Kuyud-ı Kadime Arşivi nedir?
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü merak edilen "Kuyud-ı Kadime Arşivi nedir?" sorusuna yanıt verdi.
Buna göre "Arazi ile ilgili her türlü işlemin yapılıp kayıtlarının tutulduğu Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün tarihsel kökenlerinin dayandığı Defterhane'den günümüze ulaşan arşiv dökümanlarının muhafaza edildiği arşiv "Kuyud-ı Kadime Arşivi" olarak adlandırılmaktadır" denildi.
Arazi ile ilgili ihtilafların da çözüm yeri olan Defterhane'de tutulan bu defter ve belgelerin önemli bir kısmı günümüzde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün Arşiv Dairesi Başkanlığı bünyesinde muhafaza ediliyor.
Kuyud-ı Kadime terim anlamı olarak Osmanlı Devleti'nden itikal eden en eski defter ve belgelerin muhafaza edildiği arşiv anlamına geliyor. Arşivin büyük bir kısmını mufassal, icmal ve evkaf adı ile üç ana sınıfa ayrılan tahrir defterleri oluşturuyor. Ayrıca yine bu defterlerle ilgili ruzmançe, derdest, cebe, yoklama, kal'a ve mustahfızan, vakf-ı cedid defter ve belgeleri denilen dökümanlarda arşivde yer alıyor.
Bunların yanı sıra hududname, mülkname, kanunname ve nizamnameler ile timar tevcih belgeleri ve beratları, ikame-i pazar ve panayır belgeleri ilmühaber ve aynen kayıt defterleri, Defterhâne memurin sicil defterleri gibi çok çeşitli defter ve belgeler de arşivde bulunuyor.
Bu defter ve belgeler Osmanlı askeri, siyasi, iktisadi, hukuki, coğrafi, sosyal ve kültürel tarihini ortaya koymakla, yalnız Türkiye tarihi için değil, Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız olmuş otuza yakın ülkenin de milli tarihlerini ortaya çıkaracak kayıtları ihtiva etmesi bakımından büyük önem arz ediyor.
KUYÛD-I KADÎME ARŞİVİ’NİN TARİHÇESİ
Sözlükte kayıtlar anlamına gelen “kuyûd” kelimesi ile eski anlamında “kadim” kelimelerinin birleşiminden oluşan “Kuyûd-ı Kadime”, terim anlamı olarak Osmanlı Devleti zamanından intikal edip, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı’nda muhafaza edilen her türlü defter, belge ve dokümanın bulunduğu arşiv için kullanılan isimdir.
Kuyûd-ı Kadime Arşivi’nin muhtevasını, Osmanlı Devleti’nde arazi ile ilgili tasarruf muamelelerinin yapılıp, bu muamelelere ait her türlü defter ve belgenin muhafaza edildiği Defterhâne-i Hakanî’den günümüze ulaşan arşiv malzemeleri oluşturmaktadır.
Defterhâne, Osmanlı toprak sistemine ait kayıtları tutup muhafaza etmekle birlikte araziyle ilgili ihtilafların da çözüm yeri idi. Padişahın Veziriazamda bulunan mühr-i şerifi ile divan toplantıları öncesinde ilgililerin huzurunda merasimle açılıp, toplantı bitiminde yine mühr-i şerif ile mühürlenerek kapatılan devletin üç hazinesinden birisidir.
Defterhâne’ye bu kadar ehemmiyet verilmesi, Osmanlı Devleti’nin iktisadî, idarî, sosyal, siyasal ve askerî yapısını ortaya koyan ve bu yapının bir düzen içinde yürütülmesi için elzem olan bilgilerin kayıtlı olduğu defter ve belgelerin burada muhafaza edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Defterhâne’nin Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından itibaren var olduğu ileri sürülmekle birlikte, varlığına kaynak olarak ilk defa Fatih’in Teşkilat Kanunnâmesi’nde rastlanılmaktadır.
Bu Kanunnâme’de Defterhâne’nin müdürü olan Defter Emini’nin mertebesinden, defterdarlığa çıkılan üç payeden bir tanesi olarak bahsedilmektedir. Kanunname, Fatih Devri’nde Defterhâne’nin müstakil bir teşkilat olarak önemli bir konumda olduğunu göstermektedir.
XV.yüzyıl sonları ile XVI.yüzyıl başlarında yaklaşık 15 personelden oluşan önemli bir daire olan Defterhâne, XVI.yüzyılın ilk yarısında Kanunî Sultan Süleyman Dönemi’nde ortaya çıkan gelişmeler sonucunda 40 kişiden müteşekkil bir daireye dönüşmüştür.
Yürüttüğü işlemlerdeki artışa bağlı olarak gittikçe büyüyen Defterhâne, XVII.yüzyıl başlarında yaklaşık 80, XVIII.yüzyılın sonlarında ise 100 personelin görev yaptığı önemli bir konuma gelmiştir.
Defterhâne görevlilerinin sayısı kuruluşundan itibaren sürekli olarak artış yönünde hareket etmekle birlikte, XVII.yüzyılın ortalarından itibaren işlevinin ve öneminin giderek azaldığı bilinmektedir. Bunun başlıca sebepleri arasında timar sisteminin bozulmaya başlaması ve iltizam usulünün yaygınlaşması, tahrir usulünün yavaş yavaş terk edilmesi ve merkezî bürokrasinin Divan-ı Hümayun’dan Bâb-ı Âsafî’ye (Bâbıali) kayması gösterilebilir. Bâb-ı Âsafî’nin ön plana çıkarak Divan-ı Hümayun’un sembolik bir kurula dönüşmesi ile birlikte, Topkapı Sarayı içerisinde Kubbealtı denilen yerde Divanhâne’nin bitişiğinde bulunan Defterhâne’nin artık burada kalmasına gerek görülmemiş ve teşkilat XVIII.yüzyılın ortalarında (tahminen H.1156-M.1743 tarihinde) Sultanahmet civarındaki yeni binasına taşınmıştır.
Defterhâne-i Hakanî teşkilatının XVII.yüzyıldan itibaren önemi giderek azalmakla birlikte, burada
muhafaza edilen defterlerin “Kuyud-ı Hâkânî tezvirden salim olmakla ma‘mulün-bihtir”
muktezasına istinaden devletin en önemli başvuru kaynaklarından sayılması teşkilatın varlığını ve önemini Tanzimat’a kadar korumasını sağlamıştır. Defter Emaneti görevi ise, Osmanlı Devleti’ndeki meslek yollarından kalemiye sınıfını, yani haceganlığı seçenlerin varacağı en yüksek dereceler olan “menasıb-ı sitte” yani altı büyük görevden birisi olarak Tanzimat’a kadar önemini korumuştur. Tanzimat Fermanı’ndan sonra rütbe ve görevlerin yeniden düzenlenip menasıb-ı sitte unvanının kaldırılmasından sonra ise, önceleri Defter Emini sonraları Defter-i Hâkânî Nazırı adı ile Cumhuriyet Dönemi’ne kadar önemli devlet memuriyetlerinden birisi olarak mevcudiyetini sürdürmüştür. (Kaynak: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü)
Kaynak: Diğer