Karadeniz'de 10 gün. Betonlaşma endişesi!
Türkiye'nin temiz hava deposu Karadeniz, kavuran sıcakların hüküm sürdüğü bugünlerde adeta vaha gibi...Ancak yeşilin her tonunu barındıran bu bölge bir yandan güzelliklerini sunarken diğer yandan yapılaşma hoyratlığını gözler önüne seriyor...İşte Karadeniz izlenimlerimiz...
Türkiye'nin doğal cennetlerinden Karadeniz gezimizde ilk durağımız Samsun... Bir ulusun doğuşuna şahit olan 'Bandırma Gemisi'ni selamlayarak şehrin dokusuna kendimizi bırakıyoruz. Canik ilçesinde Doğu Park'ta yer alan Bandırma Gemisi, Milli Mücadele'nin başlatılmasında da oldukça önemli bir role sahip. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını Samsun'a getiren gemi, haftanın 7 günü ziyarete açık ancak girişte müze kart geçerli değil. Müzeye giriş ücreti Temmuz 2023 itibariyle öğrenci 5 TL, tam bilet ise 10 TL. Müzenin içinde en etkileyici bölüm, Atatürk ve silah arkadaşlarının toplantı anı. Geminin içinde 1900'lü yıllara ait bir ceviz ağacından yontulan ince işçiliğe sahip masa ve sandalyeler de yer alıyor.
Gemide dikkatimi çeken önemli bir detay ise Atatürk'ün balmumu heykelinin tam karşısındaki saatin 08.00'de sabitlenmiş olması. Bunun sebebi ise Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun Tütün İskelesi’ne 19 Mayıs sabahı saat 08:00’da çıkmış olması. Müze, tur firmalarının da ilk durakları arasında yer alıyor ve her gün yüzlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor.
Müzenin ardından Doğu Park'ta bulunan Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı noktaya dikilen Onur Anıtı'nı da ziyaret edebilirsiniz. Anıtta şahlanan bir atın üzerinde tasvir edilen Atatürk'ün heykelini Avusturyalı ünlü heykeltıraş Heinrich Krippel yaptığını öğrendim. Heykelin bulunduğu sokak ise Krippel'in adını taşıyor. Samsun'un yöresel lezzetlerinden birisi de Bafra pidesi. Onur Anıtı'nın etrafında yer alan pidecilerin bulunduğu bölgelerde aynı zamanda hediyelik ürünler de satılmakta.
MAHSUR KALDIĞIMIZ ŞEHİR: ORDU
Samsun'dan sonraki durağımız ise Ordu'nun Altınordu ilçesine bağlı Uzunisa Köyü oldu. 8 Temmuz Cumartesi günü Ordu büyük bir sele teslim oldu. Karadeniz Sahil Yolu heyelan nedeniyle kapandı. Selden etkilenen köy, Türkiye'de Bilal Mahalleden tarafından basılan ilk köy gazetesinin yayınlandığı yerleşim yeri olarak da biliniyor.
Köyün girişinde en dikkat çekici yazı ise çoğu noktada bulunan 'sezona özel mezarda şok' kampanya levhaları. Ordu'yu vuran selin etkisi köyün de tek gündemi. Yağmur dolayısıyla köyün yollarının bir kısmı ise çökmüş. Ordu'dan sonra Giresun'a geçiyoruz.
PANORAMİK SEYREDİLEN EN GÜZEL ŞEHİRLERDEN GİRESUN
Yağmur peşimizi Giresun'da da bırakmadı. Temmuz ayı olmasına rağmen yağışlar Karadeniz için bile oldukça fazla. Öncelikle panoramik olarak şehrin izlenebildiği Giresun Kalesi'ne çıkıyoruz. Kaleye girişler ücretsiz. Helenistik ve Roma döneminden kaldığı düşünülen bu kale birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Kale, Pontus Rum Devleti’nin Türklere karşı savunduğu son kale olarak tarihi kayıtlarda geçiyor. Denizden 100 metre yükseklikteki bu kaleden şehrin güzel manzarasına son kez bakıp, Tirebolu'ya doğru hareket ediyoruz.
Oldukça iyi korunmuş durumdaki Tirebolu Kalesi'nden de şehrin manzarası görülmeye değer. Burada da girişler ücretsiz. Kalenin içinde Meryem Ana Kilisesi olarak adlandırılan küçük bir şapel, mescit ve çok sayıda mezar taşı dikkatimizi çekiyor. Kalenin hemen altında yer alan restoranda levreğin tadına bakıyor, keyifle çayımızı yudumluyoruz. Bu bölgenin levreği oldukça lezzetli ve bölge esnafı son derece misafirperver.
Tirebolu'da bölgeye özel 'mayıs çayından' satın alıyoruz. Mayıs çayının ilk hasat edilen çay olduğunu ve genelde bir önceki yılların çayları ile harmanlandığını öğreniyoruz. Bu senenin hasadının tadının acı olduğunu da satın aldığımız esnaftan öğreniyoruz.
Karadeniz'in şehirlerinde fark ettiğim bir diğer şey ise çayın günlük sohbetlerin büyük bölümünde yer alması. Bu sayede gezginler de çayın hasadından demlenmesine kadar pek çok konuda bilgi sahibi olabiliyor.
KARADENİZ'DE TRAFİK OLAN TEK ŞEHİR: TRABZON
Giresun'dan sonraki rotamız ise Trabzon. Burada ilk durağımız Hamsiköy. Adı sizi yanıltmasın hamsi ile alakası olmayan aksine tüm Türkiye'de sütlacı ile bilinen bir köy burası. İsmi Arapça beş anlamına gelen 'hamse'den geliyor. Köy ise oldukça kalabalık ve turistik bir bölge. Siyah vito araçlar bölgeye genellikle beraberinde 3-5 kişilik kafileler taşıyor. Bu köyde pahalılık ciddi şekilde etkisini gösteriyor. Bu ziyaret ettiğimiz restoranlarda da dikkatimizi çeken bir detay oldu. Köyü ziyaret edenler ise genelde körfez ülkeleri vatandaşları. Hamsiköy'ün tanıtımı körfez ülkelerinde sıklıkla yapıldığı için ilgi yüksek. Köyde sütlaç alıp dönüyoruz. Bir adet sütlaç ise 50 TL.
Hamsiköy'den sonraki rotamız ise Uzungöl. Uzungöl'e araçla gelmek ve park yeri bulmak ise epey zor. Tavsiyem, tur firması ile gelmeniz yönünde. Ayrıca, bölgeye girişte Karadeniz'de ilk kez trafikle karşılaşıyoruz.
Esnafın tabelasında dikkatimi çeken şey ise fiyat bilgilerinin sadece Arapça yazılmış olması. Türkçe fiyat bilgisi bulunmadığı için bölgeden alışveriş edemiyoruz ve seyir terasına doğru çıkıyoruz. Muhteşem bir manzarada betonlar gözümüzü rahatsız ediyor. Gürültü kirliliğinin yanı sıra tabelalardaki uyumsuzluk da manzarayı bozuyor. Uzmanlar da gölün kalitesinin motorlu araçlar tarafından bozulduğuna dikkat çekiyor. Güçlükle bir yer bulup manzarayı izledikten sonra aşağıya iniyoruz. Uzungöl'ün birkaç yıl öncesine göre betonlaştığını görmek ise hüzün verici.
Uzungöl'de çok sayıda aktivite yapabilme imkanı var ancak ilgimizi en çok glamping balonunun içerisinde saati 800 TL'den izlenen filmler çekiyor. Burayı kiraladığınızda bir laptoptan Yeşilçam filmleri izleyebiliyor kişi başına da 150 TL veriyorsunuz.
Uzungöl'den sonraki durağımız ise büyüleyici manzarası ile Sümela Manastırı oluyor. Burada ise sistem şöyle işliyor. Otoparka aracınızı park etmek zorundasınız çünkü yaklaşık 4 kilometrelik yol kapatılmış durumda. Sonrasında bu noktadan tur satın almak zorundasınız. Tur gidiş dönüş kişi başı 27 TL. Kısaca Sümela'ya gidebilmek için üç ayrı noktada ödeme yapmanız gerekiyor.
Müze kart Sümela Manastırı'nda geçerli ancak biletler geçtiğimiz yıl 100 TL iken şu an ise 300 TL. Manastırın yapılış hikayesi ise iki keşişin Hz. Meryem'in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu bir rüya görmesiyle başlıyor. Kente gelen keşişler birbirlerini rüyalarını anlatıyor ve kilisenin de temelleri böylece atılıyor.
Kilisenin duvarları ise aşkını ilan edenlerin, tarih kazıyanların vandallıklarıyla dolu. Manastırın çevresinde gözümüze çarpan bir diğer rahatsızlık ise ufak çöp dağları.
2.GÜN: "Mençuna Şelalesinin büyüsü, Boztepe'den sonsuzluğa bakış..."
Kaynak: Web Özel