Karyatid Tapınağı’nda Türk Haremi: 'Bir hayalden ibaret'
Fethettiği topraklardaki hoşgörüsü ile bilinen Osmanlı İmparatorluğu'nun Atina'daki yıllarına ilişkin birçok şehir efsanesi türedi. Akropolis'teki Karyatid Tapınağı'nda Türk haremi olduğuna ilişkin bir söylenti ise yeni bir akademik çalışmanın kapısını araladı.
Osmanlı üç kıtada bir devlet… Bu büyük imparatorluk bulunduğu topraklarda hoşgörüyü yaşatması ile bilindi. Sancağı altında pek çok farklı topluluk, farklı dinler vardı. Osmanlı İmparatorluğu Fatih Sultan Mehmet döneminde 1456 yılında Atina’yı fethetti. Osmanlı’nın Atina’daki hükümdarlığı 1828 yılındaki Edirne anlaşmasına kadar sürdü.
Bu süre içerisinde Atina’da Hristiyanlar ve Müslümanlar birlikte yaşadı. Batılı seyyahlar da kente oldukça ilgi gösterdi. Tarihçilerin yolu pek çok kez Osmanlı Atinası’ndan geçti. Avrupa’da özellikle İkinci Viyana Kuşatması’ndan sonra (1683) Avrupa’da Türk karşıtlığında gözle görülür bir artış yaşandı. Bazı uzmanlar bu döneme Türkfobi ismini de veriyor. Bu dönem ayrıca Türklere ilişkin şehir efsanelerinin de yaygınlaştığı bir dönem.
Dönem içerisi ve sonrasında Batılı aydınların da içinde bulunduğu bir grubun doğu merakı biliniyor. Mozart’ın Saray’dan Kız Kaçırma, Montesquieu’nün İran Mektupları gibi eserleri de bu dönem sonrasına denk gelir, burada en çok merak edilen konulardan biri ise harem hayatının nasıl olduğu idi.
ŞEHİR EFSANESİNİN PEŞİNE DÜŞTÜ
Utrecht Üniversitesi’nden doktora sonrası dönem araştırmacısı Janric van Rookhuijzen, Osmanlı Atinası’nda Türklere dair ortaya atılan bir şehir efsanesinin peşine düştü ve bunu geçen yıl “The Turkish harem in the Karyatid Temple” (Karyatid Tapınağı’nda Türk Haremi) isimli bir araştırmaya dönüştürdü. Araştırma Atina ve Roma İsveç Enstitüsü tarafından yayımlandı.
17. yüzyılda Avrupa’yı gezen seyyahlardan Venedikli Jacob Spon ve George Wheeler, bugün Akropolis olarak bulunan bölgedeki Karyatid Tapınağı’nın bir Türk haremi olduğunu notlarına aldı.
Jacop Spon 17. Yüzyılın sonlarında kaleme aldığı eserinde, “Etrafta pek çok kadın vardı, bu yüzden sadece sarayın efendisi içeri girebildi” yazıyor. Wheeler ise, “İçeri girmemize izin yoktu, çünkü orada Türkler yaşıyordu” demekte. İki seyyah da durumu farklı aktarırken 17. Yüzyıl seyyahlarında biraz abartma olduğu da bu kaynakları çalışan insanlar tarafından bilinir. Wheeler notlarının devamında içeri girememelerinin bir diğer sebebinin ise ev sahibinin evde olmamasına bağlıyor.
Akropolis’teki Karyatid Tapınağı’nın Osmanlı haremi olarak kullanıldığı daha sonra Jeffrey Hurwit gibi yazarlar tarafından da 'tarihi bir gerçek' olarak ele alındı. Araştırmacı Janric van Rookhuijzen bu iddialara katılmıyor ve “Türkler cephanelerini sakladıkları için içeri yabancıları almamış olabilir. Genellikle yabancıların bu bölgeye girmesine izin verilmiyordu” demekte.
EVLİYA ÇELEBİ'NİN DE YOLU DÜŞTÜ
Wheeler ayrıca tapınağın girişindeki yedi kadın heykelinin (biri şu an British Museum’da) seyyahlarda harem imajı çağrıştırmış olabileceğini söylüyor. Van Rookhuijzen’in araştırmasına göre; 1687’deki Venedik kuşatmasında Akropolis çok zarar gördü. 1707 yılında alan harabeye döndü. Venedikli tarihçi Franceso Fanelli arazinin bir kısmında barut bulunduğunu yazar.
Evliya Çelebi’nin de yolu Akropolis’ten geçer. 1667 yılında Akropolis’i ziyaret ettiğinde burada barut depolandığını anlattı. Aynı zamanda da mihmansaray (misafir evi) olarak kullanıldığını söyledi.
Atina müftüsü Mahmud Efendi 1715 yılında Tarih-i Medinetü’l Hukema eserini yazarken Fatih Sultan Mehmet’in tapınağı gördüğünden bahseder. 1826-1827 yılları arasında Atina’nın Osmanlılar tarafından çizilen tek haritası bulunduğunda. Tapınağın Belkıs Sarayı olarak işaretlendiği görülüyor.
'Karyatid Tapınağı’nda Türk Haremi' araştırmasına göre; Batılı pek çok yazar Osmanlı’nın Akropolis’e zarar verdiğini de iddia ediyor. Fransız arkeolog Leon de Laborde ise 1854 yılında, Türkler burayı 200 yıldır korurken Venediklilerin Hristiyan ordusunun tek bir bomba ile Athena Tapınağı’nı yerle bir etmiş olabileceğini söylüyor.
Tarihçi Benjamin Anderson ise Türklerin hükmettiği başka toprakları örnek göstererek Akropolis’in de korunduğunu anlatıyor. 18. yüzyılın ortalarındaki Akropolis çizimlerine bakıldığı zaman da alanın büyük ölçüde muhafaza edildiği göze çarpıyor.
Araştırmanın sonuç bölümünde Utrecht Üniversitesi’nden doktora sonrası dönem araştırmacısı Janric van Rookhuijzen şöyle demekte:
Akropolis’te bir Türk haremi olduğunu söylemek bir gerçek gibi kabul ediliyor fakat modern kaynaklar bunu onaylamaz.
Araştırmanın orijinali için tıklayınız
*Bu makalenin bir özeti The Conversation'da 'A Turkish harem on the Acropolis? It’s most likely a Greek myth' ismi ile yayımlandı.
Kaynak: Web Özel