İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var

İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var

Manchester City formasını giyen Türk asıllı Alman futbolcu İlkay Gündoğan, The Players' Tribune'e kendi hikayesini yazdı. İşte Gündoğan'ın Galatasaray'dan Klopp'a, Guardiola'dan Schalke'ye kadar hayatını etkileyen olayları anlattığı o yazı.

İlkay Gündoğan başından geçenleri bazen esprili, bazen hüzünlü bir dille anlattığı yazısına "Söylemek istediğim bazı şeyler var" başlığını attı.

Gündoğan yazısına Şampiyonlar Ligi'ni ne kadar çok sevdiğini söyleyerek başladı ve ekledi "Hepimiz sevmiyor muyuz?"

"Benim için dünyadaki en büyük turnuva Şampiyonlar Ligi'dir" diyen başarılı futbolcu "Şampiyonlar Ligi'yle ilgili bir şeyler var, kupanın ya da marşın da ötesinde, ta benim çocukluğuma kadar uzanan" diyerek anlatmaya başladı.

"Benim jenerasyonumdaki birçok kişiyle konuştum. 2000'li yıllarda Şampiyonlar Ligi geceleri özellikle  benim gibi göçmen ailelerden gelmiş çocuklar için çok özeldir.

Türk ailemle birlikte Gelsenkirchen'de büyüdüm. Ne zaman bir Türk takımı Avrupa'da oynasa ailem ne yapıyorsa bırakır, maçı izlerdi. Hayatları ona bağlıymış gibi takımı desteklerlerdi.

İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var - Resim : 1

"Bütün aile aslında Galatasaray taraftarı, annem hariç, o Fenerbahçeli"

Galatasaray'ın 2000 yılında UEFA Kupası'nı kazanmasını asla unutmayacağım. 9 yaşındaydım. Bütün aile aslında Galatasaray taraftarı, annem hariç, o Fenerbahçeli. Her neyse final maçını hep birlikte izledik ve Arsenal'i penaltılarda mağlup ettik. Benden 6 yaş büyük olan İlham amcam, gözyaşlarına boğuldu. Bir bebek gibi ağladı.

Bu çocukluk anılarımdan biriydi ve UEFA kupası zaferiydi. Bir de Şampiyonlar Ligi'nin anlamını düşünün. Şampiyonlar Ligi'nde oynamanın benim için anlamını düşünebiliyor musunuz? Onu kazanmanın benim için ne demek olduğunu hayal edebiliyor musunuz?

Kariyerimde halan üzerinde sık sık düşündüğüm bir maç var. 2013'teki Şampiyonlar Ligi finalini hatırlarsınız. Dortmund ile Bayern Münih karşılaşmıştı. Çok iyi hissediyorduk. En iyi sezonlarımdan birini geçirmiştim, hatta maçta gol bile atmıştım. Benim için pastanın üstündeki kiraz olmuştu ama maçı 2-1 kaybettik. 

Kaybetmek benim için kabustu. Maçtan sonra bir türlü anlayamamıştım... Nasıl? Neden kaybettik. 

Bu şansı bir daha elde edebilir miydim? Dürüst olalım, o final maçı hala kabuslarıma giriyor. O kupayı fena halde istiyorum. Öte yandan bir şeyi çok istediğim için onu asla elde edememekten de korkuyorum.

Böyle düşünceler beni gece uykusuz bırakabilir. Bu şüpheleri ve yenilgileri geride bırakmam gerektiğini biliyorum ama bu hiç kolay değil. Elbette her zaman kendine güvenen bir adam olduğumu söyleyebilirim. Gerçek şu ki, çoğu zaman uyumadan önce bir şeyler düşünürüm, beynim kapanmayı reddeder. Bir şeyler düşünürüm.

Bu düşüncelerimden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Birçok insanın biz futbolcuların sanki hiç rahatsız edilmeyen birer mutluluk balonuymuşuz gibi mükemmel hayatlar yaşadığını düşündüğünü seziyorum.  Gerçekten bu hiç de böyle değil. Sekiz aydan fazla bir süredir ailemi ve kardeşim görmedim. En iyi arkadaşlarım çok uzakta. Elbette ki bunda pandeminin de etkisi var ve birçok insan benzer sorunları yaşıyor. Ancak dürüst olmak gerekirse kariyerim boyunca hep bir yalnızlık hissettim. 18 yaşımda evden ayrıldığımdan beri bu hep böyle. Bir futbolcu olarak bu duygunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum, şikayet de edemem. Zenginiz, ünlüyüz ve sevdiğimiz işi yapıyoruz. Asla bundan farklı bir şey istemedim. Ancak halen profesyonel olduğum günü düşünüyorum. Benim için oldukça geç oldu ve uzun süre bunun olup olmayacağını bile bilmiyordum. Sonrasında ise hayatım sonsuza kadar değişti. Komik. Gençken, tüm kariyerinizin bir peri masalı gibi olacağını düşünürsünüz ama o zamanlar bilmeyi dilediğim birçok şey var. Bu işin ne kadar acımasız olabileceğini keşfettiğimde 8 yaşındaydım.

İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var - Resim : 2

Gelsenkirchen'deki her çocuğun hayali

Gelsenkirchen'deki her çocuğun hayalini gerçekleştirmiştim ve Schalke 04 akademisindeydim. Çok gururluydum, sadece rozeti takmak bile iyi hissettirmişti. En azından 1 yıl oradaydım. Ancak işler iyi gitmedi, bileğimde sorunlar yaşamaya başladım.

Bir doktora göründüm ve bana 6 ay boyunca futbol oynamamam gerektiğini söyledi. Özel bir çorap giymek zorunda kaldım, bu yüzden normalden daha büyük ayakkabılar giymeme gerekti. Artık bırakın futbol oynamayı yürüyemiyordum bile. Sezon tamamlandığında Schalke beni bıraktı. Ben yakamdan tutulup kapıdan dışarı fırlatılmış gibi hissettim. Bu bana çok kötü geldi, hayalim, kariyerim bitmiş gibi hissettim. 

Daha 8 yaşındasın ve hayal ettiğin yerden "Üzgünüm evlat, ayrılıyorsun" diye gönderiliyorsun. 

Yerel bir takımda arkadaşlarımla birlikte oynamaya karar verdim. Eğlenmek istedim. 3 yıl sonra Schalke yine kapımı çaldı, aileme "Hayır deyin, gitmiyorum" dedim. Acısı hala çok tazeydi. Ailem beni anladı. Aslında Schalke'de olmak rüyamdı, ama onu almayı reddediyordum. Ailem beni Schalke'ye gitmeye zorlamadı. Onlar sadece okulda başarılı olmamı istediler. Okulda iyi olmamı istediler. Bu yüzden hala okulla ilgili kabuslar görüyorum. Şaka yapmıyorum. Sınav kağıtlarını düşünerek ter içinde uyandığım günler oldu. 

Hala kabuslarında görüyor

Durun size bir şey anlatayım. Annem ve babam Türkiye'de büyüdü. Türk kültüründe büyüklere büyük bir saygı var. Ailemden hiç kimse okulu bitiremedi. Annem yüzme salonundaki bir restoranda aşçıydı, babam bir bira şirketinde kamyon şoförüydü. Yüksek maaşlı işler bulacak bir eğitim almamışlardı. Bu yüzden kardeşim ve benim okul hayatımıza çok özen gösterdiler. Ben de başlangıçta okula çok önem verdim, ancak futbola daha fazla zaman ayırmaya başlayacağın notlarım düştü. Diploma almak için çok çaba göstermeliydim. Bu yüzden sınavlarda başarısız olma korkusu oluştu. Başaramazsam aileme ne söyleyeceğimi hayal edebiliyor musunuz? Onların yaşayacakları hayal kırıklığını düşünebiliyor musunuz? İşte bu yüzden sınavlarla ilgili halen kabuslar görüyorum. 12 yıl sonra bile beni rahatsız ediyor. 

Açıkçası ailem beni ve kardeşim İlker'i büyütürken harika bir iş çıkardı. O kadar çok çalışıyordum ki başka şeyler için hiç zamanım olmadı. Hayatım sadece okul ve antrenmanlardan ibaretti. Arkadaşlarım cuma geceleri dışarı çıkarken ben ertesi gün maçım olduğu için evde kalırdım. Çok şey kaçırdım, gençliğimi feda ettiğimi hissediyorum. Çılgın olan şey ise profesyonel olup olmayacağımı bile bilmiyordum. Futbol eğlenceli olmalıydı. Profesyonel olmayı ilk kez ciddi biçimde düşündüğümde 17 yaşındaydım. Bochum'un as takımıyla bir sezon öncesi kampa katıldım. İki hazırlık maçında oynadım ve bir gol atıp bir de asist yaptım. Burada bir şeyler yapacak gibiydim. Altı ay sonra Nürnberg ile profesyonel bir sözleşme imzalamak için evden ayrıldım. Sonrasında ise hiç hayal etmediğim şeyler olmaya başladı. Ailenizi arkadaşlarınızı terk etmeliydiniz. Tüm hayatını aynı şehirde, anne babası kardeşleri ve kuzenleriyle geçiren bir çocuğu hayal edin, sonra da kendi başına yaşamak için 450 kilometre uzağa gitmek zorunda olan çocuğu. Gerçekten insan çok yalnızlık çekiyor. Genç futbolcu olmaktan çıkıp kıdemli futbolcu olma adımını atmam gerekti. 2 hafta sonra sakatlandım. Benden büyük oyunculara sinirlendim, pek çok konuda yanılıyorlardı. Ancak Türk yetiştirme tarzı, büyüklere saygısızlık etmeyi yasaklar, bu yüzden sesiz kaldım.

İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var - Resim : 3

"Adını duydun mu, Türk!"

Takımın sistemi benim için tam bir şok oldu. O zamanlar Schalke'nin beni ilk başta reddetmesine minnettardım. Bu sayede mücadeleye hazırdım. Nürnberg'e geçmeme ve iki başarılı sezon geçirmeme yardımcı olan şey buydu. Sorunlarla ne kadar geç karşılaşırsanız, başa çıkması o kadar zor oluyor. 

Dortmund'a geldiğimde her şeye hazırlık olduğumu düşünüyordum, yanılmışım. Olanları asla unutmayacağım. Şehirde bir daire arıyordum ve insanların hakkımda konuştuklarına kulak misafiri oldum. "Adını duydun mu, Gündoğan. Türk. Kirayı ödeyebilecek mi?" Tabii onlara futbolcu olduğumu söylediğimde modları tamamen değişti. "Efendim, gelin içeri bir bakın, yardımcı olabileceğimiz bir şey varsa mutlaka söyleyin"

Çok üzücüydü. Bunun gibi şeylerden sıyrılmak çok zor. İnsanların sizi küçümsediğini hissediyorsunuz. Dürüst olmak gerekirse Almancamın ne kadar iyi olduğuna şaşırdıklarını söyleyenler bile oldu. Ben, "Ben Almanya'da büyüdüm, dili konuşmasaydım utanç verici olurdu" dedim. 

"Öyleyse ben neyim?"

Aynı olayın bir başka türlüsü de var. Ailem Türk, ben de kendimi Türk olarak görüyorum. Ama bazı Türkler "Ah, Sen Türk müsün?" diyor. Bu gerçekten çok kötü bir duygu. Her iki ülkeye de aitim ancak aralarında sıkışmış hissediyorum. Tamamen Alman olmadığımı söylüyorlar, aynı şekilde tam Türk olmadığımı da söylüyorlar. Öyleyse ben neyim?

En zor yanı da Almanya için mi yoksa Türkiye için mi oynayacağıma karar vermemdi. Hala ergenlik çağımın sonlarındaydım, bu yüzden bir gün büyük bir oyuncu olacağımı bilmiyordum. Kararımın yol açacağı tepkileri hayal bile edemezdim. Özellikle Türkiye'de Türk olup olmadığım sorgulandı. Bu çok sinir bozucu. Sırf Almanya adına oynamam benim Türk olduğum gerçeğini değiştirmez. Ancak bazılarının bu anlaması çok zor görünüyor. 

Türkiye'ye gittiğimde tanıştığım insanlar yaptığım işlerden her zaman gurur duyuyor, özellikle de ailemin doğduğu şehirde. Böylesine büyük iki kültürü yaşadığım için kendimi daha zengin hissediyorum ve bence bu nereden gelirse gelsin diğer insanları anlamama yardımcı oluyor. Ama yaşananlar aynı zamanda size şöhretin neler getirebileceğini de gösteriyor. Futbolcuysanız verdiğiniz her karar her zaman büyütülür. 

Nuri Şahin'in yerine gelmek

Dortmund'a geldiğimde Nuri Şahin'in yerine gelmiştim. Nuri Şahin'in tanıyorsunuz. Dortmund ligi yeni kazanmıştı, Bundesliga'da yılın oyuncusu seçilmişti ve sonra Real Madrid'e transfer olmuştu. Ben onun yerine geldim. 'Baskı yok evlat' Üç ay sonra maç günü kadrosuna bile girememiştim. Wolfsburg maçı vardı, Jürgen Klopp beni kenara çekti ve oynatmayacağını söyledi. Cevap vermedim, başımı salladım. Bu benim tarzımdı. Ben "En iyiyim, her zaman oynamalıyım" diye düşünen bir adam değilim. Her zaman yaptığım şeyin yeterince iyi olmadığını ve benden daha iyi olan başkalarının olduğunu düşünürüm. Takım arkadaşlarım bensiz Wolfsburg'u 5-1 mağlup etti. Çalışmaya devam etmem gerektiğini biliyordum. Birkaç ay sonra Hannover maçının 8. dakikasında bir oyuncumuz sakatlandı ve Jürgen beni oyuna aldı. Isınacak zamanım bile yoktu, ancak yerimi koruyacak kadar iyi oynadım. Sonra Alman Kupası yarı finalinde galibiyet golüne imzamı attım, finali kazandık, Bundesliga'yı kazandık. Her maçta oynadım. 

Bir şeyi başarmak için gerçekten mücadele ederseniz gerçekten buna değer. Ancak sonra devam etmelisin ve bu da çok fazla disiplin gerektirir. Bir futbolcunun hayatının yüzde 99'u planlıdır. Her gün telefonunuza nerede olacağınızı, ne yapmanız gerektiği söyleyen mesajlar alırsınız. Sabah uyanıp kahve içerken ne yapacağınıza karar veremezsiniz. Ufak bir hatanız başınızı büyük bir belaya sokabilir. Bunu biliyorum çünkü bir zamanlar Jürgen Klopp'u kızdırmayı başardım. Gerçekten kızgındı.

İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var - Resim : 4

Jürgen Klopp'u kızdırmak

Dortmund'daki ikinci sezonumdu. Bundesliga'da işler iyi gitmedi ama Şampiyonlar Ligi'nde hala şansımız vardı. Bize antrenmandan önce kendinizi kötü hissedersek bunu takım doktoruna bildirmemiz konusunda uyardılar. Bir sabah uyandım ve dizlerimde ağrı hissettim. Kas problemim mi vardı yoksa sadece yorgun muydum? Doktora söylemedim ama mesaj atmalıydım. Düzeleceğini düşündüm. 

Bir saat önce antrenman alanına geldim. Doktorun yanına gidip bakmasını istedim. "Kas biraz gergin, neden bize mesaj atmadın?" diy esordu. "Problem değil antrenmana çıkabilirim" dedim. Doktor, Jürgen Klopp'a haber vermek zorunda olduğunu söyledi: "Risk alamayız."

Birkaç dakika bekledikten sonra Jürgen içeri girdi, mutlu görünmüyordu. "Neler oluyor?" dedi.

Durumu anlattım, "Antrenmana çıkabilirim" dedim.

Jürgen, "Neden mesaj atmadın, kuralı biliyorsun" dedi. "Evet ama gerçekten iyiyim" dedim.

Hatalı olduğumu biliyordum ama çıkış yolu bulmaya çalışıyordum. Jürgen risk alamayacağımızı söyleyip durdu. Ben de antrenmana çıkabileceğim...

Sonra beni tersledi. Dişlerini gıcırdattığını biliyorum. Bana öyle baktı ve "Ne yapmak istiyorsan onu yap" diye bağırdı. Çıkıp kapıyı arkasından çarptı. Ben de kızmıştım. Genelde sakinimdir ama o tartışma beni ateşledi "Neden böyle tepki veriyor, sorunu ne?"

Doktora ısınıp duruma göre antrenmana çıkıp çıkmayacağıma karar vereceğimi söyledim. 

Yarım sonra kramponlarımı giyip sahaya çıktım. Jürgen yanıma geldi, kolunu boynuma doladı. "Arkadaşım, neden bu kadar kızdığımı biliyor musun?" dedi.

Hiçbir şey söylemedim. "Sadece seni önemsiyorum ve sakatlanmanı istemiyorum" dedi ve bana sarıldı.

Şok olmuştum. Az önce kavga etmiştik şimdiyse benimle bir babanın oğluyla konuştuğu gibi konuşuyordu. Bu olay bana onun nasıl bir insan olduğunu öğretti. 

Jürgen o gün bana bir ders verdi: Daima dürüst olmaya çalışın, hem başkalarına hem de kendinize.

2016 yılında Dortmund'da kendimi sıkışmış hissettim. Yeni bir meydan okumaya ihtiyacım vardı. Sözleşmemin bitmesini bekleyebilirdim, ama bir şeyi değiştirmem gerektiğini biliyordum. 

İlkay Gündoğan: Söylemek istediğim bazı şeyler var - Resim : 5

"Pep beni dürttü"

Şubat ayında Pep Guardiola, Manchester City'nin başına geçmek için Bayern Münih'ten ayrılacağını açıkladı. 

Onun Barcelona'ya oynattığı futbolu çok sevmiştim. Bayern'e karşı her maçımız o varken çok zordu. Topu kovalamak için 90 dakikayı harcıyorsun ve nedeni anlayamıyorsun. 

Birkaç kişiden Pep'in beni oyuncu olarak beğendiğini duymuştum. Bayern'le o sezonki ikinci maçımızın ikinci yarısı başlamadan önce tünelde yanıma geldi, beni dürttü. Ne olduğunu anlamadım. Sıradan bir şeydi, ama neden? Belki ona sormalıydım. 

City'nin benimle sözleşme imzalayacağı belli olduktan sonra bile bundan emin olmak istedim. İmzalamadan hemen önce Pep ile ilk kez buluşacağımızı hatırlıyorum. Ona sormak istediğim bir soru vardı. 

Ona taktikleri ve karşılıklı maçlarımızı sorabilirdim, ya da City için büyük planlarını. Ama oturduğumuzda ağzımdan tek bir soru çıktı. "Beni gerçekten istiyor musun?"

Elbette cevabı biliyordum, beni istemese neden benimle şahsen buluşsun ki! Ama sadece bilmek istedim, söylediğini duymam gerekiyordu.

5 yıldır Pep ile beraber çalışıyoruz ve çok iyi anlaşıyoruz. 2016 yılının Aralık ayında çapraz bağımı yırttığımda ve 8 ay boyunca oynayamadımda bile en iyi formumla döneceğimden hiç şüphesi yoktu. 

"Gundo nerede?"

Bir keresinde arkadaşımla takılıyordum, Pep'in doğum günü olduğu aklıma geldi. Arkadaşım ona bir hediye vermemizi önerdi.  Pep, Manchester'da benim komşum. Bu yüzden bir şişe şampanya aldık, arkadaşım ona İspanyolca bir kart yazdı ve kapısını çaldı. Geri döndüğünde Pep'in bundan çok memnun olduğunu söyledi. Sonra sinema odasına döndüm ve o anı unuttum. Yarım saat sonra kapı çalındı. "Bu da kim?" dedim. Arkadaşımın pizza sipariş ettiğini sanıyordum. Kapıyı arkadaşım açtı ve Pep Guardiola kapıdaydı. "Gundo nerede?" dedi. Bana Gundo der. İkimiz de şaşırdık, Pep çok özel biri. Onu asansörde falan görmüştük ama evime hiç gelmemişti. Hediye verdiğimiz şampanya şişesiyle birlikte elinde 3 de kadeh vardı. Bir saat kadar bizimle oturdu. Bana futbolun da insanlarla ilgili bir meslek olduğunu hatırlattı. 

"Hala hatırlıyorum"

Kariyerimi bitirdiğimde en çok hatırlayacağım şey, bir şeyler paylaştığım kişiler olacak. Hayat hakkında da aynı şeyi söyleyebilirsiniz. Şampiyonlar Ligi'nde ne olursa olsun kariyerimden dolayı çok mutluyum. Bunu bir futbolcu olarak yapmak bile başlı başına bir rüya gerçekten. Hala başıma geldiği günü hatırlıyorum. 18 yaşındayım ve öğle yemeği molasında arkadaşlarımla okul bahçesinde oturuyorum. Okulun dışında bir arama gördü, o arabayı bir yerden tanıyordum. İlhan Amcamın arabasıydı. Yanıma geldi ve "Eşyanı topla" dedi. "Neden" dedim. "Yarın Nürnberg'e gidiyorsun, sözleşme teklif ettiler" dedi. İnanamadım, çok heyecanlıydım. Doğru olup olmadığını sordum, baktım şaka yapmıyor. Müdüre okuldan ayrılacağımı söyledik. Ertesi gün sabah 5'te Nürnberg'e gitmek için uyandık. Ailemle vedalaştım. Evden ayrılıyordum. Sonsuza dek ayrılmış olacaktım ama bunu o an henüz bilmiyordum. Tek düşündüğüm her şeyin harika olacağıydı. Haklı çıktığıma sevindim."

Kaynak: Haber Global TV

ilkay gündoğan Almanya Manchester City Dortmund Schalke 04 Nürnberg