Ali Babacan yeni partiyi ne zaman kuracağını açıkladı

Ali Babacan yeni partiyi ne zaman kuracağını açıkladı

Bir televizyon kanalına katılan Ali Babacan 2019'un sonuna kadar yeni partiyi kuracaklarını açıkladı.

Bir süredir yeni parti iddialarıyla gündeme gelen Ali Babacan bir televizyon kanalında açıklamalarda bulundu. Babacan yeni partiyi 2019 sonuna kadar kuracaklarını söyledi.

ABDULLAH GÜL PARTİDE YER ALACAK MI?

Ali Babacan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün partide yer alıp almayacağına ilişkin ise "Bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Kararları biz alıyoruz. Abdullah Gül partide yer almayacak" dedi.

Öte yandan Babacan partisiyle ilgili "Ana akım bir siyasi parti olacak . Ne ittifak ne de ortak aday derdimiz var. Siyasi itibarını koruyan herkesle görüşüyoruz" ifadelerini kullandı. 

AHMET DAVUTOĞLU AÇIKLAMASI

Babacan "Biz Ahmet Bey ile aile dostuyuz. Biz bu hareketin tamamen kadro hareketi olmasını istiyoruz. Ben kimseye kuruculuk teklif etmedim. Şu ana kadar bir tane bile il başkanı belirlemedik. Ahmet Bey daha önce başladı. Bir şekilde beraber hareket etme teklifinde bulundu, bir şekilde. Ama o kendi merkezli bir hareket başlattı. Ondan sonra bu nasıl bir kadro hareketine dönüşecek, o konuda süreç yönetiminin çok da kolay olmayacağına karar verdik. Çünkü il başkanlarını belirledi bu senenin başında. Biz daha sonra başladık ve bambaşka bir metodla geldik. Bambaşka bir metodla devam edeceğiz. Nasıl birleşeceğiz, ben açıkçası biraz zor görüyorum" şeklinde konuştu.

İşte Ali Babacan'ın açıklamaları:

"Aslında bir süreç. Birdenbire verilmiş bir karar değil. 2001 ekonomik krizinden sonra yeni bir siyasi hareketin gerekliliğine karar vermiştik, AK Parti'yi kurduk. Kuruluşta önemli prensipler, değerler vardı. Önce insan diyorduk. İnsan haklarına önem veriyorduk. Türkiye'de demokrasinin iyi işlemediğinden şikayet ediyorduk. Bu değerleri yeniden canlandırmak için yeni bir siyaset olarak AK Parti çıktı. Daha sonra farklar oluşmaya başladı. 2011-2012'de başlayan, 2013 yılında başlangıç değerleri ve ilkeler arasında farklılıklar oluştu. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokrasi diyorsak bunlar evrensel ilkeler. Bunların zaman içerisinde örselenmesi hepimizi rahatsız etti. Baktık ki düzelme olmuyor.  2019'a kadar parti içinde ciddi mücadelemiz oldu. Yola çıkarken ilkeler önce şeffaflık, hesap verebilirlik, yerinden yönetim anlayışı. Kurumların güçlü, itibarlı olması. Kural bazlı yönetim.

Sadece değerlerde değil ilkelerde de sapma meydana geldi. Türkiye'de her alanda sorunlar büyüdü. Neredeyse ülkenin karanlık tünele girdiğini gördük. Üzerimizde ciddi sorumluluk hissettik.

Arkadaşlarımızın bir kısmı erken zamanda sistem dışına çıktılar.

 Sayın Cumhurbaşkanımız benim ayrılmamı istemedi. Bir toplumsal ve ahlaki sorumluluk olarak bunu hissettik. Türkiye'nin başarılı dönemlerinde bir miktar katkısı olarak insanlar olarak içinde bulunduğumuz durum bizi üzdü. Bu problemleri çözmek için yeni bir iddiayla ortaya çıkmak.

Bir süre mevcut düzene zarar veririz korkusuyla hareket ettik. Bunun vebalinden korktuk. Vicdani terazi öyle bir değişti ki, hiçbir şey yapmazsak bunu vebali ağır bastı. Bize derlerdi ki, 'bütün problemleri görüyordunuz, niye bir şey yapmadınız, geri durdunuz'. Bu büyük bir vebaldi açıkçası.

Sorumlu olduğumuz dönemdeki sorumluluktan kaçamayız. Günahıyla sevabıyla bizim içimizde olduğu dönem. Türkiye'de parti disiplini ile parti içi demokrasi arasında ciddi ikilem söz konusu. Parti içi demokrasi, öz eleştiri mekanizmaları çalıştırılmayabiliyor. Siyasi Partiler Yasası'nda mutlaka parti içi özeleştiri, demokrasiyi işletecek bazı mekanizmaları, süreçleri mecbur hale getirmek. Bu kültürün değişmesi lazım.

 AK Parti'nin kuruluş yıllarında çok kuvvetli istişare mekanizması vardı. Her şey konuşuluyordu. Başlangıçta böyle bir dönem yaşandı.

 İlk parti grubu tam bir istişare müessesesiydi. Her şey rahatça konuşulabilirdi. O dönemde çok kritik konularda istişare ile sıhhatli kararlar alındı.

 2007 Anayasa oylaması olağanüstü şartlarda yapıldı. Anayasa değişikliği rahat tartışılamadı. Parti içinde ve Meclis'te de rahat tartışılamadı. O dönemde benden kampanyaya katılmam istedi, ben 'bunu savunamam' dedim. O dönemde ben AK Parti milletvekiliydim. Daha sonra Başkanlık sistemiyle ilk seçimlere gidildi. Başkanlık sistemiyle nasıl yürütülecek Türkiye? Bu sistem gerçekten yönetilecek bir sistem mi, yoksa problemler üretecek mi? Sistem baktık ki ekonomik krizlerle anılmaya başlandı. O günkü kampanyaların en önemli söylemi 'yeni sistem gelecek koalisyon kalkacak' deniyordu. Şimdi ittifaklar konuşuluyor. Bakanlıktan ayrıldım, milletvekilliği döneminde yurtdışında pekçok toplantılara katıldım. 30 kadar ülkeye gittim. Tek şartım basına kapalı olmak şartıydı. Şu anda çözüm yoluna giren bir konu hemen hemen yok gibi. Yeniden gelecek vizyonu, her alanda düşünülmüş stratejiler, gelecek planlaması artık elzem.

Son ekonomik programların doğrusu karşılığı yok. Bunun arkasındaki teknik, perspektif ve güven maalesef yok. Türkiye'ye öngörülebilirlik getirmekten uzak.

Son 4 yıl insanları dinlemek için çok çok iyi fırsat oldu. Hem küresel hem de Türkiye'de yerel anlamında.

Abdullah Bey (Gül) Cumhurbaşkanlığı'nda Meclis'ten gelenleri büyük ölçüde onaylamıştır. Ancak pek çoğunu onaylamadan önce uyarmıştır. Önleyici şekilde kanunların belli çerçevede gelmesini sağlamıştır. Bunu düzeltmekte karar var. Türkiye adına doğru şeylerin yapılmasına uygun davrandı.

Abdullah Bey'le bizim kaygılarımız aynı. Ancak Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldıktan sonra 'Ben artık aktif siyasette yokum' dedi. 'Bundan sonra yeniden bir partide olmam' dedi.

Kendisi bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda bir iki defa oturuyoruz. Kendisi bize destek veriyor. Bize dışarıdan bilgi ve tecrübesiyle destek veriyor. Biz de bundan memnunuz. Ancak nihai kararları biz veriyoruz.

Ben kendisine söyledim. 'Bu işte olacaksınız başımızda siz olacaksınız' dedim. 'Hayır' dedi 'bu işi siz yapacaksınız' dedi. Bizi partimiz farklı kesimlerin üzerinde ittifak kurulacağı bir çizgiyi oluşturmak amacında. Farklı siyasi görüşlerden gelen insanların uygulanabilecek ve gerçekçi olan yeni bir Türkiye tasarımı. Bu ana akım siyasi bir çalışma olacak.

 İddialı olarak ortaya çıkacak partinin her konuda net görüşü olması lazım. Bizim ne ittifak derdimiz ne de ortak aday derdimiz var. Amacımız çalıştıklarımızı nihayetinde uygulamak. Halkın en çok teveccüh ettiği siyasi parti olmak.

Halkımıza karşı açık, dürüst, şeffaf olmak zorundayız. Bizim çok sayıda insanla temasımız var. Tek tek çok sayıda insanla görüştüm. Bir siyasi parti kurulurken neler yaşanmış, başa neler gelmiş, olumlu, olumsuz ne tür tecrübeler var bunlardan istifade etmemiz lazım ki, eski hataları yeniden yapmamak için. Bazen oturuyoruz, 3 saat sohbet. Öyle bir laf söylüyorlar ki, 'çok önemli' diyoruz. Hala siyasi itibarını koruyan bir sürü kişiyle görüşüyoruz.

 Bizim şu anda siyasi parti kadrosuyla ilgili bir kararımız yok. Biz şu anda sadece Türkiye'nin geleceği için iyi bir hazırlık yapmaya çalışıyoruz. Bilgisi ve tecrübesi olan arkadaşlarımız çok önemli ama bir o kadar da gençlerimizin, kadınlarımızın söz sahibi olacağı kadroyu hedeflememiz gerekiyor. Türkiye'de 82 milyonluk nüfusun siyasi eğilimleri neyse bunun özeti bir kadro oluşturmaya çalışıyoruz.

 AK Parti'de iyi işler yapmış, daha önce AK Parti'nin mutfağında olan başarılı arkadaşlarımız var tabii ki. Beşir Bey, Nihat Bey ve Sadullah Bey'le yakınen çalışıyoruz. Hangi konuda nasıl davrandıklarını, neye göre karar verdiklerini, olayların içyüzünü biliyoruz. Algılar olabilir ama gerçekler ayrıdır. Dolayısıyla emin olduğumuz, güvendiğimiz arkadaşlarla beraber yol yürürüz. Bizim çekinecek, korkacak bir şeyimiz yok. Emin isek korkmayız, çekinmeyiz. Kadronun tümü ortaya çıkınca görülecek. Bizim gönlümüzden geçen tarih 2019 sonuydu. Merkezindeki tüzel kişiliği kurulacak bir de bunun teşkilatlanma aşaması var. İnsanların ne siyasal görüşlerine, ne etnik ne de dini inançlarını sorguluyoruz. Bire bir 700 kişiyle görüştüm. Ayrıca Ankara'daki ofisimiz çok daha yüksek rakamlarla görüştü. Referansla gelenler var.

 Oldukça fazla katkı sunmak isteyenler var. Ben şahsi web sitemi açtım. alibabacan.com.tr. Burada gönüllü olun bir de bize yazın butonu var. Partinin sitesi çok daha kapsamlı bir şekilde gelecek. Şu ana kadar bize ulaşmak çok kolay değildi. Zor kanallardan ulaşanlara bile vakit bulamadık.

Parti ismi için birçok yerden isim önerileri geliyor, hatta genç arkadaşlar tasarım bile yapıylor. Kadrolardan sonra ortak ruh ortaya çıktıktan sonro logo ve isim belirlenecek. Biz bugüne kadar daha tek bir il başkanı belirlemedik. Bugüne kadar tek bir kişiye kuruculuk teklif etmedim. 24 başlık, 24 ayrı çalışma grubu oluşturduk. Ocak'tan itibaren projeler geliyor.

Sataşma olursa cevabını veririz. İş üretmeye hazırız, laf üreten olacağız. Bakın son 10 gün ne tartışılıyor. Memleketin yakıcı sorunlar var ve bunlar büyüyor. Biz çözüm üretmek için burada olacağız.

Ben Dışişleri Bakanı iken Ahmet Bey (Davutoğlu) danışmandı. Defalarca benim heyetimde programlar yaptık. Gelen misafirleri beraber karşıladık. Daha sonra o Başbakan oldu ben Başbakan Yardımcısı oldum. Birbirimizi çok iyi tanıyan insanlarız. Siyasette neyi hedefliyoruz, yöntem, üslup çok önemli. Öncelikle bu işin tamamen kadro hareketi olmasını istiyoruz. Omuz omuza verdik yüzlerce insanla çalışıyoruz. Bu çalışmaların sonucunda ortak kurul oluşacak. Bazı arkadaşlar siyasetin içerisinde yer almak istiyorlarsa karşılıklı mutabakat olursa devam edecekler. Bugüne kadar bir tane il başkanı belirlemedik. Ortak kararla il başkanlarının belirlenmesi lazım. Ahmet Bey daha önce başladı çalışmaya. Belli metot ve önceliklerle başlattı.  Beraber çalışma teklifinde bulundu. İl başkanlarını belirlemişti. Düzenli toplantılar yapıyordu. Önemli olan parti içi demokrasinin işliyor olması. Ortak akılla başlaması. Bütün çalışmalara beyaz sayfalarla başlıyoruz.

İlkeler var. Önce insan diyeceğiz mesela. İnsanı merkez almayan hiçbir siyasi hareketin o ülkenin insanlarına menfaati olmaz. İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler bir esas. Türkiye'de bugün ciddi ifade özgürlüğü problemi var. Genç arkadaşlarla buluştuk. Türkiye'de üniversite sınavlarında ilk bine giren 10 öğrenciyle oturduk. 'En büyük problem olarak neyi görüyorsunuz' dedim. Çocuklar boğulma hissi yaşıyoruz, sosyal medyada yorum yapmaktan, like atmaktan korkuyoruz. Yarın işe başvuracağız diyorlar. Bu konular çok önemli. Bunlar ilke ve değerlere iniyor. Bu konularda aynı kafada değilsek zaten çalışamayız. Demokrasiyi öncelemeyen insanlarla çalışamayız. Şeffaflık, hesap verilebilirlik diyoruz. Bunlar çok temel ilke ve değerler. Sosyal demokrat olabilir, milliyetçi olabilir, etnik köken, din, mezhep hiç önemli değil. Bu ülkenin vatandaşı olan herkesle çalışırız.

 2008-2009 krizinden sonra artık siyasetçiler bir gelecek perspektifi oluşturmamaya başladı. Bu sefer ne yapıyorlar? Korku siyasetine başvuruyorlar. Amerika'da Meksikalı göçmenlerle, Avrupa'da Müslümanlarla, Türklerle, göçmenlerle korkutuyorsunuz. 'Beni destekle yoksa daha kötüsü olur' diyorsunuz. Bu ülkeleri geleceğe taşımaz. Uluslararası dostluğa zarar verir bu. Pek çok ülke krizle boğuşurken biz yüzde 10 büyüdük. Küresel kriz bizi etkilemedi. Zamanında reformlarımızı yaptık.

 Türkiye'de korku siyaseti çaresizlikten geliyor. Yetmiyor üzerine ittifak katıyorsunuz. Sürdürülebilir şeyler değil bunlar. Her şeye rağmen bu ülkenin kamu borcu milli gelire oranla sadece yüzde 32. Bizim önümüzdeki süreçte yapacağımız şey ülkenin güçlü olduğu noktaların zeminine basıp, buradan Türkiye'yi daha iyi yere götürmek. Türkiye'nin en kıymetli insan sermayesi var. Elinizde pırıl pırıl kurumlar, üretmeyi bilen kurumlar var. Bu ülkenin her şeyi var ama gelecek perspektifi yok.

 Türkiye'nin siyasi ve toprak bütünlüğü olmazsa olmaz şartlar. Bütün coğrafyamızla ilgili aynı ilkeleri söylüyoruz. Burada önemli olan, eger çözme niyeti varsa, gelecek stratejisi varsa, bunu tek başınıza değil de yanınıza alabileceğiniz bölgesel dostlarla beraber yapabilirseniz çözülemeyecek hiçbir sorunu yok Türkiye'nin. Sadece zaman alır. Dış politikada işi en çok zorlaştıran ülkenin yanında, sağında, solunda samimi destek verecek hiçbir ülkenin olmaması. Uluslararası hukuk karşısında yüzde 100 haklı olduğunuz durumda dahi en haklı olmamıza rağmen haksız duruma düşürebiliyorlar maalesef. Doğu Akdeniz'deki duruma bakın, böyle bir şey kabul edilebilir. Ne yapıp edip Türkiye'nin güvenirliliğini inşa etmek gerekiyor. Bunu da evrensel hukuk bazında yapmak gerekiyor.

 Bir zamanlar övünüyorduk, 'Türkiye'nin konuşamayacağı hiçbir ülke yok' diye. Biz bölgede sınırların anlamsızlaştırılmasını istiyoruz diyorduk. Türkiye bölgede ekonomik olarak en güçlü ülkesi. Bölgenin en büyük ekonomisi sınırların anlamsızlaştırdığınızda pozitiflik üreten, demokrasi yaratan, barış üreten bir şekilde akmalı. Türkiye bir rol model, ilham kaynağı olabilir. Başka ülkelerin iç dinamiklerini değiştirme diye yaparsanız sonuç alınmaz. Bizim bölge için hala vizyonumuz o. Acıların tecrübesiyle Avrupa Birliği kurulmuş. Ticaret rahatlasın, insanlar rahat hareket etsin denmiş. AB bugün en büyük barış projesidir. Daha sonra siyasi birliğe dönüyor. AB refah, barış üreten bir bölge haline geliyor. Etnik farklılıklarını, mezhep farklılıklarını kaşırsanız, kısa vadede destek de sağlarsınız ama uzun vadede bir şey olmaz.

 Bütün politikaları ekipler olarak çalışıyoruz. Dış politika, göç, güvenlik çalışma grubumuz var. İlke olarak biz ihtilafların diyalog yoluyla çözümden yana projemiz var.

 Şu anda Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası anlaşmalara, ittifak sistemine baktığımız zaman uzun süren müzakerelerle elde edilmiş kazanımlar. Öncelikle bu kazanımların kıymetin bilmek lazım. Bunun stratejik sebepleri vardır. Ama şöyle bir gerçek var ki, son dönemde NATO'da ayrışma var. Avrupa kendi güvenlik konseptini yeniden ele alması gerektiğini düşünüyor. İngiltere Brexit sürecinde. AB'nin kuzeyi ve güneyi birbirinden uzaklaşıyor. Bizim içinde bulunduğumuz ittifaklarda gevşeme var. Bu iş ileride farklı düzene doğru gidebilir. Dolayısıyla Türkiye buna da hazırlıklı olması lazım. Rusya artık niteliği değişmiş bir ülke haline geldi. Çin bir süre sonra dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Bunun siyasi, güvenlik sorunları olacak. Bizim kendi işbirliği çerçevelerimizi yeniden düşünmemiz gerekiyor. Türkiye'nin Rusya, Çin'le ilişkilerin bozulması için fazla bir sebep yok. Filistin meselesi ilk defa sahipsiz kaldı. Türkiye o kadar kendi iç meseleleriyle meşgul ki, o tarafa bir şey yapamıyor. Dış politikada itibar ve güvenin verdiği sözün gücü var. O etki kalmayınca ölçülebilir güce düşüyorsunuz. Ekonomik ve askeri güçler. Türkiye için pek çok konuda yeniden bir sil baştan yapma zamanı geldi.

 Biz yeni çalışma başlatma kararını Şubat sonunda aldık. Seçim kampanyasının ortasında bunu anlatmak doğru değil. Seçimin doğal süreci bitsin, arkasından AK Parti'den ayrılırım yeni çalışma başlatırmak hedefimizdi. Ama seçimler 31 Mart'ta da bitmedi. Siyasi tansiyonun düşmesi daha uygun olur diye düşündüm açıkçası. Biz istişarelere devam ettik. Partiden ayrılmam, ilan etmemiz Temmuz ve Ağustos ayında olmuş oldu.

(FETÖ konusunda)  Bu ülkede darbe teşebbüsüne kalkışan bir örgüt olarak kesinlikle en ağır yaptırımlarla karşılaşması gereken örgüt. Hak ettiği en ağır cezayı bulması lazım, lamı cimi yok. Bu işi planlayanlar, ele başları kim hak ediyorsa.

 Siyasi ayağı da dahil elbette. Bu süreçte, FETÖ ile mücadele sürecinde maalesef ciddi mağduriyetler var. Bununla ilgili strateji, çözüm lazım. Aynı insanlar farklı mahkemede farklı sonuçlarla başbaşa kalabiliyor. Burada adaleti mutlaka tesis etmek lazım. Bu konuyla ilgili kurallar neyse çok açık belirlenmesi, istisnasız uygulanması lazım. Eger siz evrensel hukuk ilkeleri dışında bir uygulama yaparsanız, yargılama yaparsanız, hangi konuda olursa olsun bu mutlaka ileride karşınıza çıkıyor. Burada çok daha adil, insanların güven duyacağı, adalet konusunda tatmin olacağı bakış açısına ihtiyaç var.

 AK Parti'den geliyoruz. Kurulduğu günkü genel şartlar ve iklimle bugünkü iklim çok farklı. O gün 28 Şubat iklimi ve bir de 2001 krizi vardır. O koalisyon partilerin yönetim krizine girdiği ortamda doğmuştur. İmam hatip, başörtü yasaklarının egemen olduğu, özgürlükler konusunda ciddi sıkıntıların olduğu bir dönemde kurulmuştur. Bugün artık böyle konuları yok. Geriye dönüş de yok. Türkiye'nin bugün genel anlamda ifade özgürlüğü, adalet sorunu ve yakan ekonomik sorunu var. Bu özgürlük, adalet, ekonomi gibi pekçok sorunun çözülmesi için çalışmak. Bugünün ihtiyacı bu. Biz sadece bir kesimin değil her kesimin özgürlük sorununu çözmek için uğraşacağız. Ekonomi bugün herkesin cebini yakıyor. Onların çözümü için çalışacağız.

 İnsan hakları oylamaya tabi tutulmaz, o hak tanınır. Devletin görevi bir kişi dahi olsa onun hakkını teslim etmek, korumaktır. 50+1'den hareket ederseniz toplumda kutuplaşmaya sebep olur. Biz seçimden sonra nasıl bir düzene geçilmesi gerekeni söyleyeceğiz. Çalıştığımız arkadaşların ekseriyeti düzgün bir parlamenter sistem. Öncelikle güçler ayrılığı. İkincisi denge kontrol mekanizmalarıdır. Yüzde 90'ın üzerinde Meclis var bir de 50+1 var. Eskiden Meclis'ten bütçe geçmese hükümet düşerdi. Şimdi öyle bir şey yok. Meclis gücünü kaybetmiş durumda. Meclis'i bir istişare organı olarak görmek lazım. Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Problemleri konuşacaksınız, tartışacaksınız ki çözüme başlayın.

 Üniversiteye, çarşıya pazara gidin, bir sorun var mı? Troller kutuplaştırmanın, ayrıştırmanın araçları. Onlar doğal akan şeyler değil. Bu toplumda birlikte yaşama iradesi ve arzusu çok kuvvetli. Yeter ki siyaset ötekileştirmesin. Siyaset gelecek vaadedemeyince desteğin yolu korkuda, karşı düşmanı üretmekte arıyor. Türkiye'nin yeniden ümit ve gelecek siyasetine dönmek istiyor. Avrupa'nın nüfusu yaşlanıyor, korkuları var, göç korkuları var. Türkiye yeniden demokrasiyi ihya edebilir, özgürlükler ülkesi olabilir. Biz o dönemleri yaşadık, kaç tane Avrupalı Türk vatandaşı olmak istedi. 'Türk pasaportu her kapıyı açıyor' deniliyordu. Burası dünya için ilham kaynağı olabilir. Bu ülkenin böyle bir potansiyeli var. Trendler ne olursa olsun biz bunları ideallerimiz için yapacağız. Bu dönemsel bir tercih değil. Bunlar bizim hayat ideali. Bunun yolu başlangıçta kadroyu çok sesli yapabilmek.

 Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin kurucusudur. O günkü şartlarda farklı akımlar olmuş olabilir. O günün şartlarını o günkü ortamda değerlendirmek lazım. Bu ülkenin uzun vadeli istikrarının, sağlam duruşunun en önemli kaynaklarından bir tanesi Mustafa Kemal Atatürk'ün zamanında kurduğu devlettir. Bunu tartışma konusu bile yapmamak lazımdır. Biz o yandan o gerçeği kabul edeceğiz bir yandan da geleceğe döneceğiz. Bu ülkenin artık bu soruları aşmış olması lazım. Ortak, müreffeh bir Türkiye etrafında buluşması lazım.

 Aralık sonuna kadar çalışmaların belli noktaya gelmesini arzu ediyoruz. Politikanın eş zamanda kadrolarla oluşmasını istiyoruz. Her alanda ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz ki bir başka tek adama dönmesin diye. Siyasi partilerin durumu böyle.

Prensip olarak herhangi bir siyasi partide görevi olan, en basitinden bir yerde yönetim kurulu atanmış olursa ilk adımı atan taraf olmayacağız. Ama bu tür arkadaşlardan da mevcut görevini bırakıp da gelmek istediğini beyan eden epey insan var. Sadece AK Parti'den değil bütün siyasi partilerden var. Biz sayılar peşinde olmayacağız. Düzgün insan olsun, işinde iyi olsun. Şimdiye kadar kimseye 'istifa et' demedik. Konuştuklarımıza 'kendi kararınız, vicdan teraziniz var' diyoruz. Herkesin kendi karar vermesi, doğal akışı içerisinde olması lazım.

 Bugüne kadar çalışmalarımzıdan tek kuruş almadık. Zaten tüzel kişiliğimiz yok. Herkes kendi veriyor. Ankara'da bürolarımız var. Türkiye'de siyaset pahalı yapılıyor. Parti tüzel kişiliği kurulduğu andan itibaren bağışlar açılacak. Bağışlar toplanacak, o da şeffaf olacak, partinin resmi hesaplarına girecek. Bütün harcamalar partinin resmi hesaplarından yapılacak. Kendi içinde şeffaflığı sağlayamayan bir siyasi parti Türkiye'ye şeffaflık getiremez, demokrasiyi kendi içinde işletmeyen parti Türkiye'ye demokrasi getiremez. Önce kendi içimizde yapalım ve bunu uygulayalım ve yayalım.

Ali Babacan Abdullah Gül yeni parti