Aynıcalut Savaşı nedir? Hangi devletler arasında yaşanmıştır? İslamiyet açısından önemi nedir?

Ali Al Suleiman
Aynıcalut Savaşı nedir? Hangi devletler arasında yaşanmıştır? İslamiyet açısından önemi nedir?

Aynıcalut Savaşı, Memlük ordusuyla Moğol kuvvetleri arasında meydana gelen ve Moğollar'ın ilk defa mağlûp edilerek batıya ilerleyişlerinin durdurulduğu meşhur savaştır. Ali Al Suleiman yazdı...

Memlükler'in kesin zaferiyle neticelenen ve tarihin akışını değiştirecek çapta önemli kabul edilen Aynicâlût Savaşı, aynı zamanda Memlükler ve İlhanlılar'ın ilk karşılaşması olmuş, daha sonraki ilişkilerini de derinden etkilemiştir. Zira Moğollar bir meydan savaşında ilk defa açık bir mağlubiyetle tanışıyorlardı. Diğer taraftan Memlükler Suriye'yi ele geçirdikleri gibi İslâm dünyasının gözünde büyük bir itibar kazanmışlar, Mısır'daki hâkimiyetlerini de sağlamlaştırmışlardı. Yine bu savaşın neticesi olarak Memlükler ve İlhanlılar sınırları itibarıyla komşu devletler haline gelmişlerdi. Dolayısıyla bu iki devlet arasında, gerek Aynicâlut Savaşı'nın İlhanlılar'ın maneviyatlarında meydana getirdiği tahribat, gerekse her iki devletin Suriye üzerindeki hâkimiyet kurma emelleri nedeniyle uzun süre devam eden bir mücadele başlamıştır. Bu mücadele Şakhab Savaşı'na kadar, aradaki kısa sulh dönemleri hariç tutulursa bütün hızıyla devam edecek, Türk Memlükler dönemi (648-784/1250-1282) sultanlarından el-Melikü'n-Nasır Muhammed b. Kalavun'un üçüncü saltanatı (709741/1309-1341) sırasında yapılan anlaşma ile son bulacaktır.

Her iki devlet de bu uzun süren mücadeleleri sırasında kendilerine müttefikler edinmişlerdi. Mesela Memlükler, İlhanlı düşmanlığı konusunda kendileriyle aynı doğrultuda hareket eden Deşt-i Kıpçak'taki bir başka Moğol devleti Altın Ordu (1241-1502) ile ittifak kurmuştu. Onların Altın Ordu Devleti ile yakın ilişkilerinin temelinde ise buradaki Türkler'in devamlı artan bir sayıda Memlükler Devleti'ne gelmesi yatıyordu.

Memlükler Devleti içindeki sorunlardan faydalanmak istediği anlaşılan Gâzân öncelikle diplomasiyi kullanarak zaman kazanmaya çalışmış ve bu amaçla Mısır'a elçiler yollamıştır. Nitekim 2 Muharrem 702 (27 Ağustos 1302) tarihinde onun gönderdiği elçiler Kahire'ye vardılar. Onların getirdiği mektuba Memlük sultanı teşkil ettiği bir elçilik heyetiyle cevap göndermişti. Ne var ki bu heyet İlhanlı memleketinde alıkonulmuş ve ancak Gâzân'ın ölümünden sonra Kahire'ye geri dönebilmişti. Elçi teatilerinin ardından çok geçmeden İlhanlı güçleri Fırat'ı geçerek Suriye'ye girmişler ve Şakhab savaşı ile neticelenecek mücadelenin fitilini ateşlemişlerdi.

Ancak bu hamleyi önceleri gizleyerek Memlükler'i gafil avlamak istiyorlardı. Nitekim emrindeki orduyla Fırat'ı geçen Gâzân'ın naibi KutluşahHalep naibine yolladığı mektupta buraya gelme amaçlarının hayvanları için otlak bulmak olduğunu belirtmektedir. Ancak, Memlükler cephesinde bunun bir hile olduğu hemen anlaşılmış, İlhanlılar'ın zaman kazanmak için böyle hareket ettiği kanaatine varılmıştı.

Bu sırada Gâzân'ın hareketini haber alan Memlükler de hazırlıklara başlamışlardı.Bu amaçla yapılan toplantıda büyük emîrlerden birinin başında olduğu bir müfrezenin Dımaşk'a gönderilmesi kararına varıldı.Bu karara göre, başında Üstâdâr Baybars el-Çaşnigîr, Hüsameddin Laçin er-Rûmî gibi ileri gelen emîrlerin bulunduğu ve Tarihçi Baybars el-Mansûrî'nin de (ö.725/1325) içinde yer aldığı, 6 büyük emîr ve memlüklerinden oluşan bir birlik Dımaşk'a gönderildi (18 Recep 702/8 Mart 1303). Bu birlik yola çıktığı sıralarda Şam bölgesindeki şehirlerde bulunan Memlük naiplerinin kuvvetleri, İlhanlılar'a karşı ilk mücadeleyi başlatmışlardı. Zira İlhanlı ordusunun komutanı Kutluşah, Şam bölgesindeki halka korku salmak ve kudretlerini göstermek için bazı kumandanları yanlarına birlikler vererek Humus civarındaki Karyeteyn'e saldırmakla görevlendirmişti.

Kutluşah ordusuyla Hama'ya doğru harekete geçtiği sıralarda, daha önce bahsedilen Mısır'dan yola çıkan ordu da Şam'a varmıştı.Şam bölgesi orduları sultanı beklemek ve yekvücut olarak düşmana karşı savaşmak amacıyla Dımaşk dışına çıkmışlardı.Sultan 3 Şaban 702 (23 Mart 1303) tarihinde Kahire'den ordusuyla yola çıktı. Sultanın beraberinde Halife Müstekfî Billâh (701-740/1302-1340),Saltanat Naibi Sallâr ve Mısır ordusunun geri kalan kısmı bulunuyordu. Sultanın komutasındaki ordu, Dımaşk yakınlarındaki Şam ordularının bulunduğu Mercüssuffe mevkiine, İlhanlı ordusuyla aynı zamanda intikal etti

Memlük ordusunun savaş düzenine göre merkezde sultan, halife, Sallâr,Baybars el-Çaşnigîr ve bazı büyük emîrlerle birlikte sultan memlükleri yer alıyordu. Ordunun sağ kanadına Hüsameddin Laçin er-Rûmî komuta ediyor ve beraberinde bazı büyük emîrler de askerleriyle birlikte burada bulunuyordu.Bu kanadın sağında yer alan birliklere ise Emîr Seyfeddin Kıpçak komuta ediyordu. Ordunun sol kanadında ise Tarihçi Baybars el-Mansurî, Şam bölgesindeki bazı şehirlerin naipleri ve diğer büyük emîrler ve askerlerinin yer aldığı birlikler konuşlanmıştı. Bunların da yanında ikinci bir sol kanat oluşturan bazı emîrlerin komutasındaki birlikler yer alıyordu.Savaşın başlamasından hemen önce sultan, halife ve Kur'an okuyan hafızlarla birlikte ordu saflarını teker teker gezerek askerlerin maneviyatını yükseltmeye çalışmış,halife de irat ettiği hutbe ile buna destek olmuştu. Bu arada ordunun arkasında kölelerden ve develerden müteşekkil bir saf oluşturulmuş, bu kölelere savaştan kaçanları öldürmeleri emredilmiş, bunların at ve silahlarını da alabilecekleri belirtilmişti.Bu esnada İlhanlı ordusunun başkomutanı Kutluşah da 12 komutanın idare ettiği tümenlerden müteşekkil İlhanlı ordusunu harp nizamına sokuyordu.

İlhanlı ordusu ilk olarak Memlük ordusunun sağ kanadına saldırdı. Buraya komuta eden Hüsameddin Laçin er Rûmî yanındakilerin uyarılarına aldırış etmeden düşmanın arasına daldı. O ve beraberindeki emîr şehit oldular. Arkalarındaki birlikler de dağılmaya başladılar. Bunu fark eden merkezdeki Sallâr ve Baybars el-Çaşnigîr buraya destek olmaya başladılar. Dağılan sağ kanat nispeten toparlanarak saldırıya geçti ve İlhanlılar'ın bu tarafını geri püskürttü. Bu sırada Memlük ordusunun arkasına sızan üç İlhanlı komutanı ve birlikleri, başkomutanları Kutluşah'ın merkezde bulunan Memlük kuvvetleri tarafından geriye atıldığını görünce onun yardımına gittiler. Bu sırada Memlük ordusunun sağ kanadına yardıma giden Sallâr ve Baybars el-Çaşnigîr yerlerini terk ettiklerinden Moğollar buraya akın etmeye başlamışlardı. Emîr Seyfeddin Kıpçak beraberindeki emîrler ve sultan memlükleriyle birlikte sultanın bulunduğu merkezi savunmaya çalışıyordu.Sallâr bunu görünce hemen buraya geldi ve saldırıya geçerek düşmanı püskürttü. Bu esnada bütün Memlük emîrleri ölümden çekinmeden savaşıyorlardı.

İlhanlılar bunun üzerine başka bir yere tutunmaya çalıştılar. Savaş bir anlamda Kutluşah ile sultan, Sallâr ve diğer emîrlerin bulunduğu birlikler arasında cereyan ediyordu. Her iki grup da sebat etmeye çalışıyordu. Sallâr ve beraberindekiler dağılmış olan sağ kanadın komutanlarının şehit olduğunun farkında değillerdi. Buradan geçen İlhanlı güçleri Memlük ordusunun dağılan sağ kanadının peşine düşmüştü. Bu sırada sultanın hazineleri de yağmalanmıştı. Hava kararınca, Memlük ordusunun sağ kanadının dağılması nedeniyle kendisini muzaffer zanneden Kutluşah burada bulunan dağın yamaçlarından birine çekildi. Yanlarında Memlük esirleri de vardı. Kutluşah yanındaki kurmaylarına Memlük askerinin bu kadar çok olduğunu bilmediğini ve düşündüğünden daha zor bir mücadele olduğunu söylüyor ve düşman hakkında bilgi sahibi olmaları gerektiğini belirtiyordu. Bunun üzerine Memlük esirlerinin birisinden istihbarat edinmeye karar verdiler. Bunlar arasından seçtikleri emîr, sultanın da burada olduğunu, Mısır ordusunun konumunu muhafaza ettiğini ve İlhanlılar'ın yendiklerinin sadece sağ kanat olduğunu söyleyince Kutluşah buna inanamadı. Ancak konuştuğu birçok esir de aynı şeyi söyleyince ikna oldu. Sultanın burada olması onların daha önceki planlarını bozmuş ve içlerine şüphe düşürmüş, aslında zafer elde edemediklerini fark etmişlerdi. Tam bu sırada, onları dağın yamacında gören Memlük ümerası, kalplerine korku düşürmek ve bu arada dağılan Memlük ordusunun sağ kanadındakileri de geri döndürmek amacıyla kös vurulması ve borazan çalınmasını emrettiler. Bunu duyan Kutluşah'ın kurmaylarından biri ona bu davulların sadece sultan için çalınacağını söyleyerek, Memlük sultanının harp alanında olduğunu belirtti. Diğer taraftan her iki ordu da ateşler yakarak geceyi teyakkuz halinde geçirmekteydi. Sallâr, Baybars el-Çaşnigîr, Kıpçak ve diğer büyük emîrler saflar arasında gezerek komutanlar ve askerleri tetikte olmaları konusunda uyarıyorlardı. Sabah olduğunda Memlük ordusu saflardaki yerlerini alarak düşmanı beklemeye başladı. Ancak Kutluşah ve kurmayları yaptıkları değerlendirmenin sonucunda dağdan inmemeye karar vermişlerdi. Memlük askerleri onlara saldırmak istediğinde başlarındaki emîrler buna mani oldular ve orduyu dağın etrafına konuşlandırarak düşmanın etrafını çevirdiler. Her iki taraf da tekrar harp nizamını aldı. Memlük ordusundaki sultan memlükleri ve komutanları, İlhanlılar'ın başkomutanı Kutluşah'ın karşısında yer alan grubu oluşturuyorlardı. Karşılıklı ok atma ve arada bir saldırılarla devam eden savaşta iki taraf da nöbetleşe harp etme usulünü uyguluyor, komutanlar ve askerler devamlı değişiyordu.

ALİ AL SULEİMAN KİMDİR? YAZAR HAKKINDA...

Ali Al Suleiman ya da Ali Mahmutoğlu 1996 İstanbul doğumlu Suriyeli Arap kökenli Türk çevirmen, yazar ve gazetecidir. 2003-2013 yılları arasında Suriye'de Şam'da ilkokul, ortaokul ve ortaokul eğitimi'ni tamamlamış ve Genel Eğitim Sertifikası almıştır. 2013 ve 2017 yılları arasında Şam Üniversitesi'nde çalışmaya başlamış ve o okuldan da mezun olmuştur. 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Edebiyatı'nda öğrenime başladı ve 2019 yılında mezun oldu.

Aynıcalut Savaşı nedir? Hangi devletler arasında yaşanmıştır? İslamiyet açısından önemi nedir? - Resim : 1

Türkiye'nin Lübnan Büyükelçiliğinde çevirmen olarak çalışan Ali Al Suleiman'ın, aynı zamanda birçok haber sitesinde haberleri yayınlanıyor ve köşe yazıları yazıyor. Katar Derneği gibi sivil toplum derneklerinin etkinliklerine de katılmakta olan El Süleyman, TRT dizisi Payitaht Abdulhamid başta olmak üzere birçok ünlü Türk dizisinin Arapça çeviri kadrosunda yer almıştır.

Bu diziler Arap ülkelerinde yayınlanan Noor Play isimli dijital TV'de yayınlanmaktadır.