Onun depresyonu bana da geçer mi?| 'Ruhsal hastalıklar değil de duygular ve alışkanlıklar...
İyi ya da kötü olsun ruh halimizin başkalarına sirayet ettiği bir gerçek. Peki, örneğin bir aile üyesinin depresyonda olması evdekileri de depresyona sokar mı? Ya da çok yakını yeme bozukluğu yaşayan birinde bu rahatsızlığın görülmesi mümkün mü?
Sibel Gülersöyler/Sıdal Utkucu
Ruhsal hastalıklar yaşadığımızı veya kişilik bozukluklarına sahip olduğumuzu bazen fark edemeyebiliyoruz. Dolayısıyla evde veya çalışma ortamında mesela yeme bozukluğuna sahip ya da depresyonda olan bir kişi bulunduğunu anlayabilmemiz de zorlaşabiliyor. Psikolojik rahatsızlıklar en çok hastayla aynı evi paylaşan aile bireylerini etkiliyor demek yanlış olmaz. O zaman soralım: Psikolojik rahatsızlıklar “bulaşıcı” mıdır? Yani aile bireylerinden birinde örneğin narsisistik kişilik bozukluğu (abartılı bir üstünlük veya başarı duygusu) olması halinde, bu durum hane halkını nasıl etkiler? Çocuklar veya eşler bir süre sonra bu psikolojik rahatsızlıkları taşımaya başlar mı?
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Bahadır Bakım, sürekli vakit geçirilen kişiler sıklıkla psikiyatrik hastalıklarından bahsediyorlarsa ve dinleyen taraf da bağımlı özellikleri olan biriyse benzer şeyleri onun da yaşayabileceğine işaret ediyor. Bakım, “Bir söz vardır: 'Bir kişiye 40 kez psikiyatrik hasta derseniz, olur' diye. Buna psikolojide "ikiz delilik" dendiğini kaydeden Bakım, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Örneğin, ailede bir kişinin psikotik rahatsızlığı varsa ve 'Yabancılar beni öldürmeye geliyor' diye düşünüyorsa, aynı ailede en başta çekimser ve bağımlı kişiler bu bireyden etkilenir ve durumu gerçek gibi algılar, aynı şey toplum için de geçerli.”
Psikiyatrist İlker Küçükparlak ise, psikiyatrik hastalıkların bulaşıcı olmadığını belirtiyor. Küçükparlak, “Mesela şizofreni ya da bipolar bozukluk bulaşmaz ama duygular, davranışlar ve alışkanlıklar bulaşıcı olabilir gerçekten” değerlendirmesini yapıyor.
Sevdiğimiz birisinin çok üzgün olması halinde bizim de üzüleceğimize dikkat çeken Küçükparlak, açıklamasına şu şekilde devam ediyor:
“Ya da beraber yemek yediğiniz kişilerin beslenme alışkanlıkları bir süre sonra sizinkini de etkilemeye başlar. Bu konuda yeterince bilimsel çalışma yapılmış durumda."
Prof. Dr. Bakım da bu noktada benzer bir değerlendirme yapıyor. Bakım, toplumda sağlıklı beslendiğini düşünen birisinin, çevresindeki ego gücü, yani olayları kontrol etme ve bağlantıları kurma becerisi düşük olan kişileri kolaylıkla etkileyebileceğini dile getiriyor.
'DUYGUDAŞLIK BULAŞICILIK OLARAK ADLANDIRILMAMALI'
Öte yandan, İlker Küçükparlak, gerçekten yakın olduğumuz kişilerin duygularını paylaşmayı, duygudaşlık etmeyi bulaşıcılık olarak adlandırmamamız gerektiği kanaatinde olduğunu belirtiyor. “Yakın olmak duygudaşlık edebilmek için var” diyen Küçükparlak, ama yakın olmadığımız kişilerin en azından alışkanlıklarına o kadar yakından bakmamıza gerek olmadığını söylüyor. Küçükparlak, bu ifadesini ise şöyle örneklendiriyor:
“Ünlülerin yeme alışkanlıklarını bu kadar yakından takip etmeyebiliriz. Çünkü en nihayetinde sosyal medya kullanımı ve moda endüstrisindeki standartların değişiminin, özellikle gençlerin ama toplum genelinin de yeme bozukluklarına meyilli olmasıyla sonuçlanabildiğini biliyoruz.”
NASIL KORUNACAĞIZ?
Prof. Dr. Bakım, psikolojimizi koruyabilmek için kendi duygu ve düşüncelerimizi mutlaka kontrol edebiliyor olmamızın önemine işaret ediyor. Bakım, “Her hissettiğimiz duygu gerçek değildir çünkü duygularımız bizi bambaşka yerlere götürebilir, bu yüzden her zaman mantığımızla hareket etmeliyiz” diyor.
Bu nedenle bizleri negatif şekilde etkilediğini düşündüğümüz kişi, olay ve duygulardan kaçınmamız gerektiği vurgusunu yapan Bakım, “Nasıl mikrop kaparız endişesiyle gidip çamurlu su içmiyorsak, negatif insanlardan da aynı özenle kaçmamız gerekiyor” demekte. Bakım, bu konuda şu tavsiyeyi veriyor:
“Kişiler şunu daima aklında tutmalı: 'Ben kimsenin psikoloğu değilim'. Herkes kendisini iyileştirmek için profesyonel destek almalı. Toplum olarak da herkes daha güçlü ve ümitli hissetmeli. Kişiler her zaman olumlu duygulara odaklanmalı. Hastalık konuşan kişileri dinlemek hem ona bir şey katmaz hem de bizi olumsuz etkiler.”
Kaynak: Web Özel