Beşiktaş'ta kazan kalktı, Galatasaray'da büyük isyan ve Arao'nun yüzü...

Osmanlı döneminde Yeniçeriler uzun yıllar en güçlü kara ordusu olarak tarihe iz bıraktı. Ama, "Kontrolsüz güç, güç değildir" kuralı gereği bir süre sonra çıkar çatışmaları ile kontrolden çıktılar ve sürekli yoktan sebeplerle isyan çıkarıp padişah değiştirecek kadar güçlendiler.

Yeniçerilerin bir aşçısı vardı, dağınık ve pasaklıydı. Yemek dağıttığı kepçeyle, pilav dağıtır, yine aynı kepçeyi hoşaf dağıtmak için de kullanırdı... Gel zaman git zaman bu aşçı yaşlandı ve emekli oldu. Yerine gelen aşçı hem yemek yapmakta hem da mutfak ve servis düzeninde titiz bir yapıya sahipti. Her dağıttığı yemek için ayrı kepçe kullanmaya başladı. Ama gelin görün ki bu sefer de yeniçeriler, hoşaflarında pilav yağı yüzmediği için, “Devlet hoşafımızın yağını kesti” deyip yemek yapılan kazanları kaldırıp yere atarak bir isyan başlatırlar. “Kazan kaldırmak” deyimi de buradan gelir.

YENEN İKİ GOLE DİKKATLİ BAKIN

Parçanın bütünü gösterdiği en önemli alanlardan biridir futbol. Örneğin Beşiktaş’ın yediği iki gole dikkatli bakın. İlk golde Kamil Ahmet topu alıp birkaç hamlede kontrol ettikten sonra ortalarken Beşiktaş savunması ne yapıyordu? Salih tam da oradaydı. Peki neden pozisyonu bizimle birlikte seyrediyordu? 

Kaan Kanak 2. golün vuruşunu yaparken Redmond da tam oradaydı. Topa müdahale etmeye neden üşendi? Neden rakibin her atağında Beşiktaş’ın ceza alanı önündeki yay bu kadar boş kalır? Ismael'in bunu söylememesi mümkün mü? Varsayalım söylemedi, bu düzeydeki anlı şanlı oyuncular bu basit gerçeği göremezler mi?

İlk yarıda Hatayspor’da El Kaabi’nin ceza alanı içinde bomboş pozisyonda vurduğu top auta giderken Beşiktaş defansı tam olarak ne yapıyordu? Maç sonu Ismael’in, “Bazı oyuncular Beşiktaş’ta oynadığının farkına varmalı” demesi  ve Weghorst’un, “Biz tahmin edilebilir, yavaş bir oyun oynuyoruz.” ifadesi de tüm tabloyu bize özetleyen detaylar.

Kısaca Beşiktaş’ta kazan kalkmıştı ve Yeniçerilerin istediği değişiklik de gerçekleşti. Valerian Ismael gitti.  Ismael iyi miydi, kötü müydü? Onu ayrıca tartışmak gerek ama gidişi sadece teknik-taktikle ilgili değildi. Yeni gelecek teknik adam bakalım bu yapıya nasıl bir yaklaşım sergileyecek? Birlikte göreceğiz.

HÜSRAN

Galatasaray’ın Alanyaspor maçı öncesi Sportif AŞ Başkan Vekili Erden Timur basın toplantısı düzenleyerek, “Bize bir kurgu yapılıyor, bu kurguyu yapanların başına yıkarız” dedi. MHK maçın hakemi olarak Galatasaraylıların kara listesinde ilk sırada yer alan ve birçok kötü hikayesi bulunan Ali Palabıyık’ı atadı. Çok enteresan bir tercihti. Ali Palabıyık maçı katletti.

Bu atama Galatasaray’a bir meydan okuma mıydı? Eğer değilse yangına körükle gitmek gibi bir tercih neyin ifadesiydi? Tüm bu olaylardan ve açıklamalardan sonra TFF ve MHK hala sessiz. “Evet” ya da “Hayır” denmiyor. Peki bu atama bir meydan okuma ya da Okan Buruk’un ifadesiyle bir “didişme” ise sonucu nereye gidiyor? Türk futbolu böyle mi yönetilecek? Değilse ne oluyor? Bir açıklama gerekmez mi? Tüm bu sorular cevapsız. Biz sessizce beklemeye ve olacakları izlemeye devam edeceğiz.

Tabi, “2-0 önde olduğun ve 10 kişi kalıncaya kadar tam anlamıyla hükmettiğin bir maçı 2-2’ye nasıl getirirsin?” sorusu da masada duruyor. Futbolda kırmızı kart her zaman var. Eksik kalınca nasıl reaksiyon verileceği önemli değil midir? Galatasaraylı oyuncular dünyanın sonu gibi davranırken Okan Hoca da oyuna sadece savunmayı düşünecek oyuncuları sokarak takımına korkmaları gerektiği mesajını verdi. Sonuçta sadece iki puan değil, özgüven ve motivasyon da gitti. Daha da tehlikelisi futbolcular hakemleri bahane edip kaçak dövüşmeye başladılar. Bu hatayı Fenerbahçe ve Beşiktaş da yıllarca yapmıştı. Sonuç hep hüsran.

ARAO’NUN YÜZÜ

2013 yılında Fenerbahçe – Benfica eşleşmesi sırasında Jeorge Jesus’u yakından tanıma şansım olmuştu. Taraftarı ateşleme ve bize kendimizi kötü hissettirme çabaları bana çok itici gelmişti. Sürekli etrafa bağırıp çağıran, hiçbir şeyden memnun olmayan huysuz bir adam gibi görünmüştü. Ama tribünler ona aşıktı. Oyunculara bir bakışı yetiyordu ve küçük bir hareketiyle deliler gibi koşup saldırıyorlardı.

Şimdi bunların Fenerbahçe için etkilerini net bir şekilde görünce anlıyoruz. Bu adam başka bir enerjiyle hareket ediyor. Başkanından oyuncusuna, profesyonelinden taraftarına kadar herkes onu kabulleniyor. Sonra meydan onun. Tribünlerin kalbini nasıl fethedeceğini çok iyi biliyor ve oyunu kuralına göre oynuyor.

Hatalarından hemen dersler çıkarıp değişiyor ve dönüşüyor. Örneğin Karagümrük maçında yenen 4 golden sonra Başakşehir maçında tüm önlemleri almıştı. Karagümrük takımında Borini’nin merkezden ürettiği ikili oyunlara çaresiz kalmıştı ama Emre Hoca’nın bu hataları analiz edeceğini bilerek merkeze ekstra önlemler aldı. Biglia-Okaka bağlantısını kesti ve pas bağlantılarından oluşan hatalarla pozisyonlar üretti.

Tabi oyuncuların reaksiyonları da onun ipleri nasıl elinde tutuğunu her seferinde bize gösteriyor. Herkes Rossi’nin gol vuruşunu konuşuyor ama bence bu hikayenin sırrı başka yerde duruyor. Rossi’ye gol pasını veren oyuncu Arao. Kaç haftadır tedavide olan ve oyuna 67. dakikada giren Arao. Rossi’ye topu verdikten sonra maksimum kuvvetle ceza sahasına koşmaya başladığı anda yüzünde oluşan ifadeye bakın. O ifade Fenerbahçe’yi özetliyor.

Kaynak: Web Özel