Çare deniz suyu mu? İstanbul'a baraj yetmiyor
İstanbul'da Elmalı ve Darlık dışındaki barajlar kururken; susuzluk riskine karşı deniz suyu artıma sistemlerinin gerekliliği gündeme geldi. Dip suyundaki risklere de dikkat çeken uzmanlar, Türkiye’de kişi başına düşen tatlı su miktarının dörtte bir azalarak 1.300 m³’e gerilediğini söylediler.
İstanbul'da Elmalı ve Darlık barajları dışındaki kaynakların neredeyse kuruması, alternatif çözümler ile riskleri gündeme getirdi. Halihazırda megakent genelinde baraj doluluk oranları yüzde 20'ye gerilerken, yağış miktarlarının ocak ayına kadar ortalama değerlerin altında kalacak olması ise büyük endişe yaratıyor. 'Haberglobal.com.tr'ye konuşan uzmanlar, İstanbul'da haftalar önce gündeme getirdikleri 'su krizi döneminin' başladığının altını çizerken, dip suyundaki yoğun organik atıkların ise kötü koku ve sağlık riskleri yaratabileceği uyarısında bulunuyor.
KÜF KOKUSU OLABİLİR
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eski Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, şebeke suyunun çok iyi arıtılması gerektiğine dikkat çekerken, "Dip suyu saman ve ot benzeri kokuya neden olabilir. Bunun nedeni geosmin maddesidir. 2-MIB dediğimiz madde ise dip suyunda küf kokusuna neden olur. Bu durumda ileri artıma uygulanması çok önemli" dedi.
KESİNLİKLE TÜKETMEYİN
Dip suyu kirliliğine karşı aktif karbon kullanılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Öztürk, "Vatandaşlar, herhangi bir kesintiden sonra musluktan kahverengi su aktığını görürse, bu suyu kesinlikle tüketmesinler. Musluk birkaç dakika açık bırakılmalı, borulardaki kirlenmiş suyun tahliye beklenmelidir. Şebeke suyunda dip suyu nedeniyle azot, fosfor kirliliği artacaktır" diye konuştu.
KARADENİZ KIYISINA ARTIMA SİSTEMİ
İstanbul'un Karadeniz sahiinde mutlaka deniz suyu artıma sistemi kurulması gerektiğini de dile getiren Prof. Dr. Öztürk, "Aksi taktirde 2024 yılının ikinci yarısında dananın kuyruğu kopar. Mevcut hava şartları ve kuraklığın 2024'e sarkması susuzluk felaketi yaşanır. Melen suyunun 5 terfi istasyonundan geçirip şehre getiriyoruz. Karadeniz suyunu arıtmanın maliyeti daha düşük olur. İstanbul'da çok fazla su tüketen sanayiler. Deri, tekstil, boyama gibi sanayilerin mutlaka kentin dışına taşınması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
BUGÜN İÇİN GEREKLİ DEĞİL
İstanbul için gündem gelen deniz suyunun arıtılması fikrine karşı çıkan DSİ eski yöneticisi Dursun Yıldız ise, “Deniz suyunu arıtmanın son olarak başvurulması gereken teknik çözüm. Bu yöntem dışa bağımlı kalacağımız, maliyeti halen yüksek olan bir teknoloji. Söz konusu yöntem çevresel etkileri açısından da ekolojik dengeyi rahatsız eden bir alternatif su üretim şekli” dedi.
KAYIP-KAÇAK AZALTILMALI
Türkiye ve İstanbul'un halihazırda fiziksel su sıkıntısı çeken ülke konumunda olmadığını sözlerine ekleyen Yıldız, “Denizden su artıma sistemleri fiziksel su sıkıntısı içindeki ülkeler tarafından mecburen kullanılır. Ülke olarak henüz o sınırda değiliz. Mecburiyet olursa sistem elbette gündeme gelecektir. Yapılması gereken suyu verimli kullanmak, kayıp-kaçan oranın azaltmak ve su yönetim stratejilerini hayata geçirmek" ifadelerini kullandı.
KİŞİ BAŞINA 1.300 METREKÜP
Öte yandan İklim Uzmanı Dr.Akgün İlhan ise son 60 yılda Türkiye’de kişi başına düşen tatlı su miktarının dörtte bir azaldığını ve kişi başına düşen tatlı su miktarının 1.300 m³’e gerilediğini gündeme getirdi.
YARISI İLERİ ARTIMADAN GEÇİYOR
Türkiye'nin ‘su stresi’ yaşayan bir ülke haline geldiği uyarısında bulunan İlhan, kirlilik ve bozulan su döngüsünün, sıklıkla gözden kaçırıldığını sözlerine eklerken, şöyle konuştu: "Türkiye’de atıksuyun beşte biri, yalnızca ön arıtmadan geçiyor. Atıksuyun yaklaşık yüzde 88’i arıtılsa da atıksuyun yalnızca yarısı gelişmiş arıtmaya tabi tutuluyor. Atıksuyun yüzde 27’si biyolojik arıtmadan geçerken, yaklaşık yüzde 22’si, arıtmanın ilk aşaması olan fiziksel arıtmadan geçiyor. Başka bir ifadeyle, toplam atıksuyun yaklaşık yüzde 43’ü gelişmiş arıtmadan geçerken, beşte biri ise yalnızca ön arıtmaya tabi tutuluyor."
Kaynak: Web Özel