Daha ne kadar platforma abone olacağız? 'Üye olmayacağım diyordum ama...'
Her geçen gün hayatımızdaki platform sayısı artıyor, yeni içerikler ve üzerine konuşacağımız yeni filmler, yeni diziler karşımıza çıkıyor. Aylık abonelik ücretlerinin bu süreçte bütçemizdeki yeri de büyüyor. Peki daha ne kadar platforma abone olacağız? Bu yeni normalimiz mi?
Yeni platformlar ve bizler için muhtemel yeni üyelikler kapıda. Disney+ ve HBO Max, Türkiye'ye geliyor. Fiyat politikaları hakkında henüz kesinleşmiş bir bilgi yok lakin pek çoğumuz için kabul edelim ki fiyat pek de önemli bir kriter değil. İlginçtir ki aslında içeriğin de o kadar önemi yokmuş gibi duruyor. Hakikaten sadece üye olma uğruna mı üye oluyoruz? Daha kaç platforma üye olacağız?
Bu durum artık bir kavrama dönüşmüş durumda. “Subscription fatigue” yani üyelik yorgunluğu” modern bir dert olarak hayatımızda yer etti bile. Dünyanın en büyük bağımsız araştırma şirketlerinden Deloitte'in Avustralya ofisi “Medya Tüketicisi” anketinin 10'uncusunu yaklaşık 2 bin katılımcı ile gerçekleştirdi.
Ulusal Medya Sektörü Lideri ve Partneri Leora Nevezie, dijital aboneliklerin artık standart bir ev gideri olduğunu vurguluyor. Katılımcıların yüzde 80'inin en az bir üyeliği bulunduğunu belirten Nevezie şöyle devam ediyor:
“Z Kuşağı'nın yüzde 95'i en az bir ücretli dijital eğlence abonelik hizmetine sahip. Onu yakından izleyen Y Kuşağı'nda bu oran yüzde 93. Hem Z hem de Y Kuşağı'nın yüzde 60'ı bir yıl öncesine göre daha fazla platforma abone.”
“Abonelik ekonomisinin” patlama yaşamasında pandeminin etkisi tartışmasız ancak bu yükselişin pandemi sonrasında da sürmesi bekleniyor. Dünyanın en büyük menkul kıymetler yöneticilerinden biri olan UBS, abonelik ekonomisinin değerinin 2025 yılına kadar 1.5 trilyon dolara ulaşacağını tahmin ediyor. Şu an söz konusu ekonominin değeri 650 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.
“İfluencerların tüketici satın alma tutum ve davranışlarına etkileri üzerine nitel bir araştırma” ve “Çevrimiçi alışveriş yapan tüketici davranışlarına yönelik çevrimiçi bir araştırma” adlı makaleleri bulunan Dr. Ögr. Üyesi Arzu Şeker konuya ilişkin şunları söylüyor:
“Bu aslında yeni normallerimizden... Bir tükenmişlik yaratsa da bu yeni normalimiz."
'FARKINDA OLMADAN PEK ÇOĞUMUZUN YAŞAMI DEĞİŞTİ'
“Pandemiyle farkında olmadan ya da olarak pek çoğumuzun yaşamı da değişti” diyen Dr. Şeker kendi örneğinden şu şekilde söz ediyor:
“Kendi adıma 'Netflix'e üye olmayacağım' diyordum; 'Bilim insanıyım ben! Bağımlısı olmayacağım; zaten televizyonda bir sürü sinema ve belgesel kanalım var..' Ancak pandemi patlak verdi. Aslında hayatı eve sığdırmak için, evin içinde yaşamlarımızı daha çekilir kılabilmek için bulduğumuz yollardan bazıları bu seyirlik şeyler.”
“Türk tüketim toplumunda yeni nesil tüketicileri anlamak: X ve Y kuşaklarının alışveriş pratikleri ve satın alma davranışları üzerine bir araştırma” başlıklı bir makalesi bulunan Dr. Duygu Aydın Aslaner ise bu noktada FOMO'nun (Fear of Missing Out) önemine dikkat çekiyor.
“Olup biteni kaçırma korkusu” olarak çevirebileceğimiz bu ifade çok önemli.
Dr. Aydın Aslaner, “Tüketici açısından bakarsak özellikle gençler bütün dijital platformlarda yer almak istiyorlar. Bir şeyleri kaçırdıklarını düşünüyorlar. Seyretmeleri ya da kendileriyle bağlantılı bir içerik var mı, yok mu çok önemli değil” diyor ve ekliyor:
“FOMO dediğimiz bir durumla fırsatları kaçırma korkusuyla bir takım abonelikler alıyoruz. Yeni makalemde yer vereceğim bir ifadeyle şahsen bu durumu 'Dijital Açlık' olarak tanımlıyorum. 'Her şeye yetişmeliyim' duygusu, tüketici olarak hepimizin içinde var.”
'ACABA BİR ŞEY Mİ KAÇIRIYORUZ?'
Dr. Aydın Aslaner, Türkiye'nin Metaverse'e yönelik ilgisinin de “Acaba bir şeyi kaçırıyor muyuz?” hissiyle alakalı olduğuna dikkat çekiyor. Dr. Arzu Şeker de FOMO vurgusu yapıyor ve “FOMO stratejilerine ilişkin bir makale yazıyorum. Bir bütünün parçası olmak istemek aslında insan olmanın gerektirdiği bir durum” yorumunda bulunuyor.
Aynı zamanda “İnsanlar ne kadar 'Ben farklı olmayı seviyorum' dese de aslında marjinal olmak ürkütür. Ekseriyetle genele uymaya meyilli insanlarız” diyen Dr. Şeker, Z Kuşağı'nda da durumun farklı olmadığını vurguluyor.
Bunların yanı sıra “Tabii bu platformlara üye olmak bireye toplumda bir statü de katıyor” diyen Dr. Aydın Aslaner “ait olmak” kavramına ilişkin ise “Eğer ki herkesin uyguladığı belli tüketim kalıplarını gerçekleştiremiyorsanız, toplum dışı edilme korkusu bireyin üstünde büyük bir tahakküm oluşturuyor” diyor ve şöyle noktalıyor:
“Herkes dizileri konuşurken söyleyecek birkaç kelimeniz olması gerekiyor. Bunu 'dışlanmak istememek' ile bağdaştırabilirsiniz.”
*Ek kaynaklar: Deliotte Australia (Subscription fatigue? Not yet but on the way, Deloitte Australia’s Media Consumer survey reveals), The Washington Post (Everything’s becoming a subscription, and the pandemic is partly to blame)
Kaynak: Web Özel