Omurga tümörüne dikkat!
Omurga tümörü gibi bazı hastalıklar, doğru tanının konmaması ve uygun tedavinin uygulanmaması halinde farklı rahatsızlıklara neden olabiliyor.
Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Dalgıç ise omurga tümörleri hakkında merak edilenleri açıklarken, doğru teşhis ve tedavinin önemine dikkat çekiyor.
Birçok hastalık, gerekli tedavi yöntemleri uygulanmadığı takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bu rahatsızlıklar arasında yer alan omurga tümörlerinde, doğru tanının konması ve uygun tedavinin uygulanmasının hastaların yaşam kalitesini artırabildiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Dalgıç, omurga tümörleri hakkında merak edilenleri açıkladı.
“Omurga tümörleri iki ana alt gruba ayrılıyor"
Omurga tümörlerinin teşhisi ve tedavisinin disiplinlerarası bir yaklaşım gerektirdiğini belirten Prof. Dr. Ali Dalgıç, “Omurga tümörleri, birincil ve metastatik olmak üzere iki ana alt gruba ayrılıyor. Birincil tümörler, omur kemiklerinin kendisinden kaynaklanırken, metastazlar vücudun başka bir Bölgesinde ortaya çıkmış tümörlerin omurgaya atlamasından doğuyor. Birincil omurga tümörlerinin çoğunluğu iyi huyluyken (benign), metastatikler ise kötü huylu (malign) tümörlerden oluşuyor” dedi.
Prof. Dr. Ali Dalgıç, iyi ve kötü huylu tümörler hakkında şu detayları paylaştı: “İyi huylu tümörler genellikle yavaş büyüme eğilimindedir. Bunlar, omuriliği ve çevresindeki anatomik yapıları etkileyebilir. Omurgadaki kötü huylu tümörler ise agresif büyüyebilir. Aynı zamanda çevresindeki doku ve organlara sızabilir, uzak bölgelere metastaz yapabilir. Genellikle hızlı yayılma eğiliminde olup çevre dokulara zarar verebilir.”
Omurgadaki birincil tümörlerinin belirtileri: Boyun, sırt ve bel ağrısı
Omurgadaki tümörlerin belirtilerine dair de bilgi veren Prof. Dr. Ali Dalgıç, “Omurganın birincil tümörleri, yerleşimine göre boyun, sırt veya bel ağrısı belirtileriyle başlayabilir. Büyüyerek omurilik veya sinir kökünde basıya neden olduğu zaman ise yürüme bozukluğu, kas güçsüzlüğü ve duyu kaybı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Tedavi seçenekleri ise tümörün büyüklüğü, neden olduğu bulgular gibi birçok etkene göre değişebilir. Tümor, sadece takip edilebileceği gibi, cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi yöntemlerle de müdahale edilebilir” ifadelerini kullandı.
Omurgadaki metastatik tümörlerin vücudun diğer bölgelerinden yayılan kanser hücrelerinin omurgaya yerleşmesi sonucu oluştuğunu aktaran Prof. Dr. Ali Dalgıç, “Bu tür tümörler çoğunlukla meme, akciğer, prostat, böbrek kanseri gibi kanserlerden kaynaklanıyor. Metastatik tümörler hızlı büyüdükleri için bulgular daha dramatik seyrediyor. Omurilik ve sinir köklerine baskı yaparak şiddetli ağrı, felç, idrar veya dışkılama sorunlarına neden olabiliyor. Tedavi seçenekleri diğeriyle benzer olup, ayrıca hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapi gibi yöntemler de kullanılabiliyor. Ancak metastaz yapmış bir tümörü olan hastaların tedavi planlamasını yaparken kişinin sistemik durumunun ve beden performansının da değerlendirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Doğru tedavi yöntemini belirlemek, doğru teşhisten geçiyor"
Doğru tanı ve sınıflandırmanın hastalar için en uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Dalgıç, “Omurganın birincil ve metastatik tümörlerinin tanısı fizik muayene, radyolojik görüntüleme yöntemleri (MRG, BT) ve nihayetinde biyopsiyle alınan parçanın patolojik incelenmesiyle konuluyor. Bu tanı yöntemleri, tümörün türünü, boyutlarını, omurilik ve sinir dokusu ile ilişkisini ve büyüme potansiyelini belirlemek açısından hayati öneme sahip. Örneğin, omurganın birincil tümörlerinde cerrahi müdahale, tümörün büyüklüğüne, konumuna ve yerleşimine bağlı olarak planlanıyor. Cerrahi operasyonlar, tümörün etrafındaki sağlıklı dokuların korunması ve omurganın stabilitesinin sağlanması amacıyla gerçekleştiriliyor. Bu sayede sinir basısı azaltılırken hastanın ağrıları hafifliyor ve fonksiyonel hareket kabiliyeti idame ettiriliyor” diyerek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Metastatik tümörlerdeki cerrahi müdahale ise öncelikle tümörün çıkarılması için yapılıyor. Bunun gerçekleştirilemeyeceği durumlarda, tümör kitlesinin azaltılarak müteakip kemoterapi veya radyoterapinin etkinliği artırılıyor. Bu operasyonlar, omurilik veya sinir basısını ortadan kaldırmak, böylece hastaların ağrılarını hafifletmek ve omurga dizilimini koruyarak hastanın yaşam kalitesini artırmak konusunda önem taşıyor. Ben de cerrahi ekibimle birlikte metastatik tümörlerinde cerrahi tedavilerdeki son teknikleri kullanarak hastalara dikkatli bir şekilde, güven odağında yaklaşıyoruz. Cerrahi müdahalelerle hastaların yaşam kalitesini artırıp tedavinin başarısını en üst seviyeye ulaştırmayı amaçlıyoruz.”