Fenerbahçe yönetiminden 'Ergenekon Davası' açıklaması

Fenerbahçe yönetiminden 'Ergenekon Davası' açıklaması

Fenerbahçe'nin Hukuk İşlerinden Sorumlu Yöneticisi Fethi Pekin, "Ergenekon Davası Gerekçeli Kararı'nda da Fenerbahçemize kumpas kurulduğu kayda geçirilmiştir. Bugüne kadar dediklerimiz bu kararla tescil edilmiştir." dedi.

Fenerbahçe'nin Hukuk İşlerinden Sorumlu Yöneticisi Fethi Pekin, "Ergenekon Davası Gerekçeli Kararı'nda da Fenerbahçemize kumpas kurulduğu kayda geçirilmiştir. Bugüne kadar dediklerimiz bu kararla tescil edilmiştir. 4 yıldır Yargıtay'da bekleyen Şike Kumpası Beraat Dosyası bir an önce incelenip, daha fazla geciktirilmeden karara bağlanması beklentimizdir. Bundan da daha doğal beklentimiz, talebimiz olamaz" dedi.

Hukuk İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin, sarı-lacivertli kulübün televizyonunda Ergenekon Davası Gerekçeli Kararı hakkında açıklamalarda bulundu. Pekin, şu ifadeleri kullandı:

"8 yıldır bu konuya kırmızı çizgimiz, dedik. Fenerbahçe sütten çıkmış ak kaşık kadar temizdir, dedik. Tuzaktır, dedik. Kumpastır, dedik. Fenerbahçemizi ele geçirme, geçirilemezse yok edilmeye yönelik operasyondur, dedik. Uzun lafın kısası dün açıklanan Ergenekon Davası Gerekçeli Kararı'nda da Fenerbahçemize kumpas kurulduğu kayda geçirilmiştir. Bugüne kadar dediklerimiz bu kararla tescil edilmiştir. Şimdi sizlere Gerekçeli Karardan Fenerbahçemizle ilgili bölüm 8 sayfa. Gerekçeli kararda şu tespitlere yer verilmiştir. İlgili bölümleri Gerekçeli karardan birebir okuyacağım.

Dosyada Aziz Yıldırım ve arkadaşları sadece şikeyle suçlanmaktadır. Dinleme talebine açıkça şike yapmak için kurulmuş örgüt yazılsa belki hakimlerden biri fark ederek "şike suç değil" diye talebi reddedebilecektir. Ancak o tarih itibarıyla bu şekilde dinleme yapılarak belki başka bir suç da bulunacağı ihtimal ve hatta ümidi taşındığı anlaşılmaktadır. 14/04/2011 tarihi öncesindeki dinleme taleplerinin bu yönüyle de hukuku dolanan talep olduğu görülmektedir. Çalışma bu şekilde olunca sanki onlarca hukukçu görev yapsa da başta görülebilecek en önemli hukuk ihlali bile görülememiştir.

Ortada nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları yokken, şike de suç olarak düzenlenmemişken alınan "suç örgütü kurmak ve buna bağlı olarak örgütün faaliyetleri" adı altında dinleme kararlarının hiçbir yasal dayanağı olmadığı açıktır.

Yerel mahkemenin bozmaya konu önceki hükmünde 14/04/2011 tarihi öncesine ilişkin nitelikli dolandırıcılık sevk maddeleriyle açılmış eylemlerle ilgili verdiği beraat kararının CMK 223/2-a maddesi gereğince şike o tarihte suç olmadığından ve dolandırıcılık suçunun da unsurları itibarıyla oluşmadığından verildiği belirtilmektedir. Aslında bu bile 14/04/2011 tarihi öncesindeki tüm dinleme kararlarının yasal olmadığının ilanıdır.

Yasal dayanaktan yoksun bu dinleme kararlarıyla kabul edilen örgüt suçunun da oluşmadığı açıktır. Kanunun o tarihte suç olarak düzenlemediği eylemi gerçekleştirmek için örgüt kurulamayacağını izaha gerek yoktur. Dolayısıyla 6222 sayılı yasanın yürürlük tarihine kadar toplanan tüm deliller değerlendirmeye alınamayacak mahiyettedir. Bu delillerle varılan sonuçlar da kullanılamaz.

Mevcut delillerle (tapelerde ve fiziki izlemelerdeki delilllere göre) Aziz Yıldırım'ın genel iştirak hükümleri çerçevesinde sorumluluğuna gidilemeyeceğinden ancak örgütsel bir suçlama çerçevesinde mahkum edilebileceği görüldüğünden bu yönde dosyadaki tüm hukuki şartların zorlandığı, hukuk güvenliğine ilişkin birçok ilkenin ihlal edildiği anlaşılmaktadır.

Dosyadaki tapeler bir an için yasal delil kabul edilse bile; içeriklerine değişik anlamlar yüklenebilecek bazı telefon görüşmelerine dayanılması, kanunun düzenlemesine göre şikenin sahaya yansıyıp yansımadığının araştırılmasına gerek olmasa bile en azından maçta penaltıyı gole çeviren futbolcunun bile şikeden o maçtan dolayı mahkumiyetine gidilmesi gibi önceki mahkumiyeti içeren karardaki bir çok kabulün Yargıtay'ca tartışılması gerekirdi. Hele Yüksek Mahkemenin polis raporlarını uzun uzun yazmasına,"...AİHM kararlarına göre, bu yollarla elde edilen delillerin ceza yargılamasında kullanılabilmesi için, sanık huzurunda ve kamuya açık bir yargılama sırasında tartışma olanağının sağlanması gerektiği, bir başka anlatımla, sanığa elde edilen delillere itiraz etmesi için yeterli ve gerekli imkanların tanınması ve bu bağlamda savunma hakkının çiğnenmemiş olmasının gerektiği..." şeklindeki görüşüne Anayasamızın 38. maddesindeki "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez" şeklindeki düzenleme karşısında kabul edilmesi mümkün değildir. Yargıtay'ın anayasaya aykırılık iddialarını Anayasa Mahkemesinin yerine geçercesine uzun uzun inceleyerek aykırılık iddiasını ciddi bulmadığını belirtmesi, geçmiş uygulamaları kimse bilmiyormuş gibi yasa değişikliğini bekleyemeyeceklerini belirtmesi, benzer dosyaların dönüş hızı bilinirken bu dosyanın tutuklu dosyalardan bile hızlıca karara bağlanması, Yargıtay C. Başsavcılığının tebliğnamesine aykırı yönleri de olmasına rağmen Türkiye'de ilk defa uygulanan bir yasayla ilgili Yargıtay Başsavcılığının da dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna götürmek istememesi gibi dosyadaki bir çok uygulamalar alt alta konulup bir de Yüksek mahkemenin 14/04/2011 tarihi öncesi eylemlerle ilgili beraat kararlarını onarken gerekçe değişikliği yapıp örgüt suçuna ilişkin Prof. Dr. İzzet Özgenç'in mütalaasını kullanarak (bahis şikesiyle ilgili bir iddia olmadığı için dosyaya uymadığı halde) hem örgütten hem de şikeden mahkumiyeti onamadaki eylem Yüksek Yargıdaki görevliler açısından görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu akla getirmektedir. Hem Kapatılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi hem de Yüksek Mahkeme bu dosyadaki karar ve uygulamalarıyla hukuk güvenliğini ortadan kaldırmışlardır.

Nitekim tutuklusu bulunmayan dosyanın şike ve örgüt suçuna ilişkin mahkumiyet kararlarını kısa sürede onayan Yargıtay 5. Ceza Dairesinin kararda imzası olan üyeleri; Mehmet Vehip Ekinci, Dursun Altınöz ve Mesut Kundakçı'nın Fetö/PDY üyeliğinden yargılandıkları ve meslekten de ihraç edildikleri anlaşılmıştır.

Birebir Gerekçeli karardan ilgili kısımları okudum. Çok açık ve net. Bundan daha fazla bir şey söylemeye gerek kalmadığını düşünüyorum. Özellikle bu hafta başında başlayan Şikede Kumpas Davamızın 14. Duruşma ayındayız. 2 Eylül'de başladı. 27 Eylül'e kadar sürecek. Dün yayımlanan bu biraz önce bahsettiğim Ergenekon'un Gerekçeli kararındaki bu ifadeler Fenerbahçemizin Davası ile ilgili çok çok çok önem teşkil etmektedir. Bu tarihi haksızlık 3 Temmuz'da Türk sporuna hizmet eden milyonlarca taraftarlarıyla Türkiye'nin en büyük spor kulübü ve sivil toplum örgütü olan Fenerbahçemize yapılmıştır.

4 yıldır Yargıtay'da bekleyen Şike Kumpası Beraat Dosyası bir an önce incelenip, daha fazla geciktirilmeden karara bağlanması beklentimizdir. Bundan da daha doğal beklentimiz, talebimiz olamaz.

Adalet yerini bulacaktır. Ne Mutlu Fenerbahçeliyiz diyene." İHA

fenerbahçe Ergenekon Davası