Çin, Kenya'nın limanına borcunu ödemediği için el koyuyor

Çin Mombasa Limanı
Çin, Kenya'nın limanına borcunu ödemediği için el koyuyor

Çin, Kenya ana ticaret limanı Mombasa Limanı'na ulaşan demiryolu hattının yapımı sırasında Çin'den kullanılan kredilerin geri ödenmemesi nedeniyle bu limana el koymaya hazırlanıyor

Kenya'nın Nairobi'de bulunan konteyner deposundan ana ticaret limanı olan Mombassa Limanı'na lojistik akışı sağlamak amacıyla yapılan demiryolu için Çin Exim Bank'tan kullanılan kredilerin ödenmemesi, ülkeyi ana ticaret limanını kaybetme riskiyle karşı karşıya getirdi.

2012 yılından itibaren kullanılmaya başlanan kredilerin ödenmemesi nedeniyle Çin, Mombasa Limanı'na el koymaya hazırlanıyor. Ayrıca gelen bilgilere göre Nairobe'deki konteyner deposu da Çin tarafından el konulma tehlikesiyle karşı karşıya.

Krediler, Kenya'nın Standard Gauge Demiryolu'nun (SGR) geliştirilmesi için kullanılmıştı.

Eğer devir işlemi gerçekleşirse binlerce liman çalışanı artık Çinli kreditör adına çalışmaya başlayacak. Devir işleminden önce de yönetim değişikliğinin gerçekleşmesi bekleniyor.

Çin, Kenya'nın limanına borcunu ödemediği için el koyuyor - Resim : 1

SGR için yapılan geliştirme harcamasının toplam büyüklüğünün 4.9 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Eğer Çinli kreditör limanı ve konteyner deposunu devralırsa açık kredi pozisyonu kapanana kadar bütün gelir Çinli kreditöre aktarılacak. Fakat yapılan hesaplamalar ve tahminler Kenya'nın bu oldukça stratejik limanını Çinlilerden bir daha asla alamayabileceğini, çünkü sürekli zarar üreten bir işletme yönetimiyle bahsi geçen kredi borcunun asla kapanmayabileceğini gösteriyor. SGR'nin operasyona başlamasının daha ilk yılında 100 milyon dolara yakın zarar ettiği belirtiliyor.

2017 yılının kasım ayında da Sri Lanka hükümeti, Hambantona Limanı'nı yine benzer bir şekilde 99 yıllığına Çin'e devretmek zorunda kalmıştı. Hambantona Limanı hem ticaret hem de askeri olarak oldukça stratejik bir konumda bulunuyordu. 

2018 yılında ise bu defa Zambiya, Çin'den kullandığı kredileri geri ödeyemediği için Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı'nın tüm yönetimini ve gelirlerini Çin'e terk etmek zorunda kalmıştı.

Çin, Kenya'nın limanına borcunu ödemediği için el koyuyor - Resim : 2

Çin'in bu politikayı bilinçli bir şekilde kurguladığı ve yeni küresel ekonomi şartlarında bu yolla kendi hegemonyasını kurduğu da aslında çokça tartışılan bir konu. 

Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Tandoğan, geçen yıl Anadolu Ajansı için kaleme aldığı bir analizde Çin'in bu taktiğini şöyle özetliyor.

Batılıların ekonomik ilişki kurmak ya da faiz ve hibe ile kredi vermek için Afrikalı ulusların önüne sürdükleri demokrasi, şeffaflık, iyi yönetişim gibi önkoşullara karşın, Çin verdiği paranın nasıl ve nerede kullanılacağına çok fazla karışmaz görünüyor. Hatta bu tarz bir müdahaleyi, ilişki kurulan devletin iç işlerine karışma şeklinde değerlendirerek söz konusu devletin egemenlik haklarına karşı bariz bir saldırı olarak yorumluyor. Bu durum ise Afrikalı devlet adamlarının nezdinde Çin’in önemli bir alternatif ve kolay para kaynağı olarak ön plana çıkmasına neden oluyor. Aslında ne Batılıların ne de Çin’in ekonomik ilişki kurulurken ortaya koyduğu bu yöntemler kıta ülkelerinin dertlerine tam manasıyla derman oluyor. Zira bir taraf içişlerine karışmak vasıtasıyla kıta ülkelerinin ekonomik ve siyasi bağımsızlığına ket vurmaya çalışırken, diğer taraf ise sorgusuz sualsiz bir şekilde aktarılan ekonomik kaynaklarla Afrikalı devletleri israf ve yolsuzluğa sürükleyerek nihai noktada bu devletleri borç batağına düşme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Bilhassa Batılılar tarafından Çin’in Afrika’daki ekonomik faaliyetleri tam da bu nokta üzerinden eleştiriliyor. Sahanın uzmanlarına ve siyasetçilere göre, Çin Afrika kıtasındakiler başta olmak üzere dünya üzerindeki çeşitli devletleri “kasıtlı olarak” borçlandırarak “borç tuzağı” politikası güdüyor ve böylece borçlarını ödeyemeyecek durumda kalan devletlerin çeşitli varlıklarına, ekonomik ve siyasi bağımsızlıklarına en basit ifadeyle ipotek koyuyor. Görüldüğü üzere, nihai noktada IMF’nin ve Batılıların ağır reçetelerinden kaçan uluslar, Çin tehdidine maruz kalıyorlar.

ÇİN'İN BORÇ DİPLOMASİSİ

Afrika’da ve dünyada artan Çin etkisinden rahatsız olan taraf ülkeler, Çin’in aşırı borçlandırma ve borç diplomasisi aracılığıyla ekonomi kartını emperyalist niyetlerle son derece önemli bir araç olarak kullandığını, nihayetinde borç batağına saplanan ülkelerin kaynaklarını ve stratejik önemi haiz değerlerini sömüreceğini ileri sürüyorlar. Geçtiğimiz yılın verilerine göre Çin’e en çok borcu olan 8 ülke Cibuti, Tacikistan, Kırgızistan, Lao, Maldivler, Madagaskar, Pakistan ve Karadağ. Bu borçlar, büyük oranda ilgili devletlerin çeşitli altyapı ve üstyapı faaliyetleri için Çinli muhataplarından aldıkları kredilere dayanıyor.

Çin yönetimi bir yandan kendi ekonomik çıkarları ve küresel liderlik amacı bağlamında oldukça büyük bir öneme sahip olan “Kuşak ve Yol Girişimi” çerçevesinde bu kredi ve borçlanmaları desteklerken, diğer yandan borçlarını ödeyemeyen ülkelerin çeşitli varlıklarına el koyarak söz konusu girişimin güvenliğini ve sürdürülebilirliğini garanti altına almaya çalışıyor. Bu durum, borçlu devletleri ve uluslararası toplumu Çin’e karşı endişeye sevk ederken akıllara Sri Lanka örneğini getiriyor. Hatırlanacağı üzere, Çin’e ve Çin menşeli firmalara yüzde 8 faizle 8 milyar dolar kredi borcu bulunan ve borçlarını ödemekte zorlanan Sri Lanka hükümeti, 2017 yılında Hambantota kentindeki bir limanın kullanım ve tasarruf haklarının yüzde 70’ini 99 yıllığına Çinli bir şirkete devretmişti. Bu durum bir yandan Çin’in yumuşak güce dayalı dış politika söylemine büyük bir darbe vururken, öte yandan uluslararası toplumun diğer üyelerini ve bilhassa borçlu ülkeleri Çin’in yayılmacı iştahı konusunda tedirgin etmişti.

AFRİKA'YA VERİLEN BORÇLAR LÜTUF MU LANET Mİ?

Pekin’in uyguladığı borç diplomasisi sonucunda ortaya çıkan ekonomik ve siyasi egemenlik sorunları, 21. yüzyılın başlangıcından itibaren Çin ile yakın ekonomik ilişkiler kuran, bu ülkeden büyük miktarda kredi ve hibe alan Afrikalı ulusları da tehdit ediyor. Hâlihazırda Zambiya ve Cibuti bu tehdidi en yoğun hisseden ülkeler olarak görülüyor. Çin’e olan borcu her geçen gün artan Zambiya’da, tıpkı Sri Lanka’da olduğu gibi, ülkenin bazı milli kurumlarının mülkiyetinin ve kullanım hakkının borca karşılık olarak Çinli şirketlere devredildiği iddiaları, bu husustaki endişeleri daha da arttırdı. 

Başkan Edgar Lungu’nun göreve geldiği 2015 yılının Haziran ayından bu yana, Çinli şirketlerle çeşitli yatırımlar için 8 milyar dolar değerinde finansman anlaşması yapan Zambiya’da, kabaran ve ödenemeyen borçlar nedeniyle bir elektrik şirketinin (Zesco), TV ve radyo istasyonu olarak faaliyet gösteren bir kamu kuruluşunun (ZNBC) ve bir havaalanının (Kenneth Kaunda Uluslararası Havalanı) Çin’e devredildiği iddia ediliyor. Zambiyalı yetkililer bu iddiaları reddetse de, borçlarını ödemekte zorlanan ülkede, Çin finansmanıyla gerçekleştirilen yatırımların geleceği konusunda, yetkililer tarafından birbiriyle çelişen açıklamalar yapılıyor. Ülkenin Finans Bakanı “Çin finansmanıyla gerçekleştirilen, tamamlanma oranı yüzde 80’in altındaki bütün yatırımların iptal edileceğini” duyururken, Başkan Lungu “Her şeyin yolunda olduğunu ve yatırımların devam ettirileceğini” açıklayabiliyor. Çin aynı zamanda Zambiya Ulusal Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Şirketi’nin de hisselerinin yüzde 60’ını elinde bulunduruyor. Bu durum, Batılıları ve Batı’nın güdümündeki IMF’yi endişeye (!) sevk ederken, çözüm önerileri ortaya atılıyor ve Çin şiddetle eleştiriliyor. Zira Zambiya’nın mevcut borçlarının büyük bir kısmı Çin’den aldığı kredi ve yatırım finansmanlarından kaynaklanıyor.

KISKAÇTAKİ DİĞER ÜLKELER: CİBUTİ, NİJERYA VE GÜNEY AFRİKA

Çin’in borçlandırma diplomasisinin olumsuz sonuçlarına maruz kalabilecek bir diğer Afrikalı ülke ise Cibuti. Tıpkı Sri Lanka ve Zambiya örneklerinde olduğu gibi, Cibuti de ödeyebileceğinden çok daha fazlasını Çin’e borçlanan ülkelerden. Bu ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 88’ine denk gelen 1,72 milyar dolarlık kamu borcunun büyük bir kısmı Çin’e. Bu borçlar ise büyük oranda yatırım ve kalkınma alanındaki projeler için alınan kredilerden kaynaklanıyor.

Cibuti’nin ABD ve diğer küresel güçler için stratejik önemi düşünüldüğünde, bu ülkenin de ulusal varlıklarının bir kısmını borcuna karşılık Çin’e devretmesi ve Pekin yönetiminin Cibuti’de ekonomik ve siyasi nüfuzunu arttırma ihtimali, Washington yönetimi başta olmak üzere söz konusu küresel güçleri tedirgin ediyor. Afrika Boynuzu’nda yer alan, Ortadoğu’ya ve enerji geçiş yollarına yakınlığıyla dikkat çeken Cibuti’de bir askeri üsse sahip olan ve 4 bin civarında askerini bu ülkeye konuşlandıran ABD için, ülkenin böyle bir senaryoyla karşılaşması itibar ve nüfuz kaybı anlamına gelirken, Washington’un Afrika ve Ortadoğu’daki planlarını da sekteye uğratma riskini bünyesinde barındırıyor. Cibuti’de ABD dışında Çin Halk Cumhuriyeti, İtalya, Fransa, Almanya, Uganda, İspanya ve Suudi Arabistan’ın da birer askeri üsse sahip olduğu düşünüldüğünde, bu ülkenin Çin nüfuzuna girmesi ihtimaline yönelik uluslararası endişenin muhtevası daha iyi anlaşılabilir.

Güney Afrika ve Kenya gibi ülkelerin Çin’e karşı artan borçları da, bu ülkeleri olası bir borç batağı tehdidine sürüklüyor. Güney Afrika’nın en büyük kamu şirketine Çin’den sağlanan 2,5 milyar dolar tutarındaki kredi ve Kenya’nın Çin’e 2013 yılında 1 milyar doların biraz altında olan borcunun 2017 yılında 5,2 milyar dolara yükselmesi, bu yöndeki endişeleri pekiştiriyor.

Çin’in Afrika’daki faaliyetleri birçok uzman, araştırmacı, siyasetçi ve devlet adamı tarafından “yeni sömürgecilik” başlığında değerlendiriliyor. Çin’in verdiği yüksek krediler ve kıta ülkelerini devasa borçların altına sokan yatırımlara verdiği destek, bu ülkenin kıtada izlediği ekonomi politikasının temelini oluşturuyor. Çin’in “borçlandırma stratejisi” olarak ifade edilen bu durum, yapısı itibariyle orta ve uzun vadede Afrikalı ulusların egemenliği için kıta ülkelerinin aleyhine, Pekin yönetiminin ise lehine ciddi sonuçlar doğurma potansiyeline sahip. Sağlanan sınırsız (!) ve sualsiz (!) kredilerin Afrikalı devlet adamlarını israf ve yolsuzluk batağına sürükleme ihtimali de düşünüldüğünde, geçtiğimiz yıl Sri Lanka’nın başına gelen hadisenin, yakın gelecekte Çin’e olan borçlarını ödeyemeyecek durumdaki herhangi bir Afrika ülkesinin başına gelmesi de kaçınılmaz görünüyor. 

Batılıların ve Çin’in Afrika’nın ekonomik kalkınma hamlelerine sağlıklı bir katkı sağlamadığı gerçeği ortadayken, kıta ülkelerinin kendi ayakları üzerinde durabilecekleri alternatif ekonomik kanallarını keşfetmeleri ve bir an önce bu kanallara yönelmeleri elzemdir. 

Analist hakkında: İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapan ve Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) başkan yardımcısı olun Muhammed Tandoğan Afrika’da sömürgecilik ve Osmanlı siyaseti, dünya siyasetinde Afrika ve özellikle Türkiye-Afrika ilişkileri alanlarında çalışıyor.

Haberglobal.com.tr