Bilim insanları şaşkın! 4500 yıllık mezardaki insanlarla ilgili detaylar şoke ediyor
Fransa'nın Troyes kenti yakınlarındaki Bréviandes-les-Pointes'de bulunan 4.500 yıllık bir toplu mezarda gömülü bireylerin genomlarının yüksek çözünürlüklü analizi, geniş kapsamlı sonuçları olan şaşırtıcı bir hikayeyi ortaya çıkardı.
Science Advances dergisindeki bir makalede ayrınlarına yer verilen makale Paris Şehir Üniversitesi’nden Eva-Maria Geigl, Thierry Garange ve Institut Pasteur’den Oğuzhan Parasayan’ın imzasıyla The Conversation’da yayımlandı.
Araştırmaya göre, Avrupa genomunun (genetik kodları) oluşumundaki son aşama, günümüz Avrupalılarının çoğunda hala mevcut.
İnsan genomu, DNA’nın tarafından taşınan genetik bilginin bütünüdür ve kısmen atalarımızın tarihini yansıtıyor. Günümüz Avrupalılarının genomu, çeşitli göçler ve bunun sonucunda nüfusların karışması sonucunda 40.000 yıldan fazla bir süre içinde oluştu.
Dolayısıyla, yaklaşık 8.000 yıl önce Anadolu ve Ege bölgesinden gelen ve Bereketli Hilal'de tarımı ve hayvan evcilleştirmeyi icat edenlerin soyundan gelen nüfusun gelişine kadar Avrupa'yı işgal eden küçük avcı-toplayıcı nüfusların karmaşık kalıtımından oluşuyor. Bu Neolitik çiftçiler yerel avcı-toplayıcılarla melezleşerek günümüz Avrupalılarının çoğunun genomunun çok önemli bir kısmına katkıda bulundular.
Son olarak, 5.000 ila 4.000 yıl önce Neolitik dönemin sonunda, Karadeniz'in kuzeyinde Tuna'dan Urallara kadar uzanan bölgedeki göçebe nüfus Avrupa'ya göç etti ve sonraki bin yıl boyunca Avrupalılarda günümüze kadar varlığını sürdüren ana genomik bileşenlerin üçüncüsüne katkıda bulundu.
GÜNÜMÜZE ULAŞAN BİRKAÇ İSKELET
Günümüzde bu genetik bilginin deşifre edilmesi (dizileme) rutin bir süreç olsa da, bu yaklaşım geçmişte yaşamış bireylerin genomları için zor olmaya devam ediyor. Onlardan bize kalan tek şey az çok parçalanmış birkaç iskelet. Bu iskeletlerin bazı kısımları hala korunmuş DNA izleri içerebilir, ancak bunlar parçalanmış ve seyrek. Bu da analiz etmeyi metodolojik bir zorluk haline getirir.
Institut Jacques Monod'daki bilim ekibi bu zorluğu üstlendi ve güvenilir sonuçlar elde edebilmek için yöntemleri optimize etti. Bu sayede en gelişmiş biyoinformatik ve istatistiksel yöntemleri kullanarak antik genomları analiz edebildik.
ÇAPRAZ ÜREMENİN TANIĞI
Bréviandes mezarından yedi bireyin genomları üzerinde yapılan analizler, Inrap'tan antropologlar tarafından gerçekleştirilen kemik morfolojisi analizleri ile birleştirildiğinde, mezarın bu bireylere ait olduğunu gösteriyor=
Öldüğünde 60 yaşından büyük olan bir kadın; 20-39 yaşlarında yetişkin bir erkek olan oğlu; yaklaşık 4-8 yaşlarındaki torunu; torunun annesi, 20-39 yaş arası; 20-39 yaş arası genç bir kadın; genç kadının yeni doğmuş bebeği ve 6-10 yaşları arasında bir çocuk.
Son üç kişinin mezardaki diğer kişilerle, son çocuğun da diğerleriyle herhangi bir akrabalık bağı bulunmuyor. Yetişkin adamın, yeni doğmuş bebeğin ve yalnız çocuğun babaları da mezarda bulunmuyordu. Dolayısıyla bu mezarın tek bir biyolojik aileye ait olmadığı düşünülebilir.
Öte yandan, tüm kadın bireyler güney Fransa ve güneybatı Avrupa nüfusunun karakteristik kalıtsal bir bileşenini taşıyordu ve mezar alanının dışındaki bu ortak köken, neden yavrularıyla birlikte gömüldüklerini açıklayabilir.
GENETİK İPUÇLARI
Buna ek olarak, yetişkin erkeğin genomu, annesinin Fransız Neolitik kökenleri ile babasından gelen, Karadeniz'in kuzeyindeki göçebe bozkır halklarının genomu arasında bölünmüş. Bu göçebeler yaklaşık 5.000 yıl önce Orta Avrupa'ya göç etmiş ve Avrupa'nın doğusuna, kuzeyine ve kuzeybatısına doğru göçlerine devam etmeden önce yerel Neolitik nüfusla melezleşmiş. Mezarda gömülü yedi bireyde, bozkır göçebelerinin genomunun bölgenin Neolitik nüfusuna girişini neredeyse "gerçek zamanlı" olarak gözlemlenebiliyor.
Daha önce tanımlanmamış olan bu istisnai durum, yetişkin erkeğin genomunun, mezarda bulunmayan ve bu nedenle doğrudan analiz edilemeyen babasından miras aldığı kısmın yeniden yapılandırılmasını sağladı. Bu kayıp babanın genomik imzası, kökenini kuzeybatı Avrupa'ya yerleştiruyor. Daha önce, aynı zamanda Aisne vadisinde gömülü olan ve bozkır soyu taşıyan başka bir adam için de benzer bir sonuç elde edilmişti. Dolayısıyla bu iki adam aynı nüfusa ait olabilir.
Yetişkin adamın annesinin genomik imzası güney Fransa'nın Neolitik popülasyonlarıyla ilişkili olduğundan, Bréviandes mezarı bu nedenle Son Neolitik dönemde Paris şehrinin bulunduğu bölgede kuzeyden güneye göç eden ve geri dönen bireylerin karşılaşmasına tanıklık ediyor.
İKİ BÜYÜK MELEZLEŞME DALGASI
Analizi diğer Avrupa bölgelerinden halihazırda yayınlanmış antik genomlara genişletmek, bilim insanlarına bozkır halklarının bu göçlerini modellemesini sağlamış.
Sonuçlar, MÖ 3. binyılda iki büyük melezleşme dalgası olduğunu gösteriyor. İlk melezleşme dalgası, bozkır göçebeleri ile iki ila dört kulplu karakteristik küresel şekilli seramikler üreten Neolitik çiftçiler arasındaydı. Bunun yaklaşık 4.900 yıl önce Doğu ve Orta Avrupa'da gerçekleştiği düşünülüyor.
Onların karışık ırktan gelen torunları, adını pişirilmeden önce kordonlarla basılmış kil vazolardan alan ve "kordonlu mal" olarak bilinen yeni bir arkeolojik kültür geliştirdi. Bu kültür, küresel amfora kültürü ve ölülerin bireysel mezarlara gömülmesi de dahil olmak üzere bozkır kültürlerinin unsurlarını birleştirdi. Bu kordonlu seramik yapma pratiği daha sonra karışık Neolitik-Bozkır nüfusundan bireylerle birlikte Avrupa'da doğuya ve kuzeye doğru yayıldı. Avrupa'da doğudan batıya göçleri sırasında, bunlar çoğunlukla yerli tarım nüfusundan ziyade kendi aralarında çoğalmışlar.
Yerli popülasyonlarla ikinci bir melezleşme dalgasının 300 ila 400 yıl sonra, yaklaşık 4.550 yıl önce Batı Avrupa'da meydana geldiği düşünülüyor. Her iki durumda da en sık görülen melezleşme, göçmen erkeklerin yerli kadınlarla çiftleşmesi şeklinde olmuş. Bréviandes-les-Pointes mezarında tespit edilen bu ikinci dalganın başlangıcıydı.
Aynı çalışmada Saint-Martin-la-Garenne'de (Paris'in doğusunda) bulunan yetişkin bir erkeğe ait gömünün analizi sayesinde, meydana gelen melezleşmenin Avrupa genomunun dönüşümünde önemli bir rol oynadığı gösterilebildi.
Nesiller boyunca Avrupa'da yaşamış olan tüm Avrupalıların genomu, Neolitik döneme ek olarak bu bozkır atalarının bir kısmını da içeriyor. Bu varlık Kuzey Avrupa'da Güney Avrupa'ya kıyasla daha belirgin.
Sonuç olarak, bozkırlardan gelen göçmen nüfus ile yerli nüfus arasındaki genetik karışımın en yoğun olduğu iki evrenin her biri yeni bir kültürün ortaya çıkışıyla ilişkili. Bu karşılaşmalar ve melezleşmeler, günümüz Avrupalılarının çoğunun karakteristik genomunun oluşmasına yol açmış olabilir.