe dönüklüğün yükselmesine neden oluyor ve genç yetişkinlerin başkalarını düşünmesine engel oluyor” ifadeleriyle açıklıyor.

Hall, toplumsal yapının içe dönüklük yönünde değişmesinin, insanların başkalarını daha az önemsemesini meşru kıldığına dikkat çekerek, şunları söylüyor:

İnsanların zararlı ilişkilerden uzak kalabilmek için başkalarıyla etkileşimleri hayatlarından çıkardıklarını düşünün. Bu tarz düşünce yapısı kendimizi koruyabilmek ve mutlu olabilmek için kulağa mantıklı gelebilir. Fakat bu kişiler etrafla bağlarını kopardıklarını hissettiklerinde kendilerine avuntuyla bakacaklar. Böyle kendi kendini baltalayan davranışlar sadece yalnızlığın içten içe getirdiği huzursuzluğu şiddetlendirecektir.

*Bu haberde, The Wall Street Journal'de "The Price We Pay for Being Less Social" başlığı ile yayımlanan makaleden faydalanılmıştır.

Kaynak: Web Özel

empati Web Özel