Zafer Algöz'den 'Okan Bayülgen' açıklaması: Bizim yaratıcılığımızdaki işleri noterde kendi üzerine almış
Jülide Ateş'le 40 programına konuk olan oyuncu Zafer Algöz, Zaga dönemiyle ilgili flaş bir açıklama yaptı. Algöz, "Okan Bayülgen, bizim yaratıcılığımızdaki işleri noterde kendi üzerine almış" dedi.
Haber Global ekranlarının sevilen programı 40'ın bu haftaki konuğu oyuncu Zafer Algöz oldu. Ünlü oyuncu, Jülide Ateş'e önemli açıklamalarda bulundu.
Zafer Algöz'ün açıklamalarından satır başları;
Zafer Algöz kendisini nereye ait hissediyor?
Ben kendimi Türkiye'ye ait hissediyorum. Babamın devlet memuru olması nedeniyle Türkiye'nin birçok yerini dolaştık, gezdik. Sinop'un dışında bütün illere gittim. 1,5 sene önce de gidip Sinop'u da gördüm.
Dedenizin bestekar olması sanat hayatınızı nasıl etkiledi?
Dedemin bestekar olması, babamın çok iyi şarkı söylemesi... Çok iyi müzik kulağı olan, çok güzel şarkı, türkü söyleyen bir adamdır babam. Binlerce şarkı, türkü bilir. Benim de hep çocukluğumda babamın söylediği şarkılarla, türkülerle kulağım dolduğu için bir biçimde müzik kulağım da zenginleşti. Ritim duygum zenginleşti. Rahmetli dedem o dönem, asıl tabi soyadı Haydar Algöz fakat, sanatçıların biliyorsunuz hünerlerine göre soyadı verirler. İşte Kadri Şençalar, Şenyaylar gibi... Dedem de muhteşem bir keman virtüözü ve çok iyi bir sanatçı ve çok iyi bir besteci olduğu için ya senin soyadın da "Telhüner" olsun demişler. Onun için de Kemani Haydar Telhüner olmuş.
Annemin benden önce bir oğlu olmuş, 3 aylıkken ölmüş. Erdinç abim. Sonra bana hamile kalmış. Bana hamileyken devlet tiyatrolarında "Küçük Tilkiler" diye bir oyun seyretmişler. Küçük Tilkiler oyununda rahmetli Yalın Tolga çok büyük bir aktördü, Allah rahmet eylesin. Onu seyretmiş annem ve çok hayran kalmış. Babama demiş ki oyun bittikten sonra, "Eğer bu çocuğum da erkek olursa inşallah bu adam gibi aktör olur" demiş. Annemin dileği kabul oldu.
Bursa Devlet Tiyatroları'na torpille mi girdiniz, yetenekle mi?
Yeteneğimizle girdik. O dönemdeki çocuk ve gençlik tiyatrosu kurslarına zaten 30 kişiyi alacaklardı ve 18 yaşından yukarı olma koşulu vardı. Biz onu bilmediğimiz için biz de gittik, sınava girdik. Sınavda komisyonda devlet tiyatrolarının ağır oyuncuları vardı. Hazırladığımız bir parça, bir şiir onunla katıldık. Ben hiç unutmuyorum Kenan abi, (Kenan Işık) benden şey istedi, dedi ki, "Odada bir sinek uçuyor. At sineği. O sineği varmış gibi kovalar mısın?" dedi. Ben de yapmaya çalıştım. Sonra dedi ki, "Peki kelebek olsa?" dedi. Kelebeği de kovaladım. Dedi ki, "Bak gördünüz mü çocuk daha bu yaşta sinekle kelebeğin arasındaki uçuş farkını biliyor. Sinek daha hızlı uçar ama kelebek zikzaklar çizer. Onu ne kadar güzel yaptı" dedi. Oradan beni çembere aldı. İmtihan bittikten sonra bizi çağırdılar tekrar dediler ki, "Sizin yaşınız küçük. Biz sizi kurslara alamayız ama Kenan abiniz sizi çok beğendi. Biz de sizi çok beğendik. En azından buraya misafir olarak gelin. 18 yaşınıza geldiğinizde hala devam etmek istiyorsanız yine kurslara gelirsiniz ya da gidip konservatuar imtihanında şansınızı denersiniz" dediler. Biz kurslara devam ettik.
Pilotluk içinizde ukde kaldı mı?
Yani ukde kaldı tabi. Uçmayı seven bir insanım. Kendimi hep pilotun yerine koyarım. Hep çocukların hayalinde bir pilot olmak vardır ya. O zamanki prosedüre göre kaptan pilot olmak için hava harp okuluna girmeniz gerekiyordu. Hava harp okulunda pilot olduktan sonra belli bir saat orada uçuyordunuz sonra silahlı kuvvetlerden emekli olup ya da ayrılıp Türk Hava Yolları'na geçiş yapıyordunuz. Ben de onun için kendimi hava harp okuluna doğru yönlendirmiştim ama annem babam, "Hayır oğlum sen oyuncu olacaksın ne pilotluğu" deyip, beni pilotluk hayalinden vazgeçirdiler.
Cem Yılmaz'ı Okan Bayülgen'e tercih mi ettiniz?
İkisi çok farklı. Okan Bayülgen bence radyo ve televizyon için ideal biri. Ama Cem Yılmaz çok farklı biri. Benim ölçülerime göre yaklaşık 25 senedir falan Türkiye'nin 1 numarası. Hem komedyen olarak hem de yaptığı sinema filmleri, senaryolarıyla... Dediğiniz gibi Okan Bayülgen ile Zaga ve Televizyon Çocuğu döneminde beraber çalışmıştık, oradaki; "Ailenin Görüşü", "Zuzaylılar"... Şafak Bakkalbaşıoğlu vardı yönetmenimiz. Oradaki konseptin içerisinde hiç yazılı bir metin yoktu zaten. Bazen yazarlarla çalışmak istedik, baktık kafamız onlara hiç uygun değil. Öyle olunca doğaçlama yapmaya karar verdik. Daha sonra Dudu Teyze mesela benim bulduğum bir karakterdi. Cihangir'de oturuken evimin tam karşı katında bir kadın vardı. Oradan aşağıya bakarak çocukların oğlunun arabasına yanaşmasına sinir oluyordu. Kadın dikkatimi çekti ben de bunu Okan'a anlattım sonra biz bunu televizyonda kullanmaya başladık. Bir dönem geçtikten sonra şunu öğrendim ki orada yapmış olduğum, benim de yaratıcılığını üstlendiğim o işleri Okan bize haber vermeden kendisi gidip kendi üstüne almış, noter üzerinde. Ben de o zaman sormuştum Okan'a, "Madem böyle bir şey yapıyorsun, noterden gidip bu projeleri tasdik ettiriyorsun, bizim neden adımız geçmiyor? Yani en azından bunu evet senin televizyon programında yapıyoruz ama benim neden adım geçmiyor?"
"E işte şov dünyasının kuralları böyledir" falan dedi. Ben de "O zaman kusura bakma ben şov dünyasının kuralları değil, arkadaşlık kurallarına göre hayatımı devam ettiriyorum. Elbette şov dünyasının kuralları olabilir de böyle bir şey yapıyorsan benim haberimin olmasını dilerdim" dedim. Sonra o dönem 'Dudu Teyze'ye bir reklam teklifi geldi. Sanıyorum 4 bölümlük bir bilgisayar reklamı yapmıştık ona. Oradan da kendine ait bir para istedi. Olaylar böyle olunca baktım ki arkadaşlık, dostluğun dışında iş farklı bir yere gidiyor. Ben daha çok işlerimi gönül işleriyle devam ettiren biriyim. Baktım ki tatsızlık olacak çünkü bütün bunlar yaşandıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmenin bir anlamı yok.
Televizyonlarda mizaha neden yer kalmadı?
Çünkü kaliteli mizah yapacak adam kalmadı. Mizah yapmak da bir zeka işi. Sadece politik hiciv yapmak da bana mizah olarak gelmiyor.
Cem Yılmaz filmlerinde size özel mi rol yazılıyor?
Galiba. Çünkü Cem, senaryoları yazarken elbette kimin oynayacağını bildiği için aşağı yukarı, onun da neler yapabileceğini ya da üstüne neler katabileceğini bildiği için ona göre yazıyor. Bu, terzinin adama bakıp üstüne göre kostüm yapması gibi bir şey. Zaten bizim yaptığımız projelerde hep şöyle bir şey oluyor, zannediyorlar ki hemen biz 1 ay içerisinde karar verip hemen biz sete çıkıyoruz. Yaklaşık 1 seneyi buluyor bunun hazırlığı. Önce filmin adı bulunuyor. Daha sonra da karakterlerin adı, soyadı... Ondan sonra bunu kimler oynayabilir... Sonra hikayenin ana çatısı oluşuyor. Ana çatı oluştuktan sonra sahneler eklenmeye başlıyor. Sahneler eklendikten sonra diyaloglar eklenmeye başlıyor. Sonra okuma provalarında oyunculardan gelecek katkı, ya orayı öyle değil de böyle söylesek daha mı iyi olur falan diye ona göre de anında değişiklik yapılıyor.
Dünyanın en büyük takımı Barcelona da yıllardır hep aynı adamlarla oynuyor. Hiçbir zaman da kalkıp şu takımdaki 8 kişiyi gönderelim yeni gelenler gelsin... Öyle bir iddiamız da yok. Kaldı ki bizim kadromuzun içine çok önemli, çok kıymetli sanatçılar da gelip giriyorlar.
Cem Yılmaz kötü bir oyuncu mu?
Bence çok iyi bir oyuncu. Mesela "İftarlık Gazoz" filminde ben hayran olmuştum. O kadar kısa sürede, 2 hafta gibi bir zaman dilimi içerisinde şiveyi muhteşem yapmış. Şive yapmak o kadar zor iştir ki... Ya çok iyi yaparsın ya da kötü yaparsın.
Sinema filmleri törenlerinde oyunculara haksızlık mı yapılıyor?
Bazı oyuınculara haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Yani şimdi her jürinin seçtiği farklıdır. Bazı örnekler de vardır ki, kaba deyimle, güneş balçıkla sıvanmaz. Yani böyle bir yeteneği nasıl es geçersin diye insanın sorduğu olur. Salkım Hanım'ın Taneleri filminde hepsi birbirinden kıymetli çok önemli oyuncular oynadı. Ama filmin asıl ana karakteri benim. Filmde benim dışımda bütün oyuncular ödül aldı. Bana o filmde hiç ödül vermediler ama hep beni takdir ettiler. Demekki jüri görmemiş o performansı. Şerif Loyd performansında da sadece İsmail Dümbüllü ödülü aldım ben. O da benim için çok büyük bir onurdur.
Dümbüllü'nün kavuğu "Erkek" mi?
Dümbüllü'nün kavuğu erkek. Çünkü geleneksel Türk Ortaoyununda Kavuklu ve onun yardımcısı Pişekar... Yani bu geleneğin erkekler tarafından devam ettirildiğini görüyorum.
Bence Ferhan abiden kavuk Cem Yılmaz'a gelmeliydi. Çünkü Cem Yılmaz da 25 senedir meddahlık geleneğini devam ettiren biri. Şimdi bundan sonraki süreç içerisinde bir kadına devredilir mi ona da Şevket kardeşimizin karar vermesi lazım.
Türkiye'nin en komik ismi kim?
Şu anda Cem Yılmaz. İkinci sıraya Can Yılmaz'ı koyabilirim. Çağlar Çorumlu ve Özkan abiyi de sayabilirim.
Ozan Güven olayı sizi utandırdı mı?
Beni çok üzdü. Ben önce şaka sandım. Çünkü ben Ozan'ı 25 senedir falan tanırım. Ozan'ı öyle tepkiler verebilecek birisi olarak hiçbirimiz görmedik. Duymadık da. İlk defa bunu duyunca şaka yapıyorlar sandık. Sonradan böyle bir olayın yaşanmış olduğunu, iki tarafın da birbirne sille tokat denecek derecede öfkeyle daldığını öğrenince ona çok daha fazla üzüldüm. Çünkü hangi insan şiddeti meşru görebilir ki. İnsanın insana şiddeti kadar kötü bir şey olamaz. Bu konuda elbette söylenecek bir şey varsa oturup da sosyal medyada ya da basın önünde arkadaşımla ilgili böyle bir şey söyleyeceğime ben kendisine şahsen konuşmayı, kendisine iletmeyi tercih ederim. O anlamda elbette temasımız oldu. O da yaşananlardan çok üzgün. Böyle bir şeyden kim memnun olur ki. Olay Yargı aşamasına intikal etmiş şekilde. İki taraf da uzlaşmak istememiş. Biz mahkeme kararında ısrarlıyız demişler. Mahkeme kararı bittikten sonra hayat tekrar normale dönecek herkes işine gücüne gidecek de bizim de bekleyip ne olacak ne bitecek görmemizde fayda var diye düşünüyorum. Benim söylediğimde eleştirilecek bir taraf yok. Ben ne yaşandığını bilmiyoruz dedim. Hakikaten doğru. İki kişi arasında yaşananı bilmiyoruz ama kadına şiddete kesinlikle karşıyım. Kadına şiddet göstermek acizliğin göstergesidir.
Türkiye'de kaliteli sanat eğitimi verilebiliyor mu?
Şu anda verildiğini sanmıyorum. Çünkü sanat eğitimi aldığını söyleyenlerin ne dünya ne Türk tiyatrosundan haberi var. "E Neden o zaman bu mesleği seçtin?" diyorum, "Oyunculuğu çok seviyorum" diyor. Hayır oyunculuğu sevmiyorsun. Sen şöhret olmak istiyorsun. Sen iyi bir oyuncu ol, sonra şöhret olursun. Bizim zamanımızda Ankara ve İstanbul Devlet Konservatuarı'ndan mezun olmayanlar devlet tiyatrosuna giremezlerdi. Turgut Özakman hocamızın genel müdürlüğü zamanında diğer okullardan mezun olanlar da girmeye başladı.
Türk sinemasının jönü kimdir?
Türk sinemasının Jönü bence Cüneyt Arkın'dır. Ama Tarık Akan'ı da unutmamak lazım. Gençlerden Kıvanç Tatlıtuğ'u da çok başarılı bulurum. Kenan İmirzalıoğlu'da kendini çok geliştirmiş bir adamdır.
Oynamaktan pişmanlık duyduğunuz rol var mı?
Yok. Ben oynadığım bütün rollere sahip çıktım. Senaryoyu okuduğun zaman zaten aşağı yukarı neyi oynayacağını hayalinde canlandırırsın.
Beşiktaş'taki kötü gidişatın asıl sorumlusu kim?
Beşiktaş'taki bu kötü gidişatın asıl sorumlusu ekonomi. Sadece Beşiktaş'ın değil diğer takımların çoğunda böyle bir sıkıntı var. Mali kongrelerde hemen birileri devreye giriyoru yönetimi ibra ediyorlar. Herkes yaptığının hesabını vermeli. Kulüplerin düştüğü kötü durumun sebebi yönetimlerin ibra edilmesi. Öyle bir zaman gelecek ki Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray'ın bir yatırımcı tarafından satın alınması gerekecek
Kulüplerin yardım gecesi adı altında taraftardan para toplaması etik mi?
Kulüplerin yardım toplaması şu anlamda etik; Serdar Ali Çelikler geçen dedi ki, "Şu an Türkiye'de kulüp başkanı olmak yanan sobaya para atmaktır" dedi. Herkes kendi camiasına yardım etmek istiyor. Bizimki delikli bir kova, biz sadece bir yerini tıkıyoruz. Çünkü sadece futbol değil ekonomi olarak sıkıntıya giren, bunun basketbolu, voleybolu var. Biz mademki Avrupa piyasasında yokuz niye kalkıp dünyanın parasını verip dışarıdan adam getiriyoruz ki. Kendi içimize dönelim.
Köftenin yanında piyaz mı yediniz, çoban salata mı?
Sadece köfte yedim. O haberi neden yaptılar hala aklım almıyor? Sonra düşündüm ülkede sürekli kadın cinayetleri konuşulduğu için adamın karısıyla köfte yemesi haber değeri taşıyor.
Kaynak: Haber Global TV