12. Boğaziçi Film Festivali, film ekipleriyle sinemaseverleri buluşturdu

AA
Kültür Sanat haberleri
12. Boğaziçi Film Festivali, film ekipleriyle sinemaseverleri buluşturdu

Anadolu Ajansının Global İletişim Ortağı olduğu, Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen "12. Boğaziçi Film Festivali"'nin ilk gününde sinemaseverler film ekipleriyle bir araya geldi.

Ulusal Yarışma filmlerinden "Derun" ve "Döngü", Ulusal Kısa Film Yarışması bölümündeki "Kafamdaki Polis" ve "Raci" ile Belgesel Yarışma'da yer alan "30 Yaşında Öğrendiğim Şeyler" ve "Buzun Ruhu" filmlerinin ekipleri, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı.

Derun filminin ekibinden yönetmen Müge Uğurlar, senarist Makbule Kosif, görüntü yönetmeni Sami Saydan ile oyuncular Hatice Aslan, Güven Kıraç ve Furkan Andıç, Atlas Sineması'ndaki gösterimin ardından seyircilerle buluştu.

Yönetmen Uğurlar, filmin çıkış noktasının Mesnevi'deki "Padişah ve cariye" hikayesi olduğunu söyledi.

Senarist Kosif ise gerçek bir hikayeden yola çıktığına işaret ederek, "Temelde hikayenin çıkış noktası güzellik, güzelliğin nefse nasıl yenildiği ve sonuçta nereye ulaşmamız gerektiğiydi. Film yazılırken biz bir kayıp yaşadık ve hikaye aslında kayıpla beraber ölümü de sorgulamaya başladı" ifadesini kullandı.

Projeye dahil olma süreçlerine değinen oyuncu Hatice Aslan, "Müge çok kararlı bir yönetmen, bana hikayeyi çok net bir şekilde anlattı ve ikna olamamak mümkün değildi." şeklinde konuştu.

Filmin aynı zamanda bir inat hikayesi olduğunu anlatan Güven Kıraç ise oynadığı Yahya karakterine ilişkin "Yahya safça, kendince sevmiş ve böyle palyatif bir şey gelmiş aklına. Maksadı kötülük yapmak olmamakla birlikte yaptığı şeyin sonucu fevkalade kötü bir yere çıkmış. Uzun yıllarını, eve kapatılarak geçirmek zorunda kalan bir kadın ve dağılmış bir sevda. Ayrı ayrı yerlere savrulmuşlar." değerlendirmesinde bulundu.

Furkan Andıç da Kıraç'ın söylediklerine ilişkin "Okuma provasında Güven ağabeyin söylediği bir laf vardı, 'sevgi büyük bir iyileştirici olduğu gibi çok güçlü bir zehir haline de gelebilir' diye. Bizim hikayemizde de böyle bir durum var." dedi.

"BİR SINIF HİKAYESİ ANLATMAK İSTİYORDUM"

Diğer bir Ulusal Yarışma filmi olan "Döngü" filminin Atlas Sineması'nda gerçekleştirilen gösteriminin ardından, yönetmen Erkan Tahhuşoğlu ile oyuncular Serpil Gül ve Emel Göksu, seyircilerden gelen soruları cevapladı.

Yönetmen Tahhuşoğlu, 2019'da bu projeyle festivalde Pitching Platformu'na katıldıklarını hatırlatarak, "Çok uzun zamandır bir sınıf hikayesi anlatmak istiyordum" dedi.

Yönetmenin önceki filmi "Koridor"da da rol alan oyuncu Emel Göksu ise bunun, "Döngü" için çok büyük bir konfor olduğunu belirterek, "Kendisi en iyi yönetmen ödülünü aldı, benim için de en iyi yönetmenler listesinde başta gelir. Onunla uzun yıllar çalışmak isterim." ifadesini kullandı.

Filmde Sevim karakterini oynayan Serpil Gül, "Hikayeyi okuduğumda benim de kişisel yaralarımın olduğunu fark ettim. Benim için hem bir sorumluluk hem de çok sevdiğim bir şeyin içinde oldum. Çünkü Sevim'le karşılaştığınızda bilindik bir karakter gibi görüyorsunuz ama onun içinde çok farklı noktalar var. Oyuncu olarak onu çok içeriden hissediyorsunuz. Karşınızda bu kadar güvenip teslim olacağınız bir yönetmen olduğunda her şey çok güzel ve rahat oluyor." şeklinde konuştu.

"İYİ BİR ÖN HAZIRLIK HER ŞEYİN ANAHTARI OLUYOR"

Ulusal Kısa Film Yarışması filmlerinden "Kafamdaki Polis" ekibi ise AKM Yeşilçam Sineması'ndaki gösterimin ardından seyircilerle bir araya geldi.

Söyleşiye yönetmen Erdal Baran Şahin, görüntü yönetmeni Şükrü Özçelik, ortak yapımcı Nilüfer Çamur ve cast direktörü Cemre Kılıç katıldı.

Filmin ortak yapımcısı Çamur, filmden etkilendiğini ifade ederek, "İster hayal ister gerçek olsun; benim meseleye baktığım yer şu, ufacık bir müdahale, hayat kurtarırdı. O yüzden çok sevdim bu hikayeyi." şeklinde konuştu.

Büyük oranda bir taksi içinde, tek mekanda geçen filmin çekim süreci hakkında bilgi veren yönetmen Şahin, "Biz iyi bir ön hazırlık yaşadık. Storyboardumuzu iyi çizdik, nasıl açılar çekmek istediğimizi, nasıl oyunlar almak istediğimizi netleştirdik. Malum, zaten prodüksiyon şartlarımız çok ekstra günler kurmaya elverişli olmuyor çoğu zaman. Dolayısıyla iyi bir ön hazırlık, her şeyin anahtarını açan şey oluyor." ifadesini kullandı.

Görüntü yönetmeni Şükrü Özçelik teknik detaylara değinerek "Biz bir platformun üzerindeydik. Çok da tek mekan gibi yaklaşmadık aslında. Dışarıdaki atmosfer de çok etkiliyor bir araba geçtiğinde onun vurduğu ışıkla o sahneyi tekrar çekmek durumunda kalıyoruz. Filmi çekmeden bilgisayarda bütün açıları belirlemiştik." dedi.

"RACİ'Yİ NASIL ANLATABİLİRİZ DİYE ÇOK KAFA YORDUK"

Aynı bölümde yer alan "Raci" filminin yönetmeni Mustafa Adak ile oyuncuları Ulukan Özpolat ve Birgül Ulusay da AKM Yeşilçam Sineması'ndaki gösterimden sonra seyircilerden gelen soruları cevapladı.

Filmi "Bir karakter hikayesi" olarak tanımlayan oyuncu Ulukan Özpolat, "Benim de karakteri en az senarist ve yönetmen kadar iyi bilmem gerekiyordu ki doğru hikayeyi anlatabilelim. Güzel bir prova süreci geçirdik çok konuştuk çok iletişimde kaldık. Raci'yi nasıl anlatabiliriz diye çok kafa yorduk." ifadesini kullandı.

Oyuncu Birgül Ulusoy ise projede yer almaya karar verme sürecine ilişkin, "30 yılımı dizi çekmeye adayan biri olarak bağımsız ve kısa film sektöründeki arkadaşlara canı gönülden destek vermeyi mesleğime dair bir borç bilirim." değerlendirmesini yaptı.

Filmde Raci karakteriyle birlikte eşinin hikayesinin de yer aldığını dile getiren yönetmen Mustafa Adak, "Eşi aslında aracı gibi ama aslında onun asıl merak ettiği şey, ölüm nedir, hayat nedir? Zıttıyla bilinir her şey." dedi.

"HASAN HEP YAPTIĞI İŞİ KATMANLAŞTIRMAYI SEVER"

Festivalin Ulusal Belgesel Yarışma bölümündeki "30 Yaşında Öğrendiğim Şeyler" AKM Yeşilçam Sineması'nda seyirci karşısına çıktı. Gösterim sonrası yönetmen Sezer Ağgez ve senarist Buse Nur Kocaaslan seyircilerin sorularını cevapladı.

Yönetmen Ağgez, filmde grafiti sanatçısı Hasan Alveroğlu'nun konu alındığını belirterek, "Hasan benim ilkokul arkadaşım. Yeryüzündeki en eski arkadaşlarımdan birisi. Hep yetenekli bir çocuktu. Hasan hep yaptığı işi katmanlaştırmayı sever. Değişik malzemeler, mekanlar dener." şeklinde konuştu.

Ağgez, belgeselin yapım sürecine ilişkin, "Filmin oluşma sürecinde ben doktorada teze geçme dönemimdeydim, Hasan da psikolojik olarak sıkıntılı bir dönemindeydi. 'Birlikte bir şeyler deneyelim' diyerek yola çıktık. Hasan bu boyadığı mekanı boyamak istemiyordu artık. Çünkü oraya birisi dokunmuş ve oranın etrafını kapatmıştı. Ben de 'o zaman bir film yapalım, bir mekandan bir mekana geçerken, senin biyografin gibi olsun' dedim. 2021'de başladık, ilk bölümü çektik, sonra Hasan'ın kafa iyice gitti ve her şeyini satıp Lübnan'a gitti. Önce kızdım, sonra baktım, orada bir şeyler yapıyor. Hasan'ın kariyeri, terk edilmiş mekanlar üzerine kurulu. Orası da Lübnan'da, amonyum nitrat patlamasının olduğu alan, terk edilmiş bir alan. Polisin kimseyi sokmadığı bir yer. Aradım, 'ne çekiyorsan yatay çek, çektiklerini de bana göster' dedim. Sonra, filmin finalindeki, sergiye kabul aldığını duydu ve geri geldi. Öyle bir planı yoktu, her şey spontane oldu." değerlendirmesinde bulundu.

Senarist Kocaaslan da "Hasan ve film özelinde şöyle bir şansımız vardı. Birincisi 30 yaşında öğrendiğim şeyler, diye bir çerçevemiz vardı. İkincisi de filmin zamansal olarak bir çerçevesi vardı. O kısıtlı zamanda ne, neyi simgeliyordu, ne, neden başına gelmiş olabilir gibi bir anlam akışı çıkarmaya çabalamak, itici bir güç oldu bu anlamda." dedi.

"ANA ÇIKIŞ TEMASI KISA BİR HABER VİDEOSUYDU"

"Buzun Ruhu" da Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden biri olarak AKM Yeşilçam Sineması'nda seyirciyle buluştu.

Gösterimin ardından yönetmen Kadir Can Arabacı, görüntü yönetmeni Yusuf Namlı, yapımcı Oğuzhan Üstüner ve yürütücü yapımcı Sahra Bozkurt söyleşiye katılarak seyircilerin sorularını cevapladı.

Yönetmen Arabacı, Çıldır Gölü etrafında şekillenen yapımı hayata geçirebilmek için uzun zamandır çalıştıklarına işaret ederek, "Ana çıkış teması, Ekmeğini Buzdan Kazananlar adında izlediğimiz kısa bir haber videosuydu. Daha sonra rafa kalkmıştı ama tekrar Çıldır Gölü üzerinde yapılan etkinlikleri görünce biraz daha derine inmek istedik ve oranın bir efsanesi olduğunu öğrendik." diye konuştu.

Yapımcı Üstüner, çekimler boyunca en zorlandıkları şeyin, bölge insanına ulaşmak olduğunu ifade ederek, "Çünkü çok küçük bir yer. Ne kadar turizme açılmış olsa da konaklama imkanı olsun, şehir içi ulaşım olsun; çok kolay şartları yok. Zaten çekimlerin hepsi -30 derecede, gün doğumunda çekildi. Ama bir daha çekseydik yine bunu çekerdik. Çünkü her şey bizim tarafımızdan yapıldı, animasyonundan müziğine kadar." ifadesini kullandı.