Adaletli bir dünya için 'Hocalı’ya Adalet!'
Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurul Üyesi ve Türkiye Azerbaycan Dostluk İşbirliği ve Dayanışma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Aygün Attar, Adaletli bir dünya için 'Hocalı’ya Adalet!' başlıklı yazısında Ermenilerin yaptığı korkunç katliamı yazdı.
"Hocalı Soykırımının hikayesi, 19. asrın sonları 20. asrın başlarına kadar uzar… 19. yüzyılın sonu ve 20.yüzyıl, Kafkasya'da, özellikle de Azerbaycan, Batı Azerbaycan (eski Revan-şimdiki Ermenistan) ve Doğu Anadolu 'da Türklerin büyük ve gizli bir soykırıma uğratıldığı dönemdir. Maalesef, Batı tarihçileri bu soykırım üzerinde hiç durmadı ama kanlı tarihin yeterince araştırılmaması milli tarihçiliğimizin de büyük bir eksikliğidir.
Ermeniler 1880-1920 yılları arasında Anadolu'da 1905-1906, 1918-1920 yılları arasında Batı Azerbaycan'da ve Azerbaycan'da sayısı yüz binleri bulan Türk'ü acımadan katletmiştir.
1878 Berlin görüşmelerinde Rusya’nın ısrarlarına rağmen, Ermenilerin beklentileri ciddiye alınmayınca gerek Kafkasya’daki gerekse de Doğu Anadolu’daki komitelerin askeri güçleri büyük ölçüde Osmanlı karşıtı isyanlar çıkarmak ve Türklere karşı şiddete başvurmak için Anadolu’ya kaymıştı. Bu durum 1903’e kadar devam etti. Komitelerin örgüt, teşkilat, para ve silah bakımından yönlendirilmesi, Ermeni partileri ve bu partilere gizliden kaynak aktaran Ermeni burjuvazisi, tüccarları ve Rus yöneticileri tarafından yapılmaktaydı.
Bunlardan en önemlisi Tiflis’teki Ermeni Devrimci Federasyonu -Taşnaksütyun idi. Anadolu’nun altı doğu vilayetinde Ermeni Devleti kurmayı planlayan Taşnaksütyun bu niyetine ulaşmak için çok yönlü bir kimliğe sarılmıştı. Aşırı milliyetçi bir söylemi olmasına rağmen kendilerine oranla daha sol olduklarını açıklayan Hınçak Partisi ile genel anlamda bütün Ermeni parti ve örgütleriyle nihai hedeflerine ulaşmak amacıyla bağlantılıydılar. Onları birleştiren " Büyük Ermenistan" ideolojisi saplantı haline getirilmişti.
Rusya’ya güvenerek Osmanlı’yı sırtından hançerleyen terörist faaliyetleri destekleyen Ermeni Kilisesine en büyük darbe Çar Nikola’dan geldi. Çarlık Rusya’sı 1903’de çıkardığı kararla Grigoryan Kilisesine ait vakıf topraklarına el koydu. Ermeni askeri ve siyasi örgütlerinin önemli bir kısmının Anadolu’dan Kafkasya’ya kayma nedeni olan bu karar ile Çar yönetimi bir taşla iki kuş vurmayı amaçlamış ve başarılı da olmuştur. Yani Rusya bu dönemlerde içinde bulunduğu etnik kimliklerin milli uyanışıyla oluşan krizden kurtulmak için kendisini uğraştıracak güçleri bölmeyi hedeflemiştir.
Bu dönemde Kafkasya’da meydana gelen ve dönemin tarih kitaplarında Müslüman-Ermeni çatışması olarak adlandırılan olay ve Batı Rusya ile Polonya ‘da ortaya çıkan etnik sorunlar Çarlığın "başarılı" iç siyasetinin ürünü idi. Rusya Müslümanları arasında artmakta olan aydınlanmacı eylemler, Kilise sorunu nedeniyle kendisine yönelecek Ermeni komitecilerin kini ile engellenecekti. Çarlığa yönelik Ermeni kini, Azerbaycan Türklerine yönlendirmişti. Zaten Osmanlıya dönük geliştirilmiş kin, bu kez Azerbaycan Türküne yönlendiriliyordu. Öten asrın evvellerinde Ermeni örgütlerinin Kafkasya, İran ve Rusya’daki bütün grupları tek bir vücut halinde Anadolu’da faaliyetteydiler. Aynı teşkilat yapısını 1903 sonrasında Bakü’ de geliştirdiler.
Olaylara bizzat tanıklık eden 20. yüzyılın ünlü fikir adamı Mir Mevsim Nevvab’ın o günlere ışık tutan (uzun süre yasaklı olan)eserinde anlattıklarına göre Kafkasya’da kalabalık şehir ve kazalarda Ermeni silahlı çeteleri bulunmaktaydı. Nevvab’ın anlattıkları, 1880 yılı öncesi ve sırasında Osmanlı topraklarında gerçekleşen Ermeni olayları öncesinde cereyan eden hadiseler hakkında Osmanlı kayıtlarında yer alan bilgileri teyit ediyor. Bu durum, Ermenilerin Türklere karşı soykırım planını hayata geçirmek için önceden ne denli hazırlıklı olduklarını kanıtlamaktadır.
Revan Hanlığı (daha sonralar Erivan Gubernatörlüğü adlanacaktı), Erivan, Eçmidzin,Yeni Bayazit, Aleksandrapol, Zengezur, Kazak-Dilican ve Lori- Lembek bölgelerini içine almaktaydı. Bu bölgelerin tamamında bulunan 2310 yerleşim alanından 2000'i Türklere mensuptu ünlü Ermeni tarihçi Kodkadyan'ın 1932 senesinde Erivan 'da basılan "Sovyet Ermenistan'ının Nüfusu" adlı kitabın 162 sayfasındaki bilgiye ve o döneme dair tüm resmî kaynaklara istinaden.
1986 senesinde Erivan 'da basılan " "Ermenistan ve Çevre İllerin Toponimi" Sözlüğünün I-IV.Cildinde de şimdiki Ermenistan bölgesinin yüz yıl önce yüzde 70’inin Türklerin meskun olduğu bölgeler olduğu yazar.
Peki, nerde bu Türkler? Nereye gittiler? Neden kadim Türk yurdu olan ve Aşık Ali’nin sazını, Aşık Alesker' in sözünü, Dedem Korkut' un yurdu terk etmeyesiniz öğüdünü kulaklarında yüz yıllar boyunca küpe olarak taşırken oralardan ayrıldılar?
Nevvab’ın "1905-1906- cı illerde Ermeni- Müselman davası, Deportasiya " kitabının 45-46 sayfalarında yer alan "İrevan Ermenileri Anadolu kökenli olduklarından geldikleri yerlerde Türklere karşı bir kin besleme içgüdüsünün etkisindeydiler" ifadesi Türkiye’deki Ermeni nüfus katledildi yok edildi diyenlere cevap mahiyetindedir. İfadeden de anlaşılacağı üzere Anadolu’dan göç eden Ermenilerin önemli bölümü Rusya’nın arzusu doğrultusunda kadim Türk yurdu Revan şehrine ve bir kısmı da Azerbaycan’a, Karabağ’ a yerleştirilmiştir.
Bu topraklarda yaşayan Türkler ise Çarlık Rusya’sını arkasına alan silahlı Ermeni çetelerinin kurbanı olmuşlar.
Mehmet Sait Ordubadi de "Kanlı Yıllar" adını verdiği 245 mektup ve dönemin basınından derlediği belgeler ve bilgiler esasında yazmış olduğu kitabında yüz yıl önce vuku bulan ve aylarca devam eden Türk soykırımını ayrıntılı şekilde tasvir etmiştir. Kesilen başlar, tecavüze uğrayan kızlar, kadınlar, işkence ile delikanlıların kafatasının soyulması, gözlerinin oyulması, canlı insanların karınlarının delinerek köpeklerin önüne atılması, Müslüman insanların bağırsaklarını parçalayan köpekleri kahkaha ile seyreden gözü dönmüş terörist Ermeni çeteleri…
Sene 1905-1906... Soykırıma maruz kalan Türk, bu vahşeti yapan Ermeni...
Tıpkı Anadolu ‘da geçen yüzyılın başlarında Andranik adlı caninin hamile Müslüman Türk kadınlarının sırtına kaynayan semaver bağlayarak bebeğinin cinsiyetine dair çetecileri ile bahse girmesinden haz alarak kendisinden geçmesi gibi yapılan çokça mezalimden biri…
Tam yüz yıl önce Bakü’ de Ermenilerin Türklere yaptığı korkunç soykırımı tanıklardan biri olan Rus Albay Kulge yazmış olduğu raporda şöyle dile getiriyordu: "Ermeniler kimseye acımadan, çoluk- çocuk demeden ellerine geçen Müslümanları katletmişlerdi. Kadınlar çıplak durumda duvarlara çivilenmişlerdi. Sadece bir yerde 57 kadının parçalanmış cesedi bulundu. Bir başka yerde ise oda dolusu çıkarılmış gözler, kesilmiş kulaklar, burunlar vardı. Bakü’nün sokakları çıplak kadın cesetleri, kesilmiş başlarla adeta dolup taşıyordu. Hizade Hacı Emir’in 80 yaşındaki anasını, onunla birlikte evde bulunan 60-70 yaşlarındaki kadınları hunharca katletmiş, evin gencecik gelinini diri diri duvara örmüşlerdi. Çocuk cesetleri köpeklerin önüne atılmıştı."
Gözü dönmüş Ermeniler şehrin tarihi eserlerini yağmalayarak camileri, vakıfları " Açık Söz", " Kaspi " gazetelerinin matbaalarını yaktılar…
Sene 1918...
Bu soykırıma dair tüm tutanak ve belgeler Azerbaycan Devlet Arşivi, Resmî Kayıtları, f.970 de mevcut…
Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan Milli Hükümetinin daveti üzerine Bakü’ye gelişi ve Rusların Ermenileri her zaman olduğu gibi kullanarak paçavra gibi ortada bırakması sonucunda Azerbaycan’ da akan kan durdu.
Mehmetçiğin kardeş yardımı, Nuri Paşa, Halil Paşa, Mürsel Paşa, Azerbaycan’ da Sovyet dönemine rağmen nesilden nesile aktarılan kahramanlık hikayesi oldu ve Türkiye Azerbaycan arasında gönül köprüsünün hiçbir gücün zarar veremeyeceği sağlam temeline dönüştü...
Sene 1922...
Sovyetler’in kapalı yönetim sistemini ve istibdadını fırsat bilen Taşnak döküntüleri Türkiye’ ye duydukları kin ve nefretin intikamını Azerbaycan’dan aldılar Rusların da yardımı ile...
Azerbaycan Sovyet yönetimine girdiğinde yüz ölçümü 114 bin km kare idi, ikinci kere bağımsızlığına kavuştuğu 1991 de bu rakam 81.6 bin km kareye düşmüş, Sovyet rejimi Azerbaycan topraklarını Ermenistan’ a peşkeş çekmişti.
Asya ile Avrupa arasında stratejik konuma haiz Zengezur, Azerbaycan’ın Sovyet işgaline maruz kaldığı yıllarda alınarak Ermenilere verilmiş, böylece Türkiye ile Azerbaycan arasına zoraki bir koridor sokularak karayolu ile ulaşım engellenmiştir. Bilinçli şekilde ezeli Azerbaycan toprağı olan Karabağ tampon halde Ermenilerin yerleşimine dönüştürülmüştür.
Sovyetler’in sözde "sosyal adaleti" sonucunda Batı Azerbaycan’ da yaşayan Türkler mecburi şekilde topraklarından çıkarılmış, kadim Türk yurdu Revan’da önce azınlık sonra ise zulüme mahkum vatandaş statüsünde olan Azerbaycanlılar 1987 -1989 resmen uygulanmakta olan soykırım neticesinde bir zamanlar Ağrı dağından aşarak kaçakaçla Türkiye’ ye geldikleri gibi Azerbaycan’a yüz tutmuşlardı. Canını kurtaranı da olmuş 250 bin kişiden, birçoğu da yolda öldürülmüş, kimileri ise diri diri kocaman boruların içine Ermenilerce doldurulmuş her iki tarafı kapatılarak işkence ile öldürülmüştü. Sene 1989’du…
Ve
Hocalı…
Masum bebeklerin acımasızca öldürüldüğü, silahın süngüsünü görmemek için küçücük elleri ile gözlerini kapatan bebeğin sadece vücudunun değil gözlerini kapayan minnacık parmaklarının dahi delik deşik edildiği, 7-8 yaşındaki küçük kızlara topluca tecavüzlerin yapıldığı, 12 yaşında bir çocuğun çivilenerek işkenceye ne kadar dayana bileceğine dair bahse girilerek saat tutulduğu, karınların deşildiği, gözlerin oyulduğu, kız kardeşe tecavüze mecbur edilen delikanlının imtina ederek kendini boğarak öldürdüğü , cesetlerin dahi akıl almaz biçimde param parça edildiği Türk soykırımının yapıldığı sene 1992...
31.yıl önce dünyayı utandıran bu soykırımı Ermeniler Azerbaycan’ da masum ve silahsız bir kasabada yaptılar...
Tam yüz yıl önce Bakü’de, Van’da, Revan’da, Gence’de, Iğdır’da, Erzurum’da, Guba’da, Şamahı’da, Urmiye'de, Selmas'da ve daha nice yerlerde yaşayan masum Türk insanına yaptıkları gibi… Yüz yıl önce kullandıkları ilkel ve insanlıktan nasibini almamış olan dedeleri kulağı kesik Andranik’ in, Hamsamp'ın yöntemleri ile soykırım yaptılar…
İçlerinde biriktirdikleri kin, nefretle yaptılar Hocalı Soykırımını…
Anadolu’da Türk mezalimi yapan lanetlik dedelerinin Batı’da ağızlarından salyalar akıtarak yüz yıl önce Türklere yaptıkları işkencelere dair hatıra kitapları bastırdıkları gibi Hocalı Soykırımını da marifet gibi anlattılar mülakatlarda…
Ama ne hikmetse Batı adeta bir itiraf mahiyetinde belge niteliği taşıyan Ermeni çetecilerin bizzat kendileri tarafından yazılan o basılmış kitapları, Ermenilerin Türklere karşı gerçekleştirdiği cinayetlerin kahramanlık gibi anlatıldığı gazete mülakatlarını kanıt olarak görmedi.
Zori Balayan, Silva Kapitukyan, Serj Sarkisyan ... Kirli, iğrenç, alçak amelleriniz için savaş suçlusu olarak tarih karşısında yargılanacaksınız… Daima lanetle yad edileceksiniz...
Hocalı bir soykırımdır…
Hocalı, beyaz karların üstüne masum yavrulardan akan kanların “adalet” kelimesini toprağın ta bağrına hiç silinmeyecek derinlikte çizdiği resimdir…
Elinde mendili, kan ağlayan gözleri, çaresiz yakarışları ile soyunu kıranların cezalandırılmasını talep eden analar… Oğlunun başı gözlerinin önünde kesilen analar,31.yıldır ağıt yakan analar…
Boş mezarlar kazıtan, esir yolu bekleyen analar için
Adaletli bir dünya için
Var mısınız Hocalı’ya Adalet demeye?"
Prof. Dr. Aygün Attar
Türkiye Azerbaycan Dostluk İşbirliği ve Dayanışma Vakfı başkanı
Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurul üyesi
Kaynak: Diğer