Uzman isimden hayati uyarı. Dikkat her yıl 17 milyon insana ansızın geliyor
Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Kayım’dan korkutan inme uyarısı geldi.
İnme, beyin dokusuna kan akışının azalması veya tamamen durması sonucu oluşan bir durumdur. İnmeye yol açan nedenler genellikle kan pıhtıları, kan damarlarının tıkanması, yüksek tansiyon, damar sertliği gibi faktörlerdir. Ayrıca kalp rahatsızlıkları, diyabet, obezite, sigara kullanımı ve aşırı alkol tüketimi de inme riskini artırabilir. Bunun yanı sıra genetik faktörler, stres ve hareketsiz yaşam tarzı da inme riskini etkileyebilir. İnme riskini azaltmak için düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek, sigara ve alkol tüketimini sınırlamak, stresten uzak durmak ve düzenli olarak doktor kontrolüne gitmek önemlidir.
İHA’nın haberine göre; Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Özlem Kayım Yıldız, 10 Mayıs İnme Farkındalık Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Özlem Kayım, her yıl 17 milyon insan inme geçirdiğini ve bunların 6 milyonunun hayatını kaybettiğini ifade etti.
Prof. Dr. Yıldız, halk arasında felç olarak da bilinen inmenin, beyni besleyen damarlarda kan akımının kesilmesi veya bu damarlarda yırtılma sonucu geliştiğini belirtti.
Yıldız, beyin damarlarının tıkanması ya da kan akımının azalması, beyin dokusuna yeterli oksijen ve besin maddelerinin temin edilememesine, bunun sonucunda beyin hücrelerinin ölümüne yol açtığını ifade etti.
KALP VE KANSER HASTALIKLARINDAN SONRA GELİYOR
Dr. Yıldız, inmenin tüm dünyada kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırada gelen ölüm nedeni olduğunu vurgulayarak, “Her yıl 17 milyon insan inme geçirmekte ve bunların 6 milyonu hayatını kaybetmektedir. Ayrıca inme, oluşturduğu beyin fonksiyonları kaybı nedeniyle engelliliğin en başta gelen nedenlerindendir. İnme geçiren hastalar zihinsel işlevlerde kayıp, konuşma ve anlama güçlüğü, kol ve bacaklarda güç kaybı, yürüme güçlüğü, yatağa bağımlı olma gibi uzun dönem engellilik oluşturan sorunlarla karşı karşıya kalırlar” dedi.
BU BELİRTİLERE DİKKAT
Dr. Yıldız, inme belirtilerinden söz ederek, “En sık karşılaşılan inme belirtilerinin vücudun tek tarafında, kol veya bacakta güç kaybı, hissizlik, yüzde kayma, konuşma ve anlama bozukluğu, peltek konuşma, bilinç ve denge bozukluğu, yutma bozukluğu, görme kaybı, çift görme ve ani gelişen şiddetli baş ağrısı. Bu belirtiler fark edildiğinde vakit kaybetmeden 112 aranmalıdır. Evde hastaya herhangi bir ilaç veya yiyecek verilmemelidir. Halk arasında yaygın biçimde inanılanın aksine hastanın başını soğuk suyla yıkamanın herhangi bir yararı yoktur. İnme hastasının tedavisi 112 ambulanslarında başlar, 112 görevlileri inme hastasının en hızlı tedavi edilebileceği merkeze transferini ve gidilen merkezin hazırlıklı olmasını sağlar. İnme belirtileri bir süre devam edip düzelse bile hastanın 112 ambulansı ile hastaneye nakli önemli ve gereklidir” şeklinde konuştu.
“TEDAVİDE ZAMAN ÖNEMLİ”
Prof. Dr. Yıldız, inme tedavisinde zamanın önemli olduğunu açıklayarak, “Hasta ne kadar erken tedavi edilirse tedavinin başarı oranı da o ölçüde yüksektir. Tedavide amaç tıkalı damarın açılması ve beyine kan akımının sağlanmasıdır. Bunun için ilk 4,5 saatte damar yolundan trombolitik denen pıhtı çözücü ilaç verilebilir. Her ne kadar tedavinin üst sınırı 4,5 saat olsa da ne kadar erken verilirse başarı şansı o kadar artar. İlk 6 saatte ve uygun hastalarda ilk 24 saate kadar anjio ile tıkalı damarın açılması mümkündür. Bu yöntemde atardamar içerisine girilerek pıhtı çıkarılır. Tedavinin başarı şansı yüksektir” ifadelerini kullandı.
“SAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZI BENİMSENMELİ”
Dr. Yıldız, sağlıklı yaşam tarzına vurgu yaparak, “İnmenin nedenini saptamak için beyin ve boyun damarları, kalp incelenir, hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği ve başka nedenler açısından hasta değerlendirilir. Ayrıca vakit kaybetmeden fizik tedavi uygulamasına başlanır ve engelliliğin azaltılması amaçlanır. İnmeden korunmak için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenmeli, tansiyon, kan şekeri, kolesterol risk durumumuzu bilmeliyiz. Tütün kullanımı ve hareketsiz yaşamdan uzak durmalıyız. Sebze ağırlıklı Akdeniz beslenme tipi beslenmeyi tercih etmeliyiz” dedi.