Uzmanlar uyarıyor: Çocuk istismarıyla mücadelede müzikler de denetlenmeli
Çocuk istismarı deyince aklımıza hemen cinsel istismar gelse de duygusal istismar da fiziksel istismar kadar çocuğun psikolojisini bozuyor. Uzmanlar çocuk istismarını engellemeyle ilgili şarkı ve türkü sözlerinin denetlenmesini bu tarz müziklerin de yasaklanması gerektiğini savunuyor.
Çocuk istismarı, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da önemli sorunlarından biri. Önlem alınmadığı, yaptırımların ve cezaların yetersiz kaldığı bir ortamda yeni ve acı hikayeleri dinlemek mümkün hale gelebiliyor. Türkiye'nin de kanayan yarası olan bu konu yaş, cinsiyet, sosyoekonomik sınıf, etnik köken, kültür, gelenek, ırk ve din farkı gözetmeksizin her an karşı karşıya kalabileceğimiz vahim bir durum. Geçmişten günümüze öyle derin sorunlar, öyle acı hikayeler yaşandı ki; Bu durumu en aza indirmek için her bireyin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Haberglobal.com.tr'den Şifa Kaymak'a konuşan uzman psikolog, sosyolog, öğretmen ve avukatlar çocuk istismarını önlemede kültürel ve gelenek seçeneklerinin de dikkate alınmasını vurguluyor. Bunların başında severek dinlediğimiz şarkılar ve türküler geliyor. Melodi eklendiğinde kulağa hoş gelen bu tehlikeli ve aslında suç unsuru sözler hala hayatımızda. Radyolarda, televizyonlarda 13-14 yaşındaki bir kız çocuğunun "gelin" ve "yatak başında" olarak bahsedildiği şarkıların çalınmasına da bir yaptırım gerekmez mi? Uzmanlar çocuk istismarını engellemek için bu tarz şarkı ve müziklerin denetlenmesini ve hatta yasaklanmasını savunuyor.
"BU ŞARKILARI BAĞIRA BAĞIRA SÖYLEMEMELİYİZ"
Uzman Psikolog Doktor Serap Duygulu bu tarz müziklerin denetlenmesi gerektiğini söyleyerek "Son yıllarda istismarın, özellikle çocuklara yönelik cinsel, psikolojik ve fiziksel istismarın artmasıyla beraber, istismar ya da taciz dediğimiz bu durumun başka nerelerde karşımıza çıktığını ve nasıl önleyebileceğimizi konuşmaya başladık. Toplumsal yaşam içinde çocuklara yönelik istismar ne yazık ki karşılaştığımız bir olay. İstismar konusuna bu kadar hassaslaşınca başka nerelerde karşılaşıyor olabiliriz diye düşününce belki de asıl darbe hiç beklemediğimiz bir yerden geliyor: Şarkı ve türkü sözlerinden. Şarkılar ve özellikle halk türküleri bir milletin, bir toplumun ulusal hafızasıdır. Yaşantılar, üzüntüler, mutluluklar, mutsuzluklar, aşklar, kayıplar her şey orada yer alıyor. Savaşa gidip dönemeyenleri, sevip kavuşamayanları türkülerimizde buluruz. Ancak dikkat ettiğimizde bir de çocuk yaşta evlendirilenleri, 13-14 yaşında gelin edilenleri, üzücü ama taciz edilenleri de şarkı/türkü sözlerinde duyuyoruz. Hatta bazı şarkılarda türkülerde, belki sözlerine hiç dikkat etmeden oynuyoruz. Oysa orada açıkça pedofili, çocuk istismarı, çocuk evlilikleri ve kadınların cinsel ve bedensel olarak aşağılandığı sözler yer alıyor. Bu şarkılar, bu sözler yayıldıkça da biz bu istismarın normalleştirilmesine de katkıda bulunmuş oluyoruz. Söyleyerek, kalkıp oynayarak bir anlamda o şarkıyı, o sözleri onaylamış oluyoruz." dedi.
Duygulu, bakış açımızı değiştirmemizi ve bu şarkılarda eğlenilmemesi gerektiğini vurgulayarak "Belki geçmişte çocuk, yetişkin, reşit olmak gibi kavramlar net olmayabilir, çocukların 13- 14 yaşında evlenmeleri normal görülebilirdi ama artık bir bireyin 18 yaşına gelene kadar çocuk olduğunu biliyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi ‘çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.’ Demektedir. Dünya Sağlık Örgütü ise, çocuk istismarını: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir." Şeklinde tanımlamaktadır. Demek ki hukuk ve kanunlara göre ister toplumsal yaşantımızda, ister şarkı ve türkülerde olsun, reşit olmamış bir bireye yönelik her tür cinsel içerikli söz, eylem ve tutum alenen çocuk istismarıdır. Bunu göz önünde bulundurmak çok önemli. Ebette geçmişten gelen bazı sözleri ya da olayları, bakış açılarını değiştiremeyiz ama artık bundan sonrası için çocuklara yönelik cinsel içerikli şarkı türkü sözleri konusunda duyarlı ve dikkatli olabiliriz. Bu tür sözlerin ilgi görmesi demek, bunların çoğaltılması demek olur. Özellikle genç bireylerin bunları normal ve doğal olarak algılaması ve kabullenmesi demek olur. Pedofili, kadına yönelik şiddet, istismar ve taciz gibi sakıncalı tutumların ve eylemlerin düzeltilebilmesi için toplumsal olarak gelişmiş bir özbilince ihtiyacımız var. Bunu da bu şarkılarda oynayıp bağıra çağıra söyleyerek yapamayız." şeklinde konuştu.
"BU TARZ MÜZİKLER BEDEN ALGISINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLİYOR"
Türkülerimizde "Henüz 14 yaşında gür memeler çağında "Henüz girmiş 13 -14 yaşına , Küçük yaşta bir yar sevdim oy neni" anonim eserler veya Tiktok' ta dans için en ideal olarak pazarlanmaya çalışılan cinsel içerikli şarkılar, dans figürleri çocukların beden algısını olumsuz etkilediğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Dilara Aydın ise şunları söyledi:
Kültür toplumca uygun sayılan kavramlardan oluşur. Dolayısıyla yeni nesilleri de uygun gördüğümüz şekilde yetiştirmeye çalışırız. Kültürel kodlar yemeklerimizde, düğünlerimizde, cenaze törenlerimizde, dilimizde, şarkılarımızda bulunur. Kültür içinde çocuğa neyin makul olup olmadığını öğretiriz. Çocuk toplumsal cinsiyet rollerine uygun olan davranışları da kadın erkek ilişkilerini, kadın ve erkeğin duygularını nasıl ifade ettiğini, giyim ve iş tercihlerini gözlemleyerek öğrenir. Bu nedenle yaşadığımız bu toplum bize ne gibi değerleri aşılıyor, hangi değerler zarar veya fayda verir sorusunun sık sık sormak gerekir. Toplumumuzda ataerkil söylemler atasözlerinde, türkülerde hakaret söylemlerinde, karşımıza çıkmakta. Aynı zamanda kültür kapsamında olan ataerkil atasözlerin ve türkülerin ilettiği mesaj bir çeşit sosyal öğrenme ürünüdür. Türkülerimizde "Henüz 14 yaşında gür memeler çağında" ,"Henüz girmiş 13 -14 yaşına , Küçük yaşta bir yar sevdim oy neni" anonim eserler veya Tiktok' ta dans için en ideal olarak pazarlanmaya çalışılan cinsel içerikli şarkılar, dans figürleri çocukların beden algısını olumsuz etkiler. Bu gibi söylemler çocukların kendi bedenleri hakkında olumsuz inanç geliştirmesine neden olur. Çocukluk çağında benimsenen bu inançlar yetişkinlik döneminde de devam eder. Bu inançlar hem kişi üzerinde hem de etrafındakiler ve toplum üzerinde büyük ve yıkıcı sonuçları olan davranış bozukluklarına dönüşebilir. Bu nedenle yerleşik söylemleri sorgulamak, zarar veren, güncel olmayan değerleri ayıklamak, düşünerek değiştirmeye çalışmak, farkındalık geliştirmek gerekir. Çocuğa kendi bedeni ve cinsiyeti hakkında olumlu mesajlar vermek gerekir. Çocuğun cinsel gelişimi hakkında çocuğa
yaşına uygun bilgi verilmeli.
"KADIN VE ÇOCUKLAR CİNSEL OBJE DEĞİLDİR, ANIMSATMAK BİLE UTANÇ VERİCİ"
Türk Ceza Kanunu'na göre ağır yaptırımları olan çocuk istismarı hususunda Avukat Figen Çalıkuşu toplumun bu konuda bilinçli olması gerektiğini söyleyerek "Türkiye maalesef “erkek egemen” bir toplum. Erkek egemen ve nüfusun yarısını oluşturan kadınlara olması gereken bireysel saygıyı göstermekte yetersiz kalıyor. Anne, kardeş, kız çocuklarımızın varlığını fazlasıyla unutup onların kimliklerini yadsıyoruz. Kadın cinsel obje değil bireydir. Anımsatmak bile utanç verici. Sorunuzdaki şarkı sözleri hukuktan ziyade bu ayıplı zihniyetin mamülatı sayılmalı. Kadına saygılı bir toplum olmamız halinde tepeden tırnağa bir değişim devrimi olmuş demektir. Öyle bir ütopyada da bunlar zaten konu olmaktan çıkar. Ayrıca erkek egemen kültür anlayışını pop müzik üzerinden üretmek de gene kadınlarımıza yapılan bir haksızlıktır. Çünkü insanoğlunu kutsal kılan beyinselliğidir. İnsanoğlunun bu en temel vasfını inkar ederek kadını cinsel objeye indirmek büyük bir haksızlık hem de sürüp giden bir hukuksuzluğun zeminidir. Kadının bireyselliğini, duyarlığını, beyinselliğini kısaca insan vasfına vurgu yapan bunu öne çıkaran duruşu gene kadınların çabası başaracak. Bu toplumsal sağlığı da sağlayacak tek çözüm gözüküyor. Kısaca kadının varlığı ve imajını sakatlayan yaklaşım gene kadınların öncülüğünde sonra erecek. O zaman şarkılarımız da kadın cinselliğine değil kadının muhteşem insani vasfına atıf yapar hale gelecek." şeklinde konuştu.
"AĞIZDAN ÇIKAN HER SÖZ ÇOCUKLARIN GELECEĞİNE YÖN VERİYOR"
Ankara İsmail Erez İlkokulu'nda öğretmenlik yapan Dilek Özkan ise bu durumu şöyle anlatıyor:
Şarkı sözleri insanların duygularına hitap ettiği için farkında olmadan hayatımızın bir parçası haline gelebiliyor. Hele ki bu şarkıları dinleyen çocuklar ise bu sözleri içselleştirip hayatlarına dahil edebilirler. Çünkü çocuk ve gençler en çok model alma yoluyla öğrendikleri için toplum önündeki kişilerin duruşları, tavırları, ağızlarından çıkan her kelime onların hayal dünyasına bir anda dahil olabilir. Olumlu ya da olumsuz mesaj içeren her söz çocuk veya gencin geleceğine yön verebilir. Aşkı, sevgiyi, arkadaşlığı değerleri olması gerekin dışında algılayan bir çocuk ya da genç, karıştığı toplumun farklı şekillenmesine sebep olabilir. Bu nedenle müziklerdeki her söz geleceğimizin yapı taşlarını oluşturmada etkili olabilir.
Kaynak: Haber Global TV