CHP'nin Somali tezkeresi endişesi: Ülke güvenliğimizi riske atabilir
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, “Somali’nin deniz yetki alanlarında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görevlendirilmesi, mevcut operasyonlarımızı ve ülke güvenliğimizi riske atabilir” dedi.
Yankı Bağcıoğlu yaptığı açıklamada, Somali ile Türkiye arasında Şubat ayında imzalanan “Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması” uluslararası basında da büyük yankı uyandırdığını hatırlattı. Bağcıoğlu, şunları kaydetti:
“Diğer yandan konu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı tarafından 19 Temmuz 2024 tarihinde TBMM’ye gönderilen bir yazı ile ‘TSK unsurlarının, Somali’nin terörizm, deniz haydutluğu, yasadışı balıkçılık, her türlü kaçakçılık ve diğer tehditlere karşı güvenliğinin sağlanması faaliyetlerine destek verilmesi amacıyla Somali’nin deniz yetki alanlarında görevlendirilmesi’ talep edilmiştir.
İçerik ve uygulama açısından birliklerimizin bekasına yönelik son derece tehlikeli sonuçları olabilecek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin halen yürüttüğü mevcut harekât ve görevleri sekteye uğratarak ülke güvenliğimizi zayıflatma potansiyeli doğurabilecek bir süreci öngören bu talebe ilişkin ciddi kaygılarımız bulunmaktadır.”
Bağcıoğlu, TSK’nın Somali askerlerine değişik çerçevede eğitim ve danışmanlık hizmeti verdiğini, ayrıca Mogadişu’da bir askeri üsse (Anadolu kışlası) sahip olduğunu ifade etti.
Geniş bir görev alanı
Bazı ülkelerin çabalarının “bölgedeki istikrarsızlığı ve güvenlik zafiyetini yükselttiğini” belirten Bağcıoğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye’den özellikle deniz kuvveti konusunda destek isteyen Somali, dünya üzerinde hiçbir devlette benzeri görülmedik şekilde karasuları ile Münhasır Ekonomik Bölgesini eşit olacak şekilde 200 deniz mili olarak ilan etmektedir. Böylesine geniş bir alanda Türk Deniz Kuvvetlerinin görev yapması ve tam anlamıyla başarılı olması ancak ve ancak milli güvenliğimizi tehlikeye atacak şekilde kuvvet kaydırılması durumunda mümkün olabilir ki bu herhalde ülkemiz için arzu edilen bir durum değildir.
Ancak yine de Somali’nin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharip yönlü görevlendirilmesi zaruri ise; önce çok dikkatli bir ön hazırlık yapılmalı, net bir direktif hazırlanmalı ve bu doğrultuda planlama yapılmalıdır. Dolayısıyla, sorunsuz bir uygulama için öncelikle ‘siyasi hedefin’ ve ayrıca anlaşmada konu edilen ‘Deniz Güvenliği faaliyetlerine ilişkin görevlerin’ açıkça belirtilmesi gerekmektedir ki Cumhurbaşkanlığının talebinde ve ikili anlaşmada maalesef bu tanımlanmamıştır.
Diğer yandan bölgemizin adeta ateşten bir gömlek olduğu unutulmamalıdır. Türk Deniz Kuvvetleri milli ve NATO görevleri nedeni ile yoğun bir harekât temposu içerisindedir ve Somali’ye gemi gönderilmesi durumunda, başta Ege ve Doğu Akdeniz harekât alanları olmak üzere çevre denizlerimizde nisbi kuvvet mukayesesinde diğer devletler ile zafiyet yaşanabilecektir.
Ege, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki kriz ve savaşların süratle büyüme ihtimali mevcuttur. Bu nedenle vatan savunması için asli görevler aksatılmamalı, elimizde harbe hazır gemi durumu da dikkate alındığında çevredeki muhtemel hasımlara cesaret verici bölge dışı gemi görevlendirmeleri asgaride tutulmalı, kısıtlı imkân ve kaynaklarımız dağıtılarak kuvvet azaltımına yol açacak şekilde harcanmamalıdır.
Somali’ye gönderilecek gemi sayısı artırılırsa, ana vatanda milli güvenliğimiz tehlikeye düşebileceği, Ege’de emrivakilere maruz kalabileceğimiz, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs eksenli kışkırtmalara açık hale gelebileceğimiz ve Karadeniz’de her an yeni gelişmelerin olabileceği unutulmamalıdır.”
En uygun çözüm
Bağcıoğlu, öncelikli hedefin Somali’nin kendine ait, yüksek kapasiteli Sahil Güvenlik gemilerine sahip olmasını sağlamak ve Somali’nin ihtiyaç duyacağı gemi, deniz araçları ve İHA gibi hava araçlarının Türkiye’den satın alınması konusunda her türlü girişimi yapılması olduğunu savundu.
Somali’nin Türkiye’den satın alacağı gemi ve hava araçlarının, TSK tarafından eğitilmiş Somalili personel tarafından işletilmesinin her iki tarafı için de en uygun çözüm olacağını belirten Bağcıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Öncelikle Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarımızda yürütmemiz gereken sismik ve sondaj çalışmalarını sonlandırarak, riskli ve sorunlu bir coğrafyada aynı çalışmaları yürütmenin arkasındaki ülke menfaatlerinin neler olduğu kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır.
Suriye politikasında da acı bir şekilde gördüğümüz gibi ülke menfaatlerine hizmet etmeyen ve hayalperest düşüncelerin birer sonucu olarak yürütülen dış politika uygulamalarının bedeli tüm ülke olarak ödemekteyiz. Bu bağlamda ‘gelir elde etmek için TSK personelini anavatandan çok uzakta başka bir devletin çıkarlarını korumak için ucu açık ve muğlak bir görev için mi göndereceğiz’ sorusuna doğru ve vicdani bir cevap verilmelidir. Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi bu bağlamda çok hassas ve detaylı değerlendirilmeli, soru işaretleri giderilmelidir."