Resulayn neresi? Barış Pınarı Harekatı neden oradan başladı!

Türk jetlerinin bugün YPG mevzilerini bombaladığı Suriye Resulayn nerede sorusu en çok aranan kelimelerden biri oldu.

Resulayn, Türk jetlerinin terör örgütü YPG'nin mevzilerini Barış Pınarı Harekatı kapsamında vurduğu ilk bölge oldu. Operasyonun Resulayn'dan başlaması herkesin bu bölgenin neresi olduğunu merak etmesine de neden oldu.

Resulayn Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinin sınırında yer alan en yakın Suriye topraklarından biri. Terör örgütü YPG/PKK'nın mevzilendiği bilinen bu bölgenin Barış Pınarı Harekatı kapsamında TSK tarafından ilk kontrol altına alınacak alan olacağı zaten bekleniyordu.

Suriye şehri olan Resulayn, 360 metre yükseklikte bulunan, 55 bin nüfus barındıran, nüfusu arasında Süryaniler, Araplar, Kürtler ve Çeçenler'in de bulunduğu ayrıca Türkiye'nin sınır kenti Ceylanpınar'a bitişik bir sınır kapısı da bulunan bir şehir.

Resulayn neresi? Barış Pınarı Harekatı neden oradan başladı! - Resim : 1

İLK HEDEF TEL ABYAD İLE BİRLİKTE RESULAYN'DI

Türkiye-Suriye arasındaki 480 kilometrelik sınır hattında yaklaşık 85 bin kişilik askeri yığınağı bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Fırat'ın doğusuna harekat için tüm keşif ve istihbarat çalışmalarını tamamladı. Harekâtın sınırda konuşlu ateş destek vasıtları (topçu ve obüs bataryaları) atışları ve hava sahasının açılması durumunda hava harekatıyla başlaması bekleniyordu. Afrin harekatında olduğu gibi karadan zırhlı birlikler ve komandolar sızarak operasyon için adımı atması bekleniyor. TSK'nın Tel Abyad ve Resulayn'a aynı anda operasyon başlatması ve ilk planda 15 km bir derinlik sağlayacağı düşünülüyor. 

Aslında Türkiye'ye en yakın Suriye toprağı olmasının dışında Resulayn'ın tarihsel de bir önemi bulunuyor. Suriye sınırımızın 100 metre kadar ilerisinde birkaç günden buyana PKK'nın uzantısı olan PYD'nin bayrağının yükseldiği Resulayn kasabası Sultan Abdülhamid'in özel mülkü idi. Ortadoğu'nun en zengin çiftliği buradaydı ve Abdülhamid'in varislerinin Resulayn'ı geri alabilmek için giriştikleri hukukî mücadele de 1970'lere kadar devam etmişti...

Tarihçi Murat Bardakçı, Suriye sınırındaki Resulayn'ın nasıl elimizden çıktığının detaylarını da yazmıştı: 

PKK'nın Suriye'deki kolu olan PYD, Suriye sınırımızın hemen ilerisindeki Resulayn kasabasını Özgür Suriye Ordusu'nun elinden aldı ve topraklarımıza 100 metre mesafede bulunan bir binanın üzerine de kendi bayrağını çekti... 

Resulayn'ın yanıbaşındaki Ceylanpınar kasabasına iki günden buyana top mermileri düşüyor, sokakta yürüyen vatandaşlarımız kurşunlara hedef olup can veriyor, devriye gezen askerlerimiz yaralanıyor ve sınırın ötesinde şimdi PYD'nin bayrağı dalgalanıyor!

ABDÜLHAMİD'İN ÖZEL MÜLKÜYDÜ 

Sınırımızın birkaç adım ilerisinde nelerin olup bittiği, Türkiye'nin bu son gelişmelere nasıl karşılık vereceği ve bundan sonrasının ne olacağı meselelerine girmeden, Resulayn'ın pek bilmediğimiz bir özelliğini söyleyeyim: Şimdi PKK'nın uzantılarından PYD'nin hâkim olduğu kasaba, bir zamanlar Sultan Abdülhamid'in özel mülküydü! Sultan Abdülhamid'den önce de babası Sultan Abdülmecid'e aitti, bugün büyücek bir kasaba olan Resulayn'ın ve hemen karşısındaki Ceylânpınar'ın yerinde o zamanlar koskoca ve son derece zengin bir çiftlik vardı ve Sultan Abdülhamid'in bazı özel harcamaları da bu çiftliğin gelirinden karşılanırdı!

DEVLET ÜRETME ÇİFTLİĞİ 

Ceylanpınar'da bugün faaliyet gösteren ve benzerlerinin en büyüğü olan Devlet Üretme Çiftliği, bir zamanlar Sultan Abdülhamid'e ait olan Resulayn Çiftliği'nin bugüne kadar gelebilen küçük bir parçasıdır!

Resulayn Çiftliği, Sultan Abdülhamid'den önce "tâcın, tahtın ve hanedanın ortak mülkü" demek olan "Hazine-i Hassâ"ya ait idi. Abdülhamid, 19. asrın sonuna doğru çiftliğin statüsünü değiştirdi ve imparatorluğun dört bir tarafındaki pekçok arazi ile beraber Resulayn'ı da "Emlâk-i Şâhâne"ye, yani özel mülkleri arasına kattı.

ÖZEL ŞİRKET GİBİ İŞLETİLDİ 

Bu mülklerden elde edilen gelirler Abdülhamid'in özel harcamalarına kaynak olmasının yanısıra bir çeşit örtülü ödenek gibi kullanılacak, hükümdarın resmiyete dökülmesini istemediği bazı ödemeler de bu gelirlerden yapılacaktı...

Padişahın üzerine tapulanan araziler ve mülkler, Abdülhamid'in iktidarda bulunduğu senelerde çok büyük bir özel şirket gibi işletildi. Emlâk-i Şâhâne, bünyesindeki menkuller ve gayrımenkuller bakımından o devirlerde İngiltere Kralı'nın sahip olduğu mülklerin ardından dünyanın en büyük özel mal varlığını teşkil etti ve bu durum, İkinci Abdülhamid'in 1909'da "hall"ine, yani tahtından indirilmesine kadar devam etti.

ARAZİLERİ MALİYEYE DEVRETMEK ZORUNDA KALDI 

Özel mülk hâline getirilmiş olan ve içerisinde Resulayn Çiftliği'nin de bulunduğu araziler, Abdülhamid'in iktidardan ayrılmasının ardından, günümüze kadar devam eden hukukî bir mücadelenin konusu oldular...

Sultan Abdülhamid, İkinci Meşrutiyet'in ilânından sonra şahsî serveti hakkında çıkan söylentiler sebebi ile 13 Eylül 1908'de üzerine kayıtlı olan gayrımenkullerden bazılarını ve aynı senenin 5 Aralık'ında da yine kendisinin olan büyük madenlerin işletme haklarını Maliye'ye devretmek zorunda kalmıştı. Ama mülkler konusunda asıl önemli değişiklik, Abdülhamid'in ardından tahta geçen kardeşi Sultan Reşad zamanında yapıldı. Yeni padişah, iktidarın asıl sahibi olan İttihad ve Terakki'nin baskısıyla ağabeyi Abdülhamid'in üzerine kayıtlı bütün gayrımenkullerin hukukî statüsünde kökten bir değişikliğe gitti ve önceden Hazine-i Hassâ'ya ait bulunan, yani "tâcın ve tahtın malı" olan ama Abdülhamid'in özel mülk haline getirdiği emlâkin tamamını, 26 Nisan 1909'da Hazine-i Hassâ'ya iade etti ve bu kadarla kalmayarak Hazine-i Hassâ'yı da olduğu gibi Maliye'ye bağışladı!

LOZAN ANLAŞMASI SÜRECİ 

Maliye'ye devredilen mülkler arasında Resulayn Çiftliği de vardı!

Mallar konusunda 1921'de yeni bir gelişme yaşandı: Sultan Vahideddin, Sultan Reşad'ın Maliye'ye devrettiği bütün malları 20 Ocak 1921'de bu defa Hazine-i Hassa'ya iade etti ama karar Meclis tarafından tasdik edilmediği için kesinlik kazanmadı.

Ama mülkler konusunda asıl macera, Lozan Anlaşması'nın ardından yaşandı...

Ankara Meclisi, Lozan'dan sonra, 1924 Mart'ında padişahlar üzerine kayıtlı olan Türkiye'deki bütün mülkler ile Hazine-i Hassâ'yı ve Emlâk-i Şahane'yi Maliye'ye devretmiş ve hanedan mensupları Hilâfet'in de kaldırılması ile Türkiye'den çıkartılmışlardı.

Sürgüne gönderilen hanedan mensupları, daha önce Hazine-i Hassâ ile Emlâk-i Şahane'ye ait olan ve Türkiye'nin yanısıra Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan diğer devletlerin sınırları içerisinde kalan malları alabilmek için yoğun bir hukukî mücadele başlattılar. Mücadelenin temelini Musul petrollerindeki Abdülhamid hissesinin, Filistin'deki bazı arazilerin ve Resulayn'ın aileye tescili çabası teşkil ediyordu...

ANKARA ANLAŞMASI'YLA SURİYE'YE BIRAKILDI 

Resulayn'ın bir bölümü Büyük Millet Meclisi ile Fransa arasında 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Anlaşması'na göre o sırada Fransa mandası altında bulunan Suriye'ye bırakılmış ve bu anlaşma Lozan'da da aynen geçerli sayılmıştı.

Vârisler, değişik memleketlerde ardarda davalar açtılar ve bu davaların masraflarını karşılayabilmek için, yabancı ortaklarla değişik şirketler kuruldu. Fransa'da daha sonra Cumhurbaşkanı olanAlexandre Millerand, Fransa'nın en önemli hukukçularından "üstad" Grimaldi ve Kennedy ailesi gibi yabancı ülkelerin güçlü isimleri de davalara hanedan mensuplarının lehine müdahil olarak katıldılar.

Mahkemeler, Hazine-i Hassâ'nın ne olduğunun anlaşılması için konuyu bilirkişilere havale etti. Uzun araştırmalardan sonra gelen raporlardan sonra mahkemeler Hazine-i Hassa'nın padişahın değil"tahtın ve tâcın müşterek malı" olduğu ve değişik bölgelerdeki Hazine-i Hassâ mülklerinin Lozan Anlaşması'ndan sonra kurulan devletlere ait bulunduğu gerekçesi ile davaları reddettiler. Aynı karar Musul Petrolleri'ndeki Abdülhamid hissesini talep eden davalarda da verildi ve hükümdarın kuyulardaki hisselerinin Osmanlı İmparatorluğu zamanında, 26 Nisan 1909'da devletleştirilmesi ve mülkiyetin daha sonra Lozan Anlaşması uyarınca İngiliz mandası altındaki Irak'a geçmiş olması sebebiyle başvurular reddedildi. Filistin'deki bazı araziler ile Resulayn Çiftliği için açılan davalar da aynı şekilde sonuçlandı...

104 SENE GEÇTİ 

Ancak, mirasçıların hayalleri hiçbir zaman son bulmadı, yeni davalar açıldı, bazıları 1970'lere kadar devam eden bu davaların tamamı kaybedildi ama mücadele bitmedi... Bugün, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesinin üzerinden 104 sene geçmiş olmasına rağmen bazı vârisler hukukî mücadeleyi hâlâ sürdürmeye çalışıyorlar...

PKK'nın Suriye'deki kolu olan PYD'nin bayrak çektiği Resulayn kasabası bizimle ve özellikle de Sultan Abdülhamid ile işte böylesine yakından alâkalıdır ve Resulayn'ı geri alabilmek için Abdülhamid vârislerinin açtıkları davaların evrakı da metrelerce uzunluğa varır...

.