Türkiye ve Taliban yönetiminde Afganistan
Afganistan'ın Taliban yönetimine geçmesinin ardından gözler bu ülkeye çevrildi. Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol haberglobal.com.tr için kaleme aldığı değerlendirmesinde Afganistan'daki değişime ve Türkiye'ye değindi. İşte Çelikkol'un yazısı:
Taliban’ın 20 sene sonra Afganistan’da başkent Kabil’i ele geçirmesi ve yönetime gelmesi Dünya’da “şok” yaratmışa benziyor. Burada Vaşington’un epey uzun zamandan beri Taliban’la konuştuğu, Amerikan ve NATO güçlerinin çekilmesinden sonra Afganistan’ın tekrar Taliban’ın eline geçeceğini bildiği, ABD-Taliban görüşmelerinin oldukça uzun bir zamandan beri Katar’da devam ettiği, Taliban’ın ABD’nin bilgisi ve onayı ile Katar’ın başkenti Doha’da siyasi ofis açtığının hatırlanması gerekiyor.
ABD istihbarat örgütlerinin ABD kuvvetleri çekilmeye başladığında başkent Kabil dahil tüm Afganistan’ın 3 ay içinde Taliban’ın eline geçeceğini tahmin ettiği zaten çok önceden basına sızdırılmıştı. Vaşington’daki esas şaşkınlığın sebebinin Taliban’ın ülkeyi ele geçirmesi olmayıp, başkent Kabil dahil Amerikalıların ülkede kurdukları yönetimin sadece 10 gün içinde tamamen çökmesi olduğu izleniyor.
Bu arada bütün Dünya’da tanıma, diplomatik ilişki kurma, konuşma(diyalog) kavramlarının çoğu zaman yanlış ve zaman zaman birbirinin yerine kullanıldığı da görülüyor. Uluslararası ilişkilerde ancak devletler tanınır, yönetimlerle (ülkeyi yöneten hükümetlerle) diplomatik ilişki kurulur, oyuncularla da konuşulur (diyalog kurulur).
Buna bir örnek Türkiye-İsrail ilişkilerinden verilebilir. Türkiye, 1967 sınırları içinde İsrail Devletini “tanımıştır”. Türkiye’nin İsrail’i yöneten hükümetlerle diplomatik ilişkileri ise inişli çıkışlıdır. Türkiye gerekli gördüğü zamanlarda bu diplomatik ilişkileri Büyükelçi seviyesine çıkartmış, gerekli gördüğü zamanlarda ilişkiler maslahatgüzar, hatta 2. Katip seviyesine kadar, indirilmiştir. İsrail ile diyalog iste her dönem, her seviyede sürdürülmüştür.
Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi olarak görev yaptığım yıllarda Irak’ta çok sayıda “taraf” ile görüşmeleri başlatmış ve sürdürmüştüm. Bağdat’ta devlet otoritesinin ve yapısının işgal sonrası ABD tarafından tamamen yıkıldığı bu yıllarda, Irak’taki bütün oyuncularla görüşmek, konuşmak, Irak’ta istikrarın tekrar sağlanması için önemliydi. O dönemde temas kurulan Muktada Sadr gibi siyasi ve dini liderler daha sonra Türkiye’yi de ziyaret etmişlerdir.
Afganistan’la da durum farklı değildir. Türkiye, Afganistan’ı devlet olarak çok önce tanımıştır. Türkiye Taliban’ın Afganistan’ı yönettiği ve Taliban davranışlarının büyük uluslararası tepki çektiği 1996-2001 yılları arasında Afganistan’la diplomatik ilişki kurmamıştır. Bununla birlikte Türkiye, Taliban dahil tüm Afgan tarafları ile konuşmayı ve diyalogu her dönemde sürdürmüştür. Türkiye, Taliban tarafından şimdi oluşturacak yönetimle (hükümet) diplomatik ilişki sürdürmeyi de Taliban’ın bundan sonraki icraatına bağlamıştır.
Uluslararası topluma ihtiyacı olduğuna inanılan Taliban’ın bu sefer, Afganistan’ı yönettiği 1996-2001 dönemiyle karşılaştırıldığında, daha ılımlı davranabileceğini düşünenler olduğu gibi; Taliban’ın istese de değişemeyeceğini, üst kadroların Taliban’ın tümüne hakim olamayacağını düşünenler de bulunmaktadır. Uluslararası toplumun Taliban’a bakışında ve ilişkilerinde Taliban’ın bundan sonraki icraatının, davranışlarının önemli olacağı ise açıktır.
Afganistan 500 ila 600 dolar arasındaki kişi başına milli geliriyle Dünya’da en az gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkede keşfedilmiş kayda değer petrol ve doğal gaz rezervleri bulunmamaktadır. Ülkenin bakır, demir, altın ve lityum gibi maden rezervleri açısından ise çok zengin olduğu yönünde bilgiler, haberler bulunmaktadır. Afganistan uluslararası ilişkiler, Asya ve bölge dengeleri açısından da daima önemli rol oynayan bir ülke olmuştur. Bu çerçevede daima emperyalist ülkelerin dikkatini çekmiş; arka arkaya Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği ve ABD işgaline uğramıştır.
Türkiye’nin Afganistan’la tarihi ve kültürel ilişkileri olmuştur. Geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye’nin Afganistan’a ilgisinin devam etmesi bu sebeple kaçınılmazdır. Türk askerleri biten NATO misyonu çerçevesinde Afganistan’dan çekilse de, Afganistan sorununun Afganistan içinde çözümü yönünde, Türkiye siyasi, ekonomik ve yumuşak gücünü bu ülkede ve bu ülke için kullanmaya devam edecektir. Türkiye’nin Afganistan’da çıkarları bulunmaktadır.
Bu çıkarlara bu kez bir yenisi eklenmiştir. Türkiye’de Afganistan’dan gelen sığınmacı akımının önlenmesi yönünde bir görüş birliği bulunmaktadır. Türkiye, komşu ülkelerden ve bölgeden gelen sığınmacılar konusunda “doyum noktasına” çoktan ulaşmıştır. Her ülkenin sığınmacılar konusundaki durumu farklı olmasına karşılık, dünyada bu kadar sığınmacıya ev sahipliği yapan başka bir ülke bulunmamaktadır.
Türkiye, Afganistan’dan yeni bir sığınmacı “krizi” ile karşılaşılmaması için bir yandan Türkiye-İran sınırında aldığı ve almakta olduğu “fiziki” önlemleri arttırırken, İran ve Pakistan gibi Afganistan’a komşu ülkelerle de konuyu konuşmak durumundadır. Bununla birlikte Afganistan’dan yeni bir sığınmacı “krizi” ile karşılaşılmasının engellenmesinin diğer bir yolu Afganistan sorununun Afganistan’da çözümüne katkı sağlamaktır.
Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol