Cruyff'un dediği gibi...

Cruyff'un dediği gibi...
Fenerbahçelilerin gözünde Jorge Jesus'un büyük kredisi var. Fotoğraf: AA

"Futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır.” Johan Cruyff'un bu sözü, Jesus'un Fenerbahçe'sini anlatıyor. Galatasaray'ın performansını 'cılız' kelimesi özetliyor. Beşiktaş'ın siyah beyaz umutları Şenol Güneş'in omuzlarında.

Johan Cruyff, "Futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit futbol oynamaktır.” dediği zaman bunun 2022 Türkiye’sinde sarı lacivert forma ile vücut bulacağını bilmiyordu mutlaka. Çünkü o Hollanda - İspanya hattında dünya futboluna altın harflerle adını yazdırmakla meşguldü. Yıllar sonra Jorge Jesus isminde bir futbol adamı çıkıp Türkiye’ye geldi. “Durun Cruyff’un ne demek istediğini ben size anlatayım.” deyince biz de dünya gözüyle görmüş olduk.

Jesus felsefesini sahaya yansıtacak kurgu için çok çalıştı. Tıpkı Johan Cruyff’un, "Ben çalışmayı severim ama sadece sevdiğim işlerde” dediği gibi. Belli ki Jesus da eskiyi yıkıp yepyeni bir yapı kurma işini çok seviyor. Zaten gittiği her takımda aynısını yapmıştı.

Önce her bölge için ayrı ayrı neredeyse aynı özelliklere sahip futbolculardan bir kadro kurdu. Sonra onlara nasıl bir kamp uyguladıysa hepsini makine haline getirdi. Herkesin en az iki alternatifi vardı. Yani kimseye minneti yoktu. “Forma duvarda asılı yeterince koşan gider alır” dedi. Ardından onları kendine ve oynanacak oyuna ikna etti. Onları, kazanmanın ve farklı galibiyetin bağımlısı yaptı.

Johan Cruyff, “Başkalarının fikirlerindense kendi fikirlerimle kaybetmeyi tercih ederim” demişti.

Jesus da bavuluna kendi fikirlerini ve bu fikirleri uygulayacak kararlı tavrını koyup İstanbul’a gelmişti.

'PASLAR İLE RAKİBİN BAŞINI DÖNDÜRELİM'

“Oyuncu kalitesi çok düşük olsa da kale içinden oyun kuralım, maç boyunca topa biz hâkim olalım, pas varyasyonlarıyla rakibin başını döndürelim” gibi hayal mahsulü şeylerle uğraşmadı. Basit, çok basit ve sınırları çok net çizilmiş bir oyun kurguladı. Bu oyunun en önemli detaylarından biri topu geri kazanmaktı. Kural basitti: “Kim olduğunuz önemi değil. Hücum, orta saha ya da savunma fark etmez. Topu en hızlı şekilde geri kazanacaksınız. Yoksa maçları televizyondan izlersiniz.

Johan Cruyff, “En güzel gol, boş kaleye atılan goldür” demişti. Fenerbahçe maç başı 3.1 gol beklentisi ile Avrupa devlerini bile geride bırakırken bunu paylaşarak yaptı. Ligde atılan 34 golü toplam 17 oyuncu atmış. Sonradan oyuna giren oyuncular toplam 16 gol kaydetmiş. Herkes arkadaşına boş kaleye gol atsın diye pas vermenin peşinde. Son örneklerini Batshuayi ve Valencia İstanbulspor maçında bize gösterdi.

Johan Cruyff, “Kolay bir maçın zor yanı, kötü olan rakibini kötü oynatmayı başarmaktır.” demişti. Fenerbahçe bunu hep başarıyor.

BELKİ BU FENERBAHÇE TÜRK FUTBOLU İÇİN BİR KIRILMADIR

Çünkü Türkiye’deki birçok teknik direktörü kendini Guardiola ve takımını da M. City sanıyor. Jesus da sürekli yüksek presle onların kendi kalesine gol atmasını ve ofsayta düşme rekoru kırmalarını sağlamaktan bıkmıyor. Sonuçta rakipler sürekli kötü oynuyor.

Jesus ve Fenerbahçe’nin oyunu hakkında anlatacak ne çok şey var. Ama bence uzun uzun anlatmak yerine yaşayalım ve keyifle seyredelim. Belki bu Fenerbahçe, Türk futbolu için bir kırılma gerçekleştirir ve hakem, algı, sosyal medya, var çizgisi gibi konuları boş boş konuşmak yerine tüm maçlarda futbolun keyfine varırız. Bakın Jesus hiç konuşmuyor.

CILIZ

“Cılız” kelimesinin anlamı TDK’ya göre: çok zayıf, güçsüz demek.

Galatasaray’ın F.Karagümrük maçında oyuna geçen haftaki kadar iştahlı ve yüksek presle başladığını göremedik. Daha sakin ve temposu daha düşük bir oyun vardı. Yine oyun içinde rol dağılımı, final paslarının kurgusu ya da oyuncuların bireysel performansları beklentinin çok uzağındaydı. Sonra 33. Dakikada F. Karagümrük’ten Adnan, Galatasaray’ın imdadına yetişti ve gördüğü kırmızı kartla takımını 10 kişi bıraktı.

Cruyff'un dediği gibi... - Resim : 1

Kırmızı sonrası Galatasaray rahatladı ve kendi ortalamalarını da ikiye katlayan hücum rakamlarına ulaştı. İşin garip tarafı sarı kırmızılı takım rekor sayıda ceza alanı içinde topla buluşuyor, şut atıyor, gol pozisyonu yakalıyor ama bunlardan sonuç alamıyordu. Galatasaray’ın ataklarını tanımlarken sürekli dilimiz, “cılız” kelimesine gidiyordu. Hatta Icardi’nin attığı bir şu o kadar yavaştı ki Viviano yere yatıp yerde topun gelmesini bekledi.

Biri Icardi, diğeri Mertens, diğeri Kerem, bir başkası  Oliveira… Nasıl bu kadar konsantrasyondan uzak ve dağınık olabilirler, nasıl bu kadar cılız vuruşlar gerçekleştirirler, anlamak mümkün değil. Eğer kendi kalitelerinin yarısı kadar sahada olsalardı Galatasaray tarihi fark yakalardı. Ama ne mümkün? Neyse ki mecburiyetten ilk kez forma verilen Emre ve Mata gol attı da Galatasaray 3 hafta sonra kazanmayı hatırladı.

Belli ki, bu kadar zor gol atan bir takım olmak bu sezon Galatasaray’ın en büyük sınavı olacak. Beşiktaş derbisinde bu sorunu çözerse Okan Hoca çok önemli bir virajı kayıpsız atlatabilir. Aksi halde sabırla Galatasaray’ın kendini bulacağı günü bekleyen tribünler de, “yeter artık” diyecekler.

GÜNEŞLİ GÜNLER

Beşiktaş, Ümraniyespor karşısında yeni teknik direktörü Şenol Güneş’le sahadaydı. Ismael dönemiyle en önemli fark topun yere inmesi oldu. Weghorst uzun boylu diye topu sürekli ona yüksek oynamak takımdaki oyuncuların yeteneğine ihanetti zaten. Şimdi top yere iniyor ve o uzun Weghorst yerden plaselerle iki gol atıyordu. Cenk ise eski görkemli günlerine iki golle selam söyledi. Bir oyuncunun kendisine inanan antrenörle sahaya çıkmasının ne kadar fark yarattığını bir kez daha gördük. Dile kolay, Cenk, Şenol Güneş takımlarında 113 maçta 57 gol atmış.

Top yere inince Gedson isminde bir yeteneğin nasıl fark yaratabildiğine de şahit olduk. Tabi tüm bunları sezonun 12. haftasında Şenol Hoca gelince görebilmiş olmamız da ayrıca durumun vahametini ortaya koyan bir gerçek.

Cruyff'un dediği gibi... - Resim : 2

Şenol Hoca tadilata hızlı başladı ama bir taraftan da Dünya Kupası'na kadar kayıp yaşamamak için takıma çok da müdahale etmek istemiyor. Şimdi 5 gollü gövde gösterisinin ardından sırada Galatasaray derbisi var. Alınacak her sonuç Beşiktaşlılara, “zararın neresinden döndüysek kardır” dedirtecek. Ismael’in nasıl bir zaman kaybı ve kara bir dönem olduğu görüldükten sonra şimdi tüm siyah beyaz umutlar Şenol Güneş’in omuzlarında. En azından bu maç özelinde şunu söylemeden geçmemek gerek, güneşli günler Beşiktaş’a yakışıyor.

Kaynak: Web Özel