57 kişinin öldüğü Atlas Jet'in Isparta uçağıyla ilgili korkunç şüphe: Sabotaj mı?

Atlasglobal
57 kişinin öldüğü Atlas Jet'in Isparta uçağıyla ilgili korkunç şüphe: Sabotaj mı?

30 Kasım 2007'de 50 yolcu ve 7 mürettebatı ile dağa çakılan Atlas Jet'in İstanbul-Isparta seferini yapan uçağında 7 bilim adamının da hayatını kaybetmesinin ardından dikkat çeken iddialar. Kaza değil bir sabotaj mıydı?

İstanbul-Isparta seferini yaparken, 30 Kasım 2007'de 50 yolcu ve 7 mürettebatı ile dağa çakılan uçağın peşine düşen Avukat Şehnaz Yüzer yıllardır bu kaza hakkında iz süren isimlerden. Uçağın enkazını incelemek üzere görevlendirilen kaza kırım ekibinin 'Uluslararası Kaza Tahkikat Eğitimi' almadığını öne süren Avukat Yüzer, iddialarını sıralarken, "Kaza kırım ekibinde yer alan Feridun Seren'in kimya mühendisi olduğu, geniş gövdeli uçak kazası tahkikatlarında uzmanlık için gerekli hiçbir uluslararası kaza tahkikat eğitimine sahip olmadığı biliniyor.

Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre Feridun Seren ve ekibi tarafından hazırlanan raporda, kazanın sorumlusu olarak pilotların gösterildiğini öne süren Yüzer, şu iddiaları gündeme taşıdı:

"Kaza kırım heyetinin başkanı Seren aynı zaman da BBP eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasının raporunu hazırlayan heyetin de başkanı ve 'Helikoptere ait cihazların çalınmasına iştirak etmek, suç delillerini karartmak, sahte tutanak düzenleme ve silahlı terör örgütü FETÖ üyeliği' suçlamalarıyla Malatya Ağır Cezada yargılandı." 

"World Focus (Dünyaya Bakış Hava Taşımacılığı A.Ş) envanterinde yer alan TC-AKM tescil işaretli MD-83 tipi uçağı sub-charter anlaşması çerçevesinde kiralanıyor. Ancak kira sözleşmesinin 5. maddesine göre MD-83 tipi uçağın bakım sorumluluğu Dünyaya Bakış Hava Taşımacılığı A.Ş'ye ait." 

CİHAZLAR ARIZALI ÇIKTI

"Uçağın, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından en son uçuşa elverişlilik denetimi 4 Ocak 2007 tarihinde yapılıyor ve uçuşa elverişliliği 3 Ocak 2008 tarihine kadar uzatılıyor. Kazanın ardından yapılan inceleme sonucunda, Kokpit Ses Kayıt Cihazının (CVR), Evrensel-Uçus Verileri Kayıt Cihazının (UFDR) ve Geliştirilmiş Yere Yakınlık Alarm Sistemi (EGPWS) cihazının arızalı oldukları tespit edildi. Her iki pilotun da bir kısım eğitim eksikliklerinin bulunduğu anlaşıldı. FLAP'ların arızalı oldukları, yardımcı uçuş kumandası olarak kalkışta ve inişte pilota yardımcı olan FLAP'ların dışında başka eksik ve arızalı cihazların da bulunabileceği, ayrıca, FMS Seyrüsefer cihazının da uçuş öncesi güncellenmemiş olduğu, bu kadar arıza ve eksikliğin aynı anda aynı uçakla bulunmasına rağmen, böyle bir uçağın uçmasına izin verilmesinin kazanın başlıca sebebi olduğu ortaya çıktı."

"PİLOTAJ HATASI YETERLİ BİR AÇIKLAMA DEĞİL"

Avukat Şehnaz Yüzer, düşen uçağın karakutusunun çözümlenmek üzere Almanya'ya gönderildiğini de belirterek, iddialarını şöyle sürdürdü: "Gelen ilk haberler, karakutuda tüm kayıtların bulunduğu, verilerin pilotaj hatasına işaret ettiği yönündeydi. Buna göre, pilotlar, başlangıçta kurallara uygun olarak 2600 metreye kadar alçalmışlardı. Daha sonra uçağın rotasından sapmasının nedeni, pilotların yön tayinlerinin bozulmuş olmasıydı. Tepeye yaklaştıklarını fark ettiklerinde uçağı düzeltmeye çalışmışlardı, ancak bu manevranın sonucu olarak kuyruk kısmı tepeye çarpmıştı. Araştırma yapan Kanadalı uzman Max Vermij, pilotaj hatasını yeterli bir açıklama olarak görmediğini ve uçağın donanımında bir arıza olduğuna inandığını belirtti. Vermij, yaklaşık 2000 metre yükseklikte ve iniş yönünde olmayan uçağın iniş takımlarının açık olmasının teknik bir arızanın varlığına işaret ettiğini belitti. Aynı basın toplantısına katılan Amerikalı avukatlar, uçakta bir arıza olması halinde uçağı üreten Boeing firmasının kazazede ailelerine tazminat ödemesi gerektiğini, bu tazminatın 200-300 bin doları bulabileceğini, bunun için şimdiden ailelerin yarısına ulaşıp vekâlet aldıklarını belirttiler." 

SABOTAJ İDDİASI!

Prof. Dr. Engin Arık ile Türk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarım Test Laboratuvarı'nın kurulma çalışmalarında yer alan TOBB Üniversitesi Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Nano Teknoloji Bölümü öğretim Üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy Isparta uçağının sabotaj sonucu düşürüldüğünü iddia etti. Sultansoy, "Tasarladığımız projeler hayata geçirilmiş olsa Türkiye, toryum yarışında liderler arasında yer alacaktı. 2007'de kaza olarak kamuoyuna yansıyan hadisenin geri planında uluslararası güç odakları var. O uçak düşmedi, düşürüldü. Türkiye'de bu soruları cevaplayacak veya akıllarda oluşan karışıklığı giderecek kurumlar var. Dünyada bu sabotajı yapabilecek ülkeler belli. Sadece ABD ve İsrail değil, Rusya ve İran gibi ülkeler üzerinde de durulmalı. Uçağın yükseklik bilgileri ve GPS verileri uydu üzerinden bozuldu ve yanlış yönlendirildi. Bana göre uçağın rota ve yükseklik bilgilerini gösteren sistem uydular üzerinden bozuldu. Bunu yapacak devletler belli."

Türkiye'deki toryum rezervinin 80 bin ton olduğunu da dile getiren Prof. Dr. Sultansoy, "Sadece Isparta'daki 20 bin ton rezerv işlense 100 yıllık enerji ihtiyacımızı karşılar" diye konuştu.

TORYUMDAN NÜKLEER ENERJİ ÜRETME BİLGİSİNE SAHİP OLDUĞU İDDİA EDİLEN PROFESÖR DE UÇAKTA HAYATINI KAYBETTİ

İstanbul-Isparta seferini yaparken 30 Kasım 2007 saat 01.36'da düşen yolcu uçağına yönelik şüphe ve iddialar 12 yıldır devam ediyor. Atlasjet'in, İstanbul-Isparta seferini yapan World Focus'tan (Dünyaya Bakış Hava Taşımacılığı A.Ş) kiraladığı yolcu uçağı, Süleyman Demirel Havalimanı'na inişe geçtiğinde sırada Keçiborlu Türbetepe'de düşmüş, kazada yedisi mürettebat 57 kişi yaşamını yitirmişti. 

Facianın üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen, kazaya ilişkin şüpheler ise gündemden düşmüyor. Bu şüphelerin odağında Türkiye'nin enerji devi olmasını sağlayacak toryumdan nükleer enerji projesinin mimarları, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Engin Arık, araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi'nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan'ın kazada hayatlarını kaybetmiş olması geliyor. 

Sabotaj şüphesindeki bir diğer iddia ise FETÖ'nün Isparta yapılanmasıyla ilgili hazırlanan iddianame. FETÖ'cü Muammer Görgeç'in cep telefonundaki yaklaşık beş dakika süren ses kaydına göre, Görgeç ile kimlikleri tespit edilemeyen iki kişinin Isparta'daki uçak kazasıyla ilgili konuştuğu iddia ediliyor. Şüpheliler'in Görgeç'e "Uçağı İsrailliler düşürdü. Ölen akademisyenler toryum üzerinde çalışıyordu. Çalışmalarda görev alan bir akademisyen uçakta yoktu. O akademisyeni bulup toryum bölgelerini tespit edelim" dediği öne sürülüyor. 

Sabotaj iddialarının en önemli argümanı olarak gösterilen isimlerin başında kazada yaşamını yitiren ve toryum elementinden nükleer enerji elde etme bilgisine ulaştığı öne sürülen Prof. Dr. Engin Arık geliyor. Arık'ın Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışan eşi Prof. Dr. Metin Arık, "WikiLeaks belgeleri yayımlanmaya başlayınca, sabotaj olduğuna kanaat getirdim. Wikileaks belgelerinde, kazanın yaşandığı günün akşamı, dönemin Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru'nun, Amerika Büyükelçisi'ni telefonla arayıp ABD ile olan işbirliğinin gizli tutulmasını istediği öne sürüldü. Mahkeme tutanaklarına giren bu iddiaya göre Ali Arıduru, ABD Büyükelçisi'nden, ABD'li uzmanların soruşturmaya yardım ettiğinin açıklamamasını istiyor" ifadelerini kullandı. 

'BİR EL HAREKETE GEÇTİ PROJE BİTTİ'

Prof. Dr. Engin Arık'ın, Türkiye'nin toryum yataklarını bildiği için değil, toryumdan nükleer enerji elde etme bilgisine ulaştığı için kurban seçildiğini öne süren Prof. Dr. Metin Arık, şüphe ve iddialarını şöyle dile getirdi: 

"Rahmetli Engin, toryumdan nükleer enerji üretimine kafayı takmış durumdaydı. ABD ve İsrail, Türkiye'nin nükleer güç olmasını istemedi. Toryumun yüksek enerji hızlandırıcısı ile uranyum 233'e dönüştürülmesi üzerinde çalışıyordu. CERN'de yapılan deneylerde sistemin prensiplerini anlamıştı. Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi 2006 yılında bunun üzerine hayata geçmişti. Toryumu yakmak için proton hızlandırıcı gerekir. Eşim, proton hızlandırıcının yapılmasına öncülük edecek bilgiye sahipti. Projenin durdurulmasını isteyen bir el harekete geçti. Uluslararası Danışma Kurulu'nda yer alan bazı Türkler proton hızlandırıcı projesine karşı geldiğinden söz konusu proje kadük kaldı. Uluslararası Danışma Komitesi'nde, ABD'de görev yapanlar, isimler varsa görev yerleri, bağlantıları araştırılmalı. Proton hızlandırıcısından vazgeçtiğinizde toryumdan nükleer reaktör yapmaktan vazgeçmişsiniz demektir. Bana göre Engin ve bilim insanları en az dikkat çekecek şekilde ölüme gönderildi. Düşmeye hazır, arızalı bir uçakla sabotaj gerçekleştirildi. Sözlerim komplo gelebilir ancak karanlık noktalar aydınlatılmadıkça şüpheler devam edecek. Bugün Türkiye'deki pek çok nadir metalleri ayrıştıran işletmelerin bir köşesinde birikmiş toryum bulabilirsiniz. Piyasada toryum bulmak zahmetli bir iş değil. Toryumu, nükleer reaktör için kullanmanıza izin vermezler. Teknoloji olmadan toryumun hiçbir anlamı yok. Kritik olan bu elementi, Uranyum 233 haline dönüştürmeniz. Engin, bunun nasıl yapılacağını, yani sırrı bilen tek Türk vatandaşıydı." 

Düşen uçakta can veren Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan'ın avukatı Şehnaz Yüzer ise Isparta uçak kazası davasının 30 Kasım 2019'da zaman aşımına uğrayacağına dikkat çekerken, şunları söyledi: "Yargılama, 6 Ocak 2015 tarihinde Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde karara bağlandı. Dava dosyası temyiz talepleri üzerine Yargıtay'a gitti. İlgili dairenin verdiği karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı üzerine dosya bu kez 31 Mayıs 2016'da Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gitti. Genel Kurul bir kısım sanık için onama, bir kısmı için bozma kararı verdi. Ancak eylem tarihinden itibaren suçlarda zaman aşımı toplam 12 yıldır. Bu nedenle dava dosyası 30 Kasım'da zaman aşımına uğrayacak."