Olası İran - İsrail savaşını bir tek Ürdün durdurabilir
Ürdünlü uzmanlar, Tahran'da düzenlenen suikastın ardından İsrail ile İran arasında gerilimin tırmanmasını önlemek için diplomatik temaslarda bulunan Amman yönetiminin, hava sahalarının ihlal edilmesine ve ülkenin bir savaş alanı olmasına izin vermeyeceğini vurguluyor.
Heniyye'ye İran'ın başkenti Tahran'da düzenlenen suikast ile Hizbullah'ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür'ün öldürülmesinin üzerinden yaklaşık iki hafta geçti.
Tel Aviv yönetimi Şükür'ü hedef alan saldırıyı üstlenirken Hamas liderine düzenlenen suikasta ilişkin Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Heniyye'nin kaldığı yere düzenlenen saldırının kendi sorumluluklarında olduğunu ima etmesinin ötesinde herhangi bir açıklama yapmadı.
İran'ın İsrail'e karşı muhtemel misilleme saldırısının bölgesel bir savaşa yola açabileceği endişeleri yükselirken, bölgesel ve uluslararası taraflar sükunet için çaba sarf ediyor.
Coğrafik konumu itibariyle İsrail ile İran arasında kalan Ürdün, Orta Doğu'da tansiyonun düşürülmesi için çabalayan ülkelerin başında geliyor.
Tel Aviv ile Tahran arasında muhtemel bir çatışmanın kendisini savunmak için bazı adımlar atmaya sevk edebileceği düşünülen Amman yönetimi; konuya ilişkin bir açıklamasında "herhangi bir çekişme durumunda hava sahasının ihlal edilmesine izin vermeyeceğini" vurguladı.
Amman yönetiminin bu açıklaması, İran'ın, nisan ayında Suriye'nin başkenti Şam'da İran Devrim Muhafızları komutanlarından birinin hedef alınması üzerine İsrail'e yönelik saldırılarında kullandığı füze ve insansız hava araçlarının (İHA) Ürdün hava sahasından geçmesini anımsatıyor.
Ürdün o dönemde hava savunma sistemiyle ülkenin egemenliğine ihlal olarak kabul edilen söz konusu füze ve İHA'ların bazılarını düşürmüştü.
Amman yönetimi, nisan ayında yaşananların tekrarlanmaması adına Hamas lideri Heniyye'ye Tahran'da suikast düzenlendiği günden beri bölgesel ve uluslararası taraflarla diplomatik temaslar kuruyor.
Bu bağlamda Ürdün Kralı 2. Abdullah, ABD Başkanı Joe Biden'la bir telefon görüşmesi gerçekleştirirken, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi de ABD'li mevkidaşı Antony Blinken'la görüştü.
Ürdün, bu çerçevede İran'la da temaslar kurdu. Dışişleri Bakanı Safedi, İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri ile hem telefon görüşmeleri hem de Tahran'a gerçekleştirdiği ziyaretlerle yüz yüze görüştü.
"Amman yaşanan gerilimle arasına mesafe koyamaz"
Ürdün Alman Üniversitesi'nde siyaset bilimi hocası Bedr Mazi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarını başlattığı 7 Ekim'den beri yaşananlara dikkati çekti.
Mazi, "Amman, bölgedeki gerilimin olası etkilerinden ve yansımalarından kendisini uzak tutamaz. Amman, 7 Ekim'den bu yana yaşanan olumsuz geri dönüşlerin odağında." dedi.
Yerel ve uluslararası düzeyde siyasi karar alıcı mekanizmaları endişelendiren durumlar olduğuna işaret eden Mazi, Tahran'ın bölgedeki bazı siyasi kolları tarafından gerçekleştirilen ideolojik propagandaların bunlardan biri olduğunu belirtti.
Mazi, bu propagandaların, Gazze Şeridi'nde olup bitenlere yönelik öfkelerini ifade etmek için Ürdün makamlarının sağladığı alandan faydalanarak ve özellikle Ürdün'ü hedef alarak yapıldığına dikkati çekti.
Heniyye suikastının İsrailli ve İranlı rakiplerin stratejik konum elde etme girişimleri ve endişeleri gölgesinde gerçekleştiğine işaret eden Mazi, "İsrail'in bu saldırgan davranışı, İranlıları zor durumda bıraktı. Bu, Şam'da İran Devrim Muhafızları liderlerine düzenlenen suikasttan ve İran'ın nisan ayında tüm tarafların üzerinde mutabakata vardığı tepkisinden bu yana yapılacak en zor tercih olarak tanımlanabilir." ifadesini kullandı.
Mazi, bu gergin atmosferde Ürdün'ün "hava sahasının, İsrailliler ile İranlılar arasında bir nüfuz alanı olmasına izin vermeyeceğini" belirten tutumunu açık bir şekilde ifade etmekte tereddüt etmediğine dikkati çekti.
İran'ın olası yanıtına ilişkin muhtelif senaryolar
Bölgede yaşananların ardından İran'ın tepkisine ilişkin Mazi, Tahran'ın daha önce Şam'da İran Devrim Muhafızları liderlerinin tasfiyesi sonucunda yaşananların benzeriyle karşılık verebileceğini söyledi.
Mazi, Tahran'ın yanıtının Hizbullah ve Husiler aracılığıyla da olabileceğine işaret etti. Bu yanıtın risklerinin özellikle Hizbullah ve Lübnan için çok ciddi sonuçlar doğurabileceğini kaydeden Mazi, Husiler için ise İsrail'in geçen ay Yemen'deki Hudeyde Limanına düzenlediği saldırıya benzer bir riske işaret etti.
Mazi, bu seçeneğin diğerlerine göre daha olası göründüğünü belirtti.
İran'ın doğrudan bir askeri saldırı yapmaması ve gerginliğin yavaş yavaş ivme kaybetmesinin de seçenekler arasında yer aldığını kaydeden Mazi, bu çerçevede yapılabilecek en fazla hamlenin İsrail dışındaki bazı İsrail üslerine saldırı düzenlemek olacağını ifade etti.
Amman'ın çatışmanın önlenmesindeki çabaları
Mazi, Ürdün'ün Heniyye'nin Tahran'daki suikastının ardından İsrail ile İran arasında gerilimin tırmanmasını ve çatışmayı önlemek için bölgesel ve uluslararası düzeyde diplomatik temaslarda aktif olduğunu; en azından İran'ın tepkisinin ertelenmesine katkıda bulunacak uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeyi başardığını söyledi.
Amman'ın ayrıca Gazze'de yaşanan ağır tabloyu sona erdirmek adına müzakere sürecini hızlandırmak, Filistinlilerin maruz kaldığı sıkıntılar üzerinden oyun oynanması fırsatını ortadan kaldırmak için mevcut durumdan yararlanmaya çalıştığını da belirten Mazi, "Ürdün'ün böyle bir çatışmanın içine çekilmesinden hem İran hem de İsrail faydalanıyor. Maalesef Ürdün için yeni bir boyut ortaya çıktı." dedi.
Mazi, ilk kez bazı sosyal ve ekonomik kesimlerin, Ürdün'ün siyasi ve askeri intihara sürüklenmesini hedefleyen bir hamleye öncülük ettiğini; bunun sol kesim bazı medya organları tarafından desteklendiğini ifade ederek, bu durumun Ürdün'ün güvenlik ve istikrarını bozmak dışında İran'ın ideolojik yaklaşımıyla örtüşmediğini kaydetti.
Tahran'ın bir süredir aradığı "büyük İran nüfuzu" için yükselen öfkeli sesleri kullanarak; hatta direnişi desteklemediği bahanesiyle Ürdün'ün tutumundan intikam almak isteyen seslerle bir alan oluşturulabileceğini aktaran Mazi, İsrail'in ise başta demografik olmak üzere yaşadığı sorunları boca etmek için çatışmayı körüklemekten ve Ürdün'ü böyle bir alana çekmekten faydalanabileceği görüşünü aktardı.
Mazi, İsrail'in bunu mümkün olan en fazla sayıda Filistinlinin sınır dışı edilmesi ve Ürdün'e yerleştirilmesi yoluyla yapabileceğini sözlerine ekledi.
Ürdün'den "hava sahasının savaş alanı olmayacağı" mesajı
Ürdünlü yazar ve siyasi analist Revan Süleyman el-Heyari de "Ürdün, Orta Doğu'da yaşanan gerilimlerin ortasında bu aşamanın hassasiyetinin farkında. Amman yönetimi, 7 Ekim'den beri jeopolitik konumu ve joestratejik çıkarları doğrultusunda hikmetli tutumunu sürdürüyor." dedi.
Ürdün'ün, Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın durdurulması için 10 aydan fazla süredir diplomatik ve siyasi her türlü çabayı sarf etmekten geri durmadığını söyleyen Heyari, Ürdün'ün yaklaşık bir yıldır yürüttüğü hamlelerle, Gazze'de ateşkesi ve Filistin meselesine adil bir çözümle dünya barışına katkı sağlama girişimlerinde bulunduğunu ifade etti.
Amman'ın Gazze Şeridi'nin sınırlarını aşan çatışma çemberinin oluşturduğu tehlikenin bilincinde olduğunun altını çizen Heyari, çekişme taraflarından birinin ani misilleme saldırılarıyla işlerin kontrolden çıkabileceğini söyledi.
Ürdünlü siyasi analist Heyari, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ürdün, ilk günden beri bölgede siyasi ve diplomatik çözüme olan inancını koruyor. Bu bağlamda hem topraklarının hem de hava sahasının savaş alanı veya tarafların hesaplaşma alanı olmayacağına dair net mesajlar gönderdi. Amman, bu tutumuyla taraf olma dayatmalarından korunuyor."
Orta Doğu'da suların ısınmaya başladığını hatırlatan Heyari, mevcut gerilim yansımalarının da çatışma tarafları ve müttefikleriyle sınırlı kalmayacağının altını çizdi.
Ürdünlü siyasi analist Heyari, olası çatışmanın bölgeyle sınırlı kalmayacağına ilişkin şunları söyledi:
"Ekonomik ve beşeri kayıplar, küresel barışa yönelik tehditler ve yeni çatışma cephelerinin açılması, daha fazla şiddetin yanı sıra uyuşturucu ve terör olaylarının artması gibi savaş ticaretlerini kaçınılmaz kılar.
Ekonomiyi de baltalayacak tüm bu etkiler bölgeyle de sınırlı kalmayacaktır. Hatta bunların siyasi ve ekonomik yansımaları dünyada görülmeye başladı bile. Orta Doğu'da olup bitenler, ABD başkan adaylarının açıklamalarında yer buluyor. İnsani, ekonomik ve mali takip raporlarında da savaştan sonraki gün imar senaryoları dahi yer alabiliyor."