'El alem ne der!' Başkaları sizi o kadar düşünmüyor💭
Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğünü çok önemsediğimiz yani 'El, alem ne der' kafasına çok girdiğimiz için bazen hareket edemez oluyoruz. Bazılarına göre insanlar sizi, sizin onları düşündüğünüz kadar önemsemiyor.
İnsanoğlu özellikle büyükşehirlerde, tarihte hiç olmadığı kadar kalabalık nüfuslarla bir arada yaşıyor. 15 milyondan fazla insanın yaşadığı İstanbul’u düşünelim. Bu şehrin 20. yüzyılın başındaki nüfusu 1 milyonun biraz üzerindeydi. O tarihte böyle nüfusa sahip kent sayısı da Paris, Londra gibi metropollerle sınırlıydı.
Böyle kalabalıklar halinde yaşamak topluluk psikolojisi ve daha sonrasında da sosyoloji biliminin doğmasına sebep oldu. Bu kalabalık şehirlerdeki kalabalık ofis binalarında da sorunlar yaşanabiliyor. “Eğer bir insanın evinize girmesine izin vermiyorsanız kafanıza girmesine de izin vermeyin” bu tavsiye bazen hayat kurtarıyor ama insan zaman zaman tabiatı gereği başkalarının hakkında düşündüklerini de merak ediyor.
Sosyal medyada belirttiğiniz en küçük düşünceyle diğer insanların huzuruna çıkıyorsunuz ve kanepesinde oturan biri sizi telefonunun tuşları ile anında linç edebiliyor. Romalı filozof Marcus Aurelius 2000 yıl önce, “Kendimizi diğer insanlardan daha çok severiz ama onların fikirlerini kendimizinkilerden daha çok önemseriz” demiş.
BENZER FİKİRDEKİ İNSANLAR YÖNLENDİRİR
Modern filozof Richard Foley’e göre; bizimle benzer düşünen insanların fikirleri bizi değiştirmeye daha yatkındır. Ofiste fikirlerini beğendiğiniz biri “Squid Game çok güzel dizi” derse siz de o diziyi izlemeye meyledersiniz.
İnsan tarih boyu, hayatta kalmak için herhangi bir topluluğa ait olma ihtiyacı duymuştur. Bu ihtiyaç modern zamanlarda da toplumdan dışlandığımızda acı veren bir reddedilme korkusunu ortaya koyabilir. Bu korku sosyal medyada fotoğraflara gelmeyen beğenilerde kendini yeniden gösteriyor.
DURUMUN İSMİ: ALLODOXAPHOBIA
Başkaları tarafından beğenilmeme korkusunun literatürdeki ismi: Allodoxaphobia. Kelime Yunancada farklı anlamına gelen 'Allo', anlam sözcüğü olan 'Doxo' ve korku anlamına gelen 'phobos' sözcüklerinin birleşmesinden oluşuyor. Allodoxaphobia'nın bir üst seviyesi paranoya olarak adlandırılıyor. Zaten bu evrede insanın herhangi bir şekilde sağlıklı karar vermesi mümkün değil. Allodoxaphobia tanısı konan bireylerin zaman zaman panik atak geçirerek hastaneye başvurdukları da görülüyor. Allodoxaphobia bir akıl hastalığı olarak geçmiyor ama insanların karar verme duygularını güçleştirebiliyor.
Başkalarının düşüncelerine belki de haddinden fazla değer vermemizin sebebi değersiz hissetme, ahlaksız algılanma korkusundan kaynaklanıyor. Başkalarının düşüncelerini asıl önemsememizin sebebi ise ‘ahlaksız biri' yaftası yememek.
Başkalarını umursamamanın farklı yolları var.👇 (Ama bu yollar yanlış izlenirse, antisosyal kişilik bozukluğuna yol açabilir.)
1) Kimse umursamıyor
İnsanların sürekli olarak bizim eylemlerimizi değerlendirdiğini sanıyoruz ama insanlar aslında bizi o kadar önemsemiyor ve düşünmüyor. İnsanların sürekli hakkımızda bir şeyler düşündüğünü düşünmek yaşam kalitemizi ciddi şekilde etkiliyor. Kendinizden biçin; başkalarını ne kadar düşünüyor veya eylemlerini sık sık değerlendiriyorsunuz.
2) Utanmaya karşı çıkın
Aslında utanma korkusundan başkalarının düşüncelerini umursuyorsunuz. Bir miktar utanma duygusu sizi daha düzgün bir insan yapabilir. Bazen utanacağınız şeyler yaptıktan sonra kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz. Tabi abartmamak kaydıyla.
3) Başkalarını yargılamayı bırakın
Başkalarını sık sık zihninizde yargıladığınız için siz de yargılandığınızı düşünüyor ve sebepten insanların hakkınızdaki görüşlerini çok önemsiyorsunuz. Kendinize bir gün belirleyin, o gün kimseyi yargılamadan herkesi gözleyin. Bunu yapmak zor ama yaptıktan sonra rahatladığınızı göreceksiniz.
Milattan önce 571 yılında doğan Çinli düşünür Lao Tzu, “İnsanların onaylarını arayın ve onların tutsağı olun” demiş. Eğer siz de başkalarının hakkınızdaki fikirlerini önemsediğiniz için bir utanç hapishanesindeyseniz unutmayın, özgürlüğünüzün anahtarı elinizde.
Kaynaklar: The Athlantic, Psych Times, Optimist Minds
Kaynak: Web Özel