Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Rusya ve İran'a 'İdlib' mesajı

(İdlib'deki şehitler) Milletimizin başı sağ olsun. Toprağa düşen hiçbir şehidimizin kanını yerde bırakmadık.

Diplomasi kanallarını son ana kadar etkin bir şekilde işletmek için çalıştık. Bu uğurda neleri göze aldığımızı muhataplarımıza tekrar tekrar ifade ettik. Operasyonlarımızı 34 askerimizi şehit verdiğimiz 27 Şubat tarihi itibarıyla kapsamlı hale getirdik. Bu operasyona da Bahar Kalkanı Harekatı adını verdik. Daha önce Fırat Kalkanı Harekatı ile, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ile neyi amaçlıyorsak bu hareket ile de aynı hedefi amaçlıyoruz.

Rejime tarihinin en ağır kayıplarını verdirerek 'Bismillah' dedik.

Bizim kan dökülmemesi, can yanmaması konusundaki hassasiyetimizi, zafiyet veya çekingenlik olarak görenlere gerçek gücümüzü göstermeye daha yeni başlıyoruz. Şu ana kadar rejimin verdiği kayıpları bir başlangıçtır. Biz bu gafillere Türkiye'nin baş veren ama baş eğmeyen büyük bir devlet olduğunu gösteriyoruz. Askerlerimizin hayatına kastedenleri yerle yeksan etmek boynumuzun borcudur.

Yaşananlardan ibret almayanların bizi hala tehdit etmeleri akıllarının başlarına gelmediğine işaret ediyor. Sınırların dışına çıkmazlarsa bir süre sonra omuzlarının üzerinde o başlar da kalmayacak. 

Rusya ve İran'a bir kez daha sesleniyorum. Suriye'de bizim sizinle herhangi bir derdimiz yok. 

Türkiye şu ana kadar Suriye'de ne Rusya'yı ne İran'ı doğrudan hedef almamıştır. Sadece askerlerimizin kanını döken rejim unsurlarını imha ediyoruz. Türkiye her meselesini olduğu gibi Suriye'deki sorunları kendi imkanlarıyla çözecek kabiliyete sahiptir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler kimin dost kimin düşman olduğunu gösterecektir.

Burada önemli bir hususun altını çizmek istiyorum. Bu mücadele bizim şahsi meselemiz değil, milletimizin iradesi ile gerçekleştirilmektedir.

İş Türkiye'ye gelince hemen 'Suriye'de ne işimiz var?' yaygarasını basıyorlar. Şehitlerimizden biri, 'Sizden ricam sakın Suriye'de ne işimiz var diyenlerden olmayın'. Bakın bunu şehit söylüyor, şehit olmadan önce. 'Gittim gördüm, tam da olmamız gereken yerdeyiz' mesajını veriyor.

Bize ne diyorlar; 'Kapıları açmayın'. Ben ne dedim; 'Bizimle yük paylaşımına girmezseniz bu kapıları açarız'. Bizim şaka yaptığımızı sandılar. O iş bitti. Şimdi Batı hesap verecek. Dünya Yüksek Mülteciler Komiserliği'ne. Mültecilere karşı takındıkları tavırla, onları yıldırmaya çalışanlar uluslararası camiada da hesabını verecekler. Bu akşam yine telefon talebinde bulundular. Almanya, Bulgaristan ile görüşmelerimiz var. Rusya'da görüşmemiz olacak.

Biz yıllarca Suriye'de güvenli bölgeler oluşturalım, göçmenleri burada iskan edelim çağrısı yaptık. Hiçbir Avrupa ülkesi buna yanaşmadı. Şimdi Avrupa'ya yönelenlerin sayısı 100 binler oldu, daha da olacak. Bu sayı yakında milyonlar olacak. Şimdi hepsi sınırlarımızı açtığımız için feryat ediyorlar. Ya bu insanları kendi topraklarında onurlu bir hayata kavuşturacağız ya da herkes bu yükten payına düşeni alacak. Artık tek taraflı fedakarlık dönemi bitti.

CHP Genel Başkanı'nın 'Biz gelirsek şehitler tepesi boş kalacak' ifadesi de bu zihniyetin bir yansımasıdır. Şehitler tepesinin ne anlama geldiğini bilmediğini gösteriyor. Şehitler tepesinin neyi ifade ettiğini bilerek bu sözü söylüyorsa ortada gerçekten vahim bir durum vardır. Şehit kelimesi Kur'an'da örnek kişi anlamında, tam 56 defa geçer. 

Sen şehadeti bilmezsin, sen şehitliği bilmezsin, bunu anlaman da mümkün değil. Çünkü sende o iman, inanç yok.