Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Gezi' kararına ilk yorum: Sadece lanet okurum

Gezi davasında verilen beraat kararlarını değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, " Hukukun her kararına elbette saygımız vardır ama bizim ve milletimizin gözünde Gezi'nin ve bu kalkışmanın önünde yer alanların hükmü asla değişmeyecektir" dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

"Bu ülkede FETÖ'yü terör örgütü olarak ilan edip, ona savaş açan; şahsım ve AK Parti'dir" diyen Erdoğan, "Başbakanlığım boyunca YAŞ'larda önüme tek bir FETÖ'cünün dosyası gelmedi. Gelen dosyalar hep mütedeyyin insanlarla ilgiliydi" ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, 15 Temmuz gecesi bir tek kişinin FETÖ'nün özel ilgisine, himayesine, korumasına mazhar olduğunun, o da Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söyledi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, "'Kontrollü darbe...', doğru kontrol sizde ama başaramadınız." dedi.

Gezi davasındaki beraat kararlarına da değinen değinen Erdoğan, "Bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar. Her kim Gezi olaylarını masum bir çevre hareketi olarak tanımlıyorsa ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin düşmanıdır. Hukukun her kararına elbette saygımız vardır ama bizim ve milletimizin gözünde Gezi'nin ve bu kalkışmanın önünde yer alanların hükmü asla değişmeyecektir" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Gezi' kararına ilk yorum:  Sadece lanet okurum - Resim : 1

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

Geçtiğimiz hafta, ülkemiz bunca sıkıntıyla boğuşurken, birilerinin ısrarla “FETÖ’nün siyasi ayağı” ve bununla bağlantılı bir şekilde yeni darbe teşebbüsü tartışması açmasının gerisindeki sinsiliğe dikkat çekmiştim. Maalesef, aynı tartışmanın hala sürdürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu ülkede FETÖ meselesinin, çok uzun ve derin, sosyal, siyasi, kültürel kökleri olduğunu bilmeyen kimse yoktur.

AK Parti’den önce olduğu gibi, AK Parti döneminde de Türkiye bu süreci yaşamıştır. Bu yapı, diğer pek çok sivil toplum örgütü gibi, toplumun ve hukukun meşru kabul ettiği sınırlar içinde faaliyet yürütürken tehdit ilan edilmiş değildir. Ne zaman ki bu yapının, eğitim, hayır, dayanışma sınırlarını aşıp, devleti ele geçirmeye çalışan bir örgüt olduğu netleşmiştir, işte o zaman karşısında bizi, milletimizi ve hukuku bulmuştur. 

FETÖ'NÜN BU ÜLKEDE ANLAŞAMADIĞI TEK LİDER VARDIR

Türkiye’de FETÖ’nün serpilmesinde, büyümesinde, güçlenmesinde herkesin payı olabilir. Ama bu ülkede FETÖ’yü terör örgütü olarak ilan edip ona savaş açan şahsım ve AK Parti’dir. Bu süreçleri iyi bilen birisiyim.  FETÖ'nün bu ülkede anlaşamadığı, görüşemediği tek lider vardır. O da merhum Erbakan hocamızdır. Erbakan hocamızdan nefret ederdi. Bu ülkenin vesayet güçleri FETÖ'ye dokunmadı. Şimdi Erbakan hocamla beraber olduğunu iddia eden malum zat FETÖ ile beraber dirsek teması ile olanlarla beraber yürüyorlar.

Her gün birileri çıkıp, FETÖ konusunda ahkâm kesmeye çalışıyor. Hâlbuki bu ülkede vesayet güçleri yıllarca FETÖ’ye en küçük bir şekilde dokunmamışlar, tam tersine Allah diyen, kitap diyen, namaz kılan, eşi başörtülü kim varsa, onları tasfiye etmenin yollarını aramışlardır. İrtica ile mücadele kisvesi altında din düşmanlığı yapılmasına elbette biz de, milletimiz de rıza gösteremezdi.

EN BÜYÜK FETÖ SAVUNUCUSU OLARAK KARŞIMIZA ÇIKTILAR

Başbakanlığım boyunca, Yüksek Askeri Şuralarda önüme tek bir FETÖ’cünün dosyası gelmedi. Gelen dosyalar hep mütedeyyin insanlarla ilgiliydi. Çünkü takiyyeyi bir hayat biçimi haline getiren FETÖ’nün hiçbir mensubu, dinle, diyanetle ilişkili bir görüntü vermiyordu. Milletin değerleriyle uğraşmaktan kendi bünyelerini “habis ur” gibi saran FETÖ tehdidini görmeyenlerin bugün bizi suçlaması, aslında kendi gafletlerini saklama çabasından başka bir şey değildir.

Yıllarca siyasi alanda insanlara değerlerinden, ibadetlerinden, kıyafetlerinden dolayı saldıranların durumları da aynıdır. Bunlar, FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan ve mücadele başladıktan sonra birden karşımıza en büyük FETÖ savunucusu olarak çıkarak, aslında ne kadar omurgasız olduklarını göstermişlerdir. Demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet söylemlerini FETÖ’yle mücadeleyi sulandırmak, FETÖ tehdidini hafifletmek için kullananlar, bu millet için en az FETÖ zihniyeti kadar tehlikelidir. Bu kesimlerin PKK için de, ülkemize adeta savaş açmış her türlü iç ve dış odak için de aynı tutumu göstermeleri, zihniyet bozukluğunun konjonktürel değil yapısal olduğunun işaretidir.

Bizim bu zırvalara cevap vermemizin tek sebebi ise, milletimize olan saygımızdır. Meydanı, demokrasinin kendilerine sunduğu zemini yalanları ve iftiralarıyla milleti zehirlemek için kullananlara asla bırakmayacağız. Türkiye’nin, terörle mücadeleden ekonomiye kadar her alanda tarihinin en büyük mücadelelerinden birini verdiği şu dönemde, ülkenin ve milletin dikkatini dağıtmak, enerjisini heba etmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Bu meseleyi izah edecek, ithamları cevaplandıracak, iftiraları atanların yüzlerine çarpacak ve yaşananları tarihe havale edeceğiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Gezi' kararına ilk yorum:  Sadece lanet okurum - Resim : 2

CHP’NİN KARŞIMIZA EN BÜYÜK FETÖ YANDAŞI OLARAK ÇIKACAĞINI TAHMİN EDEMEDİK

FETÖ’yü bir terör örgütü olarak tanımlar ve mücadeleyi başlatırken, karşımızdaki sorunun büyüklüğünü az çok biliyorduk. Tahmin edemediğimiz husus, CHP’nin ve yıllarca zahirde bu gibi yapılara karşı gözüken çevrelerin, bir anda karşımıza en büyük FETÖ yandaşı olarak çıkmalarıydı. Bizim bu yapıyla en başından beri hem meşrebi, hem itikadi sorunumuz vardı. Ama hükümetlerimiz döneminde, ülkede bizim gibi düşünmeyen, hareket etmeyen herkes gibi bunlara da hukuk ve hakkaniyet sınırları içinde yaklaştık. Liderler içerisinde sadece ilişkisi olmayan Erbakan hocamızdı.

MİT KUMPASI YAPININ GERÇEK NİYETİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERDİ

Vesayet tüm gücüyle üzerimize gelirken, hem bu işin arkasındaki FETÖ gölgesini, hem de örgütün bürokratik ve toplumsal işgal projesini fark edip, gereken tedbirleri 10 yıl öncesinden almaya başladık. Zaten süreç 2010'da başladı. İlk zamanlar, bu yapının oluşturduğu tehdidi, kendi çevremize bile anlatmakta zorlandığımızı kabul ediyorum. MİT kumpası, bu yapının gerçek niyetinin, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaya başlanmasını sağladı.

FETÖ İLE GERÇEK ANLAMDA SAVAŞAN TUTUŞAN BİZİZ

Hem siyasette, hem bürokraside, hem de nazımızın geçtiği sivil toplum yapılarında bildiğimiz, teşhis ve tespit ettiğimiz FETÖ’cüleri süratle tasfiye etmeye başladık. FETÖ’nün devlet ve toplum hayatımızın kılcal damarlarına kadar sızmasının tarihi eskidir ve müsebbipleri çoktur, ama FETÖ’yle gerçek anlamda amansız bir savaşa tutuşan tektir; 2010 itibarıyla o da biziz. Biz ülkenin yönetimini devraldığımızda, güya bu konuda en hassas kurumlar olan ordunun, emniyetin, yargının, akademinin kritik noktaları zaten örgüt tarafından işgal edilmişti.

15 TEMMUZ GECESİ TEK KİŞİ FETÖ’NÜN ÖZEL HİMAYESİNDEYDİ

15 Temmuz gecesi FETÖ, şahsımdan bakanlarımıza, bürokratlardan medya temsilcilerimize kadar, iktidarıyla muhalefetiyle pek çok milletvekiline kadar herkesin peşine düşmüştür. Bir tek kişi FETÖ’nün özel ilgisine, himayesine, korumasına mahzar olmuştur; o da Kemal Kılıçdaroğlu’dur. İstanbul Atatürk Havalimanında FETÖ’cülerin tanklarıyla burun buruna gelen bir genel başkanın önünde bir anda tüm yollar açılmıştır. Tankların arasından VİP nizamiyesinden uğurlanan kim, Kılıçdaroğlu... Biz tankların karşısında, F16'ların altındaydık ama sen Bakırköy'de başkanın evinde kahve yudumluyordun.

Şahsımı öldürmek için helikopterle, uçakla, tankla, özel yetiştirilmiş timlerle arayanlar, Kemal Kılıçdaroğlu’na bu şefkati niçin gösterdiler? İnsan, bu şahsın evinin ve cüzdanının en gizli köşesinde 1 dolarlık bir banknot saklayıp saklamadığını da merak etmiyor değil. Benim orada korumalarım gazi oldu. Bay Kemal senin bunlardan haberin var mı? Aradan nice zaman geçti bu harekatın içinde olanlar yakalandı ama bir kısmı Yunanistan'a kaçtı. Bana da adaya gitmemi tavsiye edenler oldu. "Ben bu topraklarda doğdum bu topraklarda öleceğim" dedim. Eğer 10-15 dakikalık bir gecikme olsaydı bunlar bizi oralarda vuracaklardı. Süreç bu. Ey Kılıçdaroğlu, sen hala milleti aldatmakla meşgulsün. Kontrollü darbe doğru kontrol sizde ama başaramadınız. Şimdi buradan soruyorum: Şayet 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, ertesi gün Kemal Kılıçdaroğlu milletin karşısına acaba hangi sıfatla çıkartılacaktı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Gezi' kararına ilk yorum:  Sadece lanet okurum - Resim : 3

ORGANİZASYON ŞEMASINI HALA TAM OLARAK ÇIKARTAMADIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM

FETÖ tehdidi konusunda kurumlarımızı harekete geçirdikten sonra dahi, bu yapının gerçek organizasyon şemasını çıkartmakta zorlandık. Hatta hala bu şemayı tam olarak çıkartamadığımızı düşünüyorum. İlk kuruluş yıllarından itibaren bu yapıyı organize eden akıl, öyle bir sistem kurmuş ki, en kritik isim üzerinden dahi en fazla birkaç kademe geriye gidebiliyorsunuz. Bunun ucu Türkiye'de değil, bunun ucu dışarıda. Sonra silsile zaten kopuyor. Böylesine karmaşık bir yapının kendi kendine doğup gelişmediği açıktır.

Bizi en çok da, ülkemizin her köşesine ve dünyanın dört bir yanına, sosyal ve ekonomik bir örümcek ağı gibi yayılan bu örgütün CHP içinde böylesine güçlü olması şaşırttı. Devlet FETÖ’yü her yerde elbette izlemiştir, ama CHP Genel Merkezine yeteri kadar bakılmadığı anlaşılıyor.

VERİLEN MÜCADELEYİ DEĞERSİZLEŞTİRMEYE ÇALIŞAN HERKES HÜKMEN FETÖ’CÜDÜR

Yargının FETÖ’nün tasallutundan kurtarılabilmesi için verilen mücadeleyi değersiz hale getirmeye ve hatta tam tersi göstermeye çalışan herkes, hükmen FETÖ’cüdür. Çünkü şayet, 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından yargıda verilen mücadele olmasaydı, 15 Temmuz dâhil diğer saldırıları hukuk devleti sınırları içinde göğüsleyemezdik. FETÖ’cülerin, kendi çıkarları ve hedefleri için her kılığa, hatta CHP’li kılığına bile girdiklerini düşündüğümüzde, siyasette ve bürokraside bu örgüt mensuplarının teşhisi ve tasfiyesinin zorluğu daha iyi anlaşılacaktır.

GEZİ DAVASINDAKİ BERAAT KARARLARI

Dün yaşanan gelişmeler bize, Gezi olaylarını bir kez daha hatırlattı. Taksim’deki Gezi parkında, güya ağaç ve çevre hassasiyeti bahanesiyle başlayan olaylar, kısa sürede büyüyerek, devlete ve millete karşı sivil bir kalkışma halini almıştı. Gezi olayları, tıpkı askeri darbeler, tıpkı muhtıralar, tıpkı terör örgütlerinin saldırıları, tıpkı FETÖ’nün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi, devleti ve milleti hedef alan alçak bir saldırıdır. Kılıçdaroğlu bunlara "aydınlık gençler" diyor. Bunlar, aldatılmış gençler. Bu aldatılmış gençlere orada çevreci sıfatı verilmek suretiyle milyonlarca ağaç diken iktidara ağaç sökme yaftası yapıştıranlara sadece lanet okuyorum.

Bunlar masum bir ayaklanma hadisesi değildir ciddi manada perde arkasında Soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır. Onun da Türkiye ayağı içerideydi bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar.

BAY KEMAL BUNLAR SENİN AYDINLIK GENÇLERİN

Yaklaşık 3 ay boyunca İstanbul başta olmak üzere kimi büyükşehirlerimizin meydanlarının, sokaklarının işgal edildiği, yakılıp yıkıldığı bu hadisenin en küçük bir masum tarafı yoktur. AKM'nin önüne terörist posterlerini kimler astı. Bay Kemal bunlar senin aydınlık gençlerin.

Sadece Gezi olaylarının şu özet bilançosu dahi, sergilenen vandallığın boyutlarını göstermeye kâfidir. Olaylar boyunca 46 kamu binası ile 231 polis aracı ve 44 ambulans kullanılamaz hale getirilmiştir. Vatandaşlarımıza ait 326 işyeri ile 201 araç tahrip edilmiş, yağmalanmıştır. Kamu hizmetinde kullanılan 80 belediye otobüsü ve 85 otobüs durağı yakılmıştır. Tüm bu maddi zararların da ötesinde, 697 güvenlik görevlimiz yaralanmış ve 1 polisimiz de şehit olmuştur. Gezi olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar iken, dolaylı maliyeti ise yüzlerce milyar doları bulmuştur.

Faizler, ilk defa Gezi olaylarıyla tırmanmaya başlamış, işsizliğin çift haneye çıkması da, enflasyonun zıplaması da aynı dönemde gerçekleşmiştir. Bu olayları bitirmek için öne sürülen talepleri hatırlıyorsunuz değil mi? Türkiye’nin, İstanbul Havalimanı dâhil tüm büyük projelerinin, yol, köprü, baraj, kanal yatırımlarının durdurulması isteniyordu. Yabancı medya, örneği görülmedik şekilde bu olayları aylarca canlı yayınlamıştır. Tamamı yalan olan nice haber, Gezi olaylarını destekleyen medya organlarında fütursuzca dolaşıma sokulmuştur. Bu süreçte Taksim meydanında boy gösterenlere baktığımızda, işin gerisinde kimlerin olduğu, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaktadır. Her kim bu olayları masum bir çevre hareketi olarak tanımlıyorsa, ya gafildir, ya da taammüden bu ülkenin ve milletin düşmanıdır.

MİLLETİMİZLE OMUZ OMUZA VEREREK TUZAKLARI BOZDUK

Toplumumuzu bölmeyi amaçlayan Gezi olaylarını, ülkemize yönelik her saldırı gibi, milletimizle omuz omuza vererek bitirdik. Gezi’de başaramadıklarını 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimiyle denediler. Milletimizle birlikte, bu tuzağı da bozduk. Bu defa, çukur eylemleriyle doğrudan ülkemizin topraklarını bölmeye çalıştılar. Bu tezgâhı da, güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesiyle, teröristleri açtıkları çukura gömerek akamete uğrattık. 15 Temmuz askeri darbe girişimi, aynı saldırı silsilesinin devamıydı. Hamdolsun, bu ihaneti de milletimizle birlikte boşa çıkardık. Bugün Suriye’de verdiğimiz mücadeleyi de, bu sürecin bir parçası olarak görüyoruz. Gezi’den Suriye’ye kadar uzanan bu saldırı zincirinin hedefi doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğü, Türk Milletinin birliği, beraberliği, kardeşliğiydi.

Hukukun her kararına elbette saygımız vardır. Ama bizim ve milletimizin gözünde Gezi’nin ve bu kalkışmanın önünde yer alanların hükmü asla değişmeyecektir. Milletimiz müsterih olsun. Ülkemizin her davası gibi, bu meseleyi de sonuna kadar kararlılıkla takip edecek, adaletin tecellisi için son nefesimize kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.

“İDLİB HAREKATI ARTIK BİR AN MESELESİ”

Son dönemde, ülkemizi asıl gündeminden kopartarak, zamanını ve enerjisini boş tartışmalarla harcatmaya yönelik kasıtlı bir kampanyayla karşı karşıyayız. Türkiye’nin ve Türk milletinin aleyhine olan her iş gibi, bu kampanyanın da öncülüğünü CHP yapıyor. Halbuki bizim gündemimizde, bölgemizdeki gelişmelerden ekonomiye kadar nice hayati mesele var.

Sadece sınır güvenliğimiz değil, aynı zamanda 83 milyon vatandaşımızın her birinin evinde huzurla uyuyabilmesi bakımından kritik öneme sahip Suriye’de, gerçekten destansı bir mücadele yürütüyoruz. Harekât bölgelerimize yönelik tacizlere en sert şekilde cevap veriyoruz.

Şayet bu bölgelerde muhatap ülkeler Türkiye’nin güvenlik kaygılarını karşılayamazsa, kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağımızı her fırsatta açıkça söylüyoruz. İdlib’de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz. Gerek ülkemizde, gerek Rusya’da, gerekse sahada yapılan görüşmelerde, şu ana kadar maalesef arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık. Her ne kadar görüşmeler devam edecek olsa da, masada bizim istediğimiz yerin çok uzağında olunduğu bir gerçektir. Türkiye, İdlib konusunda kendi harekat planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi, bu konuda da "Bir gece ansızın gelebiliriz" diyoruz. Daha açık bir ifadeyle, İdlib harekatı artık bir an meselesidir.

Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hala anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere İdlib’i bırakmayacağız. Bu bölgedeki gelişmelerin ülkemizin üzerine getireceği yükü göz göre göre omuzlamaya asla niyetimiz yoktur. Ne pahasına olursa olsun, İdlib’i, hem Türkiye, hem de bölge halkı açısından güvenli bir yer haline dönüştürmekte kararlıyız.

3. SONDAJ GEMİMİZİ DE ALDIK

Akdeniz’de, Libya ile yaptığımız anlaşmanın ardından ülkemiz lehine değişen dengeleri giderek güçlendiriyoruz. AB'nin Libya ile ilgili herhangi bir karar alma yetkisi yoktur. AB durumdan vazife çıkarmanın gayreti içerisinde. Böyle bir yetkin yok. Ne kara, ne deniz... Bu konuda sergilediğimiz kararlı duruş sayesinde, Akdeniz’de ilan ettiğimiz statü, Yunanistan başta olmak üzere, konuya müdahil ülkeler tarafından yavaş yavaş kabullenilmeye başlandı.

Fatih ve Yavuz’un ardından, üçüncü sondaj gemimizi de aldık. Bu, 11 bin 400 metre derinliğe kadar inebilen altıncı nesil bir ultra deniz sondaj gemisidir. Mart ayında ülkemize ulaşacak gemimizin, geliştirme ve test işlemlerinin ardından bu yıl içinde sondaja başlamasını planlıyoruz.

GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI

AK Parti grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

YENİ DARBE GİRİŞİMİ SÖYLENTİLERİ

Darbe söylentileri yeni kampanya oyuna gelinmesin, vatana millete ihanettir. Bu ülke 15 Temmuz'u yaşadı. 15 Temmuz'u yaşatanlara da gereken cevabı benim milletim verdi. Bundan sonra da böyle bir şeyde bunlar bunun katbekat fazlasıyla bedelini öderler. Böyle bir şey söz konusu değil. Bunun bir defa adını bile anmak bize haramdır. 

OSMAN KAVALA HAKKINDA GÖZALTI KARARI

İşine gelen yargının verdiği olumlu karara, 'Yargı iyi karar verdi.' derken, işlerine gelmeyen karar için niçin yargıyı eleştirme yoluna gidiyorlar. Yargı bir kısmını tahliye etti, Kavala ile ilgili de bu kararı verdi. Saygı duymaları lazım.

TRUMP'IN AÇIKLAMALARI

(ABD Başkanı Trump'ın 'Erdoğan ile İdlib konusunda birlikte çalışıyoruz' açıklamasıyla ilgili) Her an her türlü dayanışmamız olabilir. 

(İdlib) Dedik ya, 'Bir gece ansızın gelebiliriz.' Bir gece ansızın geldiğimizde adıyla, şanıyla, her şeyiyle geliriz.

son dakika son dakika haber Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuyor