Burak Kut: İki kez ölüm tehdidi aldım
90'lı yıllara seslendirdiği şarkılarla damga vuran Burak Kut, Armağan Çağlayan'ın YouTube'da yayınlanan Dur Bi Dinle programına konuk oldu. Şöhret basamaklarını çıkarken yaşadığı zorlukları anlatan şarkıcı, "Ölüm tehditleri aldım, kazandığım parayı tutamadım ama hatalarımdan ders çıkardım" dedi.
Son olarak 2013 yılında ‘Sevginin Her Hali’ albümüyle hayranlarını karşısına çıkan Burak Kut, şöhretin zirvesinde olduğu dönemde başına gelen ilginç olayları anlattı. İşte ünlü şarkıcının açıklamalarından satırbaşları…
İlk sahne deneyimim lisede Öğretmenler Korosu’nda çıktım. Popüler müzikteki ilk performansım Hakan Peker’in konserine çıkmamdır. Tolga Sünter ile konsere gittik. Hakan Peker’in basçısı rahatsızlanınca yerine ben çıktım. Hakan abi ilk albümle birlikte bana çok da destek olmuştur.
Benim “Halil Kut Paşa’nın torunuyum” gibi bir açıklamam yok. Soyadımız aynı ama bununla ilgili kesin bir bilgim yok. ‘Torunuyum diyemem ama değilim de diyemem’ Kut'ül Amare zaferi 50’li yıllardan bu yana kutlanan bir zafermiş. Tekrar gündeme gelmesinden sonra benle anılmaya başlandı. Benim de kesin bir bilgim olmadığı için açıklama yapmadım. Biz de ‘paşa dedemiz var’ derlerdi ama aile bağlarımız çok iyi değildi. Sordum ettim ama net bir yanıt alamadım. E-devlet aracılığıyla baktım ama orda da sınırlı. Kut soyadını ilk Halil Paşa aldığı için Kut soyadını taşıdığımız için soyundan geldiğimizi düşünüyorum ama net bir bilgim yok.
Ben İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudum. Okul yıllarımda saçlarım uzundu düzenli olarak geriye tarıyordum. İyi eğitici kötü eğitici farkını orada anladım. Bana saçlarımı kestirmemi söylediler. Ben de nedenini sordum mantıklı bir açıklama istedim. Bana açıklama yapamıyorlardı. Sonra müdür bey beni odasına çağırdı. Eline bir moda dergisi vardı. ‘Bak Burakcım, bu sene erkek saçları ne kadar değişik kısa saçlar daha mı güzel acaba’ dedi. Ben de o yaklaşımından sonra saçlarımı ertesi gün üç numara kestirdim.
Hakan Peker’in sahnesinde kişi sayısını tamamlamak için klavye çalmış gibi arkada durmuştum. Hakan abiden önce ilk albüm atağım için babam Yaşar Kekeva’dan randevu almıştı. Randevumun olduğu gün kendisinin vurulduğu gündür. Demo falan hazırlamıştım ölümü şoke ediciydi. Sonra oğluyla ahbap oldum. Bir süre bir şey yapmadım. Babamın rahatsızlıklarından dolayı da bu işleri erteledim. Daha sonra Hakan abi ile çalışmaya başladım. Gerçekten bana abi olmuştur.
Popüler olunca politikaya atılmamı da istediler. Meydanları toplamak için teklifler geldi. Hiç aklımdan geçmedi. Siyaset hiç ilgimi çekmiyor. O zaman ANAP ve DYP vardı. ‘Gençlik kollarından başla gibi bir şey’ dediler.
Sezen Aksu’nun tüplü mikrofonu vardı. Herkeste olmayan bir mikrofondu. Bütün albümü başka mikrofonla sadece Yaşandı Biti’yi Sezen hanımın mikrofonuyla okumuştum. Ses farkı var diğer mikrofonlara göre... Ben de işim bitince ‘bunu geri götüreyim’ dedim. Arkadaşımız da ısıtmadan fişe takmış ve mikrofon yanmış. Sezen Aksu’nun mikrofonunu geri götürüyorum ama tabut taşır gibi. Kapıyı çaldım aksi gibi Sezen Aksu açtı. Kendisine mikrofonu uzatıyorum bir yandan ağlıyorum, yanmış diye… Şaşırdı kaldı Sezen hanım, ‘Manyak mısın oğlum ne ağlıyorsun yaptırırız geç içeri’ dedi. Unutamadığım bir andı.
Saymakla bitmeyecek olaylar oldu. Bir gece o zaman Ataköy’de oturuyorum kapıda bekliyorlar “beklemeyin çekimim var” diyorum, gidiyorum. Döndüğümde biri 9-10 gibi hala kapıdaydı. “Hayranımızdır biraz daha konuşalım” diye eve aldım. Konuştukça anladım ki evden kaçmış. Aldım arabayla evine bıraktım. Kapıyı atletli bir abimiz açtı ‘sen misin Burak Kut’ diye beni sopayla kovaladı. Arabayla patinaj yapıp kaçıyorum. Psikolojik tedavi safhasına gelen birçok insan vardı. Yemek yerken masaya bir tabak daha koyuyorlarmış ’Burakcım sen de yer misin’ falan diyorlarmış kendi kendilerine.
İki kez ölüm tehdidi atlattım. Bunu dileyen araştırsın. Bir tanesi barış konserinin sonunda yaşanılanlar durma noktasına gelmeme neden olmuştur. Bir diğeri de ‘Türk bayraklı tişört’ giyiyorum diye fanatik bir grubun ölüm listesine alınmam. Şöhretin boyumu nasıl aştığını söylüyorum. Niye vazgeçtin geri çekildin hikayesi bunlarla ilintilidir.
Babam da devletini milletini seven bir adam olduğu için askerlik benim için önemliydi. Eğri oturup doğru konuşalım o kadar para kazanıyordum ki askere gitmemek için Londra’da bir okula da kaydolmuştum. Shipping Management (gemi yönetimi) okuyacaktım. Gemi almayı düşünüyordum. ‘Parayla tekne alacağım bari öğreneyim’ diyordum. O sene okulun parasını da yakarak askere gittim. Ben o yazılan yazıların muhatabı olmak istemedim. ‘Senin özelliğin ne, vatan evladı değil misin’ gibi şeyler yazılmıştı. Herkesin bir tanıdığı vardır ya ben direkt vatandaş olarak gittim. Hatta komutanlarım da ‘senin için kimse bizi aramadı’ demişti.
Acemiliği Isparta’da usta birliğini Erzincan’da 18 ay yaptım. Popülerliğin verdiği dezavantajı çok yaşadım. Göz hapsindeydim. Kilo aldım, depresyona girdim. İyi gitmiştim ama orda birçok şey oldu. Muhasebecim tarafından dolandırıldım. Deli raporu aldı kaçtı. Hiçbir vergiyi ödememiş. Maliyeden yazılar geliyordu askeriyeye...
Babam ofis açmak isterdi hep o ölünce ben de şöhret olunca bir ay içinde ofis açtım. O zaman banka işlemleri kolay olmadığı için bir çekmece vardı. Kese kağıdıyla para döküyorlardı içine. Muhasebecime ‘ne gerekiyorsa al buradan’ diyordum hiçbirini ödememiş. 10 sene sonra bir denetleme oluyor vergiler vergilerin faizleri hiç çalışmadığım ve yanlış yatırımlar yaptığım bir dönem yaşadım.
Askeriyede gazinoda, çatışma bölgelerinde konserler verdim. Ben çok disiplinliydim de askeriye sıkıldı benden. Dursam sorun, haber olsam sorun! ‘Ne yapacağız seninle’ dediler. ‘Moral konserleri vereyim’ dedim. Ağrı’da, Bingöl’de arkadaşlarımızın dağdan inip benle moral buldukları günler yaşandı.
Gelir düzeyin yüksek olunca ona göre bir hayat yaşıyorsun. Para kesilince maddi zorluklar yaşadım. Bir reklam filminde oynamıştım. O zamanın parasıyla Levent’teki villalardan alabilecek kadar çok kazandım. Arnavutköy’den bir yer aldım ama orayı yaptırmak hiç nasip olmadı. Bankadan kredi çektim geri ödeyemedim.
Servet yapmanın değil servet korumanın önemli olduğunu anladığım işlerdi. Ben de biraz şöyle bir durum var, ‘para insanın elinin kiridir, çok para kazandığın zaman başına bu işler gelir’ gibi bir kodlama yapmışım. Onu sonradan fark ettim. Ben parayı itmişim… Bilinçsiz bir dönemdeydim.
Armağan Çağlayan’ın ‘Hiç bunlar yaşanmasaydı ister miydin’ sorusuna cevap veren Burak Kut, “Herkes senden bir şey koparmak işitiyordu. Paramparça edilmek isteniyorsun. Sevginin bir sınırı vardır ama herkes bir şeyler almak istiyordu. İbret hikayesi olabilir ama ibreti nasıl alıyoruz? “Gördün mü Burak parayı buldu havaya girdi” ‘Gördün mü’ dersen o değil. Bugüne bakınca ben de ‘iyi ki yaşadım’ diyorum. Kariyer hatalarım olmuştur ama kimse “niye paranı kaybettin” diye hesap soramaz. Şöhret yönetimi gerçekten zordu.
Hayata müzik yapmak için geldiğine inanan insanlardan biriyim. Yeteneklerimin ortaya çıkamaması beni üzmüştür. Diğer yönlerimin de tanınması için çalışacağım. Benim işim üretmektir. Ötesinde kimseye vaat vermedim. “Yıldızınız olacağım, kral ben olacağım” demedim ama anlıyorum. Çok fazla taraftar sayısına sahip oldum. Hep beklenti oldu beni de tutan bu oldu.
Sahip olduğum şeylerin bana sahip olduğunun farkına vardım. İlişkiler konusunda da böyle. Hatalarım olmuştur onların da bana ama günün sonunda “Burakcım sana mı geliniyor, şöhretine mi geliniyor, parana mı geliniyor” diye.
Kaynak: Haber Global TV