Prof. Dr. Caner Taslaman: İsrail soykırım yapmak için soykırımı kullanır hale geldi

Buket Aydın Gündem haberleri Haber Global
Prof. Dr. Caner Taslaman: İsrail soykırım yapmak için soykırımı kullanır hale geldi

Haber Global ekranlarında yayınlanan Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin bu haftaki konuğu din felsefesi uzmanı, akademisyen ve yazar Prof. Dr. Caner Taslaman oldu. İsrail ve Filistin meselesinin arka planı hakkında bilgiler veren Taslaman, "İsrail soykırım yapmak için soykırımı kullanır hale geldi" dedi.

Haber Global ekranlarında yayınlanan Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin konuğu Prof. Dr. Caner Taslaman oldu. İsrail ve Filistin meselesinin arka planı hakkında önemli bilgiler veren Taslaman, "İsrail soykırım yapmak için soykırımı kullanır hale geldi" dedi.

Caner Taslaman'ın açıklamalarından önemli başlıklar:

-Şimdiye kadar 13 bin insan öldü. Ölenlerin yüzde 70'i kadın ve çocuk. Alenen kadın ve çocuklar öldürülmek isteniyor ve hastaneler bombalanıyor, bilinçli bir şekilde yapılıyor. Devletlerin de bunu terörle ilişkilendirmesi gerek. İşaya kehanetleri...

-Aslında Netanyahu'nun iş birliğindekilerden bir farkı var ama daha da radikaller. Bakanların insanları hayvanlara benzetmesi. Zihinlere içkin olan bir yaklaşım. Batı'nın da bu anlayışı kabul ettiğini görüyoruz. 10 binden fazla insan bilinçli bir şekilde öldürülürken sessizler. İsrailli sivillerin de öldürülmesine karşıyız ama İsrail'in öncesinde yaptıklarından, oradaki çocukları yıllardır öldürmesinden... Bize ama'sız kınayın diyorlar ama ama'sı var. Bu katliama sessiz kalan bir Batı görüyoruz. Batı'da 10 kişi öldüğünde herkes gönülden kınarken şimdi 10 bin insan öldüğünde İsrailli Bakanın insanımsılar demesini demek Batı da benimsemiş.

-Netanyahu birçok parti liderine göre parti içinde aslında daha seküler. Eski ahitte atıf yaparken, savaştan önce atıf yapan biri değildi. Seküler liderler de savaş gibi bir durum olunca liderlerin dini ortaya sürdüğünü görüyoruz. Saddam da öyleydi. Saddam'ın kendi kanıyla yazdığı Kur'an gündeme geldi. Halkın desteğini almak için din bir anda araçsallaştırılıyor. Aslında seküler olan Netanyahu, vicdanlı İsrailli var, Yahudiler de var.

-Eski ahitte Yahudilerin geçmişte savaştığı kabileler var, aslında Amelek'lerin atası olan bir kavim. Bugün yaptığınız Ameleklerle savaş gibi onlar da Arap, bugün karşınızdakiler de Arap. Bunun bu şekilde kutsal bir amaç taşıdığını söylemeye çalışıyor. Buradan bir pasaj da okudu Netanyahu. Artık devletin huzur içinde yaşayacağını söylüyor.

-İşaya'daki kehanetler daha da geniş aslında. Bir Mesih gelişine atıf var. Burada bir ifade var, Davud'un torunu içinde Emmanuel'in doğacağı söyleniyor. Yeni ahitte İşaya 7/14'te kadının Emmanuel'i doğurmasının İsa'nın gelişi. Burada Meryem'e atıflı, İsa müjdeleniyor. 

-Mesih meshedilmiş demek. Bu iktidarı da temsil eden bir şey. Yahudilerin beklediği Mesih, bir Yahudi soyundan gelecek, ikincisi beşer olacak, bir insan olacak, bir melek falan olmayacak, üç, dini ve siyasi bir lider olacak. Yahudiliğe göre bu gelmedi, tapınak yeniden yapıldığında gelecek veya bunu kuran kişi olacak. Yahudilerin beklentisi bu. 

-Hristiyanlığın Mesih beklentisi şöyle, onlar diyor ki kutsal kitapta bir Mesih gelecek diyorlar, İşaya'da söyleniyor, o geldi diyorlar, İsa geldi, ama o beşer değil Tanrı. Tanrı aslında tek bir varlıktır ama içinde 3 kişi vardır, baba, oğul, kutsal ruh. İsa da yüzde yüz insan ve Tanrı'dır. Mesih geldi ama yeniden gelecek diyorlar. O gelecek Deccal'i yenecek, Hristiyanlar mutluluk dönemini yaşayacak.

İSLAM'A GÖRE MESİH GELECEK Mİ?

-İslamiyet açısından birincisi beşer dışında bir varlığın gelmesi düşünülemez. Hz. İsa'ya Mesih ifadesi geçtiği için bir Müslüman kolaylıkla eski ahitte olan Mesih'le ilgili kehanetlerin gerçekleştiğini düşünebilir. Hristiyanlığın bir kısmının ilahlık bahşetmesini uygun görmezler. Siyasetin desteğiyle İsa'yı ilahlaştıran şeyler çıktı. Yehova şahitleri 3'lemeyi özünde reddeder. Mezheplerin  ortak anlayışı kabul edilmesidir. Gelecek biri var mı, İslamiyet'e göre, Kuran'a göre baktığımızda bir Mesih beklentisi var ama bunu reddeden Müslüman grupları da olmuş. Bazı hocalarımız ve ben İsa'yı beklemenin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Vefatı Kuran'da var, gelmesi gibi böyle bir müjde yok. 

-Bugün Sünni gelenekte de Şii gelenekte de bunun İslam'a atılan bir kazık olduğunu ve bundan vazgeçerek kurtulabileceğimizi kabul etmişlerdir. Mesih'i beklemek Kur'an metnine aykırıdır. Hocalarımız kıyamet alametleriyle ilgili hadislerde birçok hata olduğunu söylüyorlar. Diyanet'in kendi hazırlattığı ansiklopedinin de gerisinde. İslam literatüründe Mehdi diye de bir figür bekleniyor. Hristiyanlıkta bin 200 yıl önce saklanmış ve hala saklanan bir şahıs. Mehdi ile İsa buluşacak ve İsa Mehdi'ye tabii olduğu için yeniden tahlil etmeye çalışmışlar. 

MELHAME-İ KÜBRA VEYA ARMAGEDDON YAŞANACAK MI?

-Kuran'ın içinde böyle bir atıf yok ama bu Yahudi kaynaklardan bize geçtiği için oradaki savaşla kastedilen şey Melhame-i Kübra ile anlatılmış ve buna İslam sosu eklenmiş. Kuran'da böyle bir savaştan bahsedilmiyor. Bunun bir dayanağı yok. Peygamberin sürekli gaybı bilmediği geçer, tek elinin Allah da olduğu ancak dilediği elçilerine gaybtan bir şeyler bildirdiği biliniyor. Kuran'da böyle bir şey yok. 

-Kıyamet alametleri var mı ona bakmak lazım. Bunların içinde çok fazla uydurma var. Hz. Muhammed'in gelecekle ilgili bir şey bilmesi mümkün değil ama Kuran'da hiç olmayan bir konuda bir şey söylemesi beklenmez. Kuran'da Hz. İsa'nın vefat etmişken geleceğinin söylenmesi aykırı. Mehdi bir yerde Şam'dan bir yerde Mekke'den çıkıyor. Şiilere göre bin 200 yıldır saklanıyor. Sünnilere göre yeniden doğacak. Kendi liderlerinin Mehdi olarak görüşmesi için bunların ilan edildiğini söyleyebiliriz. Türkiye'deki büyük ve küçük cemaatleri alın bunların büyük bir kısmı kendi liderlerini Mehdi görüyor. 

-O kadar çok uydurulmuş hadis var ki illa ki birisi ona benzeyecektir. Bunlar İslam aleminin başına bela olmuştur. Sizce birçok siyasi lider bundan faydalanmak istemez mi? Bunu istemişler, karşımıza çıktı. Mehdi dendi mi, parasını malını ve hatta namusunu da ortaya koyuyor. 

TANRIYI KIYAMETE ZORLAMA DÜŞÜNCESİNİN TEMELİ

-Hz. Muhammed son peygamber olarak gelmiştir. Hz. İsa'nın yeniden gelişini bir kenara bıraksalar sorun çözülmüş olur. Protestanların içinde Evanjelik Hristiyanlar tapınağın kurulmasının ve İsrail devletinin kurulmasının Hz. İsa'nın gelmesini yaklaştıracağını düşünmüşler. Bunlar ABD'de güçlü ve en çok desteği İsrail'e ABD veriyor. Teoloji ile siyasal bilimleri birlikte düşünmemiz gereken bir nokta.

-ABD'nin içinde de aklı başında insanlar çıkıyor ama İsrail lobisi direkt devreye giriyor. Bir akademisyen İsrail'e bu kadar destek vermenin yanlış olduğunu söylemişti adamı perişan ettiler. ABD'deki Yahudiler güç açısından önemli konumdalar. Yahudilere kendilerine vadedilmiş topraklarda mı oturmak istiyor? Gazze'yi rahat bıraksan. Siyonizm'in isteği tüm Yahudilerin orada olması. 15 milyon Yahudi de gelse o topraklarda yine barındırabilirsin. 

"VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR" EFSANESİ

-Vadedilmiş topraklar kavramının ne olduğu da tartışılabilir. Eski ahitte Hz. İbrahim'in soyuna verilen Fırat ile nil Nehri arasında olan bir toprak diye geçiyor. Yahudilerin uzlaşması da kolay değil. En büyük hakimiyetleri Hz. Süleyman ve Hz. Davut zamanı, o zaman bile Fırat'a kadar gelmemişler ama genel kabul bu bölge. Vadedilmiş toprak ifadesi Kuran'da yok, birkaç ifade yok ama İsrail kaynaklarının etkisiyle okununca Kuran buna atıf yaptı deniliyor ama öyle baksak bile buna ulaşmak mümkün değil. Tefsirciler bile bu yerin neresi olduğu konusunda uzlaşamamışlar. Böyle bir yer varsa da bu kişilerin salih kul olması isteniyor. Mağdur etmemen gerekiyor sen öldürüyorsun, direkt çocuk kanı döküyorsun. Siyasilerin yaptığı eylemle, halkın desteğini almak için siyasi bir retorik kullanıyorlar. 

CİHAT VE TERÖR AYRIMINI NASIL YAPACAĞIZ?

-Belli bir din yorumu bu katliamların arkasında var. Din burada hep ikincil değil bazen birinci bir unsur da olmuş ne yazık ki. Terörün bir makaleye göre 109 tanımı vardı, şimdi daha da artmıştır. Terörün tanımı farklı şekillerde yapılmış mesela FBI'da bir devletin terör yapılabileceğinden bahsedilmiyor. Devletin de terör yapabileceğini de hesaba katarak tanımı yapmamız lazım.

-Bir eylemin ahlaki açıdan kabul edilip edilemeyeceğinden yapanın kimliğinden değil hedefinin ve motivasyonunun ne olduğundan kaynaklıdır. Devletseniz daha çok mesulsünüz aksine. Örgütler teröristtir derken devlet terörünü görmezden gelirsek İsrail ABD gibi devletlerin terörünü göremiyoruz. Devletleri terör tanımına eklemek gerek ve İsrail'in ve hatta ABD'nin de bir terör devleti olduğunu söylememiz lazım. 

-Bilgi manipüle edildiği zaman gücü elinizde tutuyorsunuz. Terör gibi kavramları size karşı eylemlerde kullanıyorsunuz. Dilin nasıl kullanıldığı önemli. Dünya kamuoyunun bir parçasıyız ve zihnimiz bu kavramlarla manipüle ediliyor. Hamas'ın yaptığı eylemi büyütüp terörist bir devletin yaptıklarını da o devlettir diye çok çabuk unutabiliyoruz. 

-Bir grubun sivili öldürmesine karşıyız çünkü elleri çıplak, sizin elinizde silah var. Güç asimetrisi nedeniyle karşı çıkıyoruz. Elinde az bir gücü olanlara karşı büyük bombalar atan devletlerle arasındaki fark, eli tabancalı adamla sivilden daha da büyük. Daha da fazlası şu an gökten bombardıman yapan ve İsrail arasında. Kısacası ahlaki açıdan kabul edilemez bir durumla karşı karşıyayız. 

HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ?

-Hamas'ın eylemlerinin hepsine sahip çıkmamız gerekmiyor. Hamas'ın da halkın bir kısmının oyunu aldı. İsrail'e terörist diyemeyen birisinin Hamas'a terörist demesi bu bence İsrail'in propagandasının kurbanı olmaktan başka bir şey değildir. 10 binin üstünde insan öldü, 20 bine doğru gidiyor sayı. Kuzey kısmında işlevi olan bir hastane kalmadı. 

-İsrail derken biz Batı ve siyasi iktidarlarını kastediyoruz. Batı'da da İsrail'de de çok fazla vicdanlı insan olduğunu biliyoruz. Herkesi aynı sepete atmanın doğru olmadığını düşünüyoruz.

-Evanjeliklerin de kendi içlerinde grupları var. İsrail'in desteklenmesi umurunda olmayanlar da vardır ama bu konu açısından önemli olan bir kısımları, Hz. İsa'nın yeniden gelip insanlığı kurtaracağına inanıyorlar ve şu anda İsrail'in desteklenmesiyle bunun gerçek olabileceğine inanıyorlar. 

KUDÜS'ÜN ÖNEMİ

-Kudüs'ü Hz. Davut alıyor. Hz. Süleyman döneminde mabet kuruluyor. Kudüs ve mabedin kurulması sonrasında 50'den fazla işgal ve iki kere komple yok edilme var. M.Ö 587'de Babil esareti var. Orada yazılan Talmut var. M.Ö. 519'da mabedi yapıyorlar. M.S. 70'te mabet ikinci kez yıkılıyor. Pagan Roma'nın altında bayağı çekiyorlar. Romalılarla sorunlu dönemleri var.

-Yahudilerin evvelki dönemlerine nazaran Hz. Ömer'in burayı almasıyla iyi bir dönem başlıyor. Yahudilerin yaşadığı sorunlar tarihte hem Pagan Roma, hem Hristiyan Roma ve Babilliler, en iyi dönemleri Hz. Ömer zamanı. Haçlı Seferleri'nde Kudüs alınıyor, Yahudiler yine Müslümanlarla birlikte katlediliyorlar. Genelde Hristiyanlarla sorun yaşamışlar ama şu anda yine onlarla birlik oluyorlar. 1947'de İsrail hâkimiyetine geçiyor, İsrailliler tarih boyunca kendilerine yapılanları bir avuç masum Filistinliye yüklüyorlar. Savaşın olmadığı dönemlerde de Gazze'yi açık hava hapishanesi yapmışlar insanlar orada temiz bir us bile içemiyor.

İSRAİL SOYKIRIM YAPMAK İÇİN SOYKIRIMI KULLANIR HALE GELDİ

Tevrat'ın da öldürmeyeceksin emri İsrailleri öldürmeyeceksin şekline çevrilmiş. Kendilerine yapılan haksızlıkların aynısını yapıyorlar. Entelektüel aileler de ben soykırıma uğrayan ailelerden geliyorum ve İsrail'in şu anda yaptıklarına destek verirsem kendime ihanet etmiş olurum diyen dürüst İsrailliler de var. Soykırım yapmak için soykırımı kullanır hale geldiler. Bu halk arasında da antisemitizmi artıracak gibi görünüyor. 

 

 

 

 

Kaynak: Haber Global TV