Yaza doyduk mu? Sonbahar mutsuzluğunu çeken biliyor!

Web Özel
Yaza doyduk mu? Sonbahar mutsuzluğunu çeken biliyor!
Pırıl pırıl havaların yerini kapalı havalara ve koşturmacaya bırakması bazı kişilerde sonbahar mutsuzluğuna neden olabiliyor. Fotoğraf: Shutterstock

Ağustos ayının sonlarına geldiğimiz şu günlerde bazılarımızı “sonbahar mutsuzluğu” kapladı. "Eyvah, bu yaz da hiçbir şey yapamadan geçti" hissi, kimilerini üzüyor. Yazın yeterince rahatlayamamanın farklı psikolojik sonuçları da olabiliyor.

Yaz, yaşam temposunun hafiflediği ve sorumlulukların görece ertelenebildiği bir mevsim. Özellikle tatile çıkabilenler için, akşam deniz serinliği, ofis işlerini düşünmeden geçen günler ve biraz da keyif yapabilme özgürlüğü demek. Ağustos'un sonlarına geldiğimiz şu günlerde de bazılarımızı “sonbahar mutsuzluğu” kapladı. Çünkü yazın bitmesi, bazıları için boğucu planların tekrar dönmesi anlamına geliyor ve bu da anksiyete gibi olumsuz duyguların gün yüzüne çıkmasına neden olabiliyor.

Özellikle Covid-19 salgınıyla mücadele ettiğimiz son iki yazın ardından bu yaza dair beklentilerini yükseltip, yazdan beklediğini bulamayanları bu panik şimdiden sarmış durumda. Sonbahar mutsuzluğu çekenlere, usta sanatçı Bülent Ortaçgil'in ifadeleriyle söyleyecek olursak “içinde bir yaz doymuşluğu hissi” olmayanlara uzmanlardan bazı tavsiyeler var...

Uzman Psikolog Alanur Özalp, pırıl pırıl havaların kapalı havalara dönmesinin sonbahar mutsuzluğunun öncelikli nedenlerinden biri olduğunu söylüyor. Özalp bunların yanı sıra, tatilin bitmesinin, tatile gidemeyenler için ise bu durumun stresinin ve okulların açılmasıyla çocukların sorunlarının, masrafların ve trafiğin artacak olmasının sonbahar mutsuzluğunu doğuran diğer nedenler arasında yer aldığını belirtiyor. Çalışanlarda da işte tükenmişlik hissinin artabileceğine vurgu yapan Özalp, psikolojik problemleri olan kişilerde bu dönemlerde rahatsızlıkların nüksedebileceğinin altını çiziyor.

Yaza doyduk mu? Sonbahar mutsuzluğunu çeken biliyor! - Resim : 1
Sonbahar mutsuzluğu, bazı psikolojik rahatsızlığa sahip kişileri daha çok etkileyebiliyor. Fotoğraf: Shutterstock

Sonbahar mutsuzluğu yaşayan kişilerin bu durumun farkında olmasının önemine işaret eden Özalp, mevsimleri değiştirmenin mümkün olmadığını, o nedenle bu dönemlerde kapalı havaların etkisini azaltmak için iç mekan aydınlatmalarında düzenleme yapılabileceğini söylüyor. 

'HAYATI ERTELEMESİNLER'

Bu hisleri yaşadığımızda etrafımızdaki negatif kişilerden uzaklaşarak, pozitif tavırlı arkadaşlarımızla yakınlık kurabileceğimiz tavsiyesini sunan Özalp, sonbahar mutsuzluğunda psikolojik destek almanın da bir hayli önemli olduğunu kaydediyor. “Sonbahar mutsuzluğu yaşamaları halinde, psikolojik destek alsınlar; hayatı ertelemesinler” diyen Özalp, halihazırda destek gören kişilerin de ilaçlarını ve randevularını aksatmaması gerektiğini söylüyor.

DUYGULARINIZ BASTIRMAYIN

New York'ta yaşayan bilim gazetecisi ve yazar Melinda Wenner Moyer de sonbahar mutsuzluğu çeken kişilerden biri olduğunu belirtiyor. “Muhtemelen 2-3 senedir geçirdiğimiz en normal yazdı ve ben bitmesine hazır değilim” diyen Moyer, bu konuda uzmanlardan görüş almış. Uzmanlar, böyle anlarda hislerimize kulak vermenin bir hayli önemli olduğunu ve hatta bu durumdan olumlu neticeler bile elde edebileceğimizi aktarıyor.

Psikolog Joy Harden Bradford, moralimizin bozuk olduğu anlarda kendimize alan tanımamız tavsiyesini veriyor. Kendimize "Yılın en kötü zamanlarından geçiyorum ve sabırlı olacağım, elimden gelenin en iyisini yapacağım" demenin gayet iyi bir adım olacağını aktaran Bradford, bu konuda yürütülen bir araştırmayı örnek gösteriyor. Araştırmaya göre, bu tarz olumsuz anlarda kendilerine şefkatle yaklaşan kişiler, sınamaların üzerinden gelirken daha az endişe hissediyor ve genel sağlıklarının daha iyi olduğunu söylüyor.

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Susan David ise, insanların genelde kendilerine morallerinin bozuk olması konusunda alan tanımadıklarına işaret ediyor. David, duyguları bastırmanın tükenmişlik riskini artırdığını ve genel sağlığı bozduğunu dile getiriyor.

David, "üzgünüm" ya da "endişeliyim" dediğimizde, kendimizi o duygularla özdeşleştirdiğimizi belirterek, "Bu, kendini fiilen hapishaneye sokmak gibi bir şeydir" diyor. Kendimizi zorlu duygularla tanımladığımızda içimizde ortaya çıkaracak başka duygulara yer kalmadığını vurgulayan David, "O nedenle, "Üzgün hissettiğimi fark ediyorum" gibi ifadeler kullanmanın önemine değiniyor.

Bu bilgileri önceliklerimizi belirlemede kullanabiliriz. Mesela, sizi yazın bitişiyle ilgili en çok neyin üzdüğünü tespit edersiniz, gelecekte bunu telafi edecek şeylere daha çok zaman ayırabilirsiniz.

Dennis-Tiwary kendi tecrübesini ise, “Birkaç sene önce eşim işiyle ilgili sorunlar yaşıyordu ve stresi benim de ruh sağlığımı etkilemeye başlamıştı” ifadeleriyle anlatıyor. O süreçte eşini destekleyerek, ikisi için de daha faydalı adımlar atabileceğini keşfettiğini aktaran Dennis-Tiwary, zorlu duygularla mücadele önerilerine ise şöyle devam ediyor:

“Kendisiyle daha çok zaman geçirip, onu dinleyebilmek için ekstra fırsatlar yarattım. Bu da bana bir amaç verdi, ayrıca ilişkimizi güçlendirdi. Aynı zamanda o zor sürecin üstesinden gelmemize de yardımcı oldu.”

Ek kaynak: The New York Times 

Kaynak: Web Özel

yaz Web Özel