Çin Devlet Başkanı Xi'nin Suudi Arabistan ziyareti İran'ı neden kızdırdı?
İran haftalardır büyük halk ayaklanmalarıyla mücadele ediyor. Tam da bu sırada Çin lideri Xi'nin Riyad'da gerçekleştirdiği temaslara İran'dan tepki geldi. Xi Jinping'in Suudi Arabistan ziyaretinin zamanlaması ve temaslarda yapılan ortak açıklamalar akıllara "İran yalnızlaşıyor mu" sorusunu getirdi?
Çin Devlet Başkanı Xi'nin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyaretine ve Riyad'daki temaslarına İran'dan gelen tepkiler uluslararası kamuoyunun gündemini meşgul etmeye devam ediyor.
İran'da haftalardır çok büyük bir halk ayaklanması yaşanıyor. Özellikle gösterilere katılanlardan bazılarının peş peşe infaz edilmesi rejime öfkeyi iyice körükledi. Tam da böylesi bir dönemde Xi'nin İran'la oldukça gergin ilişkilere sahip Suudi Arabistan'a gitmesi ve burada Körfez ülkeleriyle temaslarda bulunması büyük yankı uyandırdı. Son temaslar ve temaslarda yapılan ortak açıklamalar sonucunda akıllara "İran yalnızlaşıyor mu? sorusu geldi.
SUUDİ ARABİSTAN VE KÖRFEZ ÜLKELERİYLE İŞBİRLİĞİ VURGUSU
Xi, 7-10 Aralık günlerinde Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a gitti ve ziyareti kapsamında hem Suudi Arabistan'a resmi ziyarette bulundu hem de Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi ile Çin-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi'ne katıldı.
Xi, Suudi Arabistan ziyareti sırasında yaptığı konuşmalarda, ülkesinin nükleer enerji, nükleer güvenlik ve uzayın keşfi gibi konularda Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle işbirliği yürüteceğini dile getirdi.
KİK zirvesi sonrasında yayımlanan ortak açıklamada ise, "Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adalarıyla ilgili İran ile yaşadığı anlaşmazlığa uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ve ikili müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüme ulaşma girişimi de dahil olmak üzere tüm barışçıl çabalara destek" vurgusu yapıldı.
İran açıklamalara tepki gösterdi ve Çin'in Tahran Büyükelçisi'ni Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, KİK Zirvesi sonrasında yayımlanan sonuç bildirisindeki ülkesine yönelik suçlamaları kınadıklarını kaydetti. Kenani bildiride, ülkesiyle ilgili "bazı içeriklerin yer almasına da şaşırdıklarını" dile getirdi.
Öte yandan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Basra Körfezi'ndeki üç ada Ebu Musa, Küçük Tunb ve Büyük Tunb, İran topraklarının ayrılmaz parçalarıdır ve ebediyen bu vatana aittir" değerlendirmesinde bulundu.
Peki son gelişmeler nasıl yorumlanmalı?
'2013 SONRASI ARTAN İLİŞKİLERİN DEVAMI'
ODTÜ Bölge Çalışmaları Dr. Öğretim Üyesi Derya Göçer, Çin'in son zirvesinin aylar süren çalışmaların sonucu olduğuna işaret ederek, zirvenin Çin'in Körfez'le özellikle 2013 sonrası artan ilişkilerinin bir devamı olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor.
Genel olarak Çin'in Ortadoğu'da son 20 yıldır uyguladığı birbiriyle çatışan ülkelerle aynı anda diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurma çizgisinden şaşmadığının altını çizen Göçer, “Nitekim İran'da Çin Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığında, Büyükelçi'nin verdiği mesaj 'sizlerle de bir ziyaret ve bir ortak açıklama düşünülüyor' oldu. İran rejimi kurumları ise bu gelişmeleri zamanlaması gereği daha olumsuz bir gözle okudular. Hem devlete yakın haber kaynaklarının manşetleri hem de Çin Büyükelçisi'nin Dışişleri Bakanlığı'na çağrılması bunu düşündürüyor” demekte.
Göçer, İran'ın, Hamaney'in de bir tercihi ve Ahmedinejad'ın başlattığı bir politika olarak Batı yaptırımlarına karşı yüzünü Doğu'ya döndüğünü anımsatıp, değerlendirmesine şöyle devam ediyor:
“İran Çin'le yaptığı stratejik anlaşmalara sıkı sıkıya bağlı. Suudi Arabistan'ın İran sarsılırken Çin'le birçok yeni anlaşma imzalamış olması, İran'ın bölgede kenarda kalma korkusunu büyütmüş olmalı. Ancak ilişkilerin somut olarak çok etkileneceğini düşünmek doğru olmaz."
Çin'in İran'dan petrol aldığını da hatırlatan Göçer, "Fakat ticaret derinliği çok fazla değil zira İran'a yönelik ABD yaptırımları Çin'in bazı adımları atmasını engelliyor" ifadelerine yer veriyor.
Göçer ayrıca, İran-Çin ilişkilerindeki bu kısıtların Çin'in Körfez'le ilişkilerinden bağımsız düşünülmemesi gerektiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: "Fakat rejimin imajı olarak bu toplantının tarihi zarar verici oldu.”
ÇİN'İN ARAP ÜLKELERİNDEKİ YARITIMLARI
Çin ile 22 Arap ülkesi arasındaki ticaret hacmi geçtiğimiz yıl 330 milyar dolara yükseldi, bu sayı 2004 yılında 36.7 milyar dolar olarak kayda geçmişti.
Çin, 2005-2021 yıllarında Arap ülkelerinde yaklaşık 214 milyar dolar yatırım gerçekleştirdi ve Çin bu yatırımlarıyla bahse konu ülkelerde en büyük yabancı yatırımcı konumuna geldi.
İlave kaynaklar: The New York Times, TRT Haber, AA
Kaynak: Web Özel