Müslüm Gürses'in vefatının üzerinden 11 yıl geçti
"Arabeskin Babası" veya "Müslüm Baba" olarak tanınan arabesk ve halk müziği sanatçısı Müslüm Gürses'in vefatının üzerinden 11 yıl geçti.
Gerçek adı Müslüm Akbaş olan sanatçı, 7 Mayıs 1953'te Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde, tarım işçileri Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi.
Zeyno ve Ahmet adında iki kardeşi olan Gürses'in ailesi, ekonomik sıkıntılar nedeniyle kendisi 3 yaşındayken Adana'ya göç etti. Müslüm Gürses, ilkokuldan sonra eğitime devam edemeyerek, bir süre ayakkabı tamircisi ve terzi dükkanında çalıştı.
Babasının engellemesine rağmen, annesinin desteğiyle 1967'de henüz 14 yaşındayken Adana'da bir çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katılan sanatçı, birinci olarak dikkati çekti.
Usta sanatçı, yarışmadan sonra "Gürses" soyadını kullanırken, bir yandan da halk eğitim merkezinde müzik dersleri almaya başladı.
Kendisine yapılan teklifle kısa bir süre çay bahçesinde türkü söyleyen sanatçı, işlerin iyi gitmemesi sebebiyle terziliğe geri dönmek zorunda kaldı.
Gürses, müziğe başladığı ilk yıllarla ilgili yaptığı bir açıklamada, "İlkokulu bitirdim. Gerisi yok. Adana'da damda yatarken uzun hava okudum. Arkadaşım halkevine gidiyordu. Ben de gittim. Derken Çukurova Radyosu'nda sanatçı oldum." ifadelerini kullanmıştı.
Adana'daki bir gazinoda assolist olarak sahne alan Sadık Altınmeşe'nin rahatsızlanmasının ardından onun yerine sahneye çıkan sanatçı, büyük ilgi gördü ve mikrofonu bir daha elinden bırakmadı.
Müslüm Gürses, bir yandan Adana'da çeşitli mekanlarda konserler verirken, 1967'den itibaren her cumartesi TRT Çukurova Radyosu'nda, canlı olarak türküler söyledi.
İlk plağı "Emmioğlu/Ovada Taşa Basma" adlı 45'liği 1968'de çıkaran sanatçı, kariyer basamaklarında hızla yükselmeye başladı.
Sanatçı, 29 Mayıs 1969'da babasının annesini öldürmesiyle büyük sarsıntı yaşadı. Bir iddiaya göre, aynı gün Gürses'in kız kardeşi Zeyno Akbaş'ı da öldüren babası, cezaevine girdi.
Hayatının bu noktasıyla ilgili hiçbir zaman konuşmak istemeyen ünlü sanatçı, annesinin vefatının ardından geldiği İstanbul'da, "Giyin Kuşan Selvi Boylum/Hayatımı Sen Mahvettin" ve "Gitme Gel Gel/Haram Aşk" adlı iki 45'lik plak doldurdu.
Gürses, "Sevda Yüklü Kervanlar" adlı şarkısıyla geniş kitlelere ulaşmayı başarırken, "Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma" isimli 45'liği 300 bin basılarak dönemin rekorunu kırdı.
Askerliğini Mamak'ta yapan sanatçı, vatani görevini tamamladıktan sonra Burhan Bayar'ın bestelerine yer verdiği çok sayıda plağı hayranlarıyla buluşturdu.
Müslüm Gürses, 1978'de Anadolu turnesi dolayısıyla Tarsus'tan Adana'ya dönerken trafik kazası geçirdi. Sürücünün hayatını kaybettiği kazada, öldü sanılarak morga kaldırılan Gürses'in yaşadığı son anda fark edildi ve ameliyata alındı.
Kazada, alnı ciddi biçimde zedelenen sanatçının başına, beynini koruyacak plaka takıldı. Gürses, kazadan dolayı koku alma duyusunu yitirdi. İşitme duyusu da ciddi biçimde zarar gören sanatçı, yavaş konuşmaya başladı.
Usta sanatçı, 1990'lı yılların başında "Özür Diliyorum Senden", "İsyankar" ve "Ben İnsan Değil miyim?" adlı albümleriyle müzik dünyasında ikinci büyük çıkışını yakaladı.
Yaşadığı acılarla sanatını yoğuran Gürses, şarkılarında kendisini umutsuz, çaresiz hissedenlerin hislerine tercüman olmaya çalıştı. Bir röportajında Orhan Gencebay ile arasındaki farkı, "Orhan ağabey bizim pirimizdir. Orhan Gencebay, 'Böyle gelmiş, böyle gitmez' diyor. Bizse 'Böyle gelmiş, böyle gider' diyoruz" sözleriyle ifade etmişti.