Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel

Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel

Humanist bir anne; öğrenmeye sevdalı bir idealist; okuma-yazma tutkunu bir eğitmen ve doğa aşığı, New York'ta yaşayan bir Türk ressamın öyküsü! Fatma Arsan'ın röportajı

“New York'ta kadın olmak, Turkiye'de kadın olmaktan daha kolay… Türk kadınına daha iyi imkanlar sağlandığı takdirde, dünyada onun şanını duymayanın kalmayacağını düşünüyorum…”

 Tokat Zile’nin şirin bir köyünde, kerpiçten bir evde başlayan ve New York’a uzanan bir gurbet hikayesiyle bu hafta bize yüreğini açan konuğumuz Nurhan E. Michel. 

 “Bildiğim bir kaç kelime İngilizceyle, tek başıma, kimseyi tanımadığım bu ülkeye geldim.”

Kısaca tanıyalım mı; Nurhan E. Michel kimdir, nerede nasıl yaşar, neler yapar?
Sıradışı yaşam öyküsüyle doğup büyüdüğü topraklar kadar renkli bir kişilik; humanist bir anne; yeni seyler öğrenmeye sevdalı, idealist bir kadın; okumaya, yazmaya tutkun bir eğitmen ve doğa aşığı bir ressamdır Nurhan E. Michel.. 

1979 yılında Tokat'ın Zile ilçesine bağlı Şeyhköyün'de kerpiçten inşa edilmiş bir evde doğdum. Annem köyün ebe-hemşiresi, babam ilkokul öğretmeniydi. Eğitimime aynı köyde; 1, 2 ve 3'lerin tek bir sınıfta öğrenim gördüğü köy okulunda başladım. Orta okul ve lise eğitimimi Zile'de bitirdim. 1996 yılında, henüz 18 yaşımı doldurmamışken ilk evliliğimi yapıp eski eşimle İstanbul'a yerleştim. 7 yıl sonra elimde kalan yarıda bıraktığım üniversite eğitimi, yerel bir edebiyat dergisinde basılmış üç beş parça edebi eser eleştirisi, yazdığım ancak yayımlayamadığım iki kısa öykü, bir Alman sirketinde edindiğim satış/pazarlama sorumluluğu tecrübesi ve yıkılmış bir evlilikle baba ocağına geri döndüm. Başarısızlığımın yüzüme bir tokat gibi çarpması, hayatımın ikinci evresine başlama noktam oldu. Anne ve babamın desteğiyle Ankara Üniversitesi Iletişim Fakultesini üçüncülükle bitirdim. Üniversite yıllarında, ATV için çekilen bir sağlık programının yapım aşamasında görev aldım. Aynı programın aylık dergisinde kısa bir dönem editörlük yaptım. Akşam gazetesinde tamamladığım muhabirlik stajımın ardından; yolumu akademide kalmak doğrultusunda çizmeye karar verdim. Akademik Personel ve Lisans üstü Eğitim Sınavı sonrasında dil eğitimi almak için, bildiğim bir kaç kelime İngilizceyle, tek başıma, kimseyi tanımadığım bu ülkeye geldim.

Collage Of Staten Island ve  Manhattan'da iki özel dil okulunda İngilizce öğrendim. Eğitim aldığım okullardan birinde öğrenci rehberi olarak çalışmanın yanı sıra; Türk ve yabancı ailelerin çocuklarına bakıcılık, özel öğretmenlik; Manhattan'da bir okulda Türkçe öğretmenliği; bir film festivalinde halkla ilişkiler idareciliği yaptım. Resim sanatıyla lise yıllarımdan bu yana ilgiliydim; ancak resmin hayatıma yoğun biçimde dahil olması 2013 yılında eşimle tanıştığım zamana ve Manhattan'da özel bir okulda aldığım "resme giriş" dersi dönemine rastlıyor. Baslangıçta hayatın keşmekeşliğinden kaçıp sükunete ulaşmak için yaptığım resimler benim için bir tutkuya dönüşünce; diğer uğraşlarımı bir yana bırakıp, resme yoğunlaştım. 2015 yılında anne olmamla birlikte resimlerim bambaşka bir boyut kazandı. Artık kızım resimlerimde bolca yer verdiğim bir özne olmaya başladı. Ilk kişisel sergim Intro to NemArt'ı 2018 yılında, kendi çabalarımla Manhattan'da gerçekleştirdim. Şu an, eşim ve kızımla birlikte New York'ta yaşıyorum. Halen özel derslere devam etmekle birlikte, eş zamanlı ve bağımsız olarak birkaç koleksiyon üzerinde  çalışıyorum.

 

Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel - Resim : 1

 

 

Bize biraz resimlerinizden bahseder misiniz? 
Resimlerimi, içsel yaratıcı dürtülerimin somut dışavurumları diye tasvir edebilirim. Kavramsal olarak eklektik bir yapıya sahip olan tablolarımın en önemli özelliği temel bir paradigmaya ya da tekniğe bağlı olmamaları. Bu durumun güzel sanatlar eğitimi almamış olmamla yakından ilişkili olduğu kanısındayım. Belli başlı teammüllere ya da resim sanatının dikte ettiği kurallara uymuyor olmam; fırçalarımın ve spatulalarımın beni yönlendirmelerine müsaade etmemi sağlıyor. Böylece duygularımı daha iyi ifade ettiğime inanıyorum. Tablolarım, bu işin eğitimini almış sanatçılar tarafından inceliksiz, yalınlıktan yoksun görülebilirler; ancak kuralsızlığım ya da belli bir tarza sadık olmayışım, düşüncelerimdeki tutarsızlıktan ziyade kendimi keşfetmeye çalışmamla ilgili diyebilirim. Resimlerime göz atan biri takriben de olsa kim olduğumu ve hayat felsefemin ne olduğunu kestirebilir. Mutlu anları belgelemeye çalıştığım resimlerim, daha iyi bir dünya olabileceğine dair dileklerimin yansıması.

 

Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel - Resim : 2

Sipariş portrelerim ya da sergilenmek üzere çalıştığım seriler dışındaki resimlerim, günlük yaşamımın tuvallere aksedilmiş hali. Bir nevi kendi tarihimi kendimce belgeleme yöntemimin ürünleri. Dijital resim dahil, hemen her medya türüne aşinayım ama üzerinde çalışmak için gerçek araçları tercih ediyor, toksinsiz akrilik boyalarla pamuk ve keten tuvaller üzerine çalışıyorum.

 

Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel - Resim : 3

Gurbetteki tek adresiniz Amerika mı yoksa başka yerlerde de yaşadınız mı?
Amerika, yurt dışındaki ilk durağım. Aslında Londra'ya gitmeyi planlıyorken, son anda gelişen beklenmedik durumlar nedeniyle okul naklimi buraya aldırdım; ancak New York'un son durağım olmayacağına eminim. Sözgelimi, 2020 yılı bize pandemi sorununu getirmiş olmasaydı; geçtiğimiz mayıs ayı gerçekleştirmeyi tasarladığımız 2. kisisel sergim sonrası, eylül ayı ortalarında ailemle birlikte birkaç yıl yaşamak ve çalışmak için Abu Dabi'ye gitmeyi planlamıştık. Maalesef pandemiyle birlikte bu planımızı erteleme durumunda kaldık. Ayrıca Avrupa yaşanacak yer olarak bana Amerika'dan daha cazip geliyor. Avrupalının inceliğini, tarihini, felsefesini, sanatını, kültürlü olma arzusunu, romantizmini ve eşitlikçiliğini Amerikalının kabalığına, rahatlığına, bilimine, ne pahasına olursa olsun mutlu olma arzusu üzerine kurulmuş kültürüne ve maddeciliğine tercih ediyorum. Bunun da ötesinde kızımı ana vatanına daha yakın bir yerde büyütme arzusundayım. Bu arzu beni yaşamak için Türkiye'ye daha yakın bir ülke arayışına itiyor. 

 

Bir sanatçı için Amerika’da yaşamanın bir farklılığı size kattığı bir vizyon mutlaka vardır. Burada size iyi gelen ve kötü gelen neleri paylaşırsınız bizimle?

 

Öncelikle belirtmeliyim ki; hayatımda bir Amerika serüveni olmasaydı muhtemelen bir sanatçı kimliğim de olmayacaktı. Resim, Turkiye'de hobi olarak yaptığım bir uğraştı; ancak orada resim ūzerine yoğunlaşarak, onu tam zamanlı bir işe dönüştürecek cesareti, inancı ve zamanı bulamayabilirdim. New York; Londra, Paris, Floransa gibi dünyanın en önemli sanat merkezlerinden biri olması bakımdan hayata dair yeni bir bakış açısı geliştirmeme neden oldu. Ben romantik bir insanım; duyularım, duygularım, doğaya yönelik endişelerim ve hayal gücüne verdiğim önem beni çok etkiliyor. Gördüğüm, okuduğum şeyler ya da tanıştığım insanlar üzerimde derin izler bırakıyorlar.

Düşünsenize New York'un sadece müzelerini gezmeniz bile sizi günlerce meşgul edebilir. Üstelik bu müzeler başlı başına birer sanat eseri. Örneğin, Frank Lloyd Wright'ın dizayn ettiği Guggenheim'ın müthiş mimarisi beni her zaman büyülemiştir.

New York'un parkları ve botanik bahçeleri de çarpıcı güzelliğe sahipler. Son üç senedir üyesi olduğum New York Botanik Bahçesi, benim için şehrin kalabalığından kaçacak harika bir kuytu. Bahar ve yaz aylarında, haftanın en az bir gününü çiçekleri, ağaçları, kuşları izleyerek, fotoğraflayarak ve onların resimlerini yaparak geçiriyorum. Doğa beni mutluluğa, mutluluksa üretkenliğe itiyor.

New York'un çok uluslu kimliğini de unutmamak gerek. New York'ta yaşıyor olmak, hiç umulmadık bir anda sizde derin izler bırakacak insanlarla tanışma şansınızın olması demek. Örneğin, Ai Weiwei ile tanışmam hayatımın unutulmaz anılarından ve anlarından biridir. Yani New York'taysanız ve içinizde gizlenen bir sanatçı varsa, kendini uzun süre içerde saklaması pek mümkün değildir; muhakkak dışarıya çıkacaktır. 

 

Olumsuz yanlarına gelince; New York pahalı ve kirli bir şehir. Merkeze yakın bir yerde yaşıyorsanız; küçücük apartmanlara başka eyaletlerde bahçeli evlere ödeyeceğiniz tutarları ödersiniz. Yaz aylarında çöplerin toplandığı günlerde New York caddeleri, çöp kokularıyla dolar. Tren istasyonlarında fareler, tabiri caizse cirit atarlar.

Ek olarak, New Yorklular birçok şeyi hızlı tüketirler.  Hızlı yürür, hızlı yer, hızlı arkadaş olur ve hızlı unuturlar. Dostluklarında ve gülümsemelerinde bizdeki samimiyeti bulamazsınız.

 

 

Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel - Resim : 4

 

 

Sizin gözünüzden buradaki kadının konumu nedir? Ve bu konumda Türk kadınları hangi noktadadır?
New York, Amerika'yı betimlemek için yanlış bir örnek olur kanımca. Amerika'da da tarihi geçmiş uygulamalar, kadını ötekileştiren yasalar mevcut. Mesela, küçük yaşta kızların evlendirilmesine müsaade eden yasaların yürürlükte olduğu eyaletler Amerika'da da var. 

Buna rağmen buradaki kadınların daha güvenli ve özgür olduklarını düşünüyorum ve üzülerek belirtmeliyim ki benim için New York'ta kadın olmak, Turkiye'de kadın olmaktan daha kolay. Boşanmış, aykırı fikir ve inançları olan, idealist bir kadın olarak nasıl bir mahalle baskısıyla karşı karşıya kalırdım bilmiyorum. Toplumsal cinsiyet, dünyanın kanayan yarayanlarından biri. Turkiye'de toplumsal cinsiyet farkları üzerinden kurgulanan hiyerarşik ilişkiler, güç farklılıklarına yol açan bu ilişkilerin, kurumlar ve toplum üzerindeki etkileri Amerika'yla kıyaslanamayacak ölçüde yüksek. Geçtiğimiz haftalarda tanık olduğumuz İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin istenmesi bu ilişkilerin kurumlar üzerindeki etkilerine çarpıcı bir örnek teşkil ediyor.

Dolayısıyla Amerika'da yaşayan Türk kadınlarının potansiyellerini gerçekleştirmek konusunda, Turkiye'de yaşayanlardan daha şanslı, başarıya ulaşmaları için daha fazla olanağa sahip olduklarına inanıyorum...

Sıra dışı yaşam öyküsüyle gurbette bir ressam: Nurhan Michel - Resim : 5

Dünyada kadın olmak zor, gurbette bir Türk kadını olmak daha da zor olmalı. Kadınlarımız burada gerçekten de güçlü kalmayı nasıl başarabiliyor sizce?
Size katılıyorum. Maalesef en demokratik ülkelerde dahi kadınların sanatta, politikada, yetki alanlarında ve gelir elde etme konularındaki oranı erkeklere kıyasla oldukça düşük.

Diger bir sorun da dünya genelinde milyonlarca kadının bebeklikten başlayarak çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde farklı şiddet türlerine maruz kalmaları hatta yaşamlarını yitirmeleri.

Bugün, bir tarafta büyük bir bilgi ve tecrübe birikimi, diğer tarafta ise bu bilgi ve deneyim birikiminden yeterince yararlanamayan dünya milletleri var. Üzücü olansa, bilgiyi üreten ve kullanan toplumlarla,  diğerleri arasındaki mesafenin giderek derinleşmesi. Bundan kurtulmanın tek yolu ise eğitim. Özelikle kız çocukları ve kadınların eğitimi. Çünkü kadın, sadece toplumun yaratıcı gücü; sevgi, şefkat, hoşgörü ve üretkenliğinin kaynağı değil; barışın, kültürel gelişimin ve uygarlığın da güvencesi. Bugün dünya büyük bir değişimin eşiğinde. Geliştirilen bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, hergün insanlığın önünde yeni ufuklar açıyor. Kadınlar artık daha eğitimliler; küresel işgücündeki paylarıyla  yaşamın her alanında varlıklarını daha fazla hissettiriyorlar. Türk kadınları da bu değişimin içinde yerini koruma savaşı veriyor. Amerika'da yaşayan bir Türk kadını olarak; ailemden uzak olmak, özlem çekmek, buradaki eğitimin pahalı olması ve insan ilişkilerinde hissettiğim yüzeysellik dışındaki şeyler beni çok zorlamıyor.

Amerika'da tanıdığım diğer Türk kadınları da genelde eğitimli, bilinçli, gurur duyulacak insanlar. Görev aldıkları alanlarda müthiş başarılılar. Mesela çalışmalarını takip etmeye gayret gösterdiğim, yapay zeka şirketi CBOT'un Kurucu Ortağı Çiler Ay bu kadınlardan sadece biri. Ben de dahil olmak üzere; buradaki kadınlarımızın başarılarını, kendilerine olan güvene, hiçbir zaman pes etmemelerine, kıvrak zekalarına ve çalışkan olmalarına bağlıyorum ve Türk kadınına daha iyi imkanlar sağlandığı takdirde, dünyada onun şanını duymayanın kalmayacağını düşünüyorum..

Fatma Arsan