Korku filmi izliyor muyuz? Türk izleyicisi bu türe mesafeli mi, yoksa...
Türk sinemasında 2000'li yıllarla birlikte bir korku filmi patlaması yaşandı. Peki daha öncesinde neden tek tük korku filmi çekiliyordu? Türk izleyicisi bu türe mesafeli mi? Tutan korku filmlerinde benzer temaların işlenmesinin sebebi ne?
Korku filmi izleyebiliyor musunuz? Kimileri hastası, kimileri ise televizyonda açıksa iki saniye bile bakmaya dayanamıyor. Bazıları ise meraklısı ancak battaniye altından seyredebiliyor. Bugün Stephen King, John Carpenter gibi isimler bu alanda isimlerini altın harfler ile dünya sinemasına yazdırdı. Türkiye’de ise Hasan Karacadağ, Alper Mestçi ve Taylan Biraderler bu türdeki filmleri ile tanınıyor.
Box Office Türkiye verilerine göre; Dabbe 5: Zehr-i Cin toplam 23 hafta vizyonda kaldı, 837 bin 791 kişiye ulaşarak Türkiye’de en fazla izlenen korku filmi oldu. Bugün Türkiye’de en çok izlenen film 25 hafta vizyonda kalan, 7 milyon 437 bin 50 seyirci ile Recep İvedik 5. Peki hal böyle olunca Türk izleyicisinin korku filmlerine mesafeli olduğunu söylemek doğru olur mu?
'YAPIMCILARIN YÜZDE 90'I DALGA GEÇTİ'
2004 yılında çıkan ‘Okul’ filmi 2000’li yıllarda ana akım sinemadaki korku filmleri arasında önemli bir yere sahip. Haberglobal.com.tr'ye konuşan filmin yönetmenleri Taylan Biraderler’den Durul Taylan, Türk izleyicisinin korku filmlerine mesafeli olduğuna inanmadığını dile getiriyor. Okul filmini yapmak istedikleri zaman pek çok yapımcı ile görüştüklerini belirten Taylan, “Filmi bütün yapımcılara götürdük, Sinan Çetin dışında hiçbiri kabul etmedi. Yüzde 90’ı bizimle dalga geçti. Böyle bir filme gerek olmadığını söylediler” demekte.
Taylan, Okul filminin başarısından sonra yapımcılardaki ‘korku filmi bizde çalışmaz’ algısının kırıldığını söylüyor. Şu sıralar Netflix’te yayınlanmaya başlanan Andropoz dizisinin de yönetmenlerinden olan Taylan, Okul filmini çektikleri sırada ‘tanıdıkları oyuncuları korku rolünde görünce insanların korkmayacağı’ yönünde yorumlar bile aldıklarını belirtiyor.
'SADECE BU YIL 57 KORKU FİLMİ'
Haberglobal.com.tr'ye açıklamalarda bulunan korku filmleri üzerine uzmanlaşmış Doktor Öğretim Üyesi Gizem Şimşek Kaya ise özellikle 13-25 yaş arasındaki izleyicinin korku filmlerini çok sevdiğini belirtiyor. Şimşek Kaya son yıllarda korku türünde prodüksiyon kalitesinin çok düştüğünü belirtirken, 2022 yılında şu ana kadar 57 yeni korku filminin vizyona girdiğini ifade etti.
Şimşek Kaya dağıtım şirketlerinin bu filmleri özensiz bir şekilde vizyona koyduğunu ifade ederken Alper Mestçi gibi yönetmenlerin para harcayarak çektiği filmlerin izlendiğini belirtiyor.
İLK FİLM: ÇIĞLIK
Türkiye’de korku filmlerinin çok uzun bir geçmişi yok. Akademisyenler 1949 yılında, Aydın Arakon imzası taşıyan Çığlık filminin ilk Türk korku filmi olduğunu ifade ediyor. Kayıp olduğu için şu an bu filmi izleme şansımız yok. Filmde fırtınalı bir havada köşke sığınan genç bir doktorun, mirasa konmak için burada dayısı tarafından çıldırtılmaya çalışılan bir genç kıza rastlaması konu alınıyor.
Bu filmi 1953 yılında Bram Stoker’ın efsane romanı Drakula’nın uyarlaması Drakula İstanbul’da filmi izliyor. Daha sonra 70’lerde çekilen Exorcist de Türkiye’de Şeytan ismi ile uyarlanıyor ancak aradan geçen yıllardan sonra, 2000’lerin başına kadar kayıtlara geçen bir korku filminden bahsetmek pek mümkün değil.
Doktor Öğretim Üyesi Ozan Özpay’ın Türk Korku Sinemasına Panoramik Bir Bakış ve İdeolojik İzdüşümleri ismini verdiği çalışmasında bu hususa şöyle değiniliyor: “Bu bağlamda toplumsal, siyasi, dini ve tarihi dinamikler yönünden zengin olan bir coğrafyanın sinemasının da korku türü için konforlu bir sığınak olacağı düşünülebilir fakat Türkiye’de böyle olmamıştır.”
'HER TOPLUM KENDİ İNANCINDAN BESLENİYOR'
Şimşek Kaya İslam inancında ‘yaşayan ölü’ gibi bir kavram olmadığını ifade ederken bu sebepten bu temaları konu alan korku filmlerinin Türk izleyicisine çok hitap etmediğini düşünürken şunları söylüyor: “Bizde vampir de yok, zombi de yok. Doğa üstü olarak gözle göremediğimiz cinler var. Hep toplum sinemada kendi inancından besleniyor.”
Yönetmen Durul Taylan, Okul sonrası çekilen filmleri Post-Okul dönemi olarak tanımlarken bu filmler arasında Hasan Karacadağ’ın çektiği Dabbe’yi bir kaynak film olarak gördüğünü söylüyor. Taylan birkaç örnek dışında 2000’lerde yapılan korku filmlerini rahatsızlık verecek kadar korkunç bulduğunu aktarıyor.
Korku filmleri Yeşilçam’da tutunamadı. Bunun sebepleri arasında çeşitli rivayetler var. Sinema yazarı Kaya Özkaracalar* bunun sebebini şöyle anlatıyor:
“Bir seferinde aynı soruyu Bülent Oran’a da yöneltmiştim. Cevabı beni ikna etmese bile, Türk sinemasının en üretken senaristlerinden birisinin bu konuda söyledikleri önemli diye düşünüyorum. Bülent Bey, Türk seyircisinin kahramanla özdeşleşmeyi çok sevdiğini, korku filmlerindeyse böyle bir özdeşleşme olmadığı için bizde bu türe pek bulaşılmadığını söylemişti...”
Ek kaynaklar: *Türk Korku Sinemasına Panoramik Bir Bakış ve İdeolojik İzdüşümleri (Özpay, 2019)
Kaynak: Web Özel