Rusya'nın Kazakistan oyunu
Dünyanın gözü Kazakistan'daki gelişmelere çevrili. Ülkeye hukuka aykırı olarak Cumhurbaşkanı Tokayev'in davetiyle yabancı askerler girdi. Oysa kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün ancak dış müdahale durumunda askeri destek verme yetkisi vardı. Peki Kazakistan'da yaşananların arkasında neler var?
Tarih yaprakları 20 Ocak 1990'ı gösteriyordu. Sovyet Ordusu, Bakü'ye girdi. Azerbaycan halkı Sovyet tanklarına direnince Rus ordusu katliam yaptı. 1 gecede 147 kişi katledildi. O gün tarihe kara ocak olarak geçti.
Sovyetler Birliği 1991'de dağıldı. Yerini Rusya Federasyonu'nun da aralarında olduğu 15 devlet aldı. Ancak Rusya kendisini Sovyetlerin varisi görmeye hep devam etti. Rusya ekonomik ve askeri olarak yeniden güç kazandığında da hayallerini süsleyen senaryoyu yeniden devreye aldı.
Büyük Sovyet Rusya rüyası görenler, etki alanındaki ülkelerde yasadışı eylemlere girişti. Bu bağlamda 2020'de Belarus'ta yaşananlar tazeliğini koruyor.
Son örnek ise Kazakistan oldu. Ülkede yönetim her nasılsa 3 günde düştü. Kazakistan'da protestoların fitilini hükümetin akaryakıt zammı ateşledi. LPG'nin fiyatının yılbaşında 60 tengeden 120 tengeye çıkarılması infiale yol açtı. Almtı ve Janaözen'de başlayan gösteriler kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Almatı ve Mangistau eyaletlerinde olağanüstü hal ilan edildi. Mangistau'da LPG fiyatı aşağı çekildi, 50 tengeye düşürüldü ama protestocular sokakları terk etmedi. Durum kontrolden çıkınca da hükümet ist ifa etti. Ülkeyi 30 yıl yönettikten sonra siyasetteki etkisini sürdüren Nursultan Nazarbayev'e de Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı'ndan el çektirildi.
Peki bu durum, sadece Kazak halkının protestolarıyla mı ortaya çıktı? Yoksa dışarıdan bir elin müdahalesi de var mıydı? Bu iki sorunun yanıtını aslında oluşan duruma bakınca anlamak mümkün.
Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, olayları bastırmada başarısız olunca kuruluş anlaşmasında yazılı şartlar oluşmadığı halde Kolektif Güvcenlik Anlaşması Örgütü'nden yardım istedi. Normal koşullarda sadece bir başka ülkenin işgali ya da saldırısı halinde işleyecek mekanizma devreye alındı. Tokayev ülkesine başka orduların girmesine izin verdi. Barış Gücü adı altında askerler Kazakistan'a gönderildi.
Tokayev bu hamlesiyle halkını dış güçlerin silahlarına hedef yaptı. Aynı zamanda protestocuları terörist ilan etti ve güvenlik güçlerine uyarıda dahi bulunmadan ateş açma emri verdi. Orantısız güç kullanımını onayladı.
Kazakistan'da yaşananlara dair bazı Rus medya organlarında çıkan yazılar da olayların çok daha farklı nedenlere dayandığını kanıtlıyor. Sputnik Genel Yayın Yönetmeni Ermeni gazeteci Margarita Simonyan, Kazakistan'a yardım şartlarını sıraladı. Ukrayna'dan ilhak edilen Kırım'ın tanınmasını, Kiril alfabesine dönülmesini ve Rusça'nın 2. devlet dili olarak kabul edilmesini istedi. Rusya karşıtı STK'ların kapatılmasını ve Moskova yanlısı politika izlenmesini de talep etti.
Bu agresif politikanın hedefinde şüphesiz Türk Birliği de var. Zira son 30 yılda Nazarbayev'in de içinde bulunduğu süreçte Kazakistan, eski Sovyet kimliğinden uzaklaşarak Türk kimliğine yaklaştı. Bu Sovyet emperyalizmi hayali kuran bazı çevrelerin planlarıyla ters düştü.
Kazakistan'da yaşananlar gösteriyor ki, kimileri eski Sovyet Rusyası özlemi ve rüyasından vazgeçmiyor. Yanlarına vatanına, milletine sırtına dönenleri de alarak eylemler gerçekleştiriyor. Ancak dünya 30 yıl öncesinden farklı. Özgürlüğü tatmış halklar yeniden boyunduruk altına girmeye karşı çıkıyor. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta da, tarih halkın yanında olan kahramanlar gibi karşısına geçip yok olan hainleri de yazıyor.
Kaynak: Haber Global TV