Madencilerin yeni alanı: Okyanus Madenciliği!
Gelirlerini artırmak isteyen madenciler gözlerini okyanusun dibinde yatan kıymetli metale dikti!
Bilim adamları deniz tabanındaki yeni mineralleri (bakır, nikel, gümüş, platin, altın ve hatta değerli metaller) tanımlamaya devam ederken, madencilik şirketleri bunları kazmak için pratik bir yol aradı. İnsanoğlunun sadece genişce bir kum tabakasından ibaret gördüğü deniz tabanı madencilik şirketleri için müthiş bir gelir kapısı haline gelmek üzere...
Dünyanın en büyük mineral ve metal şirketleri okyanus tabanında keşfedilmeyi bekleyen metaller için harekete geçti. İngiltere merkezli elmas madenciliği şirketi De Beers Group elmas aramak için deniz tabanını tarayan bir gemi filosu kullanmaya başladı. 2018 yılında Namibya açıklarında 1,4 milyon karat çıkardı fakat işleri hızlandırmak isteyen De Beers Group deniz tabanını daha hızlı tarayan bir gemiyi 2019 yılında envanterine aldı. Bir başka madencilik şirketi Nautilus Minerals, Papua Yeni Gine açıklarında deniz tabanında maden arıyor. Japonya ve Güney Kore'de deniz açıklarında maden keşfetmek için kendi programlarını başlattılar.
Sorun okyanus madenciliğinin henüz net olarak tanımlanmamış olması. Birleşmiş Milletler bu görevi Jamaika'da Kinsgton'da bir ofise vermiş. Bu ofiste Uluslararası Deniz Madenciliği Otoritesi(ISA) olarak adlandırılıyor. Fakat bu ofis diğer Birleşmiş Milletler ofislerinden ayrı olarak sıkı denetlenmemekte. Yine de son yıllarda ISA son yıllarda olan gelişmeleri ciddiye aldı ve asıl amaçlarının deniz dibi madenciliğini önlemek değil. Zararlarını azaltmak olduğunu açıkladı. Bu açıklamadan sonra uluslararası deniz madenciliği konusu gündeme geldi ve deniz dibi madenciliğiyle ilgili uluslararası kodlarını tanımladılar. ISA(https://www.isa.org.jm/) bugüne kadar yaklaşık 30 madencilik şirketine Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanuslarının açıklarında madencilik yapma ruhsatını vermiş. Madencilik şirketleri okyanus dibinden tonlarca kumu çekecekler ve metalleri ayrıştırarak kumları geri bırakacaklar.
Bilimadamları 1868 yılında bir Rus gemisinin deniz altından demir cevheri tarayıp çıkardığını belgelemişlerdi. O günden bugüne okyanuslarda deniz dibindeki cevherleri keşfetmeye çıkan madencilik şirketleri son 1 yıldır büyük atak yaparak okyanusta yatan devasa potansiyel kârların peşine düştü.
Madencilerin asıl hedefi ise Hawaii ile Meksika arasını ifade eden The Clarion-Clipperton Zone (CCZ) bölgesi. Bu bölge 4.5 milyon kilometrekare alanı ifade ediyor. Madencilik şirketlerine göre bu bölgenin çamurlu dibinde trilyonlarca nikel, manganez, bakır, çinko, kobalt ve diğer mineralleri yatıyor. ISA, bu bölge için 12'den fazla şirkete lisans verdi. Bu lisans bu 4.5 milyon kilometrekare alanda maden arama iznini kapsıyor.
Fakat bilimadamları bu gelişmelerden hoşnut değil! Bilimadamları, madencilik gemilerinin okyanusa 2 milyon metreküp zararlı tortu bırakacağını ve bunun da deniz canlılarının türlerini tehlikeye atacağını belirtiyor. Özellikle Clarion-Clipperton Bölgesi'nin en az 3'te birinde deniz dibi madenciliğinin yasaklanması gerektiğini ya da katı kurallarla gözetilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Samet Cambaz - HaberGlobal.com.tr
Kaynak: Web Özel