Denge, veda ve panzehir!

Denge, veda ve panzehir!

Trabzonspor Alanya'dan 5 yediği maçta 'dengeyi' aradığını gösterdi. Okan Hoca, Jesus'un oyununa panzehir buldu. Weghorst Kasımpaşa maçında veda etti.

Şampiyonluk, Trabzonspor’un tüm dengelerini bozdu. Oysaki Kasım 2020’de göreve geldiğinden bu yana teknik direktör Abdullah Avcı’nın en çok üzerinde durduğu konu dengeydi. Hep savunma-hücum, sevinç-keder, coşku-kontrol arasındaki dengeden bahsetmişti Avcı. Ama geçen sezon şampiyonluk neredeyse garanti halini aldıktan sonra camianın yüksek enerjisini kontrol edememiş, hatta şampiyonluk bile uzatmalarla gelmişti. Hani geriden gelen istikrarlı bir rakip olsa, şampiyonluk bu coşkuya kurban gidebilirdi. Fakat Trabzonspor tüm rakiplerinin sezon boyunca dikiz aynasında küçük görünmelerini sağlamıştı. Tampona yapışan olmamıştı.

Ne olduysa şampiyonlukla oldu. Tarif edilemez bir coşku önce stada, sonra sokaklara ve en son da bordo-mavili yönetimin tüm karar organlarına yansıdı. Öyle bir sarsıldı ki Trabzonspor, toparlamak mümkün olmadı. Ligin 3. haftasında Trabzonspor, Antalyaspor’a 5-2 kaybettiğinde görüştüğüm bir Trabzonspor profesyoneli, “Hala şampiyonluğu kutluyoruz” demişti. Aslında bu cümle Trabzonspor’un içinde bulunduğu durumun ta kendisiydi.

Coşku o kadar yüksek oldu ki, o özgüvenle şampiyon takımın ana kadrosundan Nwakaeme ve Cornelius başta olmak üzere tam 7 oyuncu gönderildi. Yerlerine 13 transfer yapıldı. Gidenlerin alternatifi olamayacak, tamamen farklı kalite ve oyun formatında 13 yeni isim. Abdullah Avcı ve takımın kalanıyla başka bir dil konuşan yeni oyuncular. Tabii anlaşamadılar, olmadı.

Bu arada sakatlıklar da sanki özenle yazılmış bir korku filmi senaryosu gibi üst üste geldi. En basit örnek Visca. Önce kolu sonra omzu kırıldı. Dorukhan, Hamsik, Bakasetas, Gbamin, Uğurcan, Peres, Hüseyin, Abdülkadir Ömür ve Larsen ciddi sakatlıklar yaşadı. Sezon başından bu yana takım tam kadro antrenman bile yapamadı.

Sonuçta denge bozuldu ve toparlanamıyor. Şimdi yine Akdeniz sularında alınan 5-0’lık yıkıcı mağlubiyet Avcı’ya da yönetime de, “One minute” dedirtti. Ya Avcı veda edecek ve yeni bir teknik direktörün toparlaması beklenecek ya da Avcı kolları sıvayıp tam anlamıyla fiyaskoya dönüşen kadro mühendisliğini tekrar yenileyecekti. İkinci ihtimal tercih edildi. Ama gördüğümüz, bildiğimiz hiçbir sezon ortasındaki yeniden başlangıç sonuç vermemiştir. Yani Trabzonspor taraftarları şampiyonluk kutlamaları için çıkardıkları bayraklarını tekrar katlayıp yerine koyup bir sonraki sezonu beklemek zorunda kalacak. 

PANZEHİR

Fenerbahçe ve Galatasaray 397. kez karşılaştı. Tam bir tarih ve tam bir derbi. Fakat 2000’li yılların Galatasaray’ından bu yana Kadıköy’de bu kadar rakibini çaresiz bırakan bir Galatasaray görmemiştik. Peki neydi bu yaşadıklarımız?

Öncelikle Jesus’un, “Benim oyunum” dediği ve vazgeçmediği oyun planı. Jesus yine takımına ezberlettiği oyunu oynamak istedi. Hiçbir değişiklik yapmadı. Ve tabii ki dünyanın en önemli kurallarından biri, bir kez daha devreye girdi. Her zehrin bir panzehiri bulunur.

Fenerbahçe yüksek enerjiyle oynuyor. Yavaşlatmaya çalışanların başına gelenler ortada. Okan Buruk çözümü daha da hızlandırmakta buldu. Merkezi kapatıp her seferinde defans arkasına uzun oynattı. Ve her seferinde Fenerbahçe takım halinde o büyük alanı geri koşmak zorunda kaldı. Bir süre sonra orta alan ve savunma oyuncuları yorgunluktan “Error” vermeye başladılar. Görülmemiş pas hataları üst üste geldi. Mertens, Barış ve Rashica’dan oluşan forvet görünümlü hareketli orta saha üçlüsü de işin içine girince Fenerbahçe’nin pas bağlantıları kesildi. Dubois’in güvenli, Boey’in hareketli oyunu Fenerbahçe savunmasının merkezini kapatmayı engelledi. Maç boyu bek-stoper arası koşulara çözüm bulamadılar.

Sonuçta Jesus’un oyununa Okan Hoca etkili bir cevap vermişti. Fakat Jesus’tan cevaba cevap gelmedi. Tarihi fark bile olabilirdi. Görece daha zayıf rakipler karşısında son derece görkemli galibiyetler alan ama nispeten daha güçlü takımlar karşısında zorlanacak bir Fenerbahçe izlemeye devam edeceğiz. Bu sarı-lacivert rüyanın gerçekleşmesi için yetecek mi? Bunu zaman gösterecek. Peki Jesus yeni bir oyun anlayışı, bir başka oyun planı uygular mı? Hiç sanmam…

VEDA

Wout Weghorst, Kasımpaşa maçında taraftara veda etti. Stada, çimlere ve siyah-beyaz anılara… Ama Weghorst, Manchester’dan bize el sallıyormuş haberimiz yok. Anladığımız kadarıyla konu hakkında sadece bizim değil, Şenol hoca da dahil yönetim kademesinin de haberi yokmuş. Şenol hocanın açıklamalarından bunu anlıyoruz.

Böyle veda olur mu? Mesela Weghorst aynı şeyleri Manchester United’da yapabilir mi? Hiçbir şey bitmemişken taraftara veda edebilir mi? Bu ne anlama geliyor? Bizi nerede ve nasıl görüyor? Bu durum nasıl açıklanır bilmiyorum.

Neyse bir şekilde Weghorst kariyerinin sonunda kapısını çalan büyük şansa “Hayır” diyemezdi ve gitti. Ama önemli olan bundan sonra ne olacağı. Çünkü son şampiyonluğunda sözleşmesinin uzamasını istemediği için “sakatım” söylemleriyle takımı yarı yolda bırakan Aboubakar, yine coşkulu şarkılarla geri gelecek mi? Formayı falan öpüp Beşiktaş’ın kendisi için ne kadar önemli olduğundan dem vuracak mı?

Fiyatta anlaşırlarsa evet. Hatta tüm olanları hepimiz yanlış anlamış ve yorumlamış bile olacağız. 

Şimdi bu yanlış mı?

Bence değil. Futbolun oyuncular için profesyonelce ve para karşılığı yapılan bir iş olduğu gerçeği kabul edildiği sürece hiç sorun yok. Asıl sorun bu gerçek reddedildiği zaman yaşanıyor. Bir takımın formasını giyen futbolcuya o camianın bayraktarı gibi anlamlar yüklenince ve bu yönde beklentiler olunca sıkıntı başlıyor. Futbolcunun röportajlarda, “Ben küçükken zaten bu takımı tutuyordum, taraftarımız için mücadele ediyoruz, bu renkler için ölürüm…”  ifadeleri komik. Ve buna inanan taraftarlara da yazık oluyor.

Tüm bunların dışında Beşiktaş yeni bir yapılanmaya gidiyor. 5-6 yabancı oyuncusunun gönderilmesi, yerlerine yenilerinin alınması bekleniyor. Yani takım yeniden kurulacak. Peki devre arası gelenler ne kadar beklentilere yanıt verecek? Sonuç ne olursa olsun sezon bittiğinde takım yeniden kurulacak. Tekrar tekrar aynı şeyler yaşanıyor. Ben süreci anlatırken yoruldum. Sanıyorum siz de okurken yoruldunuz.

Bu arada bizim kulüplerin toplam borcu ne kadardı?

Kaynak: Web Özel