Antep 'Gazi' unvanını böyle aldı... Fransız askerlerine dünyayı dar ettiler
Antep, Fransız işgaline karşı direnişiyle 8 Şubat 1921 tarihinde Gazi unvanını aldı. Üzerinden tam 105 yıl geçti, kahramanlık destanlarıyla dolu o direniş asla unutulmadı.
TBMM’nin 6 Şubat 1921 tarihli 147’nci toplantısında, Bakanlar Kurulu Başkanı ve Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak, Meclis Başkanlığı’na bir önergeyle Antep’e “Gazi” unvanı verilmesi konusunu gündeme getirir: “TBMM Riyaseti Celilesi’ne. Antep Livası merkezi olan Ayıntap kasabası namının, Gaziayıntap’a tahviline dair icra vekilleri heyetinin 2 Şubat 1337 (1921) tarihindeki içtimasında kabul edilen ve TBMM Riyaseti Celilesi’nin tasvibine iktiran eden, Layihai Kanunie Sureti musaddakası rapten takdim kılınmakla iktizasının ifa ve neticesinin icra buyurulmasını rica ederim efendim.”
Oy birliğiyle kabul edilen teklifin 8 Şubat 1921 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle Antep, artık Gaziantep olur.
Gaziantep, 101 yıl önce 25 Aralık 1921'de Fransız işgalinden kurtuldu. Antepliler, bu şanlı destanı yazarken 6 bin 317 şehit verdiler. Antep'i işgale giriştiklerinde büyük bir direnişle karşılaşan Fransızlar, Teğmen Şahin Bey'in 28 Mart 1920'de, Elmalı'da şehit edilmesinin ardından Antep'e girebildiler.
“Ayıntap ahalisinin protestosu”
İşgalci Fransızların, yerel halka yaptıkları zulme karşılık, “Ayıntap ahalisinin protestosu'', 1920 Kasım’ında yayınlanan 88 numaralı Hâkimiyeti Milliye'de yer alır. Haberde, “Fransızların 15'lik toplarıyla yıkılan hanelerin ve yapılan fecaatin derecesini görmemek, görüp de beşeriyet namına izhar-ı tecessüs etmemek elden gelmez” deniliyor ve “Uygar Dünya”ya şöyle sesleniliyordu: “Hürriyet-i vataniyemiz, serbesti-i hayatımız, masumiyet ve mukaddesatımız ve ırkımız uğrunda müdafaamıza neden hürmet etmiyorsunuz? 'Manda' kelimesinin 'mim'ini dahi kabul etmiyoruz...”
Azap Osman’ın cephanesiz tüfeği
Antepliler, en kısıtlı olanaklarla çoluk çocuğuyla katıldığı bu direnişte, şanlı sayfalar yazdılar. Bunlardan biri de “Azap Osman”ın öyküsüdür. Antep Harbi’nde silah yapım ustası olarak çalışan Tüfekçi Yusuf Usta’ya, her halinden yoksul olduğu anlaşılan “Azap Osman” adında biri gelir: “Bak Yusuf Usta, ben bu Ermeni ile Fransız ile mücadelenize katılmak istiyorum. İyi avcıyım ama silahım yok, barutum yok, kurşunum yok! Neyle savaşacağım?”
Tüfekçi Yusuf hiçbir şey diyemez. Azap Osman da onun çaresiz bakışları görünce çıkıp gider. Tüfekçi Yusuf, o günler için “içim gitti ama elimden bir şey gelmedi” der. Bir süre sonra, Azap Osman elinde bir tüfekle çıkar Yusuf Usta’nın karşısına. Usta şaşkınlıkla sorar: “Nereden buldun bu tüfeği?” İçini çeke çeke anlatır Azap Osman: “6 yaşında bir kızım var Ağa. Halep'e götürdüm. Bir Arap’ın evine 5 altın karşılığı evlatlık verdim de bu tüfeği aldım. Ama mermi, barut için param kalmadı.”
Tüfekçi Yusuf, duyduklarına inanamaz, gözleri kararır bir anlığına, hiçbir şeyi göremez. Yıllar sonra, anılarında bu fedakâr baba için şöyle diyecektir: “Bir avuç vatan toprağı için canının canı biricik evladından vazgeçmişti. Yarabbi! Bu nasıl bir vatan sevgisiydi? Orada bulunan tüm kurşun ve barutu verdim; işgal bitinceye kadar gözükmedi. Fransız ile Ermenilerle çatışmış. Bir ara yaralanmış, uzunca bir süre ölüm döşeğinde yatmış, öldürmeyen Allah öldürmez, o da ölmemiş.”
Yıldırım ve Şimşek taburları
Antep Savunması’nda Heyeti Merkeziye tarafından oluşturulan Kilis Yolu Kuvayı Milliye Komutanlığı şehir dışında; Etrafı Şehir Cepheler Komutanlığı ise şehir içindeki direnişi örgütlüyordu. Heyeti Merkeziye, şehir içi savaşları için muharebe birlikleri oluşturur, askerî birlikleri, “Yıldırım” ve “Şimşek” adlı iki tabur haline getirir. Ulusu işgalcilere karşı ayaklandıran Mustafa Kemal Atatürk’ün Gaziantep direnişini örgütlemekle görevlendirdiği Kılıç Ali (Ali Kılıç) Bey’in 4 Nisan 1920'de Antep'e gelmesinden sonra kurulan bu taburlarda, dörder bölük bulunuyordu. Yıldırım Taburu Komutanlığı’na Üsteğmen Salih Işıldak, 1. Bölük Komutanlığı’na Üsteğmen Ethem, 2. Bölüğe Yedek Teğmen Kamil Haznedar, 3. Bölüğe Yedek Teğmen. Hayri Altunöz, 4. Bölüğe Yedek Teğmen Fazıl Ataç getirilir. Şimşek Taburu Komutanlığı’na emekli Üsteğmen Mustafa Güceylioğlu ve bölük komutanlıklarına yedek subaylar atanır. Taburlar 400’er askerden oluşturulur. Savunma esnasında; 17 Nisan 1920'de Albay Normand, şehri kuşatınca Teğmen Kamil idaresindeki Yıldırım Taburu yeniden düzenlenir. Yıldırım Taburu Karargâhı Karagöz Camisi'nin karşısında şimdiki Büyük Pasaj’ın olduğu yerdeydi. Burası aynı zamanda iaşe ambarı olarak kullanılırdı.