İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den grup toplantısında önemli açıklamalar
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Akşener'in açıklamalarından satır başları:
Dünyadaki ülkelerin, en az yarısında, yıllık enflasyon, bizim aylık enflasyonumuzdan, daha düşük.
Bir tek, Venezüella, Sudan, Surinam ve Zimbabve’de enflasyon bizden yükse.
İşte size, Bay Kriz’in üstün ekonomi politikalarının sonucu. Surinam’la, Zimbabve’yle rekabet eden Türkiye… Gerçekten ibretlik.
EKONOMİDEKİ ZAMLAR
Mazot 20 lira. Gübrenin kilosu, en az 10 lira. Yemin kilosu, 5 buçuk lira. Silaj 1, kuru yonca, 2 buçuk lira. Çiftçilerimizin, bankalara ve finans kurumlarına borcu, 178 milyar lira. Piyasa borçlarını da katarsak, 228 milyar lira. Süt/Yem paritesi, tarihte ilk defa, 1’in altına düşmüş. Piyasada, en az 70-75 lira olan, karkas kırmızı et kesim fiyatı, Et ve Süt Kurumu’nda, hala 55-60 lira. Damızlık inekler, düveler kesime gidiyor. Kurban’da 100 malı olan çiftçinin, bugün 50 malı yok. Hayvancılık işletmelerinin birçoğu, ya boş, ya da yarı kapasite çalışıyor. Çiftçiden, 2 lira 25 kuruşa alınan buğday, neredeyse 6 liraya ithal ediliyor. Kışın ortasına gelmişiz, hala Buğday ihtiyacı karşılanmamış. Ayçiçek yağı kuyrukları da, artık ülkemizin acı bir gerçeği…
"İYİ'LER MUTLAKA KAZANACAK"
Biz, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyerek büyümüş bir nesiliz. Biz, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyerek, evlat yetiştirmiş bir nesiliz. O mübarek ağaçlar da, o varlığın bir parçasıdır.
Bizim davamız, bizim yeminimiz, kendini, devletine ve milletine adamaktır. Varlığını, Türk varlığına adayanlar, milleti yoklukla, yoksullukla boğuşurken, yazlık saray peşinde koşmaz. İşi gücü bırakıp, kupon arazi kovalamaz. Servet peşinde koşanlar için alınan, haram kararlara, sessiz kalmaz, kalamaz.
Çünkü;
“Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyenlerin, en büyük serveti, Rantçılardan alacağı alkış değil, Milletinden alacağı hayır duadır. arsın onlar, Allah’ın huzurunda, hesap vermeyecekmiş gibi yaşasınlar. Varsın onlar, çocuklarına, harcayamayacakları kadar büyük, servetler bıraksınlar.
Şimdiden ilan ediyorum; O sandık, er ya da geç gelecek. Ve o sandık geldiğinde, biz de bir seçim yapacağız. Bu seçim, sadece Cumhurbaşkanını veya milletvekillerini belirleyeceğimiz, bir seçim olmayacak. Bu seçim, İYİ ile kötü arasında olacak. Ve o gün geldiğinde, İYİ'ler mutlaka kazanacak!
KADINLAR GÜNÜ MESAJI
Bugün; Bol miktarda, sahte gülüşler göreceğimiz, hamasi sözler duyup, içi boş vaatler dinleyeceğimiz bir gün…
Bugün; her dakika, her saat, her gün yaşanan acı gerçeklerimizin, sadece bir günlüğüne hatırlanacağı gün… Bugün; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Kutlu olsun.
Bugünün hikâyesini biliyor musunuz?
8 Mart 1857’de, New York’taki bir tekstil fabrikasında, dokuma işçileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, greve başlar. Bu grev sırasındaki çatışmalar sonucunda, yangın çıkar, ve 120 kadın işçi, fabrikada kilitli kaldığı için, yangında hayatını kaybeder. Bu olaydan yıllar sonra da, 8 Mart’ın, Dünya Kadınlar Günü olarak anılması, kabul edilir. 8 Mart’ın kökü, işte bu olaya dayanır. Yani, bugünün kadınlara atfedilmesinin sebebi bile; esasında bir hak arayışını, bir mücadeleyi, ve bir acıyı işaret eder.
Peki sizce; kadınların yaşadığı, ön yargılar, ön kabuller ve baskılar, dünyanın her yerinde aynıyken; verilen mücadeleler farklı mı? Elbette değil. Modern tarihe baktığımız zaman, kadınları sürekli olarak, bir şeyler için mücadele ederken görürüz. Mesela, aydınlanma ile birlikte, yapılmaya başlanan, insan hakları tartışmalarında, kadınlara pek yer yoktu. İnsan denilen varlık, erkekle bir tutuluyordu. Yani söz konusu olan hep, ya erkek haklarıydı, ya da cinsiyetsiz haklardı. Kadınlar sanki, biyolojik olarak farklı, korunması, kollanması ve idare edilmesi gereken, ayrı bir tür olarak kabul ediliyordu. Kadınların ilk savaşı işte tam olarak burada başladı.
Önce kendilerini, insanlık ailesinin bir parçası olarak, kabul ettirmek zorundaydılar. İnsan haklarının, kadınları da kapsayacak şekilde genişlemesi, böylece mümkün olabilecekti.
Sonra kadınlar, demokrasi için mücadele etti. Hitler faşizminin, en karanlık günlerinde, Münih Üniversitesi’nde, hazırladığı broşürleri dağıtan, Sophie Scholl ve abisi, Gestapo tarafından, yakalandı ve idam edildi. Henüz, 22 yaşındaydı. Ve Hitler’e boyun eğen nicesinin, yapamadığını yapıyordu: Hitler faşizmine, itiraz ediyordu.
Stalin’in, Doğu Avrupa’yı ele geçirme planına da, ilk önce, kadınlar itiraz etti. Milada Horakova’dan bahsediyorum. 1948 yılında, Stalin’in Prag’da yaptığı darbeyi, protesto etti. Üstelik diğerlerinin yaptığı gibi, ülkeyi terk edip yurtdışına gitmek yerine, ülkesinde kalıp, mücadele etmeyi seçti. 1949 yılında, yakalandı ve idam edildi.
ABD’de, ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı başlatılan, sivil haklar hareketinin, kalbinde de, yine kadınlar vardı. Toplumsal hayatın, daha adil, daha eşitlikçi, daha uygar ilerlemesi için, çalışan, çaba gösteren, kadın liderler vardı.
Nitekim;
Berlin Duvarı yıkılırken, Kahire sokaklarında, Arap otokratlara isyan edilirken, İran’da çalınan seçimlere, tepki gösterilirken, yine hep kadınlar, ön saflardaydı. Bu kadınlar, birbirlerini hiç tanımadılar, birbirleriyle hiç karşılaşmadılar. Farklı zaman dilimlerinde, farklı ülkelerde, farklı şehirlerde yaşadılar. Ama aslında hepsi kardeşti. Çünkü her biri, tek bir şey için mücadele etti. İnsanların, onurlu bir yaşama kavuşması için uğraşıp, hayatlarını tehlikeye attılar. Bedel ödemeyi, göze aldılar.
Peki; Dünyanın her yerinde kadınlar, haklarını korumak için, mücadeleler verirken, Türk kadınları, kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi…
Siz iktidardakilerin, uyduruk erkek egemen diskurlarına bakmayın. Türk kadının verdiği mücadele, belki de, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi. Osmanlı döneminde;
Fatma Nesibe Hanım’ın Beyaz Konferanslar’ından, Halide Edip’in, Sultanahmet Meydanı’nda işgale direnen duruşu, ve yaşanmışlık kokan eserlerine,
Nezihe Muhiddin’in onurlu mücadelesinden, Nuriye Ulviye’nin, “Kadınlar Dünyası’na” sığdırdığı fikirlerine,
Yaşar Nezihe’nin, şiirlerinden, Emine Semiye ve ablası Fatma Aliye’nin, cesaretine kadar; Türk kadınları, tarihin hiçbir döneminde, hak arayışından ve mücadelesinden vazgeçmedi.
Ama bizim en büyük şansımız, Cumhuriyetimiz oldu. daha çocuk yaşında, Kurtuluş Savaşı’na katılan, Nezahat Baysel’in umuduyla yeşeren cumhuriyetimiz…
Kaynak: Haber Global TV